Bakır, insanı, üzerinde işlenen sanata adeta âşık ediyor. Çekiç sesleri, bir melodi tınısı oluyor nasırlı ellerde. Onunla evler geçindiriliyor, çocuklar evlendiriliyor. Kimi nesilden nesile aktarıyor, kimisi de ailenin son temsilcisi olduğunu söylüyor. Bazıları onların hikâyesini bilmeden geçiyor yanlarından. O sanatın ardındaki yaşamları tasavvur etmiyor. Yine de kıymet bilenleri çok. Eskilerin ev eşyası, şimdi ise aksesuarı olan bakırlar, alıcısını yurt dışından bile buluyor. Gizli sitemlere rağmen, hayat devam ediyor gazi şehrin Bakırcılar Çarşısı’nda.
Bakırcılar Çarşısı, Gaziantep’e gelen yerli ve yabancı turistlerin gözdesi haline gelen önemli mekânlardan biri. Çekiç seslerinin hiç susmadığı çarşının, yıllar öncesine dayanan geçmişi var. Bir ticaret merkezi olan Gaziantep’te üretilen bakır eşyalar, birçok şehirde ve ülkede sofraları süslemiş. Her ne kadar bugün bakırın kullanım alışkanlığı, sofralardan aksesuara kaymış olsa da bakır kaptan yemek yemenin lezzetini bilenler için hala baş köşede duruyor. Tarihi bir görünüme sahip olan ve gelip geçenlerin ruhunu okşayan bu güzide çarşının sakinleri, geçmişe oranla meslektaşlarının sayısı azalsa da onlar çekice vurmaktan, işleme kalemini bakırın üzerinde gezdirmekten kendilerini alamıyor. Her birinin ayrı bir hikâyesi var. Adeta, teknoloji devrinin gelenek bekçiliğini yapıyorlar.
Bakırcılar Çarşısı’nın hemen girişinde dükkanı bulunan Yusuf Büyükçapar'ın elinden, sabahtan akşama kadar tepsi düşmüyor. Çekiç darbesiyle bakırı örseliyor yıllardır. Mesleği, babasından almış. Ailesinin geçimini bakırcılıkla sağlıyor. Bakırcılıktan aldığı en büyük hazzın, çekiş sesleri ile işleme kalemlerinin hareketleri olduğunu belirtiyor. Kendisine zevk veren bu işi, abartılı bir kazancı olmasa da yapmaya devam edeceğini söylüyor. Mesut Keklik de yanı başındaki komşusu. O da 30 yıldır mesleğin içinde. 13 yaşındaki çocuğunu da bu işe ısındırmaya çalışıyor. ‘Her şeyi çekiç seslerinin susmaması için yapıyoruz’ diyen Keklik, mesleğin yaşaması için çalıştıklarını ifade etti.
Mesleğe 49 yılını vermiş bir başka isim de Muzaffer Gündoğdu. O da geçmişe işaret edip, “Elimizin altından çok elemanlar çıktı. Biz de bakırcılığın bitmemesi için bu işi yürütüyoruz.” diyor ve bakır kaptan yemek yemenin lezzetini de anlatmadan geçemiyor. Mesleğe 1948 yılında başlayan Mehmet Duymaz ise biraz dertli. Kendi çocukluk ve gençlik dönemlerinde, aynı çarşı içerisinde her dükkânda 6-7 kalfanın çekiçle çalıştığını anlatıyor. Duymaz, sıkıntısını şöyle anlatıyor: “Şu anda bazı şeyler tornaya dönüştü. Meslek de ölmek üzere. Hemen hemen irili ufaklı 2 binin üzerindeydi bu işten ekmek yiyen. Şimdi 5-6 tane imalatçı ya çıkar ya çıkmaz.”
Farklı hikâyelerin ışığında yaşamın ve sanatın devam ettiği Bakırcılar Çarşısı, meraklılarını kendisine çağırmaya devam ediyor. Kulaklar çekiç seslerine, gözler de güzide sanat eserlerine çevrildiği sürece, onlar mesleklerinin yaşayacağından şüphe duymuyor.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz