Şehir yaşamının kaosundan bunaldığını ifade eden Sarah Day, kendisine tamamen doğal şartlardan oluşan bir yaşam kurdu. Şehir merkezindeki evini bırakan Day, doğanın içine yerleştirdiği bir çadırda yaşıyor. Isınmak için kendi ateşini yakan Day, beslenme ihtiyaçlarını ise doğadan bulduğu şeylerle karşılıyor. Beslenme şekline yönelik ciddi eleştirilere maruz kalan Day, kendisini ve yaşamını savundu.
Beslenme ihtiyaçlarını bitkilerden, meyvelerden ve yol kenarında ölmüş halde bulduğu hayvanlardan sağladığını dile getiren Day, hayvanları öldürmediğini savundu. Avcılığa tamamen karşı olduğunu dile getiren Day, yol kenarında araçların çarpıp öldürdüğü hayvanları parçalıyor ve pişiriyor. Yol kenarında bulduğu hayvanlar ile hem besleniyor, hem kendine kıyafet hem de çeşitli aletler yapıyor. Ren geyiğinden kendisine yaptığı uyku tulumu ile soğuktan korunuyor.
Pişirdiği hayvanlarla ilgili konuşan Day, "Her zaman yol kenarında hayvan görmüyorum. Ancak haftada 1 kez yol kenarında ölü hayvanlara rastlıyorum ve onları pişirip yiyorum. Bu bazen bir geyik, bazen bir sincap, bazen bir sıçan bazı zamanlar ise bir tavşan oluyor. Etleri biraz yavan ama lezzetli" dedi.
Hastalandığında hastaneye gitmek yerine topladığı bitkilerden ilaç yapan kadın, baş ağrısı esnasında söğüt kabuğundan çay yapıyor, adaçayı ve kekik gibi kokulu bitkileri ise öksürük anında kullanıyor.
Çadırda bulunan dondurucusunun hayvanlarla dolu olduğundan söz eden kadın, ölen hayvanları yiyebilmesi için 24 saat beklediğini dile getirdi. 24 saat geçmediğinde ise hayvanların bakteri üretebileceğinden söz eden kadın, farenin tatlı bir tadının tavuktan daha iyi olduğunu ifade etti.