Sibel'in hayatını karartan Halil Yılmaz'ın ifadeleri ortaya çıktı! İzmir'de tanıştıklarında Sibel Önder'in konsomatrislik yaptığını öne süren Yılmaz, "Sibel'in geçmişe yönelik karanlık dünyası vardı, ben de karanlık dünyadan kurtarmak istiyordum" dedi. İzmir'de evde çıkan yangında Sibel Önder'in cansız bedeni bazanın içinde yanmış halde bulunurken Yılmaz olayla ilgili gece yarısından sonra evden çıktığını, gündüz geldiğinde ise evin yanmış olduğunu gördüğünü söyledi ve "Evin nasıl yandığını bilmiyorum" dedi. İddianamede Sibel Çelik'in 7 bıçak darbesi ile öldürüldüğü, daha sonra cesedinin bazaya konduğu ve evin ateşe verildiği detayları yer aldı. Yılmaz, Çelik'teki bıçak yaralarından da habersiz olduğunu iddia etti. İşte Sibel'in kan donduran sonu ve Yılmaz'ın yakalanma sürecinden çarpıcı detaylar!
Buca'ya bağlı Kuruçeşme Mahallesi 205/27 Sokak'ta, 3 katlı binanın zemin katındaki Halil Yılmaz'a ait evde, 12 Temmuz 2016'da çıkan yangına müdahale eden itfaiye ekipleri, bazanın içinde yanmış kadın cesedi buldu. Cesedin Sibel Çelik'e ait olduğu belirlenirken, Halil Yılmaz ile nişanlı olduğu öğrenildi. Polis, Yılmaz'ın peşine düştü ancak şüpheli bulunamadı. Soruşturma kapsamında Yılmaz'ın ağabeyi Selman Yılmaz da (40) olayın ertesi günü Diyarbakır'a giderken yakalanıp gözaltına alındı. Çapraz sorguda çelişkili ifadeler veren Selman Yılmaz, çıkarıldığı hakimlikçe tutuklandı. Hazırlanan iddianamede, Sibel Çelik'in 7 bıçak darbesi ile öldürüldüğü, daha sonra cesedinin bazaya konulduğu ve evin ateşe verildiği yer aldı. 2 kardeş hakkında 'nitelikli kasten öldürme', 'yakmak suretiyle mala zarar vermek' ve 'kasten yangın çıkarma' suçlarından dava açıldı. İzmir 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın 6 Aralık 2017'deki duruşmasında, Selman Yılmaz tahliye edildi. Bu süreçte de aranan Halil Yılmaz'a ulaşılamadı.
Öte yandan Sibel Çelik'in, yargılamada istenen Adli Tıp Kurumu raporlarında, cinsel saldırıya uğradığı da ortaya çıktı. Almanya'ya kaçtığı belirlenen Halil Yılmaz için 21 Şubat 2018'de kırmızı bülten kararı çıkarıldı. Türkiye ve Almanya arasında suçlu iadesi anlaşması olmasına rağmen Alman yetkililer, Yılmaz'ı ülkelerine ilticacı olarak girdiği ve can güvenliği olmadığı gerekçesiyle yıllarca Türkiye'ye göndermedi. Çelik'in ölümünün üzerinden 6 yıl geçtikten sonra Yılmaz Türkiye'ye getirildi.
Çelik ailesinin avukatı Sibel Önder, cinayet şüphelisi Halil Yılmaz'ın iadesini sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımla duyurdu.
Önder, "2016 yılından bu yana mücadelesini verdiğim Sibel Çelik cinayetinin firari sanığı an itibarıyla Almanya'dan Türkiye'ye getirildi ve az önce ifadesi alınarak tutuklandı. Her zaman dediğim gibi 'Ölünün dili yok ama benim var'" dedi.
Halil Yılmaz'ın ifadesi ortaya çıktı. SEGBİS ile İzmir 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne bağlanarak ifadesini veren Yılmaz, Çelik ile 2015 yılının nisan ayında İzmir'in Buca ilçesinde tanıştıklarını belirterek şöyle dedi:
"Bir oto yıkamacı vardı, Nihat Gezici isimli biri işletiyordu, onunla tanıştım, oto yıkamada arabaların yıkanmasına ben de yardım ediyordum. Nihat Gezici'nin kesinleşmiş cezası vardı. O cezaevine girdi, belli bir arkadaşlığımız vardı, oto yıkamayı ben işletmeye karar verdim. Bundan dolayı kardeşim Selman'ı İzmir'e çağırdım. Sibel Çelik, Karşıyaka ilçesinde barlarda konsomatrislik yapıyordu. Ben Sibel'i oto yıkamanın civarlarında tanıdım, birbirimizle duygularımızı paylaştık, duygularımızı açtık. Aramızda duygusal bir bağ oluştu, Sibel'in geçmişe yönelik karanlık dünyası vardı, ben de karanlık dünyadan kurtarmak istiyordum. Birçok hastalığı bulunmaktaydı, onunla birlikte yaşamak istiyordum, ben de beraber olacaksak barlarda çalışmasına müsaade etmeyeceğimi kendisine söyledim. O da belirli bir süre daha çalışıp bırakacağını söyledi" dedi.
Yılmaz, Çelik ile Buca'da ev tuttuklarını söyleyerek şöyle devam etti:
"Ev Sibel'in iş yerine yakındı. Nihat Gezici cezaevine düşünce ağabeyim Selman Yılmaz'ı aradım, bu oto yıkamayı almak istediğimi yardım edip edemeyeceğini sordum, Selman Yılmaz, İzmir'e olay gününden 8-9 gün önce geldi. Selman civarda iş yerini soruşturmuş ve bana iş yerinde daha önce uyuşturucu satıldığı için iş yerini almayacağını söyledi. Ben de iş yerinde uyuşturucu satmayacağımı söyledim ancak Selman yine de iş yerinin devri konusunda ikna olmadı ve bana memlekete dönmemiz konusunda telkinde bulundu. Ben Sibel ile hayat kuracağımı söyledim. Selman da 'Geleceğinize herhangi bir müdahalede bulunmuyorum' dedi. Selman 1 haftaya yakın bende kaldı, olaydan 2 gün önce Ercan isimli arkadaşımın yanına kalmaya gitti, olaydan 1 gün önce onun yanında kaldı. Ağabeyim olay günü 20.30 gibi geldi. Kaldığımız evden eşyalarını alarak ayrıldı. Bu sırada Sibel ile ben evdeydim, ağabeyim eşyalarını toplayarak 'Burayı sana uygun görmüyorum' dedi. O akşam Ercan isminde birinde kalacağını, sonra memlekete gideceğini söyledi."
Yılmaz, ağabeyi arkadaşına gittikten sonra evde Çelik ile yalnız kaldıklarını belirterek şunları söyledi:
"Akşam 22.00-23.00'e kadar oturduk. Sibel'in geçmişe yönelik konsomatrislik dolayı bazı arkadaşları vardı, ben de geçmişe yönelik arkadaşlıklarını sürdürmemesi gerektiğini söyledim. Bu arkadaşları ile irtibatı olmasın diye ben kendisine yeni cep telefonu almıştım ancak buna rağmen Sibel'in telefonuna saat 23.30- 00.00 gibi mesajlar gelmeye başladı. Telefonun ışığı sürekli yanıp sönüyordu, ben de 'Sen bana söz verdin, geçmişini kapatacağını söyledin, seni hala arıyorlar" dedim. Evde tartışmalar başladı, tartışma üzerine saat gece 01.30- 02.00 gibi Sibel'in telefonunu ve kendi telefonumu Sibel'in yatağına doğru attım, bir daha beni aramamasını söyledim ve moralim bozuk olduğu için kafamı dağıtmak amacıyla saat 02.00 gibi evden çıkıp Ballıkuyu'ya gittim. 2-3 tane bira içtim, orada güneşin doğuşunu izledim, sabah saat 10.00-11.00 gibi eve geldim, evin yanmış olduğunu gördüm. Evin nasıl yandığını bilmiyorum."
Halil Yılmaz, Sibel Çelik'te neden 7 bıçak yarası olduğunun sorulması üzerine, "Bilmiyorum. Sibel hasta olduğunda ben hep yanında bulunuyordum. Kendisine kesinlikle herhangi bir yaralayıcı darbede bulunmadım" diye konuştu.
Halil Yılmaz'ın tutuklanmasının ardından Çelik ailesinin avukatı Sibel Önder, açıklamalarda bulundu. Önder, Yılmaz'ın Almanya'ya siyasi iltica başvurusunda bulunduğunu, politik nedenlerle baskıya uğradığını belirttiğini ve iade sürecinin bu yüzden uzadığını belirtti. Türk yetkililerin Alman yetkililere cinayetle alakalı Yılmaz'ı şüpheli konumuna sokan delilleri, otopsi raporunu, ifade tutanaklarını ve olay yeri bulgularını Almanca'ya çevirerek gönderdiklerini aktaran Önder, iade sürecinin böyle sonuca ulaştığını belirtti.
Önder, "Cinayet 2016 yılı içinde işlendi. Sibel Çelik'in katili aslında Sibel'in nişanlısıydı. Maalesef Sibel'le arasında yaşanan sorunlar günden güne büyümeye devam ediyordu. Ancak Sibel kanser hastasıydı, kanser ameliyatından çıktıktan iki hafta sonra Halil tarafından tecavüze uğrayıp, 7 kez bıçaklanıp bazanın içine konulmak suretiyle öldürülmüştü" dedi.
Halil Yılmaz'ın bulunmasıyla ilgili araştırmalar sonucu Almanya'ya kaçtığını öğrendiklerini dile getiren Önder, "Daha sonra bu dosyayla ilgilenmeye başladık. Uzun mücadeleler sonucunda sadece dosyanın içerisinde Halil'in abisine ulaşılabilmişti ve abisi yakalanmıştı. Vermiş olduğu ifadede olay gecesinde Halil ile küstükleri için evden ayrıldığını beyan etmişti. Akabinde, kardeşinin evinde çıkan cinayeti, yangını haberlerden öğrendiğini söylemişti. Daha sonra da Diyarbakır'a gitmişti. Bunu Adnan Menderes Havalimanı'ndaki görüntülerle ortaya çıkarmıştık. Duruşmada kendisine 'Yangın çıkan evin oraya gittin mi?' diye tek bir sorum oldu. 'Evet gittim' dedi, 'Peki sonra ne yaptın?' dedim sonra Diyarbakır'a gittiğini söyledi. Normal şartlar altında kardeşinin evinde yangın çıkıyorsa ve ceset varsa ceset teşhis edilinceye kadar beklenilmesi gerekiyor. Tabii ki danışıklıydı, her şey biliniyordu. Ancak Halil ortada yoktu, nerede olduğunu bir türlü bulamıyorduk. En son yapmış olduğumuz araştırmalarda Halil'in Almanya'ya kaçtığını tespit ettik. Bu açıkçası çok zor oldu. Ekibimle birlikte yapmış olduğumuz çalışmalar haricinde sosyal medya takipçilerim tarafından yapılan ihbarlar da değerlendirildi. İhbarlar neticesinde Almanya'da olduğunu tespit ettik" diye konuştu.
Önder, mahkemeye durumu bildirdikten sonra 4 sene önce kırmızı bülten kararı çıkarıldığını hatırlatarak, "Halil'in aranması başladı. Almanya'da olduğu tespit edilmiş olmasına rağmen Alman hükümeti maalesef ki sanığın can güvenliğinin tehlikede olması gerekçesiyle sanığı ülkemize iade etmiyordu. Bundan sonrası katili yakalamaktan daha çok bürokratik anlamda uğraşmam gereken bir savaş oldu ve alanım çok daha zordu. Dışişleri Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı ile düzenli olarak görüşmeler yapıp irtibata geçtik. Alman Konsolosluğu ile iletişime geçmeye çalıştık. Çünkü Alman hükümeti ne yazık ki suçluların iadesi konusunda gereken dikkat ve özeni göstermemekte. Bir hükümet olarak üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmemekte. Çünkü ülkeler arasında Türkiye'nin de içinde bulunmuş olduğu bir mütekabiliyet anlaşması vardır ancak bu anlaşma Alman hükümeti tarafından ihlal edilmekteydi" dedi.
Yılmaz'ın Almanya'da başka suçtan yakalandığını belirten Önder, "Can güvenliği olmadığı gerekçesini ileri sürmelerine rağmen asıl hususun Halil'in Almanya'ya sığınmacı olarak gittiğinde ülkemizde siyasi baskı olduğu ve bu baskıdan dolayı kendisine ceza verileceğini ileri sürdüğünü öğrendik. Alman hükümetini bu durumun böyle olmadığına ikna ettik. En son Almanya'daki kadın sığınmaevleri, kadın dernekleri ve oradaki bu tür kuruluşlarla iletişime geçtikten sonra Almanya'da bir suç duyurusunda bulundum. Bu suç duyurusu dikkate alındı. Daha önce Halil bir kere yakalandı ülkeye getirileceğini düşünmüştük ancak başka bir suçtan yakalanmış. Almanya'da işlediği suçtan dolayı Alman hükümeti önce Halil'e kendi ülkesindeki cezayı çektirmeyi doğru bulmuştu. Yıllar öncesinde öldürülen bir kızın hesabını sormaktansa elindeki bıçakla birini tehdit ettiği gerekçesiyle Halil'i orada tutmuş ve ülkemize yine iade etmemişti. Akabinde yaptığımız suç duyuruları netice verdi ve 1 hafta önce yakalandı. Ülkemize girişi için gerekli yazışmalar yapıldı. Dün sabaha karşı da İstanbul'a getirildi" diye konuştu.
Sanığın verdiği ifadedeki Sibel'le tartıştıktan sonra sinirlenip, cep telefonunu da eve bırakarak gittiği iddiaları hakkında konuşan Önder şöyle konuştu:
"Birçok alanda gezdiğini beyan ediyor fakat unuttuğu bir şey vardı, cep telefonunu evde bıraktıysa çıkan yangından sonra cep telefonunun olmaması gerekiyordu. Biz telefonu ele geçirmiştik zaten. Yakınları tarafından SIM kartı 3 kez silinmişti. Silinmiş olmasına rağmen bilişimcilerimiz tarafından karttaki tüm veriler geri getirildi. Telefonunun baz verdiği noktalar tespit edildi ve adresini tespit ettik. Tabii ki savunmasını yaparken kendini koruyup kollamayı amaçlayacaktır. Biraz çelişkili ve fazlasıyla amatörce olmuş ama sanırım adalet yerini buluyor."
(DHA)