ANKARA (İHA) - Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Şükra Sina Gürel, batı dünyasının Ak Parti'nin kompleksinden faydalanmaya çalıştığı uyarısında bulunarak AK Partili yetkililerine 'sorumlu davranın' mesajı gönderdi. Gürel, Dışişleri Bakanlığı Fatin Rüştü Zorlu Salonu'nda bir basın toplantısı düzenledi.
Toplantının amacının, Bakanlığı döneminde önemli dış politik konularda kaydettikleri aşamaların bir değerlendirmesini yapmak ve dış politika gibi ulusal çıkarları ilgilendiren önemli konularda devletin devamlılığı olduğunu gözönünde tutarak, bundan sonraki hükümete ışık tutmak olduğunu vurgulayan Gürel, açıklamalarının başında 3 Kasım seçimlerini kazanan AK Parti yetkililerine bazı mesajlar gönderdi. Ulusal çıkarları ilgilendiren konularda, sorumluluk yerinden sorumsuzca çıkışlar ve demeçlerin ya da henüz sorumluluğu devralmamışken yapılan açıklamaların daha sonra Türkiye'nin önüne bir fatura olarak getirilebileceğine işaret eden Gürel, bu konuda sorumluların çok dikkatli olmaları gerektiğini vurguladı.
Avrupa Birliği (AB) konusunda 57. Hükümet döneminde çok önemli ilerlemeler kaydedildiğine işaret eden Bakan Gürel, Eylül ayından bugüne kadar yürüttükleri temaslarda Türkiye'nin Kopenhag kriterlerini yerine getirdiğini ve uygulamada eksiğinin kalmadığını vurgulayarak AB'nin Türkiye'ye 2003 yılı için bir müzakere başlangıç tarihi saptaması gerektiğini dile getirdiklerini ifade etti. Kopenhag sürecinde AB'nin Türkiye ile ilgili alacağı kararın siyasal bir karar olacağını kaydeden Gürel, AB'nin bu süreçte sadece Türkiye'nin koşullarını değil kendi koşullarını da değerlendireceğini ifade etti. Gürel, "Biz Kopenhag Zirvesi'nde, haklı beklentilerimizi karşılayan bir karar çıkmasını bekliyoruz. Bunun gerisinde bir karar Türkiye kamuoyunu tatmin etmeyecektir. Böyle bir karar alınması için bugünden 12 Aralık'a kadar geçecek zaman iyi değerlendirilmeli, yeni kurulacak Hükümet bu konudaki kararlılığı sürdürmelidir. Yeni hükümetten beklentimiz de budur" diye konuştu.
Bakan Gürel, 57. Hükümet döneminde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile Türkiye arasında imzalanan 4 anlaşmayla, geleceğe birlikte bakmak açısından aşama kaydedildiğini belirterek, "Gerekirse bu aşamayı daha ileri götürmek yeni Hükümet'e düşer" dedi. AB tarafının Kıbrıs konusunda attığı yanlış adımların vurgulanmasına ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin tek yanlı üyeliğine Türkiye'nin temel itirazlarının sürdürülmesi gerektiğine işaret eden Gürel, bunun yalnız Ada'da değil Doğu Akdeniz'de barış ve güvenliği tehlikeye düşüreceği yönündeki Türkiye'nin uyarılarının dikkate alınmaması durumunda, dile getirdikleri sakıncaların ortaya çıkabileceğini söyledi.
Türkiye'nin Irak konusunu herşeyden önce bu ülkenin toprak bütünlüğü ve siyasal birliğine verdiği önem çerçevesinde değerlendirdiğini kaydeden Gürel, Irak'a BM Güvenlik Konseyi kararlarına harfiyen uyması telkininde bulunduklarını ve Irak'ın da bu telkine uygun hareket ettiğini ifade etti. Irak'la ilgili temaslarında Irak'a yönelik bir operasyonun muhtemel bölgesel etkilerine dikkat çekildiğini belirten Gürel, Kuzey Irak'taki grupların temsilcileriyle yapılan görüşmelerde de bir grubun görüşlerinin diğer gruplara dayatılmasını doğru bulmadıklarını vurguladıklarını anlattı. PKK'nın KADEK adı altında faaliyetlerine meşruiyet kazandırmaya çalıştığına dikkat çeken Gürel, KADEK'in Batı Avrupa ve ABD'de terör listesine alınması yönündeki girişimlerin de bundan sonra kararlı bir şekilde sürdürülmesi gerektiğini ifade etti.
Gürel açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını da cevapladı. Gürel, Başbakan Bülent Ecevit'in, 1 Kasım Cumartesi günü Ankara mitinginde KKTC'nin Türkiye toprağı olduğu yönünde bir ifade kullandığının hatırlatılması üzerine, Başbakan'ın ifadesinin 'Kuzey Kıbrıs Türk toprağıdır' şeklinde olduğunu belirtti. Gürel, Ecevit'in, Kıbrıs'ta iki devletin birlikte oluşturacakları yeni ortaklığın gerçekleşmemesi halinde Kuzey Kıbrıs'ın Türk toprağı olarak kalmaya devam edeceğini söylediğini vurguladı.
Gürel, Türkiye'nin Kopenhag kriterleri konusunda eksiğinin kalmadığı yönündeki ifadelerinin hatırlatılması ve bir öğrencinin YÖK protestosu sırasında iki çevik kuvvet polisi tarafından bir depoda dövülmesi olayının bu ifadeyle çelişip çelişmediğinin sorulması üzerine şunları söyledi: "Uygulamada eksiğimiz kalmamıştır demekle, mevzuatı uygulamakla görevli olanların bu görevlerini kötüye kullanmalarını kastetmiyorum. Görevlilerin kişisel kusura düştükleri münferit olaylar yalnız Türkiye'de değil tüm dünyada vardır. Önemli olan bu uygulamaların bir sistematik uygulama haline gelmemesi ve sorumluların yargı karşısında hesaplarını vermeleridir. Benim kastettiğim, Uyum Yasalarının nasıl uygulanacağına dair düzenlemeler konusunda bir eksiğimizin bulunmamasıdır".
Gürel, bir gazetecinin, AK Partili bir yetkilinin bugüne kadar yapılanları göstermelik olarak nitelediğini hatırlatması üzerine, Bakanlığı döneminde bütün uygulamaların kamuoyu önünde şeffaf bir şekilde oluşturulduğunu söyledi. Sisler arkasında kalan herhangi bir tutumları bulunmadığına dikkat çeken Gürel, "Böyle bir niteleme yapan varsa üzüntüyle karşılarım. O değerlendirmeyi yapanın cehaletine veririm" şeklinde konuştu. AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Kıbrıs konusunda çeşitli modeller önerdiği ve AB büyükelçilerine, her durumda birlikte olmaya devam edecekleri mesajı verdiği yönündeki hatırlatma üzerine, Gürel, şimdiye kadar elde ettikleri kazanımların neler olduğunu ve Türkiye'nin nerede bulunduğunu göstermek amacıyla bugünkü toplantıyı düzenlediğini belirterek, bundan sonra da yeni hükümetin kararlı bir tutum içinde bu kazanımlara yeni kazanımlar katmak için çalışması gerektiğini, ve bu çalışmalara ışık tutmayı hedeflediğini kaydetti. Devletin dış politikasındaki esaslarda değişiklik yapmanın ulusun uzun dönemli çıkarlarına herhangi bir yarar sağlamayacağına dikkat çeken Gürel, bunun, ulusun haklı çıkarlarını gelecekte tehlikeye düşürebileceğini ifade etti. Gürel, "Ben herkesi sorumluluğa davet ediyorum" diye konuştu.
Gürel, KKTC'li bir gazetecinin 'Bir gazeteci olarak değil bir KKTC vatandaşı olarak soruyorum. Erdoğan'ın Kıbrıs konusunda kendi başına önerilerde bulunması sıkıntıya yol açmaz mı?' sorusu üzerine şunları söyledi: "O zaman ben de bu soruyu bakan olarak değil, bir siyaset bilimci olarak cevaplayayım. Burda bir tahlil yapmak gerekiyor. Eğer batı karşısında eksiklenen, oralarda kabul edilmeyi herşeyden çok isteyen siyasal örgütler, dış politika sorumluluğunu devraldıklarında, başkaları, onların bu eksiklik doğrultusunda, bu kompleks doğrultusunda davranacaklarını umarlarsa, o zaman daha sorumluluk devralınmadan önce derhal bu önem verdikleri konuda, hele Kopenhag'a kadar giden yolda aceleyle, yangından mal kaçırır gibi, bu süreçten ve eksiklenmeden yararlanmayı umarlar ve denerler. Şimdi olan da budur, bunun ötesinde birşey değildir. Ama ben umuyorum ki bu eksiklenmeyi ve kompleksi yeni sorumlular atacaklardır ve ulusal çıkarlarımız neyi gerektiyorsa onu gerçekleştirerek bir dış politika yürüteceklerdir. Bu dış politika da kuşkusuz şimdiye kadar ilkeleri belirlenmiş olan, sağlam temellere dayalı olan dış politikamızdır. Umarım bundan herhangi bir sapma olmayacaktır".