Avrupa'da kemer sıkma politikalarına olan tepki giderek büyüyor.
Bu Fransa ve Yunanistan'da seçim sonuçlarına da yansıdı.
Borçlanma karşıtı politikalara olan sempatileriyle tanınan Avrupalı yöneticiler artık birer birer büyüme yanlılarına dönüşüyor.
23 Mayıs'ta Avrupa Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy resmi olmayan bir ''büyüme'' yemeği verecek.
Bu yılın başlarında David Cameron da bir zirvede büyüme ile ilgili görüşlerinin sonuç metnine alınması için ısrar etmişti.
Ancak Avrupa'da büyüme fikrinin yeniden popülerlik kazanması esas olarak François Hollande'ın Fransa'da seçimi kazanması ile hızlandı.
Bugün Avrupalı liderler dünya ekonomistlerini ikiye bölen bir soruya cevap bulmak zorunda: kemer sıkma politikaları ile ekonomik büyüme bir arada varolabilir mi?
IMF Başkanı Christine Lagarde büyüme ile kemer sıkma arasında bir seçim yapılması gerektiğine inanmayanlardan.
Legarde ikisinin bir arada gerçekleşebileceğini düşünüyor ancak harcamaların çok sert bir biçimde kesilmesinin de risk yaratacağının altını çiziyor.
Gelecek hafta François Hollande, Almanya Şansölyesi Angela Merkel ile bir araya geldiğinde tartışılan konu yine bu olacak.
Hollande mümkün olan en diplomatik şekilde Merkel'e Fransız halkının kendisine iktidarı ekonomik büyümeye öncelik vermesi için verdiğini açıklayacak.
Merkel'in ise Eurp bölgesi ülkelerine dayatılan bütçe disiplinini yeniden tartışmaya açması pek olası görünmüyor.
Ancak Almanya Fransa ile arasını açmayı da göze alamaz.
Bu iki ülkenin de ekonomik anlamda zora düşmesi anlamına gelebilir.
Bu nedenle beklenen kemer sıkma politikalarına bir şekilde bir büyüme paketinin eklenmesi.
İşte bu noktada işler ilginçleşiyor.
Merkel ekonomik büyümenin yapısal reformlarla sağlanabileceğine inanıyor.
Ona göre büyümenin anahtarı işçilerin daha kolay işe alınıp işten çıkarılabildiği yasalar getirmek ve yeni iş yerleri açılmasına imkan sağlamak.
Hollande ise böyle bir büyümeye inanmıyor.
İlk olarak böyle reformlar Hollande'ın Fransız sendikaları ile arasını açar.
Hollande'ın istediği Avrupa'nın enerji teknolojileri ve alt yapı alanlarında büyük projelere para yatırması.
Avrupa Birliği Komisyonu Avrupa Yatırım Bankası'nın elindeki parayı 10 milyar euro artırmak istiyor.
Bu sayede bankanın otoyol yapımı gibi alt yapı projelerine verecek daha fazla parası olacak.
Bu fikirlerden bazıları Almanya'nın da desteğini alabilir.
Almanya Şansölyesi'nin kabul etmeyeceği şey ise bu ülkelerin harcamalarını borç alarak artırmaları olur.
Ayrıca Merkel Avrupa Yatırım Bankası'nın doğrudan hükümetlere kredi vermesini de onaylamayacaktır.
Avrupa Birliği'nin bu konudaki resmi tutumunu ise Başkan Barroso açıkladı.
''İstikrar sağlamaya odaklıyız ve bu yoldan ayrılmayacağız'' diyen Barroso yine de yapısal reformların da artacağını söyledi.
Sorun İspanya gibi ülkelerde gözlemlenebilir.
Yapısal reformlar yapılıyor ancak bunlar zaman alıyor.
Bu süreçte de yerel yönetimler, şirketler ve bireyler kendi borçlarını ödemeye çalışıyor.
Reformlar gelecekte büyümeyi hızlandırabilir ancak şu anda İspanya gibi ülkeler uçurumdan aşağı yuvarlanıyormuş gibi görünüyor.
Almanya şu anda herşeye rağmen kemer sıkma politikalarını ve uzun vadede büyüme sağlayacak yapısal reformları destekliyor.
Fakat kısa vadede halkların hayatlarını zorlaştıran bu tercih sandıkta liderleri mutlu etmiyor.
Almanya'nın bu baskıcı tavrı da Eurp bölgesinde krize neden oluyor.
Alman gazetesi Die Welt'in Fransa ve Yunanistan seçimlerinden sonra yazdığı gibi ''Bu seçimlerin sonuçları Avrupa Birliği'nin işe yaramadığının göstergesi. Ülkeler hala kendi ulusal arenalarında tartışıyor çünkü Avrupalıların bir bütün olarak karar alabilecekleri bir ortam yok.''