Arınç; "Başbakanımızın yarından sonra Rusya'ya yapacağı ziyaretin, Suriye konusunda yeni ufuklar açacağını ve Suriye'ye karşı yeni yaptırımların gündeme gelebileceğini rahatlıkla söyleyebilirim" dedi.
Toplantıda, Avrupa Birliği ile ilişkiler konusunda Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Bakanlar Kurulu'na bilgi sundu. 1 Temmuz itibariyle Güney Kıbrıs Rum Kesimi, AB'de dönem başkanı olduğunu hatırlatan Arınç, "Türkiye bunu kabullenmediğini, tavır koyacağını ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin dönem başkanlığını bir şekilde tanımadığını ifade etti. Ancak bu dönem içerisinde AB sürecinin kesintiye uğramaması lazım. AB ile müzakerelerimiz devam ediyor. Bu yüzden Avrupa Birliği'nde genişlemeden sorumlu hem komisyon hem yöneticilerle Türkiye 'pozitif gündem' adı altında sürecin devam ettiğini gösteren bir seri çalışmalar yapıyor. Ve pozitif gündem AB'de de kabul edildi. Türkiye'nin atması gereken adımlar ve ilerleme raporlarına göre sorumlu olduğu konular üzerindeki gelişmeler takip ediliyor. Bu konuda Sayın Bağış ve Atalay yasama döneminin son günlerinde çıkarılan 2 kanundan bahsettiler. Birisi, İnsan Hakları Kurumu diğeri ise AB standartların Akreditasyon Kurumu'nun kanununda yapılan değişikliklerdir." diye konuştu.
**KÜRTAJ KONUSUNDA "ÜREME SAĞLIĞI HİZMETLERİ KANUN TASLAĞI" TARTIŞILDI**
Son dönemin çok tartışılan konularından 'kürtaj'ın da gündeme geldiğini belirten Arınç şöyle konuştu; "Sağlık Bakanı Receğ Akdağ, 'üreme sağlığı hizmetleri kanun taslağı' konusunda bilgilendirme yaptı. Bu kamuoyunun merakla takip ettiği kürtaj konusunda yapılacak yasal düzenlemenin takdimidir. Mevcut kanun üreme sağlığı hizmetleri olarak düşünülen bir seri çalışmanın içinde yeni bir yasal düzenlemeyi getirmektedir. Henüz tasarı haline gelmemiştir. Başbakan tarafından, yeni yasama dönemi başlayıncaya kadar, taslak haline getirilmesi tavsiye edildi."
**"BİZİM TEZLERİMİZE TERS DÜŞEN BİR GELİŞMEYE RASTLANMAMIŞTIR"**
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un "Elimizdeki tüm bilgileri Türkiye'ye verdik" açıklamasını değerlendiren Arınç şunları söyledi; "Bu bilgiler nelerdir, Dışişleri Bakanlığımız bu konuda bilgiye sahiptir. Bizim yaşadığımız bir olay var; RF uçağımız bir radar testi yaparken düşürülmüştür. Bu konuda benim, Başbakanımızın, Genelkurmay Başkanlığımızın, Dışişleri Bakanımızın yazılı açıklamalarıyla birbirini teyit eden konular ortaya çıktı. O da şudur: Nautilus tarafından yapılan çalışmalarla, yeraltındaki uçağın enkazı tespit edilmiştir. Enkaz parçaları görüntülenmiştir. Bunlar önemli veriler. Bunu takiben 2 pilotumuzun naaşı çıkarılmıştır. Deniz altından ve deniz üstünden bir takım enkaz parçaları çıkarılmıştır.
Bütün bu verilerle Milli Savunma Bakanımızın da ifade ettiği gibi, henüz deniz altındaki uçak enkazının yüzde 10'unu bile bulamayacak kadar bir parçasına kavuşma imkanımız oldu. Şu anda enkazın büyük parçaları halen sualtında bulunmaktadır. Nautilus'un oradan bir şekilde ayrılmasıyla, bundan sonraki çalışmalar eksiksiz bir şekilde devam edecektir. Nautilus'un yerinden ayrılmasıyla aynı işlemi yapabilecek başka imkanlar aranmıştır. Bunlardan ABD'de Amerikan Silahlı Kuvvetleri'nin yüklenici firması durumunda bulunan Fenix firması ile anlaşılmıştır. Bu anlaşma sonucunda arama kurtarma çalışmaları bundan böyle Deniz Kuvvetleri Komutanlığımıza bağlı TCG İnebolu gemisinden yürütülecektir. Bu geminin üzerine arama-kurtarma kullanılacak alet, teçhizat Fenix firması tarafından sağlanacaktır. Arama kurtarma faaliyetleri firma çalışanları tarafından yürütülecektir."
**"ARAMA-KURTARMA ÇALIŞMALARI 2 GÜN SONRA YENİDEN BAŞLAYACAK"**
Yarından sonra teçhizatların yükleme çalışmaları, 2 gün sonrasında da arama-kurtarma çalışmalarının başlamasını öngördüklerini ifade eden Arınç; "Uçağımızın enkazının büyük bölümü çıkarılabilirse, ne şekilde vurulduğu, isabet aldığı, ne tür bir silahla vurulduğu ortaya çıkarılacaktır. Bugüne kadar elimizdeki bilgiler ve başkaları tarafından bize ulaştırılan bilgi ve belgelerle, bizim tezlerimize ters düşen bir gelişmeye rastlanmamıştır.
Elektomanyetik müdahale iddiasının sorulması üzerine ise Arınç; "Bunlar üzerinde konuşacak bir noktada değiliz. Yaptığımız açıklamaları takip edeceksiniz. Bundan sonraki resmi açıklamarda ilgili bakanlıklar ve ya Genelkurmay Başkanlığımız tarafından yapılacaktır. Yoksa hergün her gazetede, bilen ve ya bilmeyen insanlar bir takım varsayımlara dayalı olarak tezler ileri sürebilmektedir. Bizim daha önce yaptığımız açıklamalara ilave edebileceğimiz herhangi bir yeni bilgi mümkün değil şu anda." diye konuştu.
**"BİR BAKANIN BİR VALİNİN YETKİSİNE MÜDAHALE ETMESİ SÖZKONUSU DEĞİL"**
Olaylı geçen Diyarbakır mitingini değerlendiren Arınç, BDP Genel Başkanı Demirtaş'ın Beşir Atalay hakkındaki iddialarını da değerlendirdi. Arınç açıklamalarına şöyle devam etti; "14 Temmuz'da BDP Diyarbakır'da büyük bir miting yapmak istemiştir. Dolayısıyla bu mitingi yapmak üzere Valilikten izin talep etmiştir. Valilik yaptığı incelemeler sonucunda BDP'nin bu mitingine izin vermemiştir. Bu normal prosedürdür. Fakat buna rağmen BDP'nin Genel Başkanı'da, milletvekilleri de sık sık açıklama yaparak valiliğin bu kararını tanımayacaklarını, halkı da bizzat sokaklarda yürüyerek, Valiliğin kararına karşı gelmeye, direnmeye, bu kararı yok saymaya davet etmişlerdir. Bu açıkca suçtur. Bu suç işlenmiştir. Tabi bu ısrar karşısında güvenlik görevlileri de yetkilerini kullanmak zorunda kalmışlardır. Yetki aşımı, güvenlik aşımı bunların hepsinden bahsedebilirsiniz. Ama ortada Valiliğin verdiği bir karar vardır. BDP'de bu karar aleyhine de yargıya gitmemiştir. Gitseydi belki, toplantı yapacak imkanı da bulabilirdi. Mademki karar olduğu yerde duruyor, bazı silahlar ve patlayıcılar bulunmuşsa, Valiliğin bu kararına hepimizin uyması gerekirdi. Dolayısıyla Valilik elindeki yetkiyi kullanmıştır, bu yetkiyi kimseyle paylaşmasına da ihtiyacı yoktur. Beşir Atalay, İçişleri Bakanlığı yapmış birisidir. Bu yüzden Valiliğin yetkilerini bilmemesi düşünülemez. Dolayısıyla bu haberlerin doğru olmadığı kaanatideyim. Türkiye bir hukuk devletiyse ve siyasi bir partinin genel başkanları bu gerçeği biliyorsa, Valiliğin kararına karşı gelmek değil, bu kararı kolaylaştırıcı bir tavır takınmaları gerekirdi. Dolayısıyla bir bakanın bir valinin yetkisine müdahale etmesi sözkonusu değil."
**CHP'YE 'SURİYE' MESAJ: KILIÇDAROĞLU NEDEN KINAMIYOR ?**
Suriye konusunda konuşacağımız en önemli husus, 13 Temmuz'da Hama'da Esad yönetimi tarafından gerçekleştirilen katliamı konuşmamız lazım. Bu konuyu bütün Dünya kınamıştır. Türkiye'de şiddetle kınamıştır. Bu yaşanan olaydan sonra hem Annan, hem BM Genel Sekreteri, hemde Rusya ve Çin Dışişleri Bakanlıkları, önemli açıklamalar yapmıştır. Suriye'de belki dünyanın gözünü açan bir olay yaşandı. Acaba bu olaydan Kılıçdaroğlu'nun haberi yok mudur ? Kılıçdaroğlu'nun ağzından bir insan olarak en azından- bırakınız siyasetçi olmayı- bu yaşanan gaddarlığa karşı, Suriye yönetimi ile arası ne kadar iyi olursa olsun CHP kitlesini temsilen bu katliamı kınayacak, lanetleyecek bir söz duymak çok mu beklenecektir ? Niçin CHP Genel Başkanı yapmamaktadır ? Baas Partisi ağzıyla konuşmanın bu sorunun çözümü konusunda hiçbir katkısı olmayacaktır.
**BAŞBAKAN'IN RUSYA ZİYARETİ**
BM Güvenlik Konseyi'nde 2 önemli ülkede tavır değişikliği başlamıştır. Bunlar Rusya ve Çin'dir. Bu iki ülkede, artık Suriye konusundaki yandaşlık ve arka çıkma, artık terk edilmeye doğru gidiyor. Başbakanımızın yarından sonra Rusya'ya yapacağı ziyaretin, bu konuda yeni ufuklar açacağını ve Suriye'ye karşı yeni yaptırımların gündeme gelebileceğini rahatlıkla söyleyebilirim