17 Eylül’de yayınlanan Güney Kore yapımı dizi sadece 28 günde 111 milyon kullanıcı tarafından izlenmiş ve Bridgerton’ı (82 milyon) tahtından etmişti.
Dizide 38 milyon dolarlık ödülü kazanmak için ölümüne yarışan 456 çaresiz insanın mücadelesi anlatılıyor. Ödüle giden yolda çeşitli oyunlar oynayarak ilerlemeye çalışan yarışmacılar, kaybettiğinde eleniyor; bir başka deyişle öldürülüyor.
Netflix’e 8,5 milyar lira kazandırması beklenen dizi, yapım sürecindeki stres nedeniyle yönetmeni ve senaristi Dong-hyuk’un altı dişine mal olmuş ama onu çok da zengin etmemiş.
Seul’deki ofisinden Guardian’a verdiği röportajda kendisi öyle diyor.
En azından yarışma sonunda büyük kazanan yarışmacı kadar zengin mi peki: “O kadar zengin değilim. Ama yeterince param var, masaya yemek koyacak kadar. Netflix’in bana bonus falan ödediği yok; orijinal sözleşmede ne yazıyorsa ona göre ödeme yaptı.”
‘Squid Game’e ilham veren Dong-hyuk’un ailesinin durumu olmuş. Yönetmen 2009’da küresel ekonomik kriz sonrası zor günler yaşadığını hatırlıyor: “Annem çalıştığı şirketten emekli olmuştu. Benim üzerinde çalıştığım bir film vardı ama finansal destek bulamadık. Bir yıl kadar çalışamadım. Annem, büyükannem ve ben bankadan kredi çekmek zorunda kaldık.”
Seul’deki çizgiroman kafelerinde kafasını dağıtmaya çalışan Dong-hyuk ‘Battle Royal’ ve ‘Liar Game‘ gibi hayatta kalma üzerine hikayeleri okuduğunu anlatıyor: “Çaresizce para ve başarı peşinde olan o insanlarla bağ kurabilmiştim. Hayatımın zor bir dönemiydi. Gerçekte böyle hayatta kalma oyunları olsaydı ailem için para kazanmak amacıyla ben de girer miydim diye merak ettim. Bir film yapımcısı olarak bu tür hikayelere kendi dokunuşumu katabilirim diye düşündüm ve senaryoyu yazmaya başladım.”
Peki neden insan hayatını ucuzlaştıran bu kadar vahşi bir yarışma yarattı? Yönetmen kısaca şöyle yanıtlıyor: “Çünkü dizi basit bir fikir üzerinden yürüyor; hayatımız için çok adaletsiz şartlar altında mücadele veriyoruz.”
Böylesi bir başarıyı da beklemediği açık. Proje üzerinden çalışırken en az bir gün ABD’de listenin bir numarasına çıkmayı amaçlamış. Ancak çok ötesinde bir başarı yakalamış olmasını şaşırtıcı buluyor: “Yansıtmak istediğim mesajın küresel izleyicide yankılandığını gösteriyor.”
Tahtından ettiği ‘Bridgerton‘ hakkında ne düşündüğüne gelince…
“Herhangi bir diziyi baştan sona izlemek bana zor geliyor. Sonuna kadar izlediğim iki dizi var: ‘Breaking Bad’ ve ‘Mind Hunter‘. İnsanlar ‘Bridgerton’ın çok iyi oldğunu söyleyince ilk bölümü izlemeye çalıştım ama ortasında bıraktım. Romantik diziler bana göre değil çünkü son ilişkimin üzerinden altı-yedi sene geçti. Bağ kurmakta zorlanıyorum.”
Dizinin sonu bazı izleyenleri hayal kırıklığına uğratmıştı. ABD’li basketbol efsanesi LeBron James diziye bayıldığını ancak sonunu beğenmediğini belirtmişti.
Yaratıcısı ise bu görüşe katılmıyor ve James’e rol aldığı ‘Space Jam 2’yi hatırlatarak yanıt veriyor: “LeBron James istediğini söyleyebilir, saygı duyarım. Dizinin bütün bölümlerini izlediği için de minnettarım. Ama ben sonumu değiştirmem. Bu benim sonum. Kendisini tatmin edecek bir son varsa belki de devamını o çekmeli. Ben de izlerim ve ona sonu dışında bütün diziyi beğendim diye mesaj gönderirim belki.”
Elbette dizinin herkesi memnun edemeyen şekilde bitmesinin bir nedeni daha var; ikinci sezon için kapıyı aralık bırakmak. Henüz ikinci sezon olacağına dair bir açıklama yapılmadı.
Yaratıcısı da ikinci bir sezon olup olmayacağından ya da olursa hikayenin nasıl devam edeceğinden emin değil ama yeşil ışık yaktığı kesin: “Elbette bunu konuşuyoruz. Böylesi bir başarı olunca kaçınılmaz. Bunun üzerine düşünüyorum. Ama hemen yapmak gibi bir niyetim yok. Yapmayı çok istediğim bir film var. Hangisini önce yapsam diye düşünüyorum. Netflix’le görüşeceğim.”
Sadece ‘Squid Game’i yapan adam olmak istemediğini söylüyor ve şu aralar geçtiğimiz 10 yılda yaptığı üç filmin gösterimiyle ilgili Netlfix’le görüşmelerini sürdürüyor.
Ancak ‘Squid Game‘in devamı fikrini kesinlikle elemiyor, özellikle de gülerek dile getirdiği bir sebeple: “Squid Game’in kazananı kadar zengin olmak için ikinci sezonu çekmem şart.”