Sultan Ahmet Camii'nin bilinmeyenleri

Sultan 1. Ahmet tarafından 1616 yılında mimar Sedefkar Mehmet Ağa’ya Ayasofya’nın karşısında yaptırılan Sultanahmet Camisi, kentin en çok turist çeken mekanları arasında ön sıralarda yer alıyor.

Sultan 1. Ahmet tarafından 1616 yılında mimar Sedefkar Mehmet Ağa'ya Ayasofya'nın karşısında yaptırılan Sultanahmet Camisi, kentin en çok turist çeken mekanları arasında ön sıralarda yer alıyor.

Cami'nin temelleriyse 401 sene önce 31 Aralık günü atılmıştı.


Osmanlı sultanları ve ailesi tarafından yaptırılan ve ”Sultan camileri” anlamına gelen selatin camilerinin 6′ncısı olan Sultanahmet Camisi, İznik çinileriyle bezeli olduğu için Avrupalılar tarafından ”Mavi Cami (Blue Mosque)” olarak adlandırılıyor.

Reklam
Reklam

İstanbul'un tarihi yarımadasında bulunan Sultanahmet Camisi, Mimar Sinan sonrası klasik mimarinin en büyük ve en önemli eseri olarak biliniyor.


Caminin yapımı 1616′da tamamlanırken, yapımı 1620 yılına kadar süren külliyenin diğer binalarının, dağınık bir düzenlemeyle yerleştirildiği görülüyor.


Binalar, tüm alana hakim ve dış avlu içinde yer alan cami ve hünkar kasrı çevresinde işlevlerine göre dini, eğitim yapıları ve sosyal tesisleri olarak gruplandırıldı.


Büyük çaplı bir prestij projesi olarak yapılan Sultanahmet Camisi ve külliyesinde Mimar Sinan'ın öğrencisi Sedefkar Mehmet Ağa, klasik geleneğin denenmemiş detaylarını kullanarak devletin siyasi gidişine paralel olarak mimaride büyük bir atılım gerçekleştirdi.


İznik çinileriyle bezenmesi, yapının mimari ve sanatsal açıdan dikkate şayan en önemli yanı olarak öne çıkıyor. Mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezeli olan ve çinilerin süslemelerinde sarı ve mavi tonlardaki geleneksel bitki motifleri kullanılması, yapıyı sadece bir ibadethane olmaktan öteye götürüyor.

Reklam
Reklam

Sultanahmet Camisi, aynı zamanda Türkiye'nin 6 minareli tek selatin camisi olma özelliğini de taşıyor.


Caminin 6 minaresi olmasına ilişkin aktarılan bir efsane şöyle: ”Dönemin padişahı I. Ahmet, minareleri altından yaptırmak istemiştir ancak kaplamada kullanılacak olan altının değeri padişahın bütçesini fazlasıyla aşınca, caminin mimarı Sedefkar Mehmet Ağa bu emri güya yanlış işiterek ‘altın' sözcüğünü ”altı” yaparak camiyi 6 minareli inşa ettirmiştir.”


Toplam 260 pencereyle aydınlatılan caminin ibadethane bölümü 64×72 metre boyutlarındadır. 43 metre yüksekliğindeki merkezi kubbesinin çapı ise 23,5 metredir.


Avlunun batı girişinde, demirden ağır bir kordon bulunmaktadır. Bu kordon, avluya atıyla giren padişahın kafasını çarpmamak için eğmesini gerektiriyordu. Bu durum da padişahın bile camiye girerken kendisine çeki düzen vermesi gerektiğini göstermek amaçlı sembolik bir eylem olarak kabul ediliyordu.


KAREYE YAKIN DİKDÖRTGEN PLANLI ESER

Vakıflar Genel Müdürlüğünden alınan bilgilere göre, Sultan Ahmet Evvel Vakfına kayıtlı olan cami, büyük bir külliyenin ana yapısını oluşturuyor.

Reklam
Reklam

Plan şeması itibarıyla Şehzade Camisi'ne benzeyen camide, merkezi kubbeyi dört yönden dört yarım kubbe destekliyor. Kareye yakın dikdörtgen planlı eserin içi zengin İznik çinileri ile kaplı bulunuyor.


SANAT TARİHİ UZMANI PROF. DR. EYİCE

Sultanahmet Camisi hakkında AA Muhabirine bilgi veren sanat tarihi uzmanı Prof. Dr. Semavi Eyice, Mimar Sinan'dan sonra yetişen ve onun üslubunu devam ettiren Arnavut asıllı Sedefkar Mehmet Ağa'nın eseri Sultanahmet Camisi'nin, çok zengin bir mimarisi olduğunu söyledi.


Külliye şeklinde yapılan caminin zaman içinde bazı bölümlerinin yıkıldığını dile getiren Prof. Dr. Eyice, ”Sultanahmet Camisi'nin 6 minaresi var. Bu özellik başka camide yok” dedi.


Prof. Dr. Eyice, külliyenin Darüşşifası yani hastanesi olduğunu, Sıbyan mekteplerinden ise birinin yıkıldığını, diğerinin durduğunu kaydetti.


Sultanahmet Camisi'nin arkasında ”Arasta” tabir edilen ve yangın geçirdiği için yıllarca kullanılmadıktan sonra restore edilen çarşının giriş çıkışlarındaki sebillerin içlerinin çinilerle kaplı olduğunu, ancak o çinilerin birileri tarafından kırılıp götürüldüğünü anlatan Prof. Dr. Eyice, şunları söyledi:

Reklam
Reklam

”Her minarenin gövdesi ayrı bir şekilde süslenmiştir. Şehzade Camisi hariç bizde minareler sadedir. Sultanahmet Camisi'nde minareler üzerinde farklı farklı süslemeler vardır. Bir tanesinin üzerinde servi figürleri vardır. Caminin bronz çok güzel kapıları vardır. İçerisindeki çiniler sebebiyle ‘Mavi Cami” olarak da adlandırılır. Sultanahmet Camisi, fazla aydınlık bulunur. Sebebi bir ihtilalde yaşanan arbedede renkli camların indirilmesidir. Bina, 19. yüzyılda çok kötü bir restorasyon geçirmiş. Restorasyonu Rumlar yapmış.


Padişahın namaza geçmeden biraz dinlenmesi için yapılan bölüme Kasr-ı Hümayun denir. Sultanahmet Camisi'nde de bu bölüm bulunur. Çocuk yaşta padişah olan ve genç yaşta da ölen Sultan 1. Ahmet'in caminin yapımında ilk vurduğu kazma, bugün Topkapı Sarayı'nda hala saklanır.”


SULTANAHMET'İN ŞÖHRETİ

Cami imamı Emrullah Hatipoğlu da 400 yıla yakın tarihi geçmişi olan Sultanahmet'in, İstanbul'un en büyük, dünyada da şöhreti en yaygın camilerden biri olduğunu ifade ederek, kentin kültür ve tabiat varlıkları düşünüldüğü zaman ilk akla gelen iftihar tablolarından biri olduğunu söyledi.

Reklam
Reklam

Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinden rivayetle caminin yapılışında Sultan 1. Ahmet'in, temel kazma çalışmalarına eline kazmayı alarak bizzat katıldığını ve temelden çıkan toprağı kaftanına koyarak dışarıya taşıdığını anlatan Hatipoğlu, padişahın temel kazmada kullandığı malzemenin Topkapı Sarayı'nda muhafaza edildiğini bildirdi.


Hatipoğlu, caminin ilginç mekanlarından birinin de Hünkar Mahfili olduğunu ifade ederek, tarihi bilgilere göre, Sultan 1. Ahmet'in her Ramazan'ın son 10 günü oraya çekilerek Allah ile manevi buluşmayı yaşadığını anlattı.


Caminin minberi, kürsüsü, minareleri ve mahfillerinin özel bir yeri olduğunu ifade eden Hatipoğlu, mihrabının ise ayrı bir anlam taşıdığını vurguladı.


Hatipoğlu, Sultanahmet Camisi'ni yabancı devlet ve ilim adamları ile sanatçılar olmak üzere Türkiye'ye gelen herkesin mutlaka ziyaret ettiğini belirterek, bir anlamda protokol camisi konumunda olduğunu söyledi.


Katolik dünyasının liderinin ilk defa bir camiyi ziyaret ettiğini ve bunun da Sultanahmet Camisi olduğunu anımsatan Hatipoğlu, eski ABD Devlet Başkanı Bill Clinton'ın camiye 2 kez ziyarette bulunduğunu anlattı.

Reklam
Reklam

Hatipoğlu, ziyaretçilerin genelde camiden çok etkilendiklerini ve Papa'nın da bunlardan biri olduğunu dile getirerek, ”Clinton ikinci gelişinde ziyaretçilere camiyi kendi tanıttı. O gelişinde ‘İstanbul'a gelip de Sultanahmet Camisi'ni görmemek büyük noksanlık olur' ifadesini kullanmıştı” diye konuştu.


Ramazan aylarında Sultanahmet Camisi'nde çeşitli dini kültürel etkinlikler yapıldığını anlatan Hatipoğlu, Kur'an-ı Kerim'in 4 defa sesli okuyuşlarla hatim edildiğini kaydetti. Hatipoğlu, caminin avlusunda her yıl Ramazan ayında kitap fuarı da açıldığını belirtti.