“Arkadan atan topuktan vurar” başlıklı bir yazı yamıştım.
Bazı dostlar başlığın ne anlama geldiğini sormuştular da, kısaca açıklamaya çalışmıştım...
Bir Kars deyimidir bu! Doğru telaffuzu: “Daldan atan topuktan vurar”dır.
Geç kalmışlığın hüzünlü mağlubiyetini sarakaya alır, makaraya sarar!
Öyle ya!
Önceden, yani ilk baştan atan hedefi alnının çatından, turnayı da gözünden vurur...
Dala kalan daldaya ya kalır ya da kalmaz! Daldan gez, göz, arpacık ama hedef olarak da kala kala ancak topuk kalmıştır ona...
Vursa ne olur, vurmazsa ne olur! Sinek vızırtısı!..
***
Bende-i fakir de, hayatı boyunca hep dala kalmış; hep daldan atmış, çoğu zaman topuktan bile vuramamıştır.
Gene dala kaldım bu sabah!
Niyetim, “Namert Joe”yu yazmaktı...
Milliyet’ten Can Dündar yazmış!
İyi de yazmış...
Hakkını teslim etmek lâzım:Fevkalâde “ironik bir RTE resmi” çizmiş tuale...
Kafamda tasarladığım yazı onunkinden farklı da olsa, bu saatten sonra yazmak, taklitçilik olur. Köşemiz, Milliyet’e kıyasla çok mütevazıdır ama olsun, her halukârda taklitçilik yakışmaz fakire!..
***
Bu arada...
Merakıma muciben: Bakalım teklifsiz tetikçilerden hangisi yarın Can Dündar’ı alnının çatından vuracak?!
***
“Atları da vururlar!”
Orijinal adı: “They Shoot Horses, Don’t They?”
Filmini izlemiştim!.. Ne zaman ve nerede şimdi hatırlamıyorum...
Kars Şehir Sineması’nın sımışka kabukları arasında yüzen tahta koltuklarına gömülerek mi acaba?!
Yoksa...
Videoda film izlemenin dışında hiçbir şey yapmanın mümkün olmadığı Riyad’daki sıkıcı tatil günlerinde mi?!
Neyse...
Çağrışımın esbâb-ı mucibesi: Teklifsiz Tetikçiler diye tarif ettiğim çifte kumrulardan biri, çok fena vurulmuş ki, yana yakıla “oğlu, kızı, yâr-ı yâranı” vurdular beni diye feveran ediyor bugün...
Her ne kadar beni ilgilendirmese de; sadece şunu demek istiyorum ki...
Öyle eli sopasız itsiz köyde dolaşmak, çok da büyük kahraman yapmaz adamı!
Bir zıplarsın!
İki hoplarsın!
Üç arkadan dolaşır iki puanı toplarsın!
Dördüncüde alnının çatından mıhlarlar!..
Yani...
Nihayetinde, arkasına mutlak gücü alıp ona buna saldıran teklifsiz tetikçileri de vururlar...
Atları vurmasalar da!..
***
Yaz baharda hâzân!
Rabb’im, cümle sıkıntı çekenleri huzur ve mutluluğa kavuştursun!
Şekvâm yoktur hâlimden...
Lâkin...
Yaz bahar aylarında hâzânı yaşıyor, gazel döküyorum...
Böyle zamanlarda ya Fuzûlî’nin, ya da Bakî’nin divânına durur, onların heceleriyle Rabb’ime sığınırım!..
Nâm-u nişâne kalmadı fasl-ı bahârdan
Düşdi çemende berk-i dıraht i‘tibârdan
Eşcâr-ı bâğ hırka-i tecrîde girdiler
Bâd-ı hazân çemende el aldı çenârdan
Her yâneden ayağına altun akup gelür
Eşcâr-ı bâğ himmet umar cûybârdan
Sahn-ı çemende durma salınsun sabâ ile
Âzâdedür nihâl bugün berk ü bârdan
Bâkî çemende haylî perîşân imiş varak
Benzer ki bir şikâyeti var rûzgârdan
Ve bende-i fakirden:
Sükût eyle şeyda bülbül, ben dahi ah-u zârdayım!
Sinemde hicrân çar-hezar, kim ne bilsin ne dârdayım!
Ne mâziden bahar sesi, ne görecek gün önümde!
Bâri nâmertlere muhtaç olmasam ahir ömrümde!
Bir garip vardı diyerek yâd etse dostum yârânım
Ah sevilmek ne güzeldir! Bir bilse cân-ı cânânım!
Ne zerrece sâdra şifa, ne bir derde devâyım ben!
Hâsılı cân kafesimde bir nefesçik hevâyım ben!
cahitkilic54@mynet.com
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz