Fenerbahçe, Spor Toto Süper Lig'in 31. haftasında Kadıköy'de Antalyaspor'a 1-0 mağlup olurken, spor yazarları karşılaşmayı değerlendirdi.
Yazarların ortak görüşü, Fenerbahçe'nin kötü bir performans gösterdiği yönünde oldu. Sarı-lacivertli taraftarların ilgisizliğine dikkat çeken spor yazarları, rakiplerinin Fenerbahçe'den korkmaması halinde 3-4 farklı galip gelebileceğini savundular.
İşte yazarların görüşleri:
FUTBOL AYIBI(UĞUR MELEKE)
Kadıköy’deyse bir futbol ayıbı vardı sahada. İlk dakikadan itibaren faul yapmaya odaklı takımlar, özellikle ilk 45 dakikası düdüklerle çöpe atılmış bir maç... Maçın ilk devresinde toplam tek bir isabetli şut, iki korner varken, tam 23 faul düdüğü ve 5 sarı kart izledik. Sadece El Kebir, 55 dakikada tam 6 faul yaptı dün. Bu yaz, MHK’nın en önemli gündem maddesi, şu Spor-Toto Faul Ligi’ne bir çare bulmak olmalı bence.
Çok fazla faul düdüğüyle bölünen kötü maçın iyisiyse Antalyaspor’du kesinlikle. Deniz’le bir gol buldular, El Kebir’le, Charles’le farkı artırma fırsatlarını da değerlendiremediler. İlk 15 dakikada Hasan Ali karşısında zorlanan El Kebir’in kanat değiştirmesi, maçın kader anıydı kesinlikle.
El Kebir, kalan bölümde Ozan’ın kulvarını otobana çevirdi. Bir geçişinde asist yaptı, bir geçişinde de yüzde yüzlük bir fırsatı değerlendiremedi. Bu Ozan Tufan, bu kiloyla ve bu ağırlıkla nasıl hâlâ devam edebiliyor anlayamıyorum doğrusu. Ozan’ın milli takımda çıkış yaptığı ilk günlerinde Atletico Madrid tarafından istendiği yazılıyordu medyada. Eğer o günlerde Ozan Madrid’e gitseydi, Simeone onu döve döve zayıflatırdı herhalde!
REZALET MAÇ(ERMAN TOROĞLU)
Fenerbahçe'nin rezalet maçlarından biri daha... Görevim olmasa bu maçları seyretmem. Çünkü eziyet. Ama Antalyaspor'un hakkını yemeyelim. Onlar Fenerbahçe'ye göre çok daha derli toplu oynadılar. Maçı hak ettiler ama bu skoru hak etmediler. En az 3-4 fark olması gerekirdi. Çünkü Antalyaspor'un bir şekli var, oyun planı var. Belli şekilde mücadele ediyorlar. Fenerbahçe'nin ne oyun planı var ne şekilleri var. Mücadele derseniz o da yok.
Zorluyorsunuz sarı-lacivertlilerden iyi bir şeyler yazalım diye, bulma şansınız yok. Ama bu kaçıncı maç. Böyle oynadığı çok maçta Fenerbahçe son dakikalarda gol atarak ya berabere kaldı, ya kazandı. Sansı yaver giderek. Aslında bu sezon oynadığı futbola göre Fenerbahçe'nin aldığı puan çok iyi. Rakipler isimden korkuyor. Rahat hareket etseler, karşılarında Fenerbahçe'nin değil de başka takımın olduğunu düşünseler bu maçlar 3-4 olur.
8 bin seyirci var diyorlar tribünde. Bu futbola bu seyirci çok bile. Zaten olayları gören mantıklı, düzgün, akıllı Fenerbahçeliler artık "Kral çıplak" diyebiliyorlar. Fenerbahçe firmasına yazık oluyor. Bazıları onunla oyuncak gibi oynuyorlar. Bu kongreyle oynamaya da devam ederler. Her sene La Fontaine'den masallar. 3 sene şampiyonluk, seneye şampiyonluk. Anlat babam anlat.
Antalyaspor'da Samuel Eto'o ve arkadaşları var. Kamerunlu yıldız futbolcu Eto'o'ya saygı duyuyorlar bu takımda. Onun etrafında birleşmişler. Rıza'nın da (Çalımbay) antrenman şekliyle ve duruşuyla, kırmızı-beyazlılar bu sene Süper Lig'de gerçekten iyi şeyler yaptılar. Tabii bunu kesinlikle yeterli görmemek lazım. Çünkü Antalyaspor ekibi sınıf atlamaya çok müsait bir takım. Hem de her şeyiyle.
SINIRI BUDUR(GÜRCAN BİLGİÇ)
Şimdi, "Oyuncuların aklı çarşamba günü oynanacak kupa maçındaydı. Bu yüzden konsantre değillerdi" diyenler çıkacaktır. Bilin ki; öyle bir şey yok. Bu takımın, bu kadronun sınırları bu kadar. Bakın, oyuncuların hemen hepsi iyi niyetli ve elinden geleni yapmaya çalışıyor. Maç içinde protestolar oldu bazılarına ama çok haklı değildi. Emenike gibi büyük dağları yarattığı zanneden biri bile, oradan-oraya koşturdu.
Galatasaray'ı yenen takımı, bir hafta sonra sekiz bin taraftar karşılamıştı tribünlerde. Beşiktaş'tan puan alanı belki de daha azı. Halbuki sosyal medyaya baktığınız zaman bu sonuçlar üstünden ne geyikler üretip, moral ibresini en üstlere çıkartmışlardı. En azından bu iki maçta, bu oyuncuların hediye ettiği, tüm Fenerbahçe taraftarının yaz mevsimini enseyi karatmadan yürümesini sağlayacak bu sonuçların hatırına o tribünler dolu olmayı hak ediyordu.
Aziz Yıldırım'ın asla anlayamayacağı bir görüntü bu. "Onlar mı yaptı ben yaptım" derken, oyuncuların parasını veren olduğunu ima ediyordu. Taraftarın gelmemesini de ekonomiye bağladı. Çözümün sadece "para" olduğunu sanan bir başkan, 110 yılı taraftarıyla geçirip, seyircisiyle koşan bir takımın, karşılıklı sevgiden beslendiğini de zor anlar. Maçı yazmadım elbette... Çünkü dün Kadıköy'deki bu performans Fenerbahçe için bir neden değil, bir sonuç.
ZEYİR ZEVKİ...(ÖMER ÜRÜNDÜL)
Dün Kadıköy'de seyir zevki düşük bir ilk yarı izledik. Fenerbahçe cephesinde değişen bir şey yoktu. Rakip Antalyaspor, maç kendi sahasında. Bu yüzden son iki derbinin aksine ofansif ağırlıklı bir futbol sergilendi. Ama kapalı savunmalara karşı yine üretkenlik yoktu. Antalyaspor da bu yarıda Fenerbahçe'nin kısır futbolunu değerlendirecek hücum girişimlerinde bulunamadı.
Fenerbahçe ile ilgili her hafta aynı görüşü paylaşıyorum: "Forvet yok." Lens gittikçe düşüş içinde. Sadece duran toplarda vardı oyundan çıkana kadar. Sow hayalet gibi; değil koşmak, bir şeyler yapmak ayakta duracak hali yok.
Bir tek moralsiz ve maç eksiği olan Emenike bir şeyler yapmak için uğraştı. Dün oynamayan Van Persie zaten hiç bir şey yapmıyor. Volkan Şen de melekelerini kaybetmiş, kendiyle kavga eden bir halde... Fenerbahçe üst üste iki deplasman derbisinden mucize 4 puan aldı. Buna rağmen dün hava güzel ama 8 bin seyirci var tribünlerde.
Bu ne demek? Futbol hiç keyif vermiyor. Antalyaspor iyi bir takım. Rıza Çalımbay faal futbolculuğundaki mücadele gücünü Antalyaspor'a da aşılamış. Bırakalım diğer oyuncuları yaşlı kurt Eto'o'nun mücadele ve fizik gücü dahi çok önemli bir örnek. İki ön libero Charles ile Sandro'yu her maçta çok beğeniyorum. Son paragraf bir kez daha Fenerbahçe forvetlerine; dün oynamayan Van Persie'de dahil: Bir kendilerine baksınlar bir de Samuel Eto'o'ya...
BİTSE DE GİTSEK(ERCAN GÜVEN)
Gizlisi saklısı yoktu ki Fenerbahçe’nin!.. “Muhteris” bile olamayan “futbol kifayetsiziydi” sezon boyunca...
Parola; sıradan bir Anadolu takımı gibi “mümkünse” ikinci kupa ve ilk dörde girip Avrupa’yı eteğinden tutarsa “Allah bereket versin”... Yönetim, sezon defterini çoktan kapatmış, gelecek için sözler vermeye başlamıştı zaten.
Teknik direktör yeni imzayı atmış bavulunu hazırlamıştı... “Bitse de gitsek” modunda şafak saymaktaydı.
Taraftarın ise hepsinden “sıtkı sıyrılmıştı”. Merak edilen tek şey, son dört haftada futbolcuların profesyonelliğe ve milyonlar kazandıkları Fenerbahçe’ye hakkını verip vermeyeceğiydi; o kadar. Ne gezer!.. Fenerbahçe’nin futbolcuları da kapatmış sezonu. Hatta “Fenerbahçe konusunu” kapatmışlar sanki... Gelecek yıl kalmak için çaba harcayan -Mehmet Topal ile Hasan Ali’yi tenzih ederim- bile yoktu.
Fenerbahçe biraz da mecburiyetten “yahu Advocaat niye denemiyor” denilen bir kurguyla çıktı bu kez... Sağ beke Ozan, orta sahaya Alper’in yanına Salih... Arkalarında Mehmet Topal. İşte size forveti besleyecek, savunmadan ödün vermeyecek bir orta saha değil mi?.. Ama evdeki hesap Antalya’ya uymadı... Bu orta saha ne ileri taşıdı Fenerbahçe’yi ne de rakibe engel olabildi.