Suriye'de süregelen ve iktidardaki Esad ailesinin hakimiyetini sarsan toplumsal hareketlilik başlamadan önce Suriye'de bulunan ve ülkenin okul sistemiyle ilgili bir belgesel çeken Max Baring, Baas Rejimi'nin Suriyeli çocukların zihnilerini nasıl şekillendirdiğine tanık oldu...
Suriye'nin "First Lady"si Esma Esad, ışıldayan sapsarı saçları ve her hareketini kareleyen şahsi fotoğrafçısıyla sınıfa girdiğinde, fısıldaşmakta olan öğrenciler nefeslerini tuttular.
Sıraları dolduran küçük kızların beyaz türbanlarla örtülü başları ona döndüğünde sanki beyaz çiçeklerden oluşan bir tarlaya bakıyor olduğum hissine kapıldım.
First Lady Esad'ın bürosundan verilen özel izinle Suriye'deki öğrenim hayatına dair bir belgesel dizisi çekiyorduk.
Esma Esad, öğrencilerle sohbet etmek üzere yanlarına oturduğunda, "Arap cehaleti" olarak ifade ettiği durumdan yakındı, Batı'nın ne kadar ileri olduğundan bahsetti.
Batının üstünlüğünü uzay yolculuğu, Google ve Youtube örnekleriyle açıkladı. Sınıfı dolduran kızların tümü Youtube'un resmi olarak yasaklı olduğunu biliyorlardı.
İşin ironik tarafı, Esma Esad öğrencilere, kocasının tahtını sarsmakta olan iletişim biçimini yani interneti kucaklamalarını tavsiye ediyordu.
Aylar önce Suriye'deki isyan haberlerini ilk kez duyduğum zaman aklıma bu olay geldi.
Zira o sınıfta şahit olduğum konuşma, Suriye'nin muktedirlerinin aynı anda hem güçlü hem de tutarsız olduklarının kanıtıydı.
First Lady ülkede süregelen Youtube yasağını unutmuş muydu? Yoksa bundan haberi mi yoktu? Çocukları isyana mı davet ediyordu yoksa BBC kamerasının önünde rol mü yapıyordu?
Peki, bu öğrencilerin kafalarının ne kadar karıştığının farkında mıydı?
Beşar Esad 2001'de iktidara geldiğinde, kısmi bir "Suriye Baharı" umadı vardı. Tek parti rejiminin bu yeni lideri daha serbest bir ülkenin umudu olabilir miydi?
Sekiz yıl önce çekimleri yapmaya başladığımızda okullarda öğrencilerin askeri üniforma giyme zorunluluğu kaldırılmıştı.
Sınıf başkanı olmayı engellese de Baas Partisi Gençlik Kolları'na üye olmak artık zorunlu değildi.
Baskı rejiminin ihtişamlı törenleri azalmakta, ve öğrenciler internet üzerinden Baas sınırları dışında kalan dünyadan haberdar olmaya başlamaktaydı.
Ancak yine de konuştuğumuz kişilere politik sorular yöneltmenin, onları tehlikeye atmak olacağının farkındaydık.
Bu yüzden okullardaki Baas törenlerini filme çekip, Suriye'yi tanımayan izleyicilere ülkedeki kesif politik havayı göstermekle yetindik.
Neticede ortaya çıkan tablo, değişme niyetinden olması muhtemel bir devletin, totaliter alışkanlılarının sürmekte olduğuydu.
Halen, eğitim sistemi 6 yaşındaki "Baas Gençliğini" mezun oldukları zaman, kendi verdikleri isimle "rejimin yoldaşı" haline dönüştürme hedefindeydi.
En yetenekli ve başarılının değil en sadık olanın ödüllendirildiği, ve Baas hiyerarşisinin devamını sağladığı bir sistemdi.
İdeoloji ve zihniyet böylesine iç içe geçmişti.
Her ne kadar isyan hareketleri benzer görünse de Suriye, Mısır değil.
Mısır batının müttefiki bir rejimken, Suriye devleti batıya karşı direnişiyle tanımlanıyor.
Ancak hem Mısır hem de Suriye halklarının ayaklanmış olması, isyanların batıyla kurulan ilişkiye dair olmadığını gösteriyor. Hatta isyanlar Ortadoğu tartışmalarının ana ekseni olan İsrail'le de ilgili değil.
Yaşanmakta olan, Ortadoğu toplumlarının derin, tarihi ve sosyolojik dönüşümü.
Şam'dan Kahire'ye devlet şiddeti kadar, muktedirlerin umursamaz ve kibirli tavrı da insanları isyana itiyor.
Sınıftaki kız öğrenciler bir gün kendilerini yöneten, güç sahipleriyle farklı bir ilişki kuracaklar.
Mezhep çatışması ve İslami ayaklanma endişelerine rağmen, yaşanmakta olan toplumsal değişim sahici ve esaslı.
Zamanın dolduğunu hissedip harekete geçen sıradan insanların taleplerinin bir araya gelmesiyle ortaya çıkacak değişim, tüm bu endişeleri ortadan kaldıracak.