Tarihi değiştiren zafer: İstanbul'un fethi...

Milattan önceki dönemlerden beri birçok kez denendi; ama, yalnız 21 yaşındaki o Osmanlı ulaşabildi bu hayale. Bir çağı kapatıp başka bir çağı açan ve diğerlerinin aksine başarıyla sonuçlanan kuşatma işte tam bugün yapıldı.

Peki nedir bu efsanenin ardındaki hikaye? Neydi İstanbul'un fethinin sırrı? Tarihi ne yönde değiştirdi? İstanbul'un fethinde kullanılan belgeler nelerdi?

[**

Reklam
Reklam

**](https://www.mynet.com/)

[**

**](https://www.mynet.com/fatihin-tarihe-gecen-sozu-110100558351)


İstanbul'un fethi sırasında Dolmabahçe-Kağıthane bölgesine ilişkin belgeler ilk defa ortaya çıktı.

Harita mühendisi emekli Tümgeneral Cevat Ülkekul'un, Topkapı Sarayı'ndaki arşivlerde bulunan haritalarda yaptığı çalışmalar sonucu, İstanbul'un fethi sırasında Haliç'e indirilen gemilerin kullandığı güzergahlardan biri olarak kabul edilen Dolmabahçe-Kağıthane bölgesine ilişkin belgeler ilk defa ortaya çıktı.

İstanbul Kültür AŞ'nin yayınladığı “1453” dergisinde, Ülkekul imzalı “Fatih Sultan Mehmed'in Donanma Gemilerini Karadan Denize İndirmesi Üzerine bir Araştırma” başlıklı makalede, bu bilginin gerçekliğini kanıtlamak için yapmış olduğu teknik çalışmalar detaylı bir şekilde anlatılıyor.

Makalede, İstanbul'un kuşatılması sırasında Fatih Sultan Mehmed'in donanma gemilerini karadan yürüterek Haliç'e indirmesi, kuşatmanın ve tarihinin en ilginç olaylarından biri olarak tanımlanıyor. Olayın Türk gemilerinin karadan yürütülmelerinin ilk değil, ikinci harekat olduğu belirtilen makalede, her ne kadar Fatih Sultan Mehmet'in yaptığı savaş stratejisiyle, arazi durumu ve gemi sayısıyla mukayese edildiğinde oldukça küçük çapta bir harekat olarak değerlendirilebilirse de, Gazi Umur Reis'in Türklerde gemileri karadan yürüten ilk komutan olduğu kaydedildi.

Reklam
Reklam

Gemilerin karadan yürütülmesinin Fatih Sultan Mehmet'ten sonra da sürdürüldüğü ve küçük çapta benzer bir harekatın 1565 yılındaki Malta kuşatması sırasında da sandallarla da yapıldığı bildirilen makalede, daha önce yapılan tüm girişimlere rağmen, Fatih'in gemilerini karadan yürütüp denize indirmesi harekatının, arazi yapısı, savaş durumu ve gemilerin yapısı ve büyüklüğü dikkate alındığında günümüzde bile bugüne kadar yapılmış en cüretkar ve dahiyane bir hareket olarak değerlendiriliyor.


İstanbul'un kuşatılması sırasında Osmanlı donanmasına mensup gemilerin, 22 Nisan 1453'te sabah vakti, Kasımpaşa limanındaki dere yatağı ağzında belirdiği, bu gelişme karşısında pek çok Bizanslı'nın şaşkınlık ve umutsuzluk içerisinde kaldığı belirtilen makalede, “Bu gemiler buraya nasıl gelmişlerdi? Çünkü Haliç'in çıkışı noktası olan Karaköy-Eminönü bölgesi gerilmiş zincirlerle kapatılmıştı. Üstelik bu zincirler çözülmemiş ve yerinde duruyordu. Haliç'in diğer tarafı da Kağıthane ve Alibeyköy derelerinin suyunu ve toprağını taşıyan bir alandı. Peki Osmanlı gemileri Kasımpaşa önlerine nasıl gelmişti?” ifadelerine yer verildi.

Reklam
Reklam

Makalede, Fatih'in kuşatma sırasında gemilerin karadan denize indirilmesinde izlenilen güzergaha ilişkin iki görüş bulunduğu anlatılarak, birinci görüşe göre, “Gemiler, İstanbul Boğazı'nın Avrupa yakası kıyılarından hareketle Kasımpaşa üzerinden Haliç'e indirilmiştir” deniliyor. İkinci görüşe göre ise “Gemiler, Okmeydanı veya civarından denize indirildi” denilen makalede, bu söz konusu iki görüşün ortak noktası Osmanlı gemilerinin Kasımpaşa önlerinde Haliç'te konuşlanmış olduğu hususu olduğuna dikkat çekilerek, şu bilgilere yer veriliyor:


“Ancak gemi sayısı kadar, hatta ondan da önemli olarak gemilerin hangi güzergah izleyerek karadan götürüldükleri konusunda hale bir fikir birliği bulunmamaktadır. Gemilerin büyük olasılıkla Dolmabahçe bölgesinden veya Tophane limanı civarından yukarı çıkılarak, bugünkü Kumbaracı yokuşunu takiben, Asmalı Mescit'ten Tepebaşı yolu ile Kasımpaşa'ya indirildiği genel kabul görmektedir. Hangi görüş ortaya çıkarsa çıksın ortada iki gerçek bulunmaktadır. Birincisi, Fatih'in donanma gemilerini karadan ayırarak Haliç'e indirmiştir. İkincisi ise gemilerin karadan aşırıldığı güzergah zamanla kaybolmuş ve artık bilinmemektedir. Bu nedenle değişik görüşler bulunmaktadır.”

Reklam
Reklam

Türk denizciliği ve haritalar üzerinde araştırmalar yapan Ülkekul, konuya ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Fatih'in gemilerin Haliç'e indirdiği güzergah ile ilgili fikir birliğinin bulunmadığını, bazılarını ise gemilerin karadan Haliç'e indirmediği yönünde olduğunu dile getirdi.

Ülkekul, Topkapı Sarayı Müzesi arşivinde çalıştığı sırada “Sultan Mehmet'in İstanbul muhasarasında ordularını yürüttüğü yolların haritası” adı altında bir dosya bulduğunu anlattı.

Ülkekul, “Büyük olasılıkla 2. Mahmud, ecdadı Fatih'in dahiyane düşüncesi ve girişiminin canlı tanığı olabilecek, 'donanma gemilerini karadan aşırıp denize indirdiği yolun' giderek kaybolduğunu görmüş, yolun izlerinin büsbütün silinmeden kayıt altına alınabilmesi için söz konusu haritaları yaptırmış olabilir” diye konuştu.

Ülkekul, Topkapı Sarayı'nda bulunmuş olmaları, kapsadığı alan ve içerikleri birlikte ele alındığında söz konusu haritaların veya en azından bazılarının İstanbul'un fethine ilişkin bilgi vermek üzere özel olarak yaptırıldığı sorusunu akla getirdiğini söyledi. Haritaların büyük ölçekli olmaları ve kapsadığı alanlar incelendiğinde, kara harekatıyla ilgili olmadığının görüldüğünü belirten Ülkekul, ancak deniz harekatıyla ilgili olabilecek haritaların, içerdikleri arazi dikkate alındığında ilk akla gelenin Fatih'in İstanbul'u kuşattığında donanma gemilerini karadan yürütüp, denize indirdiği ve yolu belirlemek üzere 1870'li yıllarda özel olarak yaptırılmış olabileceğini ifade etti.

Reklam
Reklam

Dosyadakinin bir güzergah haritası olduğunu fark ettiğini ifade eden Ülkekul, haritanın üzerindeki yazılar ve resimlerin izinden giderek bilgisayardan İstanbul'un uydu görüntülerini incelediğini ve 9 pafta haritaya eşleştirdiğini kaydetti. 2 yıllık bir inceleme sonunda birinci paftanın Dolmabahçe'den başladığını, son paftanın ise Kağıthane deresinde bittiğini belirten Ülkekul, “Bu ilk belirlemeye göre güzergah bazı araştırmacıların yazmış olduğu gibi Dolmabahçe bölgesinden başlayıp Kağıthane deresinde son buluyordu. Haritalardan çıkardığım, Fatih'in fetih sırasında gemilerini Dolmabahçe-Kağıthane güzergahından geçirmiş olabileceği tezidir. Bu güzergah zaten araştırmacılar tarafından ortaya atılan güzergahlardan biri. Benim buna getirdiğim yenilik ise bu güzergaha yönelik haritaların ilk defa benim tarafından ortaya çıkarılması. Bu haritaları da bu şekilde yorumluyorum” şeklinde konuştu.


1453 yılı 23 Mart’ta ordusuyla Edirne’den hareket eden Sultan II. Mehmet, İstanbul surlarını yıkacak büyüklükteki topların planını bizzat kendisi hazırlayarak, o zamana kadar yapılan toplardan çok daha büyük toplar döktürdü.

Reklam
Reklam

Büyük dahinin balistik hesaplarını bizzat kendisinin yaptığı, yaklaşık 17 ton bakır kullanılarak dökülen ve 1,5 ton ağırlığındaki mermileri 1000 metre uzağa atabilen toplara "Şahi" adı veriliyordu.


Fetih için kapsamlı bir plan yapan Sultan II. Mehmet, Bizans'a denizden gelebilecek yardımı önlemek amacıyla Anadolu Hisarı'nın karşısına Rumeli hisarını yaptırdı. Bizans'a Balkanlardan gelebilecek muhtemel Haçlı yardımını önlemek için sınır boylarına akıncı birlikleri gönderdi.

Kuşatma 6 Nisan’da başladı. İstanbul'u fetih için 80.000 ile 200.000 arası değişen bir ordu ile İstanbul'a hareket eden II. Mehmet, uzunluğu 22,5 km.yi bulan dönemin en güçlü surları ile mücadele etti.


Bizans'ın Haliç'e zincir germesiyle ve kentin kapılarını taşlarla örerek kapamasıyla, Osmanlılar, başta şehre giremedi. İşte burada Sultan II. Mehmet'in kıvrak zekası devreye girdi.


Haliç’e girmeden İstanbul’un fethedilmeyeceğini anlayan Sultan II.Mehmet, Tophane’den Kasımpaşa’ya kadar kızaklar döşetti.


Gemilerin, kızakların üzerinden kaydırılabilmesi için, Galata Cenevizlilerinden zeytinyağı, domuzyağı ve sade yağ alınarak kızaklar yağlandı. 21-22 Nisan gecesi 67 parça Osmanlı gemisi bu kızaklardan kaydırılarak Haliç’e indirildi. Haliç'e yağlı kızaklarla indirdiği gemilerle surlara saldırdı.

Reklam
Reklam

Bizans başkenti "Konstantinopolis", 54 gün süren kuşatmayla 29 Mayıs'ta Osmanlı topraklarına geçti. İşte bu günden sonra Fatih ünvanını alan, Sultan II. Mehmed Han aslında sadece bir Fatih değil, müthiş keşifler sahibi bir dehaydı.


Peygamber Efendimizin ‘İstanbul mutlaka fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir’ sözlerini gerçekleştirebilmek için öncelikle zekasını ortaya koydu Sultan II Mehmet.


18 Nisan’da İstanbul adaları alındı. 22 Nisan gecesi Türk donanması karadan Haliç’e indirildi ve son olarak 29 Mayıs sabahı yapılan taarruzla, yirmi sekiz defa kuşatılan İstanbul, Osmanlı topraklarına katılmış oldu.


29 Mayıs 1453 sabahı, şafak sökmeden önce başlayan top atışlarıyla surlar sarsılıyor, mehter takımı İstanbul semalarını inletiyordu. Bugün büyük bir gündü.


"Şahî" adlı büyük top bugün Topkapı denilen yerdeydi. Fatih’in keşfi olan geliştirilmiş havan topları, Beyoğlu sırtları ve Galata surlarından aşırtma atışlarla Haliç’teki düşman gemilerini batırmaya başlamıştı.

Reklam
Reklam

Karadeniz ile Ege'yi birbirine bağlayan deniz yolu üzerinde kurulu olan İstanbul, günümüzde olduğu gibi o zamanlar da oldukça önemli bir şehirdi.

1453 yılına kadar farklı zamanlarda, birçok farklı millet ve medeniyet tarafından defalarca kuşatılmışsa da, gerek Bizans'ın sahip olduğu Rum ateşi (grejuva), gerekse şehrin o zamanlar için aşılamaz olarak görülen surları, bu fetih hareketlerini başarısız kılmıştı.


Batılı tarihçi ve edebiyatçıların bazıları İstanbul'un fethinin son safhasını şu şekilde anlatır: "Surların arasında dolaşan birkaç Türk askeri Edirnekapı ile Eğrikapı arasında bulunan Kerkoporta (Cambazhâne) denilen yayalara ayrılmış küçük kapılardan birisinin aklın alamayacağı bir unutkanlık yüzünden açık kaldığını görürler.


Diğer askerlere de haber verilir ve Türkler bu kapıdan girerek İstanbul'u fethederler. Herkesin unuttuğu bir kapı olan Kerkoporta, küçücük bir rastlantı, dünya tarihinin gidişini değiştirmiştir."


Ancak dönemin Türk kaynakları ile dönemin diğer Latin ve Bizans kaynakları incelendiğinde fethin son aşamasının hiç de bu şekilde olmadığı anlaşılıyor. Açık kapı söylentilerinin gerçekle alakası yoktur.


İstanbul'un fethedildiği o savaşın sonunda Fatih, beyaz atı üstünde İstanbul'a girer; Türk halkı heyecanla onu karşılar. Fatih'in hemen yanında duran hocası Akşemseddin’i padişah sanarak ellerindeki çiçek demetlerini ona vermeye çalışırlar.

Akşemseddin ise gencecik padişah Fatih'i gösterir; ‘Sultan Mehmed odur, çiçekleri ona veriniz’ demek ister. Fatih de Akşemseddin‘i göstererek,’Gidin gene ona verin... Sultan Mehmed benim ama o benim hocamdır’ der.


İstanbul'un fethi genç padişaha sonsuz bir kudret ve otorite sağladı. Fetih öncesi büyük karışıklıklar içerisinde çalkalanan Osmanlı Devleti bu fethin getirdiği büyük prestijle hem İslâm dünyasının en parlak devleti haline geldi, hem de düşmanları üzerinde psikolojik yılgınlık yarattı.


Osmanlı Devleti Yükselme dönemine girdi.

Başkent Edirne'den İstanbul'a taşındı.

Osmanlı toprak bütünlüğü sağlandı. Osmanlı'nın Anadolu - Rumeli geçişi kolaylaştı.

Karadeniz - Akdeniz deniz ticaret yolunun denetimi Osmanlılar'a geçti.

Osmanlı Devleti İslam dünyasında haklı bir şöhret ve itibara kavuştu.


O günün dünyasındaki en önemli şehirlerden olan İstanbul'un fethi, dünyada da birçok etki yarattı. Bin yıllık Bizans imparatorluğunun yıkılmasıyla, bir çağı kapatıp bir çağı açtı. Reform hareketlerini ve rönesans dönemini başlattı. Coğrafi keşifleri başlattı. Bunun yanı sıra Osmanlı Anadolu-Rumeli toprak bütünlüğü sağlandı, İpek ticaret yolu Türkler'in komutasına geçti.


Fatih, İstanbul’u alınca şehrin hemen imar ve onarımına girişti. Bu arada Fatih Sultan Mehmet’in yanında bulunan Akşemsettin, Molla Güranî, Molla Hüsrev ve Molla Zeyrek O’na başvurarak daha önce Ayasofya ve civarı ile Pantokrator’a (Zeyrek) yerleştirilen öğrenciler için bir medrese kurulmasını istemişlerdi.


Fatih, ilim adamlarının isteğini kırmayarak büyük bir cami ile onun yanına "Sahn-ı Semen" (Sekizli Medrese) diye anılan binalar topluluğunun yapılmasını emretmişti. 17 yıl sonra tamamlanan bu eserler ilçenin gelişmesinde en önemli rolü oynamıştı.


Fetihten sonra, büyük bir sosyal ve kültürel etkinlik merkezi olan Fatih Külliyesi’nin kurulması (1463-1470) saraçların ve demircilerin çalıştığı büyük Saraçhane Çarşısı ve Şehzadebaşı’ndaki yeniçeri odalarının yapımı bu bölgede yeni mahallelerin gelişmesine neden olmuştur.


Fatih Külliyesi İstanbul’a Türk döneminin karakteristik görünümünü kazandıran büyük külliyeler dizisinin ilk halkasıdır.


Fatih Külliyesi İstanbul’a Türk döneminin karakteristik görünümünü kazandıran büyük külliyeler dizisinin ilk halkasıdır.


Fatih Sultan Mehmet’ten sonra Osmanlı Devleti’nin başına geçen padişahlarla onların sadrazam ya da paşaları, Fatih ilçesine yaptırdıkları cami, medrese, hamam ve çeşmelerle ün kazanmışlardı.

Fatih’in paşalarından Has Murat Paşa’nın kurdurduğu cami ve çevresi bugün Murat Paşa mahallesi olarak bilinir. Bunu Koca Mustafa Paşa, Küçük Mustafa Paşa, İskender Paşa ve Atik Ali Paşaların yaptırdığı külliyeler izlemiştir.


Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiler, kalyonlar çekilecek...
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek...

Yürü: "Hala, ne diye oyunda oynaştasın?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!

Sende geçebilirsin yardan, anadan, serden...
Senin de destanını okuyalım ezberden...
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...


Elde sensin, dilde sen... Gönüldesin, baştasın:
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!

Yüzüne çarpmak gerek, zamanenin fendini,
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini?
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini

Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!


Bu kitaplar Fatih’tir, Selim’dir, Süleyman’dır;
Şu mihrap sinanüddin, şu minare Sinan’dır;
Haydi, artık, uyuyan destanını uyandır!

Bilmem neden gündelik işlerle telaştasın?
Kızım, sende Fatihler doğuracak yaştasın;

Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan;
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan’dan...


Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın...
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!

Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü, arslanım, fetih hazırlığı başlasın...

Yürü, hala ne diye, kendinle savaştasın?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!

Anahtar Kelimeler: