KONDA'nın sahibi Radikal yazarı Tarhan Erdem yaklaşan seçimlerle ilgili A'dan Z'ye her şeyi Taraf gazetesinden Tuğba Tekerekanlattı. 'Seçimleri bilen adam' olarak tanınan Tarhan Erdem yaklaşan 30 Mart seçimleri öncesi seçmenin nabzını tuttu. Erdem, seçmenin AKP'ye oy vermesinin sebebini seçenek yokluğuna dayandırırken, CHP'nin seçim politikasını hüsran olarak yorumladı.
İşte Tarhan Erdem'in yerel seçim analizi:
Yolsuzluk olduğuna inanmasına rağmen AK Parti’den vazgeçmeyen seçmen neden vazgeçmiyor? Siz bunu nasıl açıklıyorsunuz?
Muhafazakarlık ve seçenek yokluğu!
O kadar doğru bir şey söyledin ki! İktidarın karşısındaki adam, bu seçmene hakkını vereceği konusunda tüm hayatı boyunca tek bir kelime söylememiş ve hâlâ tek kelime söylememekte ısrar ediyor. Demek ki Erdoğan’dan vazgeçtiği zaman dünya o seçmene zehir olacak.
Çık, de ki “Ey arkadaşlar, ben laik bir adamım, ama laiklik demokrasi içinde olur. Ben demokrasi istiyorum. Demokrasiyi elde ettikten sonra her tartışmayı yaparız” Ama sen bu güvenceyi vermemişsin. Onun için onu bırakamıyor. Seçmenin Erdoğan’ı bırakmamasının sebebini muhalefet kendinde arasın. Bir tek gün laf olsun diye de olsa, benim değerlerime saygı gösterdiğin hakkında bana güvence verdin mi! Şimdi “Yolsuzluk sebebiyle bana gel” diyorsun. Sen yolsuzluğa batmışsın zaten. Söyletme beni!
CHP tam tersine yolsuzları tutuyor. Gösterdiği adaylardan belli. Mesela ... Neyse şimdi adamlara birşey söylemeyeyim. Bunlar dedikodu olabilir ama asıl mesele şu: CHP’nin sokaktaki insanı inandıracak laflar söylemesi lazım. Bir programı olması lazım, bir ütopyası, bir hayali olması lazım. Projeleri olması lazım, biz onlara baktığımızda o ütopyayı görmeliyiz. Gevezelik değil. Kürsülere çıkıp sabahtan akşama kadar hakaretamiz laflar söyleyerek olmaz bu iş!
CHP’yle MHP’li Mansur Bey’in birleşmesi, CHP’nin oylarıyla MHP oylarının birleşmesi demek değildir. Bir adam bir partiden öbür partiye gidip aday olursa geçen seçimde aldığı oyu alamaz. Eskiden oy verenin bir kısmı Mansur Bey’e oy verir, ama önemli kısmı da MHP’nin koyduğu yeni adaya verir.
Diyelim ki geçen seçimde yüzde 26 almıştın, şimdi 35 aldın. Ben demeyecek miyim “Kardeşim o oyun başlangıcı aslında yüzde 26. 4 sen artırdın 5 de Mansur Bey artırdı.” Ama kaybedeceksin yine.
Onu bilemiyorum. İnşallah alır. Ama neticede halk niye ona versin. Şu karşıdaki bakkalın ona oy vermek için bir sebebinin olması lazım.
Halkın oyunu bilerek verdiğine inanmayanlar bunları düşünebilir. Oysa halk bilerek oy verir. Buna inandıramıyorum ben siyaset adamlarını.
Kandıramazsın.
Hüsran!
Şimdiye kadar yapılan 16 genel seçimde bir tecrübe kazandı Türkiye. Bu tecrübenin sonucuna göre bir karar veriyor. Benim sizin hakkınızda söylediklerime, sizin benim hakkımda söylediklerinize göre karar vermiyor. Çok az bir kısmıdır seçim dönemindeki sözlere bakarak oyunu değiştiren ya da oyuna karar veren. Tabii çok büyük hadiseler olmazsa...
Seçmen şu anda hangi partiye oy vereceğini biliyor. Bu değişebilir. Fakat ben böyle bir şey görmüyorum. İktidarı değiştirecek ölçüde bir değişiklik görmüyorum. Ama iktidara vereceği oy azalabilir, o azalmanın bir mesajı olabilir.
Çok önemli. Ekonomik verilere göre önümüzdeki seçimlerde iktidar partisinin alacağı oyu hesaplayan iktisatçılar var. Ekonomik verilerle seçim sonucunu bulan ekonomistler vardır. Bu bana da çok makul gelir. Ekonomi bütün seçim sonucunu belli hale getiren faktör olmayabilir; ama çok etkili olduğu çok açık.