"Süt"e "su"dan denetim

SAMSUN (İHA) - Türkiye'de "süte sudan denetim" yapıldığı, sütün hem denetim hem de tüketiminde yerinde sayan Türkiye'nin süt tüketiminin de yetersiz olduğu bildirildi.

Samsun'da Samyo marka doğal ve katkısız pastörize süt üretimini gerçekleştiren Uzunoğlu Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından yaptırılan araştırma sonunda, Türkiye'nin süt üretimi, tüketimi ve denetimi konusunda sınıfta kaldığı ortaya çıktı.
Uzunoğlu Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Engin Uzun, halkın hijyenik şartlarda üretilmiş sütleri tüketmesinin sağlanması ve süt tüketimini arttırıcı çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi.

Reklam
Reklam

Kolanın reklamının yapıldığı Türkiye'de hayatın bütün alanlarında başarılı olmak ve yüksek performans gösterebilmek için süt tüketiminin arttırılmasının son derece önemli olduğunu vurgulayan Engin Uzun, "Biz şirket olarak sütün Türkiye'deki durumunu analiz ettik. Ortaya son derece çarpıcı sonuçlar çıktı. Süte sudan denetim yapıldığını gördük. Süt sağımdan önce ineğin memesinde steril durumdayken, sağım sırasında temizlik kurallarına uyulmaması nedeniyle süte yabancı maddeler ve zararlı mikro organizmalar bulaşıyor. Süt sağıcısından, kaplardan ve hayvan memesinden kan, irin, kıl ve bunun gibi, ayrıca çevreden toz, toprak, sinek, haşarat ve gübre atıkları süte bulaşabiliyor. Bu mikro organizmalar süratle çoğalıyor ve süt evlerimize hastalık kaynağı olarak ulaşıyor. Bu sokak sütü dediğimiz açıktan satılan sütler konusunda halkımız dikkatli olmalı" dedi.

Avrupa'da olduğu gibi Türkiye'de de sütün açık olarak satılmasının yasak olduğunu ancak denetim yapılmadığını kaydeden Engin Uzun, Türkiye'nin 10 milyon ton süt üretiminin yüzde 42'sinin işlenmeden direkt sokaktan tüketiciye ulaştığını ifade etti. Uzun, "Oysa sokak sütleri hijyenik denetimden uzak, su, nişasta ve benzer maddeler eklenerek sağlıksız kaplarda ve analiz edilmeden satılmaktadır. Hacettepe Üniversitesi'nin Ankara'da 39 semtten topladığı 150 kadar sokak sütünü incelediğinde ortaya çıkan korkunç sonuçtan çok etkilendik. Araştırma sonuçları inanılır gibi değil. Uluslararası standartlara göre 1 mililitre sütte kabul edilebilir bakteri oranı 5 bin iken bu açık sokak sütü örneklerinde 100 bine kadar çıkıyor" diye konuştu.

Reklam
Reklam

Sokak sütünün 100 santigrat derecenin üzerinde genel alışkanlıkla yarım saat kadar kaynatıldığını ve genel kanıya göre zararlı mikropların böylece giderildiğinin zannedildiğini oysa gerçekte durumun bunun tam tersi olduğunu da hatırlatan Engin Uzun, "Bu işlemle hayvansal kökenli hastalık etkeni bakteriler ölmez. Aksine hayvanlardan sütle insana geçen bruselloz, tüberküloz, tifo, paratifo, şap, şarbon ve sarılık gibi tehlikeli hastalık riskleri taşır. Hastalık etkeni olmayan bakteriler büyük oranda yaşar. B ve C Grubu vitaminlerin kaybı yüzde 60-yüzde 100 arasındadır. Lisin amino asidi kaybı yüzde 6'dır. Sütün yağı lokalizedir. Dağılmamıştır. 100 santigrat derecede kaynamadan dolayı sütün şeker ve proteininde pişmiş tad oluşmaktadır. Sütün yağı ve mineralleri eksilmektedir. Ambalajlar ayrıca riskler taşımaktadır. Peki çare nedir? Tek çare, tüm Avrupa ve gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ışıl işlem görmüş işlenmiş pastörize süttür. Halkımız pastörize süt tüketmelidir" şeklinde konuştu.
Gelişmiş ülkelerin, bilim, sanat, spor ve hayatın diğer alanlarındaki yüksek performanslarının, sağlıklı bireyler yetiştirmiş olmalarından kaynaklandığını, bu gerçeğin de, süt tüketimleriyle anlaşıldığını vurgulayan Engin Uzun, şu bilgileri verdi:

Reklam
Reklam

"Türkiye'nin kişi başına yıllık süt tüketimi çok düşük. Toplumun bazı kesimleri hiç tüketemiyor. Üretilen sütün işlenmesi konusunda da çok zayıfız. Sınıfta kalmışız, haberimiz yok. Bir Finlandiyalı yılda 139 litre, İngiliz 100 litre, İtalyan 63 litre süt tüketirken bizim bireyimiz 23 litre tüketiyor. Bu rakamlar son derece düşündürücüdür. Üretilen sütün işlenme oranı konusunda ise İrlanda yüzde 98'le önde geliyor. Hollanda sütünün yüzde 96'sını işliyor. İspanya yüzde 78'ini, Yunanistan yüzde 75'ini işlerken Türkiye'de bu oran sadece ve sadece yüzde 18. Ülkemizde süt konusuna gereken önem hem devletimiz hem de halkımız tarafından verilmelidir".