Suruç davasında yargılanan sanık polis: Şahsı görseydim kafasına sıkıp, öldürürdüm

ŞANLIURFA'nın Suruç ilçesinde, 20 Temmuz 2015 tarihinde, terör örgütü DEAŞ üyesi canlı bomba Şeyh Abdurahman Alagöz’ün kendisini patlatması ve 33 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırıya ilişkin 2 polis hakkında açılan davanın ilk duruşması görüldü.

Ali LEYLAK/SURUÇ (Şanlıurfa), (DHA) - ŞANLIURFA'nın Suruç ilçesinde, 20 Temmuz 2015 tarihinde, terör örgütü DEAŞ üyesi canlı bomba Şeyh Abdurahman Alagöz’ün kendisini patlatması ve 33 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırıya ilişkin 2 polis hakkında açılan davanın ilk duruşması görüldü. Sanık polis Ali Koçak, "Şahsı canlı olarak görseydim, kabarık yelekli halinden anlar ve üst araması yapmadan, direkt kafasına sıkıp, öldürürdüm" dedi.
Terör örgütü PKK'nın Suriye uzantısı PYD denetimindeki Kobani'ye yardım götürmek için Türkiye’nin çeşitli illerinden Suruç'a gelen Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerinin 20 Temmuz 2015 günü Amara Kültür Merkezi'nde basın açıklaması yaptığı sırada, DEAŞ'lı canlı bomba Şeyh Abdurrahman Alagöz üzerindeki patlayıcıyı infilak ettirdi. Canlı bomba saldırısında 33 kişi öldü, 104 kişi de yaralandı. Saldırının ardından dönemin Suruç Emniyet Müdürlüğü bünyesinde Terörle Mücadele ve Asayiş birimlerinden sorumlu polisler Ali Koçak ve Ahmet Oğuz Davarcı hakkında Suruç Asliye Ceza Mahkemesi'nce açılan davanın ilk duruşması görüldü.
'BİZE BİLGİ VERİLSEYD, ONA GÖRE HAREKET EDERDİK'
'Görevi kötüye kullanma ve ihmal' suçlamasıyla yargılanan Ali Koçak, duruşmaya başka dosyadan tutuklu bulunduğu Kırşehir Cezaevi'nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanırken, Ahmet Oğuz Davarcı ise katılmadı. Mağdur aileleri ve avukatları ise mahkemede hazır bulundu. Sanık polis Ali Koçak, savunmasında, patlamanın meydana geldiği dönemde, Suruç Emniyet Müdürlüğü'nde istihbarat grup amiri olarak görev yaptığını söyledi. Koçak, "Olay öncesinde ben, kendi şube müdürüme ve ilçe emniyet müdürüne organizasyon hakkında bilgi verdim. Verdiğim bilgi doğrultusunda birimler de kendi önlemlerini ve hazırlıklarını yaptılar. Fiziki kuvvetlerin ve zırhlı araçların nerede duracağı ve nelerle uğraşacağı benim yetkim alanım dışındadır. Bu noktada eksiklik varsa benim eksikliğim değildir. İstihbaratta 'hedef şahıs' tabiri vardır. Her il kendi alanındaki hedef şahıslardan mükelleftir. Adıyaman İstihbarat Şube Müdürlüğü'nün 'canlı bomba' şahısla ilgili çalışma yapmış olması gerekirdi. Patlama öncesi Adıyaman’dan bize Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün terör nitelikli kayıp şahıs olduğuna dair bir yazı geldi; ancak bu istihbarı bir bilgi değildi. Hiçbir detay ve bilgi yoktu. Bize fotoğrafı veya bu kişinin canlı bombalı saldırısında bulunacağı bilgisi verilseydi ona göre hareket ederdik” diye konuştu.
'KUSURUM OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM'
Suruç'ta bulunan Amara Kültür Merkezi'ndeki basın açıklaması öncesi normal arama yapılması durumunda canlı bombanın yakalanabileceğini ileri süren Koçak, "O gün şahsı canlı olarak ben görseydim, kabarık yelekli halinden anlar ve üst araması yapmadan, direkt kafasına sıkıp, öldürürdüm. Yeterli güvenlik önleminin alınıp, alınmadığını bilmiyorum. Olayda bir kusurum olduğunu düşünmüyorum. Bana patlamadan 2 ay önce üstün başarı belgesi verildi. Ben görevimi layıkıyla yapıyordum. Beraatimi talep ediyorum" dedi.
Polislerin savunmasının ardından mahkeme heyeti, avukatların da savunmasını ve taleplerini dinledi. Heyet, dönemin istihbarat ve terör yetkililerinin de aralarında bulunduğu R.Y., A.Ö., O.İ., T.G., C.S., S.K. ile M.Y. isimli polislerin 'tanık' sıfatıyla dinlenilmesi için adreslerine tebligat gönderilmesine ve Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü'ne müzekkere yazılmasına karar verdi. Duruşma, 21 Eylül'e erteledi.

Reklam
Reklam

​FOTOĞRAFLI