Irak’ın Musul kentini 2.5 yıl önce işgal eden terör örgütü DEAŞ’ı kentten çıkarmak amacıyla dün sabah kara harekâtı için düğmeye basıldı. Irak Özel Kuvvetleri, peşmerge güçleri ve ABD ile 35 ülkenin destek verdiği harekâta 30 bin silahlı gücün katıldığı belirtildi. Musul’daki 4-8 bin DEAŞ’lı teröristin yok edilmesi için Avrupa’nın en büyük uçak gemisi olan ‘Charles de Gaulle’ de Güney Kıbrıs’a gelip demir attı.
Terör örgütü DEAŞ, 10 Haziran 2014’te Irak’ın ikinci büyük kenti olan Musul’u, tek bir kurşun atmadan çekilen Irak ordusundan teslim aldı. Geçen 2.5 yılın ardındansa dün sabah saat 04.00’te Musul’u geri almak için Irak Özel Kuvvetleri, ABD öncülüğündeki ‘koalisyon güçleri’ ve peşmerge gücü harekete geçti. Musul’u kurtarmak için 36 ülkeden 30 bine yakın silahlı güç seferber oldu.
Günün ilk ışıklarıyla birlikte kenti çevreleyen Hazır, Güveyir ve Kayyara cephelerinden Musul harekâtı başladı. Havadan ve karadan DEAŞ mevzileri vurulurken peşmerge güçlerinin öncülüğünde kara birlikleri Musul’a doğru yürümeye başladı. Musul harekâtında, Türkiye’nin Başika Kampı’nda eğittiği 2 bin 500 kadar ‘Ninova Muhafızları’ da yer aldı.
Operasyona 36 ülke destek verirken 30 bin silahlı gücün katıldığı belirtildi.
Irak’ın Musul kentini 2.5 yıl önce işgal eden terör örgütü DEAŞ’ı kentten çıkarmak amacıyla dün sabah kara harekâtı için düğmeye basıldı. Irak Özel Kuvvetleri, peşmerge güçleri ve ABD ile 35 ülkenin destek verdiği harekâta 30 bin silahlı gücün katıldığı belirtildi. Musul’daki 4-8 bin DEAŞ’lı teröristin yok edilmesi için Avrupa’nın en büyük uçak gemisi olan ‘Charles de Gaulle’ de Güney Kıbrıs’a gelip demir attı.
Terör örgütü DEAŞ, 10 Haziran 2014’te Irak’ın ikinci büyük kenti olan Musul’u, tek bir kurşun atmadan çekilen Irak ordusundan teslim aldı. Geçen 2.5 yılın ardındansa dün sabah saat 04.00’te Musul’u geri almak için Irak Özel Kuvvetleri, ABD öncülüğündeki ‘koalisyon güçleri’ ve peşmerge gücü harekete geçti. Musul’u kurtarmak için 36 ülkeden 30 bine yakın silahlı güç seferber oldu.
Günün ilk ışıklarıyla birlikte kenti çevreleyen Hazır, Güveyir ve Kayyara cephelerinden Musul harekâtı başladı. Havadan ve karadan DEAŞ mevzileri vurulurken peşmerge güçlerinin öncülüğünde kara birlikleri Musul’a doğru yürümeye başladı. Musul harekâtında, Türkiye’nin Başika Kampı’nda eğittiği 2 bin 500 kadar ‘Ninova Muhafızları’ da yer aldı.
ABD ASKERLERİ ‘ZERDEK’TE
Musul’un 40 kilometre doğusunda bulunan Hazır Cephesi’ndeki Zerdek Dağı’nda da çok sayıda ABD askeri konuşlandı. Hazır Cephesi’ndeki ABD ordusuna ait zırhlı birlikler, Musul’a ilerledi. Topçu birlikleri, Musul Ovası’nı ağır toplarla gün boyu vurdu. İnsansız hava uçakları da Musul semalarını gözetledi.
12 KÖY GERİ ALINDI
Musul operasyonunun ilk saatlerinde DEAŞ güçlerinin fazla varlık gösteremediği dikkat çekti. 4 bin peşmergeden oluşan Kürt güçleri doğu yönünde, Irak ordu birlikleri ise güneydoğudan direnişle karşılaşmadan ilerledi ve DEAŞ’tan 12 köy kurtarıldı. Hazır Cephesi’nde konuşlanan peşmerge güçleri, DEAŞ hedeflerini Katyuşa füzeleri ve top atışlarıyla vurdu.
2 INTIHAR SALDIRISI
Bu sırada DEAŞ, peşmerge güçlerine karşı bombalı araçla intihar saldırısı düzenledi. Saldırıda 6 peşmerge öldü, aralarında Kürt Bölgesel Yönetimi Başkan Yardımcısı’nın olduğu Şalav Rasul’un da bulunduğu 10 kişi yaralandı. Patlama anında bölgede bulunan Anadolu Ajansı muhabirleri büyük tehlike atlattı. İnfilak eden aracın parçaları muhabirlerin başının üzerinden geçti. DEAŞ’lı teröristlerin akşam saatlerinde de Irak ordusuna bombalı araçla intihar saldırısı düzenlediği bildirildi. Saldırıda 70 Iraklı askerin hayatını kaybettiği ileri sürüldü.
KENT SAVAŞI
Hendeklere doldurdukları petrolü ateşe verip, havadan görüntü alınmasını engellemeye çalışan DEAŞ’ın kentin çevresinden çekildiği ve kent savaşına hazırlandığı kaydediliyor. Örgüt, kentin stratejik yol ve köprülerine bubi tuzaklaması yaptı. DEAŞ’ın Iraklı güçlere karşı hardal gazı bombası atmaya hazırlandığı da ileri sürüldü.
MUSUL HALKI AYAKLANDI
DEAŞ’a biat etmeyen aşiretlerin silahlı güçlerinin de operasyona karşı direnci kırmak için silahlı eylemler düzenlediği öğrenildi. Musul’da DEAŞ’ın varlığının son bulmasını isteyen direniş güçlerinin örgütün zırhı araçları ve ağır silahlarına zarar veren saldırılar başlattığı bildirildi. DEAŞ’a karşı Suriye ve Irak’taki operasyonlara 64 ülke destek veriyor.
“Musul’un IŞİD’den kurtarılması” adı altında girişilmesi beklenen askeri harekatın, önceki gün itibariyle başladığı belirtiliyor.
ABD’den yapılan açıklamalar “Büyük Musul Savaşı”nın henüz başlamadığı biçiminde. Ama ABD ve Fransız savaş uçaklarının ve topçularının, Cumartesi gününden itibaren Musul’un doğusundaki IŞİD mevzilerini vurduğu da bir gerçek. Buna karşılık IŞİD’in de Musul’un etrafında kazıp petrol doldurduğu hendekleri ateşe verdiği belirtiliyor.
“Büyük Musul Savaşı” henüz başlamamış olsa da Musul etrafındaki “askeri yığınağın artırılması” ve kuşatmanın ilerletilmesiyle ilgili askeri girişimlerin artık doğrudan silahlarla yapıldığı bir aşamaya gelindiği de kesin.
SAVAŞIN AĞIRLIK MERKEZİ HALA DİPLOMASİ ALANINDA
Askeri kaynakların, “Musul’u IŞİD’den alacak askeri harekat aylara yayılacak”; “Musul’un çevresinden IŞİD’in temizlenmesi”, “Dış mahallelerin ele geçirilmesi” ve nihayet kenti tümüyle ele geçirmek için yapılacak bir “şehir savaşı” gibi aşamalardan geçeceğine dair söyledikleri dikkate alındığında, Musul harekatının “tedricen” bir “savaşa” dönüşeceği bir aşamaya ulaştığını söylemek yanlış olmaz. Bu yüzden de bugün “Musul Savaşı”nda, “Savaş henüz başlamadı; bunlar ısınma hareketleri!” diyenler kadar “Savaş başlamıştır; bu bombardımanlar da savaşın ilk aşamasıdır!” diyenleri de haklı gösterecek bir aşamaya gelindiği açık.
Savaş uçaklarının, topçuların gürültülü bombardımanları her yanı kaplamasına karşın savaşın ağırlık merkezinin hala asıl olarak diplomatik alanda, bölgeye müdahale eden güçler arasında sürdüğünü söylemek gerçeği ifade etmek olur. Çünkü “Musul’u IŞİD’den kurtarma savaşı” olduğu belirtilen savaşın aktörlerinin aslında IŞİD’i, Musul’u ve Musullulara ne olduğu ya da olacağını umursamadığı, ama bölgenin haritasının yeniden çizilmesinde kendilerinin en kârlı çıkacağı bir yer edinmek için mücadele ettikleri apaçıktır. Bu yüzden de “Musul Savaşı, Musul’u kurtarma savaşı değil, bölgenin yeniden paylaşımında mevzi tutma savaşıdır.”
YENİDEN PAYLAŞIMDA MEVZİ TUTMA SAVAŞI!
Musul Savaşı’nı kendi politikalarının önünü açmak için çok önemli bir fırsat olarak gören Erdoğan-AKP yönetimi, bu savaşta yer alma “hevesi”ni ve “ciddiyeti”ni göstermek için Genelkurmay Başkanını apar topar ABD’ye göndermiştir. Aksi halde “Fırat Kalkanı Operasyonu”nun Musul’daki dışlanmayı dengeleyemeyeceğini bilmektedir.
Genelkurmay Başkanı ABD’de “Musul’a müdahale eden ülkelerin askeri temsilcileriyle masaya oturmadan Cumhurbaşkanı Erdoğan Konya’dan, Türkiye’nin bu savaşa mutlaka katılacağını, eğer buna izin verilmezse B, hatta C planları olduğunu ilan ederek Genelkurmay Başkanı Akar’ın elini rahatlatmak istemiştir. Ama bu tür açıklamaların “eli” ne kadar güçlendirdiği de çok tartışmalıdır!
ABD ise, “Musul harekatına kimlerin, nasıl katılacağını ABD değil Irak Hükümeti belirlemektedir. Doğrusu Türkiye’nin birliklerinin de Irak Hükümeti’nin komutasında bu savaş katılmasıdır” diyerek kendisini kenara çekmiştir.
Rusya bu konuda hiç konuşmayıp, Türkiye’nin ABD ile muhatap olması, hatta kapışmasını memnuniyetle izleyen bir tutum alarak kendisini kenara çekmiştir.
Türkiye’nin Musul etrafındaki güçler içinde en yakın müttefiki Barzani de Irak Hükümeti’yle bir anlaşmaya vardıklarını ve Peşmergelerin harekata Irak Hükümet güçleri komutasında katılacaklarını açıklamıştır.
Irak Başbakanı İbadi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meydan okumasından sonra, Türkiye’ye yönelik açıklamalarının sertlik dozunu daha da artırarak, Telafer’de Şii Türkmenleri ziyaret etmiş ve Türkiye’nin Musul Savaşı’nda yer almasını istemediklerini yinelemiştir.
ADIM ADIM TÜRKİYE VE İRAN-IRAK ÇATIŞMASINA DOĞRU!
Elbette Irak Başbakanı İbadi’nin her söylediğine İran’ın da tam desteği vardır ve hatta “İbadi İran adına konuşmaktadır” demek doğru olur.
Türkiye’nin Genelkurmay Başkanına koalisyon güçleri, ABD ne söylemiştir, nasıl bir yol göstermiştir henüz bilmiyoruz. Ama, ABD, Rusya bir kenara çekilerek Tükiye’yi İran ve Irak’la karşı karşıya bırakmış, kendilerini çok “rahatlatacak” bir manevra yapmışlardır. Aslında aylardır da bu manevra için uğraşarak, bölgede kendileri için “çıban başı” olan iki güçlü ülkeyi karşı karşıya getirmeye çalışıyorlardı. Ki, böylece diplomasi masasında, herkes anlaşmış, ama birbiriyle “uzlaşamayan” iki güç kalmıştır görüntüsü ortaya çıkmıştır. Karşı karşıya kalan bu iki güç, Sünni İslam’ın liderliğine oynayan Türkiye ile Şii İslam’ın lideri İran’dır! Ki, İran’ın hemen arkasında Irak ve Suriye de vardır. Üstelik bu karşı karşıya geliş, diplomatik bir platformda görünse de gerçekte, Musul gibi Şii ve Sünni çatışmasının “fay kırığı”nda ve Türkiye’nin ırkçı şoven odaklarının kışkırtmalarının merkezinde, IŞİD’in Ortaçağ cehenneminden getirdiği ateşle tutuşturulan bir yangının ortasında, sahada da karşı karşıya geliştir.
Bu karşı karşıya gelişin bölgesel bir Türkiye-İran (ve Irak) savaşına kadar varması artık dünkü kadar “ihtimal dışı” değildir. Hatta “yakın” ve sıcak bir tehdit” olmaya aday bir gelişmedir!