İSTANBUL (İHA) - Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, "Türkiye Cumhuriyeti devletinin milliyetçilik anlayışı etnik ve dini temele dayanmamaktadır" dedi.
Orgeneral Başbuğ, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı tarafından Harp Akademileri Komutanlığı'nda düzenlenen, "Türkiye, NATO ve Avrupa Birliği Perspektifinden Kriz Bölgelerinin İncelenmesi ve Türkiye'nin Güvenliğine Etkileri" konulu sempozyumun kapanış konuşmasını yaptı. Sempozyumda sunulan bildiri ve tartışmalara ilişkin açıklamalarda bulunan Başbuğ, özellikle terörizm konusuna değindi. Orgeneral Başbuğ, "Yaşadığımız yüzyılda dünya barışı ve güvenliği için en büyük tehdit terörizmdir, bu konuda herkes hemfikir, Terörizm, teröristler ve terör örgütlerinin kullandığı taktiğe verilen bir isimdir. Kavramsal olarak tehdit terörizm değil, teröristler ve terör örgütlerinin bizzat kendileridir. İçinde bulunduğumuz küresel ortam ve bu ortamın karmaşıklığı dikkate alınırsa, ulusal güvenliğin terörizm bağlamında uluslararası güvenliğe doğrudan bağımlı olduğu açıktır. Eğer bu gerçeği kabul ediyorsak, bu konunun uluslararası çözümünde üzerinde durmamız gereken kurumların başında Birleşmiş Milletler olmalıdır" dedi.
Birleşmiş Milletler'in (BM) terörizmle mücadele halinde olduğunu belirten Orgeneral İlker Başbuğ, "Bu çerçevede BM Güvenlik Konseyi'nin almış olduğu iki karara bakmakta yarar vardır. Bu kararlarla bütün devletlerden kendi ülke topraklarının diğer ülkelere ve diğer ülke vatandaşlarına yönelik terörist eylem yapan ya da yardım eden, planlayan, finanse eden kişilerce kullanılmasının engellenmesini, terörizmin finansmanını yok etmesi ve önlemesini, terörist eylemlerin önlenmesi ve yok edilmesi konusunda işbirliği yapmaları ve bilgi alışverişinde bulunmamaları istenmiştir. Bu kararların içeriğinde terörle mücadele için gerekli bütün ana unsurlar bulunmaktadır" diye konuştu.
Başbuğ, terörizmle mücadele konusunda dünyanın istenilen noktada olmadığını söyledi. Bunun nedenini, terörizmin tüm ülkeler tarafından kabul edilen bir tanımının olmaması şeklinde açıklayan Başbuğ, "Bu tanımdan başlamak üzere uluslararası terörle mücadelede BM'nin etkinliğinin artırılması gerekmektedir. Tüm ülkelerin de terörle mücadelede ortak bir noktaya gelmesi zorunludur. Herhangi bir ülke bugün kendini terör tehdidi altında görmeyebilir ama yarın hangi ülkenin hedef olabileceği ve çok karmaşık bir dünyada olduğumuz unutulmamalıdır. Bizim anlayışımıza göre terörün dini, milleti ve coğrafyası yoktur.
Terörizmi sadece bir dine dayandırmak, onunla özdeşleştirmek doğru bir yaklaşım değildir" ifadelerini kullandı.
"TERÖRLE MÜCADELEDE YAPILACAK ÇOK ŞEY VAR" Orgeneral Başbuğ, 1949 yılında kurulan NATO'nun, bugüne kadar dünyada barış ve istikrarın sağlanmasında önemli katkıları olan bir ittifak olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
"Türkiye, bugüne kadar NATO'nun önemine ve başarılı bir kuruluş olduğuna inanmış olup, bundan sonra da NATO'nun önemi ve gerekliliğinin korunmasına büyük önem vermektedir. NATO'nun teröre karşı mücadele alanındaki etkinliğinin nasıl artırılabileceği üzerinde de durulmalıdır. Bugüne kadar bu konuda önemli aşamalar kaydedilmiş olmasına rağmen, hala yapılacak çok şey bulunmaktadır. Bu konuda karşılaşılan paradoks aslında güvenlik ile refah arasındaki rasyonel dengenin kurulmasında yatmaktadır. Bu dengenin sağlanması ülkelere ait bir sorumluluktur ancak, terörizmle etkili mücadelede sadece politik söylemlerle sonuç almak mümkün olmamaktadır. Bunun yanında etkin, istenilen yer ve zamanda bulundurulabilecek imkan ve kabiliyetlere de gerek duyulmaktadır. Bugün ABD, gayri safi milli hasılasının yüzde 3.5'e yakın bölümünü savunma harcamalarına ayırmaktadır. Bu oran ortalama olarak Avrupa ülkelerinde yüzde 2'nin altındadır. Bu oranlarda ABD ve Avrupa ülkelerinin güvenliğe verdikleri önem derecesini görebiliriz."
Başbuğ, NATO'nun Afganistan'da elde edeceği sonuç ve başarıların, NATO'nun geleceği ile doğrudan ilişkili olacağına inandığını söyledi. Irak ve İsrail-Filistin'de yaşanan sorunların çözümüne ilişkin gayretlerin, olanaklar kapsamında paralel yürütülmesinin yararına dikkat çeken Başbuğ, "Türkiye, ulu önder Atatürk'ün 'Yurtta sulh, cihanda sulh' ilkesi doğrultusunda uluslararası güvenliğin sağlanmasına yönelik tüm konuların çözümünde ve işbirliğinde üzerine düşen görevi yapmaktadır ve yapmaya devam edecektir. Ancak, bu husus sağlıklı bir ulusal güvenliğe sahip olmayı da zorunlu kılmaktadır. Ulusal güvenliğimiz ise Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısının ve devletin milletiyle bölünmez bütünlüğünün vazgeçilmez temel taşlarını oluşturan laiklik ve Atatürk milliyetçiliğine doğrudan bağlıdır. Atatürk milliyetçiliği bilinçli veya bilinçsiz olarak özellikle bazı AB ülkelerinde yanlış yorumlanmaktadır. Bu yorumlar, Atatürk milliyetçiliğinin etnik temele dayandığını ve hatta Türkiye'nin önünü tıkadığını dahi iddia edecek kadar talihsiz noktalara götürülmektedir. Bu yorumu yapanlara Atatürk'ün milliyetçilik anlayışını kendi sözleriyle en iyi şekilde açıklayan 'Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir' sözünü ve Anayasamızın 66. maddesinde yer
alan 'Türk devletine, vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk'tür' ifadesini hatırlatmakta yarar vardır" şeklinde konuştu.
Orgeneral İlker Başbuğ, "Türkiye Cumhuriyeti devletinin milliyetçilik anlayışı etnik ve dini temele dayanmamaktadır. Bu anlayışı değiştirmeye veya aşındırmaya yönelik her türlü düşünce ve girişimlerin üniter devlet yapımıza karşı olduğu şüphesizdir" dedi. Başbuğ konuşmasını, "Artık küresel anlamda barış ve güvenlik ya her yerde, ya da hiçbir yerdedir" diyerek tamamladı.