TBMM'de ‘sarı sendika’ tartışması

Anayasa değişikliği teklifinin TBMM Genel Kurulu’ndaki dünkü görüşmeleri sırasında CHP ile AKP arasında “sarı sendika” tartışması yaşandı.

ANKARA (ANKA) - CHP Grup Başkanvekilleri Kemal Kılıçdaroğlu ile Kemal Anadol, AKP Çorum Milletvekili Agâh Kafkas’a yönelik “Sarı sendikacılardan alacak dersimiz yok” derken Kafkas, “Kendileri herhâlde bu tür sendikacıları iyi tanıyor olabilirler, onlarla çalışmış olabilirler ama ben bunu kendilerine aynen iade ediyorum” dedi. Bunun üzerine CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi, “İktidarların koltuğunun altına girip yasaları, iktidar olmanın avantajlarını kullanıp işçileri perişan eden, sendikalı oldu diye yüz binlerce işçiyi, sadece sendikalı oldu diye, ekmeğinden eden, ailece açlığa sevk edenler, bunu seyredenler buraya gelip sendika, emek ve özgürlükten bahsetme hakkına sahip değildir” diye konuştu.

Reklam
Reklam

Anayasa değişikliği teklifinin TBMM Genel Kurulu’ndaki dünkü görüşmeleri sırasında CHP, özellikle 1 Mayıs 1977’de Taksim meydanındaki kutlamada yaşamını yitiren 36 kişi ve diğer faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması için Meclis Araştırması açılmasını istedi. CHP’nin önerisi aleyhinde söz alan AKP Çorum Milletvekili Agâh Kafkas, AKP’nin Anayasa değişikliği teklifinin 5. maddesiyle “Grev esnasında greve katılan işçilerin veya sendikaların kasıt veya kusurlu hareketleri sonucu grev uygulanan iş yerinde sebep oldukları maddi zarardan sendika sorumludur” hükmünün kaldırdığını belirterek “Şimdi, Sayın Anadol, Sayın Kılıçdaroğlu, siz bu maddeye ne oy vereceksiniz?” diye sordu. Agah’ın konuşmasının ardından CHP Grup Başkanvekilleri Kemal Anadol ve Kemal Kılıçdaroğlu sataşma olduğu gerekçesiyle söz istedi. Kemal Anadol, “Sarı sendikacılardan alacak sol dersim yoktur, yüreği olan bu öneriye oy verir ve kanlı 1 Mayısı ortaya çıkartır” derken, oturumun yöneten Mehmet Ali Şahin ile Kılıçdaroğlu arasında söz alma tartışması yaşandı. Kılıçdaroğlu ile Şahin arasında bu tartışma sürerken MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ile Şahin arasında “azarlama” tartışması yaşandı.

Reklam
Reklam

AKP Çorum Milletvekili Kafkas, Anadol ve Kılıçdaroğlu’nun kendisine yönelik “sarı sendikacı” sözlerine verdiği yanıtta “Bir sendikacıya en büyük hakaret ‘sarı sendikacı’ demektir. Kendileri herhâlde bu tür sendikacıları iyi tanıyor olabilirler, onlarla çalışmış olabilirler ama ben bunu kendilerine aynen iade ediyorum” dedi. Bunun üzerine CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi, Kafkas’ın sözlerinin kendisine sataşma olduğu gerekçesiyle söz istedi ve “İktidarların koltuğunun altına girip yasaları, iktidar olmanın avantajlarını kullanıp işçileri perişan eden, sendikalı oldu diye yüz binlerce işçiyi, sadece sendikalı oldu diye, ekmeğinden eden, ailece açlığa sevk edenler, bunu seyredenler buraya gelip sendika, emek ve özgürlükten bahsetme hakkına sahip değildir” diye konuştu.

Tartışma, TBMM tutanağına şöyle yansıdı:

-“SARI SENDİKACILARDAN ALACAK SENDİKA DERSİM YOK”-

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, teker teker isimlerimizden bahsederek Sayın Kılıçdaroğlu ve bana sataştı.

BAŞKAN - Önce isterseniz karar verin, hanginiz söz isteyeceksiniz? Buyurun sayın başkanlar.

Reklam
Reklam

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hayır, ikimize de ayrı ayrı söyledi.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Anadol.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - İsmimden bahsederek... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Bir saniye milletvekilleri, lütfen... Sayın Anadol’u dinliyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - ...sataştı ve Anayasa oylamasında işçilere karşı tavır koymakla beni suçladı. Aynı suçlamayı Sayın...

BAŞKAN - Sayın Anadol, buyurun, iki dakika süre veriyorum. Yeni bir sataşmaya mahal vermeden...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, müsamahanızı kötüye kullanmayacağım.

Şimdi burada Anayasa oylaması ayrı, Anayasa oylamasında Cumhuriyet Halk Partisinin tutumu ayrı. Buraya getireceksiniz sendikal hak ve özgürlüklerle ilgili ama içinde grev hakkı olmayacak. Bu sarı zihniyetin görüntüsüdür, bu sarı zihniyetin tescilidir. Bu bir.

İki: 1979 yılında 23 Nisan 1920’den bu tarafa ilk kez 1 Mayısın İşçi Bayramı olması için yasa önerisi hazırlayan ve arkadaşlarımla Meclise sunan insan benim. Benim için şereftir.

Şimdi...

AGÂH KAFKAS (Çorum) - AK PARTİ İktidarı getirdi.

Reklam
Reklam

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - AK PARTİ İktidarı getirmedi, Meclis getirdi. Orada herkesin reyi var. Hem “konsensüs” diyeceksin hem de “AK PARTİ İktidarı getirdi.” diyeceksin. Bu bir.

İki: Hava atmak için gazeteye demeç vereceksin, Anayasa gene gündemdeyken, hava atmak için “Şimdi amacım... Ben 1 Mayısta Taksim’e gideceğim, asıl amacım, bu olay, 77’nin, kanlı 1 Mayısı aydınlatılmalıdır.” diyeceksin, Meclise gelecek kıvıracaksın. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) - Ayıp, ayıp! Çok ayıp oluyor.

HALUK İPEK (Ankara) - Yakışmadı.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Benim sarı sendikacılardan alacak sol dersim yoktur. Sarı sendikacılardan alacak sol dersim yoktur, yüreği olan bu öneriye oy verir ve kanlı 1 Mayısı ortaya çıkartır.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan “kıvırma” kelimesini “yan çizmek” olarak kullandı.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Anadol. Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Kafkas konuşurken “Bu soruya nasıl yanıt vereceksiniz?” diye... (Gürültüler)

Reklam
Reklam

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu anlaşılmıyor.

Lütfen sayın milletvekilleri, bir saniye.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Kafkas konuşken “Sayın Kılıçdaroğlu, bu soruya nasıl cevap vereceksiniz?” diye sordu. Dolayısıyla ben de Sayın Kafkas’ın merak ettiği soruyu cevaplandıracağım.

BAŞKAN - Yok böyle bir usul Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen, sataşma varsa söz...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sataşma var efendim.

BAŞKAN - Hayır, lütfen... İç Tüzük ortada Sayın Kılıçdaroğlu, yani burada siz soru sorulan makamda değilsiniz ki...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Benim ismimden bahsederek söyledi Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hatibin konuşma tarzı gereği, sizin hatipler de diğer hatipler de konuşurken zaman zaman karşılıklı soru sorup cevap alıyor. Tüzük’te böyle bir usul yok yani.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Her soru sorulana cevap vermek için izin verdi sayın başkanlar efendim.

-ŞAHİN İLE VURAL ARASINDA ‘HİTAP’ TARTIŞMASI-

OKTAY VURAL (İzmir) - Sana mı bağlı bizim talebimiz! Diğer sayın başkanlar söz verdiler efendim.

Reklam
Reklam

BAŞKAN - Lütfen Sayın Oktay... Hiç kimseden öğrenecek değilim, hele sizden hiç öğrenecek değilim ben burada idare tarzını. Oturun lütfen yerinize! (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) - Ne olacak oturmazsam. Niye oturacağım? İç Tüzük’ten öğreneceksin.

BAŞKAN - Elinizi indirin! Oturduğunuz yerden Başkanlık Divanına hep sataşıp duruyorsunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) - Milletvekillerine ne biçim hitap ediyorsunuz! Hitabını öğren önce! Sen ne biçim konuşuyorsun!

BAŞKAN - Muhatabım değilsiniz burada, Sayın Kılıçdaroğlu’yla konuşuyorum ben.

OKTAY VURAL (İzmir) - Ne biçim konuşuyorsun sen orada!

BAŞKAN - Konuşurum!

OKTAY VURAL (İzmir) - Milletin önünde saygı göster.

BAŞKAN - Burada muhatap siz değilsiniz. Sayın Kılıçdaroğlu’yla konuşmamıza niye müdahale ediyorsunuz?

OKTAY VURAL (İzmir) - Böyle hareketler yapıyorsunuz. Milletin iradesine saygı göster! Ne biçim konuşuyorsun orada!

BAŞKAN - Oturun lütfen Sayın...

OKTAY VURAL (İzmir) - Neymiş “Oturun”? Ne olacak oturmazsam?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) - Sayın Yakut, Grup Başkan Vekilimizle böyle konuşamazsın. Sözünü düzelt Sayın Başkan.

Reklam
Reklam

OKTAY VURAL (İzmir) - Sözünü düzelt!

BAŞKAN - İstediğiniz kadar bağırıp çağırın Sayın Oktay.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) - Sayın Başkan, sözünü düzelt!

BAŞKAN - Size hiçbir şey kazandırmayacaktır bu.

OKTAY VURAL (İzmir) - Ne diyorsun?

BAŞKAN - Hiçbir şey diyorum, kazandırmayacaktır bu.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) - Sayın Başkan, sözünü düzelt, Grup Başkan Yardımcımızla böyle konuşamazsın.

OKTAY VURAL (İzmir) - Tavırlarında dikkatli ol! Tavırlarında dikkatli ol! (AK PARTİ sıralarından “Oo!” sesleri)

BAŞKAN - Lütfen... İstediğiniz kadar çağırın.

OKTAY VURAL (İzmir) - Ben senin memurun değilim!

BAŞKAN - Kimsenin değilsiniz tabii...

OKTAY VURAL (İzmir) - Sen kimin memurusun, bilmiyorum.

BAŞKAN - Kimsenin değilsiniz tabii...

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Seni çok iyi tanıyor millet.

BAŞKAN - Siz de Başkana karşı konuşurken dikkatli olun.

OKTAY VURAL (İzmir) - Burada milletvekilleri taleplerini “Başkaları talep etti, etmedi” diye değerlendiremezsiniz. Herkesin talebi kendinedir.

BAŞKAN - Muhatap siz değilsiniz. Sayın Kılıçdaroğlu... Değerlendirmesini yapar Başkan burada İç Tüzük gereği.

Reklam
Reklam

OKTAY VURAL (İzmir) - Nerede İç Tüzük gereği? Tavrınızda nezakete davet ediyorum sizi. Nazik olun.

BAŞKAN - Ben naziğim, tüm...

OKTAY VURAL (İzmir) - Milletvekillerine hitap ederken, millete hitap ederken nazik olun.

BAŞKAN - Burada tüm Türkiye seyrediyor.

OKTAY VURAL (İzmir) - Meclisin mehabetine uyun.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) - Lütfen saygılı olun, sözünüzü tashih edin, düzeltin.

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu...

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanı Sayın Oktay Vural’a karşı tavrınızdan dolayı sizi şiddetle kınıyorum. (MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Kınayabilirsiniz Sayın Şandır, kınayabilirsiniz, buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Ve bu tavrınız devam ederse sizin yönettiğiniz toplantıları çalışamaz hâle getiririz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Şandır, o sizin takdiriniz...

OKTAY VURAL (İzmir) - Takdirimiz tabii...

BAŞKAN - ...ama burada Sayın Kılıçdaroğlu’yla karşılıklı konuşuluyor, bir talebi var, bu değerlendiriliyor.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Hayır. Sayın Başkan, siz grup başkan vekillerini azarlayamazsınız.

BAŞKAN - Ben kimseyi azarlamıyorum Sayın Şandır.

OKTAY VURAL (İzmir) - Ne azarlaması! Aynen iade ederim. Yok öyle bir şey. Burada Meclis Başkanını azarlayanlara cevap veremeyecek insanlar yok.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) - Bağırma, bağırma!

BAŞKAN - Burada ben kimseyi azarlamadım, azarlamıyorum da.

OKTAY VURAL (İzmir) - Yok öyle... Yok, yok...

BAŞKAN - Hiçbir grup başkan vekilinin de Türkiye Büyük Millet Meclisini idare eden Sayın Başkan ve sayın başkan vekillerini azarlama hakkı yoktur.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Düzeltin o zaman.

OKTAY VURAL (İzmir) - Hitabınızı düzeltin. Nezaket içerisinde hitap edin.

BAŞKAN - Yerinden söz ister, talepte bulunur, talebi değerlendirilir.

OKTAY VURAL (İzmir) - Nezaket içerisinde et... Et...

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Hiçbir şekilde size saygısızlık ortamı yok ama orada... Mürebbiye, azarlama makamı değil orası.

OKTAY VURAL (İzmir) - Ne zannediyorsunuz, Ali kıran baş kesen mi oldunuz?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Yani o kürsü azarlama kürsüsü değil.

OKTAY VURAL (İzmir) - Susacak mıyız? Orada, iki tane kaşlarını çattın diye susacak mıyız? Hitabı öğren! Bizim kimlerin karşısında susmadığımızı bilirsin sen!

-“ONLAR İŞÇİLERİN PARALARIYLA ALTLARINA MERCEDES ÇEKER”-

BAŞKAN - Lütfen Sayın Kılıçdaroğlu, sataşma varsa hangi sözleri söylediyse söyleyin.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Onu da söyleyeyim efendim.

BAŞKAN - Buyurun söyleyin.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Dönüp bizim grubumuza dedi ki: “Niçin milletvekillerini özgür bırakmıyorsunuz?” Daha bundan başka sataşma ne olabilir?

BAŞKAN - Sayın Anadol cevap verdi ona, oy kullanma şekliyle ilgili.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Olur mu efendim? Milletvekilinin özgürlüğünü bizim kısıtlamamız söz konusu olabilir mi?

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Hatibin, Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa oylaması sırasında oylama şekliyle ve tutumuyla ilgili konuşmasından dolayı Sayın Anadol söz istedi. Zaten sizin her ikiniz de söz istediğinizde, ben “Önce bir karar verin, hanginiz söz isteyeceksiniz ve konuşacaksınız?” diye sordum, Sayın Anadol söz istedi ve sizin söylediğiniz konularla ilgili sataşmadan dolayı cevabı verdi.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, ikimizin de isminden söz etti. Sadece Sayın Anadol’un isminden söz etseydi itirazım olmayacaktı zaten.

BAŞKAN - Hayır, sizin isminizden bahsederek nasıl sataştı? Onu anlamadım ben, onu soruyorum size. Herhangi bir sataşma olarak değerlendirmiyorum, yok böyle bir şey diyorum.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, bir dakikalık süre istiyorum efendim, bir dakika.

YILMAZ TANKUT (Adana) - Ver iki dakika, ne olacak.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Kolay değil yani irade kullanmak.

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Kılıçdaroğlu, eğer maksadınız bu süreyi uzatmaksa bu başka bir şey, ama... (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Böyle bir laf kullanamazsınız.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Ben yerimden de konuşabilirim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hatibin Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili konuşmasından dolayı Sayın Anadol söz istedi, verdik.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Şahsi bir şey söz konusu değil, grup adına...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - O zaman tutanaklara girmesi için izin verirseniz şunu söyleyeyim: Cumhuriyet Halk Partisi sarı sendikacılardan ders alacak bir parti değildir.

BAŞKAN - Sayın Anadol cevap verdi bütün bunlara...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sendika ağaları burada olabilir. Ama o sendika ağalarından biz hesap soracağız.

BAŞKAN - ...fazlasıyla da söyledi zaten, dinledin, takip ettin.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Onlar işçilerin paralarıyla altlarına Mercedes çekip gezebilirler ve burada bize demokrasi dersi verirler. Onların böyle bir hakları da yoktur, yetkileri de yoktur. Onlar sadece ve sadece işçileri pazarlarlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sözleriniz tutanaklara geçti Sayın Kılıçdaroğlu, teşekkür ediyorum.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Evet şahsınızı kastediyorum, buyurun.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kafkas.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkanım, tutanaklara geçmesi açısından izin verirseniz bir düzeltme yapmak istiyorum. Bir sendikacıya en büyük hakaret “sarı sendikacı” demektir. Kendileri herhâlde bu tür sendikacıları iyi tanıyor olabilirler, onlarla çalışmış olabilirler ama ben bunu kendilerine aynen iade ediyorum.

İki, hesabı biz Allah’a veririz, hesap vermeye de kimsenin gücü yetmez.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Kafkas, sözleriniz tutanaklara geçti, teşekkür ediyorum.

-“SENDİKALI İŞÇİLERİ İŞTEN ATANLAR EMEKTEN BAHSEDEMEZ”-

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) - Bir dakika...

BAŞKAN - Sayın Selvi, buyurun.

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) - Hakarettir. Sayın Kafkas’ın hakareti karşısında, sataşması karşısında söz istiyorum.

BAŞKAN - Lütfen Sayın Selvi, bu karşılıklı olacak değil.

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) - Ne münasebet! Söylediği lafa eğer ciddiyetle bakarsanız ne anlama geldiği açıkça görülüyor. “Siz sarı sendikacılarla çalışmışsınızdır, öyle zannediyor.” diyor. Bunu hakaret saymıyorsanız söylenecek hiçbir şey yok.

BAŞKAN - Sayın Selvi, geçti zaten tutanaklara sözleriniz, teşekkür ediyorum.

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) - Hayır, bunu hakaret saymıyorsanız burada oturmanın âlemi yok.

BAŞKAN - Lütfen Sayın Selvi...

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) - Hayır, rica ederim... İşte burada, şu anda ne söyledi? “Biz sarı sendikacı değiliz. Sarı sendikacılarla çalıştığı için CHP veya siz onu zannediyorsunuz...” Yok öyle şey! Hayatımız boyunca bize sarı sendikacı demeye hiçbir kimse cesaret göstermedi, bu hakareti kabul etmem.

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Selvi, sizin isminizden bahsetti mi?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) - Cumhuriyet Halk Partisinde kaç tane sendikacı var?

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) - Sendikacılıktan, emekten, tarihinden bilen bir sendikacı için şöyle veya böyle “sarı” demek dünyanın en büyük hakaretidir. Bunu siz anlayamıyorsanız emekten bahsetme imkânınız yoktur. Bu bir hakarettir. Söz istiyorum.

BAŞKAN - Lütfen Sayın Selvi, herkes anlıyor burada. Sarı sendikacılık tartışmasını başlatan sizin grup başkan vekiliniz Sayın Anadol oldu Sayın Selvi, lütfen.

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) - Sayın Başkanım, müsaade ederseniz...

BAŞKAN - Sayın Meral, buyurun.

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) - Hayır, sataşmadan söz istiyorum. Bu öyle çocukça bir şey değil, bu ciddi bir olaydır.

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Selvi, lütfen Sayın Selvi, oturun. Sayın Bayram Meral Bey’i dinleyelim, ondan sonra, buyurun.

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) - Ses çıkarmadık diye, nezaket gösterdik diye gözümüze baka baka hakaret ettiriyorsunuz, ben kabul etmem böyle şeyi.

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) - Sayın Başkanım, müsaade ederseniz...

BAŞKAN - Sayın Meral, anlaşılmıyor sözleriniz efendim.

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) - Burada buna bir açıklık getiremezsem son derece yanlış bir uygulama olur. Müsaade ederseniz kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) - Sarıyı yeşili anlatalım da herkes bilsin. Öyle şey mi olurmuş?

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, siz Grup Başkan Vekilisiniz. Sayın Meral ve Sayın Selvi sarı sendikacılıkla ilgili söz talepleri var sataşmadan dolayı. Sadece birinize grup olarak söz vereceğim. Zaten Sayın Selvi’nin ve Sayın Meral’in de isimlerini zikretmediler.

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) - Sendikacılar için ismini zikretmeye lüzum yoktur. Bütün Türkiye, bütün işçi sınıfı, bütün namuslu insanlar hepsini bilir.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Selvi. (CHP sıralarından alkışlar)

Yalnız, yeni bir sataşmaya mahal vermeden Sayın Selvi...

İki dakika söz veriyorum.

MEHMET MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Cevap verecekse Kemal Anadol’a cevap versin, asıl sarı sendikacı Kemal Anadol’dur.

HÜSEYİN GÜLSÜN (Tokat) - Önce Kemal Anadol’a, sonra Agâh Kafkas’a cevap verin.

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye’de özgürlükleri yok edecek, dikta rejiminin altyapısının oluştuğu bir anayasa değişikliği konusunda önemli bir uluslararası konu, evrensel bir günün burada tartışması yapıldı. Öylesine çelişkiler vardı ki, hayatı boyunca asgari ücretlinin sırtından ağalık yapanlar burada birden bire emeğin yanında olduğunu anlatmaya çalıştı. “CHP seslerinden “Bravo” sesleri, alkışlar)

MEHMET MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Sosyal demokratlığınızı hatırlatırız.

M. CEVDET SELVİ (Devamla) - Türkiye’de emeği, demokrasiyi, insan haklarını tarihi boyunca, yaşadığı sürece herkes kanıtlamıştır. Sendikacılık kapı arkalarında yapılmaz, kitleler görür, yıllarca birikir. Namusluca işlevini yerine getiren, gerçek emekçi ve emekten yana olanlar, özgürlükten yana olanlar, kardeşlikten yana olanlar kendilerini kanıtlamışlardır. İktidarların koltuğunun altına girip yasaları, iktidar olmanın avantajlarını kullanıp işçileri perişan eden, sendikalı oldu diye yüz binlerce işçiyi, sadece sendikalı oldu diye, ekmeğinden eden, ailece açlığa sevk edenler, bunu seyredenler buraya gelip sendika, emek ve özgürlükten bahsetme hakkına sahip değildir. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Sekiz yılda 100 bin insan Susurluk’ta, YÖRSAN’da, Bursa’da şoförlerin, el emekçilerin, Türkiye’nin her yerinde sadece anayasal, sadece uluslararası onaylanmış hakları olmasına rağmen...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

M. CEVDET SELVİ (Devamla) - ...sendikalı oldu diye aç bıraktınız. Şu anda beni duyanlar, eğer paraları olsa, kapının önüne gelip para istemedim, pul istemedim...

BAŞKAN - Sayın Selvi, teşekkür ediyorum.

M. CEVDET SELVİ (Devamla) - ...demokratik hakkımı kullandım ama çoluğum çocuğumla aç kaldım diye önünüze çıkarlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Provokasyon yapma, provokasyon.

BAŞKAN - Lütfen Sayın milletvekilleri.

Sayın Selvi...

M. CEVDET SELVİ (Devamla) - Hangi hakla, hangi düşünceyle yaşadığım bu gerçekler karşısında, siz, emekten yana, özgürlükten yana diye zeytinyağı gibi işin üstüne çıkıyorsunuz. Halk aç, halk özgürlüklerini kullanamıyor.

BAŞKAN - Sayın Selvi, teşekkür ediyorum.

M. CEVDET SELVİ (Devamla) - Sendikalar düştü, 600 bine düştü. [AK PARTİ sıralarından alkışlar (!)] Sendikacılar, özellikle AKP döneminde 600 bin sendikacı kalmıştır konfederasyonda. Bu utanç verecek, bu emeğe karşı mahcup olunacak bir olaydır.

BAŞKAN - Sayın Selvi, lütfen, teşekkür ediyorum.

M. CEVDET SELVİ (Devamla) - Hâlâ buraya çıkıp açıkça konuşmalarını hayretle, ibretle kınıyorum. Hele hele sendikacı geçinenlerin bu ortamdaki bu konuşması üzüntü verici. Tüm emekçiler bunun ne anlama geldiğini görecekler. Hep beraber de o sağlıklı noktaya ulaşacağız. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

(ANKA)