HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, "Bugün halk egemenliği yerine OHAL ve KHK düzeni egemenliği kurumsallaştırılmaktadır. Son iki yıldır hukuk tamamen devre dışı bırakılmış, ülke OHAL ortamında her türlü 'ben yaptım evladır' yöntemleri ile yönetilmeye çalışılmaktadır." dedi.
Buldan, TBMM'nin açılışının 98. yılı dolayısıyla özel gündemle toplanan Genel Kurul'da konuştu.
Pervin Buldan, HDP'nin tutuklu milletvekillerinin de Genel Kurul'da bulunması gerektiğinin icap ettiğini belirterek, "Ancak ne yazık ki halkın iradesi bir yılı aşkın bir süredir Mecliste değil, hapishanelerdedir." görüşünü dile getirdi.
"Bundan bir asır önce bu ülkenin asli unsurları ile kurulan bu Meclis, geçen bu 98 yıl içerisinde temsil krizini aşamamakla beraber yakın zamandaki uygulamalarla parlamenter sistem tamamen tasfiye edilmiştir." diyen Buldan, başlangıç aşamasında ortaya konulan demokratik hedeflerin, "otorite ve ideoloji merkezli düzen" tarafından rafa kaldırıldığını öne sürdü.
Cumhuriyet tarihi boyunca değişen siyasi iktidarların, Meclisi, kendilerinin ve "belirli bir yandaş zümrenin çıkarları" doğrultusunda kullandığını ileri süren Buldan, şöyle devam etti:
"Demokratik bir sistemin önünü açacak ve bu parlamentoyu asli işlevine kavuşturacak gerçek bir çaba içerisine bugüne kadar hiçbir şekilde gidilmemiştir. Bu ülkenin farklılıkları, siyasi iktidarlar tarafından ne Yaradandan ötürü seçilmiş, ne milletin inkara gelinmez bir parçası olarak kabul edilmiş ne de binbir renkli çiçek bahçesinin güzel bir rengi olarak yaşam hakkına layık görülmüştür. Bu toprakların kadim halkı Ermeniler de büyük bir tarihi trajedinin kurbanı edilmişlerdir. Yarın bu tarihsel trajedinin yıl dönümüdür. Ben bu vesileyle Ermeni halkının acısını paylaştığımı belirtiyor, yaşamını yitirenleri saygıyla anıyorum. Geçmişi anlamayanlar onu yeniden yaşamaya mahkum olurlar. Bu nedenle gerçek bir demokrasinin inşası için Cumhuriyet tarihiyle yüzleşilmesi elzemdir.
Ceylan Önkolların, Uğur Kaymazların, Berkin Elvanların ve daha binlerce çocuğun evinde bugün bayram yok. Hapishanelerde bulunan binlerce çocuk bugünü hapishane damının altında karşılıyor. Binlerce çocuk için bugün bayram yok."
Buldan, bugün, halk egemenliği yerine "OHAL ve KHK düzeni egemenliğinin" kurumsallaştırıldığını iddia ederek, son iki yıldır hukukun tamamen devre dışı bırakıldığını, Türkiye'nin OHAL ortamında her türlü "ben yaptım evladır" yöntemleri ile yönetilmeye çalışıldığını savundu.
Pervin Buldan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu coğrafyada Kürtlerin yaşadığı bölgeler 1925-1950 yılları arasında OHAL uygulamaları ile yönetildi. 1978’den 2002 yılına kadar 24 yıl yine aynı Kürt bölgelerinde yaşam olağanüstü yönetim düzeninin gölgesinde devam etti. Son 2 yılı da sayacak olursak yarım asrı aşkın süredir Kürtlerin yaşadıkları topraklarda olağan bir yönetim hüküm sürmemiştir. Kürtler, hukukla, adaletle, eşit yurttaşlık haklarıyla hasbıhal olmamıştır. Bütün bunlara rağmen tarihi emsalde bir mücadele ile Kürtler seçmiş, partileri kapatılmıştır. Kürtlerin seçmiş olduğu milletvekilleri tutuklanmıştır, kurşunlanmıştır, yumruklanmıştır. Dün Çanakkale'de şehit olan Kürtlerin, bugün iradesini yok saymaya hiç kimsenin hakkı da yoktur haddi de."
- "Etnik kışkırtma çıkartma dili çok yanlış"
Yerinden söz alan AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı ise Buldan'ın "Kürtlerin iradesine engel konuluyor, onların seçtiği temsilciler Meclisten atılıyor" diyerek, haksız, yersiz, ırkçı bir kışkırtma taşıyan ve aynı zamanda Türkiye'nin sosyal, siyasi gerçekleriyle uyuşmadığı gibi doğrudan HDP'nin diliyle de uyuşmayan bir değerlendirmede bulunduğunu söyledi.
"Benim bildiğim HDP, bütün Türkiye'nin partisi olmaya çalışan bir siyaset yürütüyor. O zaman temsilcileriniz nasıl sadece Kürtlerin temsilcisi olarak bakıyor?" diyen Bostancı, Buldan'ın metne bakarken, arkasına ve AK Parti Grubu'na bakması durumunda Kürt kökenli milletvekilleri olduğunu göreceğini vurguladı. Bostancı, "Yaşanan Kürt meselesine ilişkin bir tartışma değil. Yaşanan ve hukuka intikal eden husus, Türkiye'nin yaşadığı terör süreçleri ve bunun siyasetle bağlantıları üzerine yargının verdiği karardır. Bunları değerlendirirken, burada ayrı bir etnik kışkırtma çıkartma dili çok yanlış, Türkiye'nin gerçekleriyle uyumsuz, doğrudan genel başkanı olduğunuz partinin dili, tavrı ve millete vadettiği sözleriyle de uyumsuz bir değerlendirme olarak görüyorum ve kınıyorum." diye konuştu.
- "Kürt illeri" tartışması
HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş'ın konuşmasında, "Kürt illeri" ifadesini kullanmasına TBMM Başkanı İsmail Kahraman tepki gösterdi.
Kahraman, seçime giderken biraz mesajların bollaştığına işaret ederek, "Mesaj veriyorum ama bazı kelimeler o kadar tuhaf ki mesela, Kürt illeri. Asla olamaz. Türkiye'yi, oranın illeri, Trakya'nın illeri, Arapların illeri, Lazların illeri diye böldürtmeyiz. Böyle bir şey yok. Türk illeri, hepsi bu. Yok böyle bir yer. Türkiye'de, Türkiye coğrafyasında yalnız Türkiye Cumhuriyeti hükümeti var. Böyle bir şey olamaz." dedi.
Meclis Başkanı Kahraman, Beştaş'ın beyanlarının Anayasa ve TBMM İçtüzüğü'ne aykırı olduğunu belirterek, "Sayın Genel Kurul, bu 'Kürt illeri' hususunda beyan edeni oturumdan çıkarmak isterim. Ya açıklık getirin, geri alın, meramınızın böyle olmadığını söyleyin yoksa sizin oturumdan çıkarılmanızı teklif edeceğim." ifadelerini kullandı.
Söz alan Beştaş ise geri alacağı hiçbir cümle sarf etmediğini savunarak, "Kürt illeri derken Marmara, Trakya'da diyebilirsiniz. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı iller. Diyarbakır'ın yüzde 80'i Kürt ise oraya Kürt ili demenin ne mahsuru var? Burada bizim kesinlikle bunu geri almamız söz konusu değildir. Kürt olduğu gibi Kürt illeri de bir realitedir bunu reddetmek kesinlikle kabul edilemez." dedi.
- "Türkiye herhangi bir Ermeni katliamı yapmamıştır"
Kahraman, "Nüfus yoğunluğu olarak ifade ettiğinizi beyan ettiniz, Kürt illeri diye bir hadise mevzubahis değil." dedi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin öteden beri bir tez müdafaa ettiğini ve bunun tarihe uygun olduğunu belirten Kahraman, "Türkiye herhangi bir Ermeni katliamı yapmamıştır. Bir soykırım katliamı mevzubahis değildir. Ölen kişiler dolayısıyla üzüntü beyanı başkadır, soykırım, katliam lafı başkadır." şeklinde konuştu.
Yerinden söz alan Beştaş, İçtüzüğün 64. maddesine göre Kahraman'ın konuşma yapan milletvekillerine cevap verme ve yorum yapma yetkisine sahip olmadığını ileri sürdü. İçtüzüğün ilgili maddesini okuyan Kahraman, TBMM'yi ve Türkiye'nin milli menfaatlerini de temsil ettiğini vurgulayarak, "Benim söylediklerim şahsi, partisel değil, milli sözlerdir. Tutumum doğrudur." değerlendirmesinde bulundu.