ANKARA (İHA) - Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), nükleer santraller konusunda olumlu ve olumsuz görüşleri yayınladı.
TAEK, son günlerde üzerinde yoğun tartışmalar yapılan nükleer santrallerin yapımıyla ilgili olarak kamuoyundaki endişelere cevap vermek için kurduğu Nükleer Bilgi Birimi'nden (NÜKBİL) sonra, nükleer enerjisi hakkındaki olumlu ve olumsuz fikirleri da kamuoyunun bilgisine açtı.
Resmi internet sitesinde nükleer santrallerle ilgili olumlu ve olumsuz görüşlere yer verilirken, nükleer santrallerle ilgili olumlu görüşlerin ağırlıkta olduğu dikkat çekiyor. Bu görüşlerin birarada sunulmasıyla farklı görüşler arasında bir köprü oluşmasının hedeflendiği belirtiliyor. Olumlu ve olumsuz görüşlerin karşılaştırmalı olarak verildiği sitede dikkat çeken bazı noktalara açıklık getiriliyor.
Nükleer santrallere olumsuz bakan görüş, Türkiye'de artık enerji konjonktürünün değiştiğini ve 20 yıl önce hayal bile edilemeyen doğalgazın kullanıldığını belirtirken, olumlu görüş ise elektrik üretiminin sürekliliği yönünden, nükleer santrallerin, termik ve hidrolik santrallere göre daha güvenli ve emre amade olduğunu belirtiyor. Doğalgaz santrallerinin toplam enerji üretimindeki yüzdesinin belli bir oranı geçmesinin stratejik olarak ülke çıkarlarıyla bağdaşmayacağını öne süren bu görüşe göre, Türkiye doğalgazı ithal ettiği için olası bir kesinti riski de göz önüne alınmalı.
Enerji talep tahminleri sağlıklı yapılmadığı için var olacak enerji açığının abartıldığını iddia eden olumsuz görüş, hidrolik ve termik yerli potansiyelin var olanın çok altında hesaplandığını belirtiyor. Bu görüşe göre, hidrolik potansiyelin daha yüzde 70'i bakir durumda olduğu için nükleer enerji teknik bir zorunluluk değildir ve bu konuda acele edilmemelidir.
Tahmin edilen talebin karşılanabilmesi için ilave güç santrallerine ihtiyaç bulunduğunu savunan olumlu görüşe göre ise, yerli hidrolik ve termik kaynaklar yetersiz olduğu için, ithal kaynaklı seçenekler içinde nükleerin de olması gerekiyor. Ayrıca, rüzgar, güneş ve jeotermal gibi yenilenebilir kaynakların, dünya enerji üretiminde azımsanamayacak katkılar sağladığını belirten olumsuz görüşe karşılık olumlu görüş; rüzgar, güneş veya jeotermal enerji kullanımının yöresel katkılarının dışında genel enerji açığını karşılamaktan uzak olduğunu öne sürüyor.
NÜKLEER ATIKLAR VE TEKNOLOJİ SORUNU
Nükleer santrallerin atık sorununun çözülemediğini ve bu konunun son derece belirsiz olduğunu öne süren olumsuz görüşe karşılık olumlu görüş, nükleer santrallerde kullanılan kullanılmış yakıtların, 10-20 yıl süreyle santral sahasında saklanacağını belirtiyor.
Bu dönemde de aktivitelerinin yüzde 98'inden fazlasının kaybolacağını, asıl sorunu oluşturan uzun ömürlü radyoaktif maddelerin de camlaştırılacağını, camlaştırılan bu maddelerin de kademeli koruma mantığı çerçevesinde kurşun, beton ve korozyona dayanıklı kaplar içine konulacağını, bu kapların da jeolojik olarak kararlı bölgelerde yerin yaklaşık bin metre altında hazırlanacak beton zırhlı galerilerde saklanacağını bildiriyor.
Olumsuz görüş, teknoloji açısından nükleer enerji üretiminin, dünyada vazgeçilen bir teknoloji olduğunu ve Türkiye'de yapılması planlanan santralın, modası geçmiş ve eski bir teknoloji ile tasarlanacağını belirtirken, olumlu görüş, bugün Avrupa'da bir çok ülkede yeni nükleer santral yapımından vazgeçildiğinin doğru olmadığına, bu ülkelerin enerji açıklarını ağırlıklı olarak Fransa'dan karşıladıklarına ve Fransa'nın da toplam enerji üretiminin yüzde 75'ini nükleerden sağladığına dikkat çekiyor.
Ayrıca, olumsuz görüş, Türkiye'nin uzun vadeli nükleer teknoloji politikası ve buna yönelik insan kaynağı ve altyapı geliştirme niyeti bulunmadığını ifade ederken aksine, bu durumun dışa bağımlılığı artıracağını ve Türkiye'nin var olan kapasitesiyle bir nükleer santralın kurulmasının, işletilmesinin ve denetiminin altından kalkamayacağını vurguluyor. Türkiye'de var olan insan potansiyelinin ve kaynaklarının uygun şekilde organize edilmesi ve bu yöndeki siyasi destek, kararlık ve sürekliliğin temin edilmesi ile nükleer teknojiyi ülke yararına kullanmanın olası olduğunu öne süren olumlu görüşte ise, olumlu düşünmek ve bunun için gerekli adımları atmak gerektiği ifade ediliyor. Ayrıca, "toryum" potansiyelinin de hammadde olarak Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığını ortadan kaldırabilecek bir potansiyel olduğu belirtiliyor.
NÜKLEER SANTRALLERİN KURULACAĞI YER VE DEPREM İLİŞKİSİ
Türkiye'de üzerine nükleer santral yapılacak yerin yanlış seçildiğini, bu bölgenin deprem bölgesi olduğunu ve sismik analizlerinin de tam yapılmadığını belirten olumsuz görüşe karşılık olumlu görüş, nükleer santralin yapılması planlanan Akkuyu sahasının, sismik olarak üzerinde Nükleer santral yapılabilecek en güvenli yerlerden biri olduğunu öne sürüyor. Akkuyu sahasının yer analizleri ile ilgili, 1970'li yıllardan itibaren hazırlanan İTÜ, MTA ve ODTÜ tarafından hazırlanan birbirleri ile uyumlu teknik raporların bulunduğunu belirten ve nükleer santral yapımına olumlu bakan görüş, dünyada bir çok santralin, sismik olarak Akkuyu'dan çok daha aktif bölgelerde güvenli olarak çalıştığını bildiriyor.
Ayrıca, nükleer santrallerin bin yıl ve 100 bin yıllık bir zaman diliminde olası iki farklı en büyük deprem şiddetine göre tasarlandığını, ilkinin olması durumunda santralın deprem sonrası normal işletmesine devam edeceğini, ikincisinin olması durumunda ise birçok sistemin zarar göreceği var sayılmasına rağmen, santralı güvenli bir şekilde durduracak ve soğutulmasını sağlayacak sistemlerin ayakta kalacağı ifade ediliyor. Nükleer santral yapımına olumsuz bakan görüşe göre, dünyada kazalar saklanıyor. Özellikle de Türkiye gibi bir ülkede nükleer santral işletmesiyle ilgili olumsuz her olayın saklanacağını belirtiyor. Nükleer santrallerin işletilmesiyle ilgili Türkiye'nin birçok uluslararası antlaşma ve sözleşmenin altına imza attığını belirten olumlu görüşe göre ise Türkiye, Nükleer Güvenlik Denetimi Antlaşması ile nükleer alanda Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı denetimini kabul ediyor.
Öte yandan, nükleer santrallerin, radyoaktif çevresel kirliliğe yol açması nedeniyle son derece tehlikeli olduğuna dikkat çeken olumsuz görüşe karşılık olumlu görüş, özellikle kömür santrallerinin, çevre etkisinin nükleer santrallerden daha zararlı olduğunu belirtiyor. Ayrıca, nükleer santrallerin, çevre etkisi bakımından tercih edilmesi gereken bir seçenek olduğunu ve normal işletme koşulları altında çalışan nükleer reaktörlerin, dışarıya verebilecekleri en fazla radyoaktivenin, normal doğal radyasyon seviyesinin yüzde 0.1-1'i ile sınırlandırıldığını, pratikteki durumun bu sınırların da altında olduğunu bildiriyor.