TCMB Faizleri Neden Yüksek Tutuyor?
Tüm dünyada faizler aşağı çekilirken, biz hala faizleri düşürmemek için katı tutum sergilemeye devam ediyoruz. Hatta şu an için anlamı olmayan üst faiz bandını bile sadece 50 baz puan gibi bana göre manasız bir oranda düşürmekle yetiniyoruz. Peki neden? Yani faizleri bu şekilde tutarak kredi kullanımı ve dolayısı ile büyümeye fren mi yaptırtmak amaçlanıyor? Yani böyle yapınca, cari açığın kontrol altına alınması mı hedefleniyor?
Eğer TCMB bu sebeplerle faizleri tutmaya çalışıyorsa, bunu artık kendi başına sadece faiz düzeyleri ile yapamayacağını belirtmek isterim! Çünkü gözden kaçan bir detay var ki, o da; dünya genelinde ve özellikle de Türkiye'nin çevresindeki ülkelerden yatırım yapabilecek yer arayan, hatta kendisine güvenli bankacılık limanı arayan ciddi bir sermaye olduğu göz ardı ediliyor!
Gelişmiş ülkelerde ciddi durgunluğun olduğu bir ortamda Türkiye ciddi projelerle yatırımcıların karşısına çıkıyor. Kentsel dönüşüm, 2B yasasının devam gelişmeleri, Mütekabiliyet yasası sonrası yabancıların gayrimenkul yatırım artışları, son yapılan teşvik yasası sonrasında Türkiye'de yatırımların önünün açılması, 3'ncü köprü ve otoyol projeleri, Üçüncüsünün görüşmeleri başlanan nükleer santral ihaleleri, hızlı tren hattı ve işletmeciliğinin özel sektöre açılması, termik santral yatırımlarına teşvik verilmesi, Azerilerle ortak TANAP projesi, petrol ve doğalgaz aramaları gibi bir çok yatırım projeleri hayata geçiriliyor ve geçirilecek. Bu gelişmeler varken, büyümenin önüne sadece faizlerle set çekebilmek imkanı yok. Maalesef bu projeler için gereksinim duyulacak kaynak maliyetinin bile yüksek kalmasına neden olan bir yaklaşım gösteriliyor.
Faizlerdeki bu katı tutum nedeni ile, yatırımlar ve tüketim baskı altına girerse düşebilecek büyüme oranları ve talep nedeniyle, vergi gelirlerinde gerileme olacağının da unutulmaması lazım. Düşen büyüme nedeniyle azalan vergi gelirlerinin açığı gördüğümüz gibi zamlarla kapatılmaya çalışıldıkça, bunun şimdiye dek yaşadığımız enflasyon kısır döngüsüne dönüş olacağının bilinmesi lazım. Türkiye için doğru bu olsaydı, yıllar boyu uygulanan bu tutumun faydasını görmemiz gerekirdi. Bunun böyle olmadığı ve olmayacağının artık anlaşılması lazım. Yok eğer TCMB bu tutumunu değiştirmezse, yukarıda saydığım yatırım alanlarından gelecek baskılar nedeniyle Hükümet MB'na karşı tutum değişikliğine gidebilir. Bu nedenle minik bir TCMB özerklik krizi yaşanırsa şaşmamak gerekir.
Türkiye, saydığım gelişmeler nedeniyle ihtiyaç duyulacak kaynakları sadece bankalar ile sağlanmak durumunda değil. Biliyorsunuz şirketlere de tahvil çıkarıp, uluslar arası piyasalarda satma imkanı sağlanmıştı. Şimdi bu imkanın yanına bir de sukuk dahil olacak. Özellikle körfez sermayesi bu sayede ekonomiye dahil edilmiş olacak. Hazinenin son sukuk ihracına 5 katı talep gelmesi bu alanda ciddi bir pastanın olduğunu gösteriyor. Şirketlerin de sukuk ihracını incelemeye aldıkları haberlerini okumaya başladık. Yakında büyük yatırımları finanse etmek için sukuk ihraclarının da başladığını göreceğimizi düşünüyorum. Şirketlerin kaynak ihtiyaçlarını bankalar dışında tahvil ihracı ve sukuk ile karşılama oranları arttıkça, bankaların kredi pastalarında ciddi bir dilim açıkta kalacaktır. 2001'de yaşadığımız finansal kriz sonrasında kamu bankalarının gecelik repo piyasasına girmeleri yasaklandığında nasıl faizler düştü ise, benzer bir faiz düşüşünün de sukuk ihracında başarı sağlanması ile yeniden görülebileceğini düşünüyorum.
Ancak TCMB ile yaşanabilecek bir gerilim sukuk pazarından alabileceğimiz pastayı olumsuz etkiler. Bu nedenle yine de en kısa zamanda TCMB'nın faiz inadından vazgeçmesi yararlı olacaktır. Türkiye'nin önünde çok önemli bir fırsat vardır. Yıllardır Türkiye'yi farketmemiş olan yabancı sermaye, dünya genelinde yaşanan durgunluk esnasında yaratılan yatırım alanları sayesinde Türkiye'ye şimdiye dek gelmediği ölçüde büyük bir yatırım akımı başlatabilir. Umarım bu beklentimi kendi elimizle engelleyen bir ülke olmayız!
Cari açığın asıl kontrolünün büyümenin düşürülmesi ile değil, bilakis her türlü üretimin arttırılması ile sağlanabileceği bilinmelidir. Bunun için de, yapısal değişimlerin tam destek görmesi ve yatırımların önündeki tüm engellerin kaldırılması herşeyden daha önemlidir. Türkiye ne zamanki tükettiğinden fazlasını üretir hale gelir, işte o zaman hem faizler düşük olur hem de cari açık denen bir sorunu da kalmaz.
Aydın Eroğlu