Sosyal iletişimin mutlu çocukları

BBC'den Mike Welding, ABD'de sosyal iletişimin tarihi konusunda belgesel hazırlarken, Facebook'un karargahına da uğradı.

Telefon çaldığında pencereden sızan ışıkla uyandım. Şaşkın, yataktan fırladığım gibi perdeleri açtım. Kocaman binalar, bağırışı çağırış, sinir edici araba kornaları içinde bir New York manzarası beni karşıladı.

Bu kadar erken saatte beni arama cesaretini gösterecek tek bir kişi tanıyorum.

''Anne?'' diye açtım telefonu.

''Harika haberlerim var.'' diye hemen lafa girdi. ''Kardeşinin bebeği oldu. Bir kız çocuğu!''

Sanki yeni öğrenmişim gibi numara yaptım telefonda. Ama işin aslına bakarsanız benim için sürpriz değildi. Kız kardeşiminin Facebook'a yazdıklarından bebeğin elinin kulağında olduğu belliydi.

Reklam
Reklam

Facebook sayfasındaki statüsüne, ''Bebek perşembe gelecek gibi. Ama ben daha da erken doğsun istiyorum'' yazmıştı. Cümlenin sonuna gülümseyen bir surat ekleyerek.

Son iki haftadır Amerika'yı boydan boya dolaşıyor; sosyal iletişim ağının tarihiyle ilgili bir belgesel hazırlıyorum.

Sandığınızdan çok daha gerilere giden bir hikaye. Amerika gezimin başlangıç noktası, California'nın Berkeley kentiydi. Burada bir plakçı dükkanında bir grup müziksever bilgisayarlı bir ilan tahtası kurmaya karar verdiğince, tarih 1973 yılıydı.

15 gün boyunca kimlerle tanışmadım ki.... Teknelerde yaşayan hippiler, hırslı Harvard öğrencileri, daha çocuk denecek yaşta milyarder yatırımcıların desteğini alan internet girişimcileri...

50 milyar dolarlık şirket Gezi boyunca, belgeselin konusu olan sosyal iletişim teknolojisinden bazılarını kullanıyordum. Mülakatlarımı internet siteleri üzerinden ayarladım, haberlerimi sosyal iletişim ağından öğrendim, dünyanın bir dört yanına dağılmış insanlarla bu şekilde temas kurdum.

Amerika'nın batı sahillerinde yolumuz, sosyal iletişim sözcüğüyle bir tutulmaya başlanan Facebook şirketine de düştü elbet.

Reklam
Reklam

Yakın zaman öncesine kadar gelip geçici bir moda denirken, artık herkes Facebook'u çok ciddiye alıyor. Nedenini görmek zor değil. Yarım milyara yakın kullanıcısı var. Gişe rekorları kıran bir filme konu oldu. Yılın adamı seçilen süperstar yöneticisi de cabası.

Şu an Facebook'un piyasa değeri, 50 milyar dolar.

Amerika'nın internet şirketlerinin kalbinin attığı Silikon Vadisi'nde Facebook'un ana merkezi olan bina eski bir fabrikadan bozma.

Sıvanmadan bırakılmış tuğlalarla örülü duvarları ve asılı duran boy boy modern sanat eserleri ile internet şirketlerinin moda mimarisi sizi karşılıyor.

Koridorlarda 30 yaşın üzerinde duran kimse yok bu şirkette.

Şirketin ikramı meyve tabakları ve koyu kahveyle şımartılan Facebook çalışanları gece geç saatlerde oynanan masa tenisi maçlarıyla kurtlarını döküyor. Dünyayı değiştirecek bir fikrin elçileri olarak, bir devrimin öncü erleri olduklarını düşünüyorlar.

Ana karargahın ortasında dururken, kendilerine hak vermemek elde değil.

Facebook'çular, yakın zaman içindeki başarılarından, geçen yıl şirketin kazandığı yaklaşık 2 milyar dolardan, ya da 2011'de bunu iki katına çıkartacakları beklentisinden hiç bahsetmiyor. Tek dertleri, atacakları bir sonraki adımla ilgili.

Reklam
Reklam

Facebook yöneticilerinden Chris Cox, ''ürün'' dairesinin başkan yardımcısı. Bunun tercümesi, Facebook sayfasında beliren türlü türlü yenilikler demek. Cox, gündelik hayattaki birçok kararımızın arkadaşlarımızın tavsiyesi üzerine dayandığına dikkat çekiyor.

Arkadaş tavsiyesi ''Farzedelim New York'ta bir lokantaya gitmek istiyorum'' diye başlıyor söze. ''Tanımadığım kişilerin yazdığı eleştirileri okumaktansa, arkadaşlarımın kesin gidip görmelisin dediği yeri tercih ederim.''

Chris Cox'a göre günlük hayatta birçok tercihimizi bu zihniyet belirleyecek. ''Ama daha oraya varmamıza çok var.'' diye ekliyor.

Bu mülakattan sonra lobide e-postalarıma bakıp gitmeye hazırlanırken, içeri Time dergisinin yılın adamı seçtiği Facebook yönetim kurulu başkanı Mark Zuckerberg giriyor. Gene klasik kıyafeti içinde. Kot pantalon ve kapşonlu bir süeter. Yüzünde de aynı kendinden memnun gülümseme var.

Fakat ben mikrofonumu, kameramı ayarlayıncaya kadar, kapıdan geçip çıkmış oluyor. Daha 20'li yaşlarda dünyanın en zenginlerinden birisi olan Zuckerberg'i kaçırmak hoşuma gitmiyor.

Reklam
Reklam

New York'a geri dönecek olursak, annemin aramasından sonra kahvaltı etmek için dışarı çıkıyorum. Yiyecek bir yer bulmalıyım. Ama sosyal iletişim ağındaki arkadaşlarımdan hayır yok. Bunun yerine, New Yorklulara gidip sormakta fayda var ama. ''Köşeyi döndün mü çok güzel bir kafe var.'' diyorlar. Haklı da çıkıyor. Lezzetli krepleri afiyetle yerken, son mülakatım için hazırlanıyorum.

Dünyayı kasıp kavuracak yeni bir sosyal iletişim sitesi için kolları sıvadığını söyleyen bir girişimci bu. Mülakatımı yaptıktan sonra, cep telefonumdan Facebook'a giriyorum.

Kardeşim statüsünü güncellemiş: ''Bebek doğdu'' diye yazıyor: ''Hailey dün sabah 2'de dünyaya geldi. Gayet sağlıklı!''

Hemen altta, doğum haberini tebrik eden tanıdıkların, dostların yazdığı yorumlar zincir gibi uzuyor.

Hazırladığım belgesel için gezimi tamamladım, rahatım. Ama yapmam gereken bir uçak yolculuğu daha var. Yeni doğan kız yeğenim, bilgisayar ekranından, dünyanın dört tarafındaki akrabalarımıza, dostlarımza arzı endem ediyor fakat, gerçek hayatta görmenin yerini tutamaz.

Reklam
Reklam

Kardeşimi ve bebeğini görmek için bilet ayarlıyorum.