Suriye’den kaçanlara kapıları kapatamayız

Önceki gün Suriye sınırında yaşanan olayların açıkça ihlal olduğunu söyleyen Başbakan Tayyip Erdoğan, “Düşünmek istemediğimiz oraya gitmektir. Ama bizi buna zorlarsa Suriye rejimi zorlar” dedi.

Pekin’de gazetecilerin sorularını yanıtlayan ve kapının kapatılması halinde, “Kaçanları gayri insani olarak adeta tost edersiniz” diyen Erdoğan özetle şöyle konuştu:

[ ****](https://www.mynet.com/once-turkiye-planini-uygulasin-110100624976)
**Başınıza kalabilir**
Şimdi başka ülkeler uluslararası siyasette, hukukta ne yaptıysalar tabii ki Türkiye de sonunda onu yapacaktır. Bu bize uluslararası hukukun da tanıdığı haktır. Derdimiz burada ölümün durması, kanın durmasıdır. Akan kanın durmasıdır derdimiz, bizim bağcıyla işimiz yok. Ama bunu baştan beri Suriye rejimine anlatamadık, anlamak istemediler. Temenni ederiz ki burada da süratle bir neticeye varırız.
(Türkiye bir yerlere zorlanıyor gibi bir şey ifade ediliyor. Böyle bir kaygı taşıyor musunuz?) Bunu taşınıyor şeklinde mi değerlendirelim yoksa sınırımızda olan olay sebebiyle bize düşen insani bir görevin yerine getirilmesi olarak mı değerlendirelim. Bazen öyle şeyler olur ki planda yoktur, hesapta yoktur ama bu sizin başınıza kalabilir. Bunu elinizde bulabilirsiniz. Yani Suriye’de bu olayı ben böyle görmek istiyorum. Türkiye olarak da bizim bu noktada velev ki birincisi, velev ki ikincisi olsa dahi bizim ne yapmamız gerekir bu çok önemli.
**Çocuk kadın bakmıyorlar**
Siz bu insanlara kapılarınızı kapatamazsınız. Kapattığınız zaman o insanları gayri insani olarak adeta tost edersiniz. Böyle bir şey olmaz. Biz bunları kabul ediyoruz ve bu kaçan insanları bile arkadan vuruyorlar. Çocuk kadın bakmıyorlar, acımasızca yapıyorlar. Sayın Annan’a söz verdi. Söz verdiğinden bu yana her gün 60, 80, 100 kişi öldürülmeye devam ediyor.
**Gitmek istemiyoruz ama**
(‘Uluslararası hukukun tanıdığı hakları masaya yatıracağız’ dediniz. Tampon bölge ilanı mı?) Şudur, budur kesin bir şey söyleyemem. Dedik ya masaya yatıracağız. En isabetli, en uygun olanı neyse oradan farklı olanına gitme gibi bir adımımız olacaktır. Farklıdan kastım da düşünmek istemediğimizdir, oraya gitmektir. Ama bizi buna zorlarsa Suriye rejimi zorlar. Zorlamaması için de atılması gereken adımı orasının atması gerekir.
Biz Rusya’ya gerekenleri söylüyoruz. Şartları görüyorsunuz. 25 bin insan ülkeme sığındı, maliyeti 150 milyon doları buldu. O kampların içinde bile ‘Türkiye bizi niye kurtarmıyorsunuz’ diye feryat edenler var. Türkiye’ye öyle bakanlar var. Türkiye’ye kurtarıcı gözüyle bakıyorlar. Bu insanların feryadını biz duymamazlıktan gelemeyiz. Ne medeniyetimizde bu var ne kültürümüzde bu var. Sahiplenmek durumundayız.
**Oyun oynayan terörist**
Bazıları bu insanları terörist olarak niteliyor. Öyle bir yaklaşım var. Bu insanları gidip gördüğünüz zaman bunun saf samimi Suriye halkı olduğunu görüyorsunuz zaten. Çocuk, kadın bunlar. Hâlâ orada oyuncaklarıyla oynayanlar var. Bunlardan terörist olur mu? Bunlara terörist nazarıyla bakacak kadar siyasette mahrumiyeti yaşayanlar var. Bizler de gidip oraları nihai olarak son tabloları göreceğiz ve gördükten sonra oradaki halkın arzularını, taleplerini kendilerinden bizzat dinlemeyi, benim ertelenmiş ziyaretimdi, bunu da yerinde yapacağız.
**Çin’in bakışı değişti**
(Türkiye yalnızlaşıyor imajı var) Türkiye yalnızlaşıyor dersek bu yanlış olur. Dünya sadece 3 ülkeden ibaret değil. Çin’in bakışı ilk andaki gibi değil. Çok değişti. Rusya da başta çok daha farklı bakıyordu ama şimdi aynı şekilde bakmıyor. Biz Rusya’yla da tekrar oturacağız. Zulüm ile sonuna kadar abad olunmaz. Bir yerde hak yerini bulur.
**İnşallahımız tutmadı**
(Uluslararası baskı sonuç vermezse müdahale ihtimali görüyor musunuz? Annan Planı tutmadı) Niye şeytanın avukatlığına soyunuyorsun ya. Bu konuyla ilgili olarak BM’nin böyle bir kararı almasının neticeleri geçmişte görülmüştür. Oradan bakarak değerlendirirsek daha isabetli olur. Başından itibaren Kofi Annan’ın bu yaklaşım tarzı yani 6 maddenin onaylanması olayında inşallah dedik ama inşallahımız tutmadı. Tutmadığını görüyorduk. Ama bunu Annan’a söylediğimiz halde çok umutluydu ve tutmadığı da ortaya çıktı. Bundan sonraki sürece yönelik ben yine pek bir şey olacağına ihtimal vermiyorum. Bir yerden çekse öbür yere tankını topunu götüren bir zihniyet, anlayış bu.”
**Suriye için Suudi Arabistan’a gidiyor**
Suriye sınırında yaşanan olaylar sonrasında önceki gece Erdoğan’ın kaldığı otelde hareketli dakikalar yaşandı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İngiltere, Fransa, Rusya ve Amerika dışişleri bakanları ile BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon ile telefonla görüştü. Bu görüşmeler sonrasında Erdoğan’ın Suudi Arabistan’a gitmesi kararı alındı. Yarın Ankara’dan Riyad’a gidecek Erdoğan’ın Kral Abdullah bin Abdülaziz ile görüşmesi bekleniyor. Davutoğlu ise Ankara’ya dönmek üzere gezisini yarıda kesti.
**Doğu’ya dönen yüz**
Başbakan Tayyip Erdoğan, Çin Devlet Başkan Yardımcısı Vu Bangguo ile başkent Pekin’deki Büyük Halk Sarayı’nda bir araya geldi. China Daily gazetesinin manşetten yayımladığı haberinde, “Erdoğan’ın Çin’e 27 yıl aradan sonra gelen ilk Başbakan olduğu” vurgulanırken, yapılan işbirliği anlaşmalarıyla “27 senelik boşluğun doldurulduğu” ifade edildi. Çin Ortadoğu Çalışmaları Enstitüsü Genel Sekreteri Cang Şiaodong da ziyaretin, “Türkiye’nin geçmişte süregelen Batı’ya dönük yüzünün artık Doğu’da gelişmekte olan pazarlara çevirdiğinin göstergesi” olduğunu söyledi.
**Karakterimizin gereğini yaptık**
Başbakan Erdoğan, sert açıklamalarının ardından İran’ın nükleer müzakerelerin İstanbul’da yapılmasını kabul etmesiyle ilgili olarak da şöyle konuştu: “Bu zat çıkıp bunu konuştuğu anda Dışişleri Bakanımız, İran Dışişleri Bakanıyla konuştuğunda, ‘O kişisel düşüncesidir. İran’ın düşüncesi değildir” şeklinde bir yaklaşımda bulundular. Tabi o değerlendirmemiz üzerine bunu yapmış veya o açıklamamız onları çok rahatsız etmiş olabilir. Bu kendi kişisel karakterimizin de gereğidir. Doğru neyse doğruyu söylemek zorundayız. Orada da söylediğimiz budur. İstanbul’da o toplantının yapılması kendilerine birçok şey kazandırabilirdi. Ama kalkıp da o zatın böyle bir açıklamayı yapmış olması, sonunda bir yanlışın doğrultularak teslimi durumuna geldi. Kaldı ki bu bizim için bir iane değil. İstanbul’da bu toplantıyı yaparsan bu İstanbul’a bir itibar kazandırmaz. Sadece tarihe kayıt düşülür. Tabi bunun farkında değil. Biz bu yola çıkarken onlardan böyle bir arzu talep geldiği için, hatta dini lider İstanbul’da bunun olmasını istediğini bize teyit etti. Karşı taraf zaten onlar da teyit etmişlerdi. Bunu teyit ettikleri için mesele bitmiştir diye biz olaya baktık. Ondan sonra böyle olunca bu bizim ilkeli olma durumumuza ters geliyor. Olayın aslı budur.”
**5 yıl, 5 yıl olarak kalsaydı**
Başbakan Erdoğan yerel seçimlerin erkene alınacağı iddialarına da şu yanıtı verdi: “Bu tür spekülasyonlara hiç kulak asmayın. Orda da yine biz ilkeliyiz. Fevkalade olağanüstü bir hal olmadıktan sonra olmaz. 5 yılı 4 yıla çekmiştik ki o aslında Cumhurbaşkanlığı seçimini halka götürmeye yönelik o zaman ki bir sanal parti sebebiyleydi. Ama orda oyuna geldik açık söyleyeyim. Bundan dolayı 5 yılı 4 yıla çekmek gibi bir şey oldu. Onu da söyleyeyim ben şimdi çok pişmanım. Keşke 5 yıl 5 yıl olarak kalmış olsaydı. Çünkü 4 yıl dediğiniz süratle akıyor. 3 yılı hizmettir, 1 yılı seçimdir.”
Anahtar Kelimeler: