Son Dakika: Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan dikkat çeken 'Kanal İstanbul' açıklaması

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kütüphane Söyleşileri'nin üçüncüsünde Millet Kütüphanesi'nde doktora öğrencileriyle bir araya geldi ve öğrencilerin sorularını yanıtladı. Kanal İstanbul projesiyle ilgili soruya da yanıt veren Erdoğan, "Kanal İstanbul'la ilgili hedefimiz birinci derecede, çevre tehdidinin ortadan kaldırılması. İkincisi, İstanbul'da bugüne kadar yaşanmış bütün kazalardan büyük oranda kurtulmak. Üçüncüsü, çok daha sağlıklı bir deniz trafiğini sağlamak." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'nde öğrencilerin sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gencin sorusu üzerine Kanal İstanbul ile ilgili de değerlendirme yaptı.

KANAL İSTANBUL PROJESİ

Projenin Türkiye için önemini gençlere anlatan Erdoğan, Kanal İstanbul'un 11 yıllık bir proje olduğunu, bunun adımının İstanbul Büyükşehir Başkanlığı döneminde atıldığını aktardı. Erdoğan, Kanal İstanbul'la bir adım atılmasının şart olduğunu vurgulayarak, İstanbul Boğazı'nın bir çevre katliamı için her an bir tehdit oluşturabileceğine dikkati çekti.

Reklam
Reklam

İstanbul Boğazı'nın özellikle virajlarla ilgili özelliğinden dolayı gemilerin bazı yerlerde "dümen kilitlenmesi" denilen durumla karşı karşıya kalabildiğini, manevra yapamaz hale gelebildiğini belirten Erdoğan, İstanbul Boğazı'nda daha önce yaşanan kazalara işaret etti.

"FELAKETLERDEN DERS ÇIKARMAMIZ LAZIM"

Geçmişte Romen tankerinin Selimiye'de günlerce yandığını, en son bir Rus savaş gemisinin de kaza ile karşı karşıya kaldığını, Kandilli'de kuru yük gemisinin karaya oturduğunu anımsatan Erdoğan, bu olaylardan ders çıkarılması gerektiğinin altını çizdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu felaketlerden bizim de ders çıkarmamız lazım. Özellikle yılda 45 bin geminin geçiş yaptığı İstanbul Boğazı'nın bu trafiği daha fazla taşıması mümkün değil. Yapılan projeksiyonlar 2050 yılında bu rakamın 78 bini bulacağını gösteriyor, trafik devamlı artıyor. Oysa Boğaz'ın güvenlik gemi geçiş kapasitesi sadece 25 bin. Boğazı gemi geçişlerine kapatamayacağımıza göre, artan trafiği karşılamak için artık elimizde tek imkan vardı, o da Kanal İstanbul."

Reklam
Reklam

Kanal İstanbul Projesi kapsamında yer alan, 500 bin kişi kapasiteli yerleşim alanlarının da kurulmasına karar verdiklerini, bunun projesinin kaliteli bir şehircilik anlayışıyla ilerletildiğini dile getiren Erdoğan, İstanbul ve Türkiye genelinde de şehircilik planlaması adımlarının atıldığına dikkati çekti.

Erdoğan, İstanbul'da farklı ilçelerde deprem riski bulunan binalarda oturan vatandaşlara proje kapsamındaki yerleşim alanlarının çözüm olarak sunulacağını belirterek, böylelikle vatandaşların deprem riskinden uzaklaşacağını vurguladı.

Kanal İstanbul'un her iki tarafında oluşturulacak yerleşim alanlarının yatay mimari ile zemin artı 4 veya en fazla zemin artı 5 kat şeklinde inşa edileceğine işaret eden Erdoğan, projede 11 ayrı üniversiteden 51 bilim insanının yer aldığı toplam 204 uzmanın görev yaptığını dile getirdi.

"13 KAT DAHA GÜVENLİ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bu görevin neticesinde de kanalın uzunluğu Karadeniz'den Marmara'ya 45 kilometre, genişliği minimum 275 metre, derinliği 20,7 yani 21. Yapılan etütler, Kanal İstanbul'daki gemi trafiğinin Boğaz'a göre 13 kat daha güvenli gerçekleşeceğini bize gösterdi. Şimdi 13 kat daha güvenli bir durum söz konusu olduğuna göre, hala İstanbul Boğazı'nda direnmemizin bir anlamı var mı? Tanker, büyük yük gemileri... Artık bunlara İstanbul Boğazı'nı kapayıp, hepsini bizim Kanal İstanbul'a kaydırmamız gerekecek.

Reklam
Reklam

Bütün bunlarla beraber ülkemize çağ atlatacak böyle bir projeyi tabii muhalefetin insafına bırakamayız. Şu anda bizim Kanal İstanbul'la ilgili hedefimiz birinci derecede, çevre tehdidinin ortadan kaldırılması. İkincisi, İstanbul'da bugüne kadar yaşanmış bütün o kazalardan büyük oranda kurtulmak. Üçüncüsü, çok daha sağlıklı bir deniz trafiğini sağlamak."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Limanlarla, marinalarla bu projenin dünyada müstesna bir yeri olacak. Parmakla gösterilir hale getireceğiz inşallah. Bu konuda muhalefetin yaklaşım tarzı çok çirkin. Eğer biz bunlara eyvallah edersek hiçbir şeyi yapamayız." değerlendirmesinde bulundu.

NATO ZİRVESİ İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRME

Erdoğan, İstanbul Üniversitesinde uluslararası ilişkiler alanında doktora eğitimine devam eden Yunus Çolak'ın "Böyle muhteşem bir yapıda bizleri ağırladığınız için biz çok teşekkür ediyoruz." sözü üzerine "İlk kez mi geliyorsun?" diye sordu.

Çolak, ikinci kez geldiğini ancak salona ilk kez geldiğini belirterek, Erdoğan'a, "Lider diplomasisini çok iyi kullanan bir lidersiniz ve geçtiğimiz günlerde de biz NATO Zirvesi'nde sizi gördük, orada da çokça görüşmeler yaptınız. Ve biz şunu biliyoruz ki bire bir de müzakere halinde istediğini alabilen bir lidersiniz, bu açıdan NATO Zirvesi'ni nasıl değerlendirirsiniz, istediğinizi alma noktasında?" sorusunu yöneltti.

Reklam
Reklam

Erdoğan, NATO Zirvesi'nin kendileri için gerçekten çok anlamlı olduğunu belirterek, "Bu zirvenin içerisinde olan liderlerde de ben demeyi pek sevmem, ancak şu anda en kıdemli olan lider bendim. Ve 18 yıl geçti her yıl tabii birçok lider ya siyasetten kopuyor veya tekrar giremiyor öyle veya böyle. Hamdolsun milletimin teveccühü sayesinde biz yola devam ettik, devam ediyoruz." diye konuştu.

Zirvede yaptığı görüşmeleri önem sırasına göre aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bir taraftan tabii Fransa'yla ilgili Sayın Macron'la yaptığım görüşme vardı, ardından aynı şekilde Sayın Merkel'le yaptığım görüşme oldu. Bunun dışında İspanya Başbakanı Sayın Sanchez'le yaptığım görüşme vardı. Danimarka'nın Başbakanıyla yaptığım, Hollanda'nın Başbakanıyla yaptığım görüşme vardı. Bütün bunların dışında ayrıca yine en son görüşmem Biden'la olan görüşmemdi. Bu arada tabii bir de Miçotakis'le yaptığımız görüşme oldu Yunanistan Başbakanıyla. Ve tabii son görüşmeyi Sayın Biden'la yaptık. O da başarılı geçen bir toplantı oldu."

Reklam
Reklam

'KATARLILARA SINAVSIZ TIP' İDDİASI

Erdoğan konuşmasında 'Katarlılara sınavsız tıp' iddiası ile ilgili olarak; "Mesela yalan siyaseti, nedir bu yalan siyaseti? Eğer siyasette yalan varsa ona asla prim veremeyiz, vermememiz lazım. Örneğin, şimdi bu ara bir yalan çıktı, nedir o yalan? Katar, öğrencilerini bize gönderiyormuş ve Katar'ın öğrencileri, tam da bu YKS'den bir gün önce oluyor, bakın bu da çok manidar ve Katar'ın öğrencilerini biz sınavsız olarak üniversitelerimize, hem de tıp fakültelerimize alıyormuşuz. Böyle bir şeyin olması mümkün mü? Bu mümkün olmadığına göre, böyle bir yalana benim vatandaşımı inandırma gayretini biz nasıl izah edeceğiz? Peki, biz Katar'la ne anlaşması yapıyoruz? Askeri eğitim anlaşması. Onunla YKS imtihanından bir gün önce 'tıp fakültelerine sınavsız girme' diye bir şey anlaşılabilir mi, olabilir mi? Hani üstat diyor ya, 'Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak. Haykırsam kollarımı makas gibi açarak…' Evet, bu cadde çıkmaz sokak. Ve Türkiye'nin uluslararası camiada itibarını bu denli yitirmeye, bu denli yok etmeye çalışanlara da ben inanıyorum ki benim milletim gereken dersi verecektir." dedi.

Reklam
Reklam

MARMARA DENİZİ'NDEKİ MÜSİLAJ

İstanbul Teknik Üniversitesinden Şadiye Koşar adlı gencin "Marmara havzasında çok fazla sanayi tesisi bulunuyor, bu konuda alınması planlanan tedbirleri yeterli görüyor musunuz? Bu konuda hükümetinizi sorumlu görüyor musunuz, yani genel anlamda?" sorusuna ise Erdoğan, olayın bir taraftan fabrikaların atıkları olduğu gibi, bir diğer taraftan da atık su arıtma tesislerinin bitmemesi olduğuna işaret etti.

Şu anda herhangi bir fabrika eğer kendi atık sularını arıtma noktasında görevini yapmıyorsa, bunlara yönelik devletin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının tedbirlerini aldığını, bunların üzerine gideceğini vurgulayan Erdoğan, "Bakın biz hemen anında bütün ilgili birimler dahil üniversitelerimizin bu alandaki akademisyenlerini toparlamak suretiyle onlarla gerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın riyasetinde, gerekse benim riyasetimde toplantı yaptık, YÖK bu konuda süratle toplantı yaptı ve ardından kendileriyle benim attığım adımlar oldu." ifadelerini kullandı.

Reklam
Reklam

Erdoğan, müsilajın 3 temel unsuru olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

"Bunlar, iklim değişikliğinin yol açtığı deniz suyu sıcaklığındaki yükselme, denizdeki durağanlık ve kirlilik. Tabii buna bir de yerel yöneticilerin iş bilmezliğini de eklemek lazım. Silahtarağa atık su arıtma tesisi gibi kritik projelerin 'temel atmama töreni' gibi bir yaklaşımla devre dışı bırakılması bunlardan bir tanesidir. Aynı vizyonsuzluğun acı sonuçlarını maalesef Haliç'ten Büyükçekmece'ye kirlilikle boğuşan birçok yerde de görüyoruz. Şov yapmak uğruna kimsenin İstanbul'un ve Marmara'nın geleceğiyle oynamaya hakkı yoktur. Marmara Denizi müsilajdan tamamen kurtarılana dek çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam edecektir."

YERLİ AŞI NE ZAMAN UYGULANACAK?

Hacettepe Üniversitesinden tıp hekimi ve Tümör Biyolojisi ve İmmünolojisinde doktora öğrencisi olan Turçin Sarıdoğan da Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "Yeni yerli aşımızın üçüncü faz aşamasına gelmiş bulunuyoruz, aşımızın adının da TURKOVAC olacağını açıkladınız. Aşımızın koruyuculuğu diğer aşılar gibi yüksek düzeyde olacak mıdır? Kovid'e karşı yaşadığımız süreci yerli aşımızın ne kadar kolaylaştıracağını öngörüyorsunuz ve aşının yaygın kullanımının ne zaman başlayacağını tahmin ediyorsunuz?" sorusunu yöneltti.

Reklam
Reklam

Erdoğan, TURKOVAC'ın kendileri için önemli bir sınav olacağına dikkati çekerek, "Hedefimiz eylül-ekim gibi netice almak. Biliyorsunuz bazı üniversitelerimizin bu konuda çalışmaları var, aynı şekilde TÜBİTAK'ın bu işi takibi söz konusu. Kararlıyız ve eylül-ekim gibi de artık buradan bir netice alalım istiyoruz. Tabii hocalarımızın bu konudaki iddiaları, siyasetçi olarak bizi de ümitlendiriyor. Biz de bize düşen neyse biz bunların hepsini yapmaya yöneticiler olarak kararlıyız diyoruz. Bütün laboratuvar çalışmaları devam ediyor." ifadelerini kullandı.

Bu konuda deneylerin de yoğun bir şekilde devam ettiğini ve her kabine toplantısında ilgili bakanlardan bunların bilgilerini, neticelerini aldıklarını anlatan Erdoğan, ulaşılan aşılama sayısının aşıya olan güvenin arttığını göstermesi bakımından çok önemli olduğunu söyledi.

Erdoğan, "İlk zamanlar aşıdan bir ürkme vardı, aşıya yaklaşım sıkıntılıydı ama şimdi bu ortadan artık kalktı. Yoğun bir şekilde yaş seviyesini de düşürüyoruz." dedi.

"AKADEMİK ÖZGÜRLÜĞÜN OLMADIĞI HERHANGİ BİR ÜNİVERSİTE SÖZ KONUSU DEĞİL"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ege Üniversitesinden YÖK 100/2000 bursiyeri Mehmet Parlak'ın "Son zamanlarda Türkiye'de özellikle imzacı Barış Akademisyenleri ve Boğaziçi özelinde akademik alanın özerkliği ve özgürlüğüne dair ciddi eleştiriler ve endişeler var. Siz buna katılıyor musunuz?" sorusuna, "Ben bu dediğinize katılamıyorum maalesef, çünkü Türkiye'de şu anda akademik özgürlüğün olmadığı herhangi bir üniversite filan söz konusu değil. Bizim herhangi bir üniversitede oradaki özgürlüğü kısıtlamak veyahut da onların özgürlük alanını daraltmak diye bir derdimiz yok." yanıtını verdi.

Özgürlüğün "bir başkasının özgürlük alanına müdahil olmamak" olduğunun altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Eğer siz bir başkasının özgürlük alanına müdahil olduğunuz anda o sizin özgürlük alanınızın da bittiği yerdir. Orada tabii şunu bilmek gerekiyor ki o üniversitede sadece bu tür gösterileri yapanlar okumuyor, bunların dışında da orada özgürlüğünü arayanlar var. Özgürlüğünü orada ilim tahsil etmek suretiyle yerine getirmek, yaşamak isteyenler var, bunları bir kenara koyamazsınız. Ama orada maalesef bakıyorsunuz yani 'ben özgürüm dolayısıyla, benim özgür olduğum yerde bir başkası özgür olamaz' mantığı hakimse, bunu kabul etmek mümkün değil. Bu özgürlüğü ilmin içinde aramak, bilimin evrenselliğinde aramak bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Yoksa bunun dışında kalkıp da benim kabinemin üniversitede böyle bir kısıtlamayı, böyle bir engellemeyi asla ve kata uygulamak söz konusu değildir, olamaz, böyle bir şeye zaten fırsat da vermem. Çünkü ben şuna inanıyorum, üniversite öğrencisi üniversitedeki bütün çalışmalarını ilmin içerisinde yerine getirsin. Çünkü üniversite ilmin merkezidir, üniversite irfanın merkezidir. İlmin ve irfanın merkezini eğer biz teröre kurban edersek yazık olur, buna fırsat vermememiz gerekir. Ve ilmin bilimselliğine de zaten kesinlikle bunlar uymaz. İlmin bilimselliğine irfan yol açar."

"KADIN ORANI YÜZDE 51'İN ÜZERİNDE"

Fırat Üniversitesinden biyoteknoloji alanında doktora bursiyeri olan Seda Beyaz'ın AB'deki kadın profesör oranının yüzde 20, Türkiye'de ise bu oranın yüzde 32 olduğunu anımsatarak, Türkiye'de bu oranın artırılıp artırılmayacağı sorusu üzerine Erdoğan, kadınlarla ilgili çalışmada atılan adımların gerçekten çok hızla ilerlediğini belirtti.

Erdoğan bu durumun kendisi için iftihar vesilesi olduğunu dile getirerek, "Burada bazı oranları sizlere çok açık verme bakımından, şöyle notlarıma bir bakarsam herhalde yanılmamış olurum, daha isabetli olur. O da kadınlarda attığımız adımlarda isabetli bir yere geldiğimizi, gelmekte olduğumuzu gösteriyor. Göreve geldiğimizde yüzde 4 civarında iken parlamentodaki kadın sayısı, şu anda parlamentodaki kadın sayısı mesela yüzde 17 küsura ulaşmış vaziyette ve bu artarak da devam ediyor." diye konuştu.

Erdoğan, şunları kaydetti:

"Üniversitelerdeki tüm akademik kadrolara baktığımız zaman kadın oranı yüzde 51'in üzerinde. Yani bu Cumhuriyet tarihinde görülmüş bir durum değil. Esasen hükümetlerimiz döneminde hem karar mercilerinde hem de ticaretten bürokrasiye, akademiden siyasete her alanda kadınlarımızı destekledik ve teşvik ettik. Bir diğer nokta da, istihdam edilen kadın sayısı 6 milyon 122 binden 8 milyon 920 bine çıkmış vaziyette. Bir de kadınların iş gücüne katılma oranı yüzde 27'den 32,5'a çıkmış vaziyette. Sağ olsun kadınlarımız her alandaki başarılarıyla bu desteğin karşılığını da veriyorlar gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında. Bunlar da tabii aynı zamanda bir teşvik mekanizması olmuş oluyor, bunu da takdir etmekten başka bir şey bize düşmez." (AA)