Tetanoz Aşısı 10 Yılda Bir Yapılmalı!

Halk arasında kazıklı humma diye adlandırılan tetanoz aşısı her 10 yılda bir tekrarlanmalı..

Gelişmiş ülkelerde az rastlanan tetanoz, aşıyla önlenebilen hastalık grubundandır. Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sesin Kocagöz, ”Bulaştığında ölüm oranı yüksek olan tetanozdan korunmak için yetişkinlerin 10 yılda bir aşılanması gerekiyor” diyor.

Tetanoz hastalığının nasıl oluşuyor?

Halk arasında genellikle paslı çividen bulaştığı bilinen tetanozun aslında pek çok yerden bulaşma nedeni var. Geçtiğimiz günlerde evde et keserken elini kesen ve bu yaralanmayı önemsemeyerek tetanoz olan bir kadının hayatını kaybettiğini belirten Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sesin Kocagöz, "Tetanoz, halk arasında kazıklı humma ya da çene kilitlenmesi olarak bilinen bir hastalıktır. Bu hastalığın nedeni toprak, toz, hayvan dışkıları ile bulaşmış kirli yaralanmalar sonrası bulaşan bir mikroptur. Mikrop bu tip yaralanmalarda oluşturduğu zehiri ile sinir sistemine geçer, kas felçlerine neden olarak ölümcül sonuçlar doğurur. Hastalığa yakalanıldığında ölüm oranı yüksektir. O nedenle önden aşı ile korunmak çok önemli. Örneğin geçenlerde bir hanım et keserken elini de kesiyor ama dikkate almıyor. Daha sonra pansuman yapıyor ama ne yazık ki tetanoz mikrobu yara hem geç hem de iyi temizlenmediği için hastalık oluşturuyor. Olaydan bir süre sonra önce kestiği ve yara olan parmağında uyuşma başlıyor ve çenesini kilitleyene kadar ilerliyor. Hastalığın teşhis edilmesi güç olduğu için zaman alıyor ve en sonunda yoğun bakımda hayatını kaybediyor.” Zaten en çok görülen olgular büyük yaralanmalar yerine küçük yaralar nedeniyle oluşmaktadır. Bunun bir nedeni büyük yaralara tetanoz riski ile uygun bir şekilde müdahale ediliyor, ama küçük yaraların pek önemsenmiyor olması olabilir" dedi.

Reklam
Reklam

Hangi durumlarda aşılanılması gerekiyor?

Tetanozdan en iyi korunma yönteminin aşı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kocagöz, "Ülkemizde devlet tetanoz aşısını, yeni doğan aşılama programında, ilkokul bir (yani 4-6 yaşta) ve lise birdekilere (14-16 yaş) normalde uyguluyor. Yetişkinlerde ise bu durumda ortalama risk 25 yaş civarından sonra başlıyor diyebiliriz. Çünkü aşının koruyucu etkisi yavaşladığı için en son yapılan aşı dozundan sonra ortalama her 10 yılda bir hatırlatma dozunun uygulanması gerekiyor. Sağlık kurumlarında her türlü kirli yaralanma sonrasında kişiler ülkemizde aşılanıyor. Tetanoz mikrobu ilginçtir. Kendini dış ortamda canlı tutabilecek bir duruma spor denilen forma gelmesi ile ulaşabiliyor. Bu forma geçince de on yıllarca toprakta canlı kalabiliyor. Uygun ortam bulduğunda ki bu da özellikle kirli ve iyi temizlenmeyen yaralar olup, üremeye başlıyor. Bu yaradan salgıladığı zehirle tüm vücutta sinir sistemi yolu ile felç ve kasılmalara neden oluyor. Kişinin bilinci kaybolmuyor ama solunum sistemi felci gelişirse solunumu bozuluyor ve kişi en çok solunum yetmezliğinden kaybediliyor. Bu aşamada artık mikrobu öldüren antibiyotiğin de faydası olmuyor. O nedenle hastalık bulaştıktan sonra tanısı ve tedavisi hem güç hem de bu aşamaya gelinince de iyileşme oranı azalmaktadır. Gelişmiş ülkelerde eğitim düzeyi yüksek olduğu için tetanoz görülme oranının düşük olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Sesin Kocagöz, "Maalesef gelişmemiş ülkelerde çok rastlanıyor. Çünkü hem aşılanma oranı düşük hemde yara bakımı uygun koşullarda uygulanmamakta . Bizim ülkemiz de ne yazık ki tetanozun görüldüğü ülkelerden biri. Bunun nedenleri olarak bazı yörelerde yaraya tezek koyma adetinin olması, aşıdan korkma veya yaraların iyi temizlenmemesi sayılabilir " diye kaydetti.

Reklam
Reklam

Tetanoz olduğunuzu nasıl anlarsınız?

Prof. Dr. Kocagöz, sadece paslı çividen tetanozun sadece paslı çividen geçmediğini belirterek, tetanoz olma nedenleri ve belirtilerini sıraladı;

Her tür kirli yaralanma önce temiz sabunlu su ile sonra da oksijenli su ile yıkanmalı. Ardından alkol ve tentürdiyot gibi bir dezenfektan ile temizlenmeli. Ayrıca hayvan ısırıklarında da hayvanın ağzında da taşıyıcılık olduğundan bu mikrobun da diğer mikroplara ek olarak risk olduğu akılda tutularak aşının yapılması gerekir.