Menkul kıymetlerden alınan yüzde 15 stopaj kapsamına Amerika'da ihraç edilip karşılığında onu temsil etmek üzere satın alınan Türk hisse senetlerinin de dahil edilmesi, İMKB'de 4 milyar dolarlık hacme ulaşan ADR piyasasını kilitledi.
Hürriyet Gazetesi'nin haberine göre, aralarında JP Morgan, Citibank ve Deutsche Bank'ın da yer aldığı bir grup yabancı banka, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a "Hemen adil bir çözüm bulunmazsa, bu piyasa yok olacak" mektubu yazdı.
Yatırım araçlarına tür ayrımı gözetilmeksizin getirilen yüzde 15 stopaj düzenlemesine Amerika'da ihraç edilen ADR'ler (American Depositary Receipt) karşılığında İMKB'den satın alınmış Türk hisse senetlerinin de dahil edilmesi, 4 milyar dolarlık piyasayı kilitledi. Gelir İdaresi'nin vergi açısından diğer "tezgahüstü işlemlerle" bir tuttuğu ADR, GDR (Global Depositary Receipt) ve DR (Depositary Receipt) yatırımcıları, vergi ödememek için yılbaşından bu yana işlem yapmıyor. Bu kıymet sahibi yatırımcılar, "ajans" konumundaki bankalarda hesaplarını da dondurdu. Bunun üzerine, aralarında Citibank, Deutsche Bank, JP Morgan ibi kuruluşların da yer aldığı bazı yabancı bankalar, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan?a "alarm" nitelikli bir mektup gönderdi.
ADR'lerin Türkiye'de ihraç edilmediğini, kendi ülkelerinde zaten vergiye tabi tutulduğunu bildiren bankalar, Unakıtan'a "Bu vergi haksız. Hemen adil bir çözüm bulunmazsa bu piyasa yok olacak" uyarısında bulundu. 27 Ocak 2006 tarihli mektupta, "ADR'lerin işleyiş biçimi dikkate alındığında, yeni vergi yasasıyla alınması hedeflenen verginin adil ve yapıcı biçimde toplanması imkansız olacaktır" denilerek, Maliye Bakanlığı'nın bu düzenlemeyi tekrar gözden geçirmesi istendi.
Değer olarak dünyanın en büyük beşinci piyasası olan ADR/GDR/DR'ların Türkiye dışında ihraç edildiği, dolayısıyla "Amerikan menkul kıymeti" olduğu vurgulanarak, şu konuların altı çizildi:
80 yıl önce kurulan ADR/GDR/DR piyasası, dünyanın 73 ülkesinden, bin 900?ü aşan şirket programından oluşuyor. Yatırım tutarı 1 trilyon doları, işlem hacmi 1.2 trilyon doları aştı. Bu yatırımların 4 milyar dolarlık kısmı Türk hisse senetleri karşılığında çıkarılmış ADR/GDR/DR yatırımlarından oluşuyor.
Bu piyasa, ABD sermaye piyasası dışında yatırım yapamayan emeklilik, sigorta fonları, Amerikan kurumsal yatırımcılarının yurtdışı menkul kıymetlerine yatırım yapmalarına olanak tanımak amacıyla oluşturulan türev ürünlerden oluşuyor.
ADR/GDR/DR yatırımcılarının talebiyle, İMKB?den Türk hisse senetleri) kendi para birimlerinden alınıp Takasbank'ta depo ediliyor.
Depo edilen yerel para birimindeki bu menkul kıymetlerin teminatı karşılığında, yabancı depositary bankalar Amerikan doları eşdeğerinde depo makbuzlarını yaratır ve DTC'ye (Depositary Trust Company'ye) depo ederler.
Bu makbuzlar artık bir Amerikan menkul kıymeti kabul ediyerek yurtdışı borsalar veya yabancı yatırımcılar aralasında alınıp satılır.
Gelir İdaresi Başkanlığı?nın tebliğiyle "yurtdışında ihraç edilen ve işlem gören menkul kıymetlerin teminatı şeklinde Takasbank'ta tutulan hisse senetleri,diğer tezgah üstü işlemler ile eşdeğer" görüldü.
Böyle olunca ADR/GDR/DR ajansı konumundaki yabancı bankanın saklama hesabında bulunan hisse senetlerinin başka bir hesaba transferi, satış kabul edilerek, saklama hesabına giriş değeri ile çıkışı değeri arasındaki fark üzerinden yüzde 15 tevfikat yapılması öngörüldü.
Bu düzenlemeyle ADR'ler yabancı yatırımcıların kendi aralarında müteaddit defalar işlem görmüş olmasına rağmen, bütün tevkfita yükünü, haksız bir şekilde ADR/GDR/DR'ların son sahibine yüklendiği, ayrıca ADR/GDR/DR'leri temsil eden hisse senetleri hiçbir yerel piyasada stopaja tabi tutulmadığı belirtilen mektupta, şöyle devam edildi:
"Değer artışından yararlanan yatırımcı zaten yurtdışında vergilendirildiği için değer artışı ikinci kez vergilendirilmiş oluyor. Başka bir ülkede olmayan bu durumun adil olmadığını düşünüyoruz. Bu nedenle daha önce ADR/GDR/DR işlemi yapan yatırımcılar, haksızlığa uğramamak için yılbaşından bu yana işlem yapmamaktadır. Depositary bankalarda mevcut programları dondurdu. Bu düzenleme gelişmekte olan bu piyasanın tamamen yok olmasına neden olacaktır. Yabancı sermaye piyasalarıyla entegrasyon sürecindeki Türk sermaye piyasalarının böyle bir potansiyel yatırımcı kitlesine tamamen kapanması, çok olumsuz bir gelişmedir."