Son dakika haberine göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kazakistan dönüşü yaptığı açıklamalarda birbirinden önemli mesajlar verdi. Türkiye'nin bölgedeki rolünden, Rusya-Ukrayna savaşına kadar birçok konuya değinen Erdoğan, Türkiye gündemindeki Feyzioğlu ve Çelebi konusuna da değindi. Lefkoşa Büyükelçisi olarak atanan Metin Feyzioğlu'nun iyi bir hukukçu olduğunu ve baro başkanıyken de Kıbrıs meselesiyle ilgili çalışmalar yaptığını söyledi. CHP ve Memleket Partisi'nden ayrıldıktan sonra AK Parti'ye katılan Mehmet Ali Çelebi'nin rozetini ise bizzat takacağını söyleyen Erdoğan, diğer isimlere de kapıları açık olduğunu mesajını verdi...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tüm dünyanın dikkatle takip ettiği ziyarete ilişkin yaptığı değerlendirmelerde önemli mesajlar verdi. Erdoğan, Türkiye'ye dönüşte uçakta bir araya geldiği gazetecilere, şu değerlendirmeleri yaptı:
Kazakistan'a gerçekleştirdiğim iki günlük ziyareti hamdolsun başarıyla tamamladık. Ziyaretimin ilk gününde değerli kardeşim Kazakistan Cumhurbaşkanı Sayın Tokayev ile birlikte Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyimizin Dördüncü Toplantısına başkanlık ettik. Heyetimde yer alan bakanlarımız da mevkidaşlarıyla çeşitli alanlarda iş birliği konularını ele aldılar. Kazak kardeşlerimizle yaptığımız ikili ve heyetlerarası görüşmelerde ilişkilerimizi ve bölgesel gelişmeleri değerlendirme imkânı bulduk. İşbirliğimizi her alanda derinleştirme kararlılığımızı bir kez daha teyit ettik.
Önümüzdeki dönemin yol haritasını belirledik. Muhtelif alanlarda imzalanan 6 yeni anlaşmayla iş birliğimizi daha da güçlendirdik. Daha önce mayısta Sayın Tokayev’in yapmış olduğu ziyarette 14 anlaşma imzalamıştık. Bununla beraber 20 anlaşmayı aramızda gerçekleştirmiş olduk. Cumhurbaşkanı Sayın Tokayev'in şahsıma takdim ettiği Birinci Derece Dostluk Devlet Nişanını ülkemiz ve milletimiz adına kabul ettik. Başta Türk Devletleri Teşkilatımız olmak üzere, uluslararası kuruluşlardaki mevcut dayanışmamızı geliştirme hususunda mutabık kaldık. Konseyimizin Dördüncü Toplantısının hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
Yeniden Asya Girişimimiz kapsamında, Kıta'daki bölgesel ve uluslararası forum ve teşkilatlarla ilişkilerimizin geliştirilmesine özel önem atfediyorum. Bu platformların en öne çıkanlarından biri de Asya'daki İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı'dır. Konferans, kardeş ülke Kuveyt'in de katılımıyla 28 üye devlet, 8 gözlemci ülke ve 5 gözlemci uluslararası kuruluşla Asya'da barış, güvenlik ve istikrarın güçlendirilmesine büyük katkı sağlıyor. Kuruluşundan itibaren Konferans'ın önde gelen üyelerinden olduk. 2010-2014 yılları arasında dönem başkanlığını başarıyla yürüterek, üst düzeyli muhtelif toplantılar ve forumlar düzenledik. Dönem başkanlığımız sırasında İş Konseyi ve Gençlik Konseyi kuruldu. Konferansın “Askeri ve Siyasi Boyutu” ile “Yeni Sınamalar ve Tehditler”, “Ticaret ve Yatırım” ve “KOBİ’ler” öncelik alanlarının koordinatörlük veya eş koordinatörlük görevlerini yürütüyoruz.
Bu yıl Konferansın 30'uncu kuruluş yıl dönümü olması zirvemize tarihi bir anlam kattı. Konferansın mevcut yapısından, uluslararası teşkilata dönüşüm sürecini başlattık. Ekonomi, çevre, insan, yeni sınama ve tehditler ve askeri-siyasi boyutta ülkemizin izlediği politikaları mevkidaşlarımla paylaştım. İnsan odaklı dış politikamıza ilişkin önceliklerimizi ve hassasiyetlerimizi, teröre karşı yürüttüğümüz mücadeledeki haklı duruşumuzu vurguladım. Bölgemizi ilgilendiren en önemli mesele olarak gördüğüm güvenlik ve istikrarın sağlanması için iş birliğine verdiğimiz önemi hatırlattım.
Bu vesileyle Özbekistan Cumhurbaşkanı Mirziyoyev, Rusya Devlet Başkanı Putin, Belarus Cumhurbaşkanı Lukaşenko ve Vietnam Devlet Başkanı Yardımcısı Anh Xuan
ile ikili görüşmelerimiz oldu. Görüşmelerimizde izlediğimiz politikaların, üye ülkeler tarafından ilgi ve takdirle karşılandığını görmekten büyük memnuniyet duydum.
Kazakistan'da yaptığımız tüm görüşmelerin hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Aramızda yaptığımız görüşmede bu kanaat aslında gücünü koruyor. Yani Türkiye'nin arabuluculuğu hususunda Rusya'nın da diğer bazı ülkelerin de Türkiye'ye olan güvenleri aynen devam ediyor. Bu konuyla ilgili, Kerç Köprüsüyle ilgili hassasiyetleri de yine kendisiyle paylaştık. O da bize bazı teknik bilgileri de verdi ve bu konuda biz aynı hassasiyeti koruyarak çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Türkiye'ye olan güvenin devam etmesi de bizi ayrıca mutlu etti.
Tabii bu konuda uyarılarımızı yapıyoruz. Amerika'yla da bu konuyla ilgili olarak Milli Savunma Bakanlığımız muhatabıyla görüşüyor. Hatta şu anda NATO Savunma Bakanları Toplantısı vardı. Bakanımız da bu toplantılarda muhataplarıyla bu konuları etraflıca görüşme fırsatını buldu. Neticesini dönünce Hulusi Paşa'yla görüşeceğiz. Dedeağaç’ta veya farklı adalarda yapılanları elbette görüyoruz. Biz zırhımızı kuşandıktan sonra tedbirlerimizi aldıktan sonra bize bunlar hiç ürküntü vermez. Tedbirimiz var, her şeyimiz hazır. Dolayısıyla da adımlarımızı buna göre atıyoruz. O düşünsün.
Bu işin tarihi olmaz. Bir gece ansızın gelebiliriz o ayrı. Tarihi kayda girecek. Ama burada tarih verilmez. Nerede, ne olacağı, ne zaman olacağı konuşulur mu?
Özellikle F-16 konusunda bu son atılan adımlar veya son gelişmeler bir şeylerin değiştiğini gösteriyor. Tabii bütün bu adımları aynı anda Rusya da takip ediyor. Ne oluyor, ne gidiyor? Şimdi bize düşen de tabii burada ilgili arkadaşlar gerek Dışişleri Bakanımız, gerek Milli Savunma Bakanımız gerekse bunun dışında bizim liderlerle yaptığımız görüşmelerde bunları konuşuyoruz, paylaşıyoruz, Hatta hatta son Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na gittiğimizde orada tabii Amerikalı senatörlerle de görüşmeler yaptım. Onlarla da bu konuları görüştüm. Yani az önce söylediğim ifadeyle bunu bütünleştiriyorum; bunların hepsi tedbir paketinin içerisinde yer alan konulardır. Bunları da orada Cumhuriyetçi, Demokrat senatörlerle görüştük. Hatta Efkan Bey ve arkadaşlarımızı orada bıraktık. Onlar orada yaklaşık bir hafta daha kaldılar. Onlar da Kongre üyeleriyle görüşmeler yaptılar. Bu görüşmelerle de aradaki ilişkileri sıcak tuttuk, sıcak tutuyoruz, tutmaya da devam edeceğiz.
Şimdi orada bir dar kapsamlı görüşme yaptık. O dar kapsamlıda Paşinyan, aynı zamanda İlham Bey ve Macaristan Başbakanı Orban da vardı. Ondan sonra bir de tabii heyetler arası yaptık ve bu konuları tabii ki görüştük. Ama Zengezur Koridoru ile ilgili olarak ben herhangi bir sıkıntı görmüyorum.
Şu anda dünyadaki ticaret hacmi 12 milyar ton. 2030'a geldiğimizde bu 25 milyar tona çıkacak. Ticaret hacminin hareketliliğinin yüzde 90'a yakını denizden sağlanıyor. Sonuçta bugün İstanbul Boğazı'ndaki sıkıntılar belli. Önümüzdeki yıllarda bu çok daha artacak. Ayrıca bizim doğu-batı aksında Orta Koridor'daki hedeflerimiz var. Kuzey Koridor'da yaşanan sıkıntılardan dolayı Orta Koridor'a büyük bir yük binecek. Bunların hepsi düşünüldüğünde, özellikle kuzey-güney aksında Kanal İstanbul olmazsa olmaz. Önümüzdeki günlerde, yıllarda bu çok çok daha gündemimizde olacak. Bizim de bir taraftan planlamalarımız, fizibilitelerimiz devam ediyor. Dünyanın şu anda en çok odaklandığı konu çevrecilik. Biz Kanal İstanbul ile çevrecilikte de dünyaya örnek bir ders vereceğiz. Boğaz'da bir defa ciddi manada bir çevre tehdidi var. Her an, her şey olabilir. Biz, hiçbir zaman Sarayburnu'ndaki, Selimiye'nin önündeki Independenta yangınını unutmayız. Zaman zaman yalılara bindiren gemileri unutmayız. Ama şimdi bizim Kanal İstanbul ile bütün bu sıkıntıları ortadan kaldırmış olacağız. Bugün Bakırköy, Samatya sahillere baktığınızda günlerce beklemeler, birikmeler var. Bir de Karadeniz'deki birikmeler var. Yarın bunlar çok çok daha artacak. Bir de gemi boyutları çok büyüdü. Yüzde 30'u da tehlikeli madde taşıyor. Riskin boyutları çok daha arttı. Bundan 10 yıl önceki 3 tane gemi, şu anda tek gemi oldu. Sayı bir miktar azaldı ama risk daha da büyüdü. Gemi sayısı azaldı ama taşınan yük miktarı tam yüzde 40 arttı son 10 senede.
Burada madde noktasında, fazla madde olmasından yana değiliz. Arkadaşlar şu anda çalışmayı sürdürüyor. Efradını cami ağyarını mani şekilde ama az maddede bunları toparlamayı planladık. Konu olarak da olayı sadece başörtüsü olayı değil, bir de bunun yanına en önemli derdimiz olan aile konusunu da yine bu düzenlemenin içerisine koyalım istiyoruz. Ve bu çalışmayı da arkadaşlarımız yine yürütüyorlar. Bu çalışmayla birlikte de süratle, vakit kaybetmeden hemen bunu Meclis'e sunmanın gayreti içerisinde olacağız. Biz döndükten sonra arkadaşlar bize bir sunum yapacaklar. Bu sunumu yaptıktan sonra da fazla gecikmeden hemen istiyoruz ki bunu Meclis'e sunalım.
Bizim sunduğumuz her madde tartışılır. Zaten tartışılmazsa demek ki bir iş yapmıyoruz. Tartışılacak ki bir iş yaptığımız ortaya çıksın. Çünkü bunlar hayati. Yoksa Türkiye'nin gündeminde başörtüsü diye bir konu mu vardı? Yanımda başörtülü var. Böyle bir dert var mı? Kimse sana niye takıyorsun dedi mi? Bunların hepsi aşıldı, geçti. Ama gündemde böyle bir şey yokken bayram değil, seyran değil meselesi. Böyle bir noktaya geldi iş. Adamın derdi de yok aslında. Niye bunu gündeme getirdi, bunu anlamak da mümkün değil. Şu an itibariyle biz hazırlığımızı yapacağız. Ki yine birileri çıkıp zaman zaman 'başörtüsü' demesin, 'aile' demesin diye gelin artık Anayasa değişikliğini yapalım, adımı ona göre atalım. Eğer hakikaten güveniyorsanız kendinize, dürüstseniz, samimiyseniz yapalım. Çünkü yasal bir değişikliğe zaten ihtiyaç yok. Yasal olarak her şey, düzenlemeler de yapılmış zaten var. Ama burada onların niyeti sadece bir şeyleri bulandırmak, güya 'bak ben savundum ama destek vermedi' demek... Sana Altılı Masa bile destek vermiyor. Türkiye'nin böyle bir düzenlemeye ihtiyacı yok.
Öyleyse demek anlamışlar. Güçlü aile, güçlü milleti oluşturur.
Her şeyden önce bizim davetimiz her zaman bakidir. Kapı açık. Biz, kapımızı kimseye kapayamayız. Yeter ki gelenin milli ve yerli yanı güçlü olsun. Mehmet Ali Bey kendisi de açıklama yaptı. İnşallah çarşamba günü grup toplantısında da rozetini bizzat takacağım. Ve böylece şu anda resmen AK Parti'ye girmiş olsa da o gün grup toplantısında herkesin huzurunda rozetini takarak çok daha farklı bir anlamda o ruhu istiyorum ki grubumuz da yaşasın.
Metin Bey bir defa iyi bir hukukçu. İyi bir hukukçu olmanın yanında özellikle uluslararası hukuk alanında ve Kıbrıs meselesinde baro başkanıyken bizimle gayet güzel çalışmaları oldu. Kendisine bu teklifi yaptığımda o da 'bunun için çok müteşekkir olurum' dedi. Metin Bey’in özellikle Kuzey Kıbrıs ve Kıbrıs adasındaki gelişmelere vukufiyeti var. Sadece bir büyükelçi değil, aynı zamanda akademisyen olarak da orada çok önemli işler başaracağına inanıyorum.
Her şeyden önce, iddiası olmayan müddei olamaz. Önce iddianız olacak ki müddei olasınız. Biz, iddia sahibiyiz, öyle çıktık yola. Gayet güzel bir çalışma var. Bu çalışmayı arkadaşlarımız yürütüyorlar. O gün de orada çok farklı bir sunumla inşallah tüm ülkemize hitap edeceğiz.