Asgari Ücret Tespit Komisyonunda yeni asgari ücrete ilişkin karşı oy kullanan TİSK temsilcileri adına yazılı bir açıklama yapan Yüksel, asgari ücretin, toplu iş sözleşmelerinden sigorta primlerine, idari para cezalarından yargı kararına kadar çok geniş bir uygulama yelpazesini etkilediğini ifade ederek, Türkiye'nin 30 OECD ülkesi içinde istihdam üzerindeki vergi ve prim yükünün en fazla olduğu ülke olduğunu ifade etti. Asgari ücret artışında sadece net ücret artışının esas alındığını ve Anayasa'nın öngördüğü ekonomik gereklerin göz ardı edildiğinin altını çizen Yüksel, ayrıca asgari ücret tespitinde uygulanan ekonomik programın 'ücret artışlarında enflasyon hedefinin esas alınması' koşulunun yerine getirilmediğini söyledi.
"TOPLU PAZARLIK MÜZAKERESİNE DÖNÜŞTÜ"
Yüksel, asgari ücret görüşmelerinin geçmiş bütün teamüllerin dışına çıkılarak, adeta bir toplu pazarlık müzakeresine dönüştürülmesinden rahatsızlık duyduklarını kaydetti. Yücel, "Hükümetin 2004 yılı yüzde 12 olan TÜFE hedefi ve anlamlı hiçbir ekonomik gösterge baz alınmadı. SSK prim ve gelir vergisi oranlarında istihdam maliyetlerini azaltacak ve istihdamı doğrudan teşvik edecek bir indirim de yapılmadı. Asgari ücret 2004 yılı ikinci altı ayına ilişkin rakamların açıklanmamış olması işverenler açısından ciddi tereddütler ve belirsizlikler taşıyor. Sigorta primine esas kazanç altı sınırı asgari ücret ile eşitlenmemiştir. Özellikle 01.04.2004 tarihinde yürürlüğe girmesi gereken, sigorta primine esas kazanç tabanı artışı uygulanmasının 01.01.2004 tarihine taşınması ve ayrıca sigorta prim tavanının ise 5 katı oranında artırılacak olması, işyerlerine öngörülmeyen ilave yükler getirecektir" dedi.
Yüksel, asgari ücrette makul hadlerin üzerine çıkılarak yapılan artışın, 'İşsizliğin artmasına, yatırımların azalmasına, KOBİ'lerin zayıflamasına, kayıtdışı ekonomi ve istihdamın büyümesine, ekonominin rekabet gücünün azalmasına ve ihracat kayıplarına, enflasyonist baskı doğmasına, vergi ve prim ödemelerinde sorunlara, ücret skalalarının bozulmasına, asgari ücrete bağlı para cezalarının ödenmez duruma gelmesine, KİT'lerin ve yerel yönetimlerin SSK'ya olan borçlarının artması ile bütçe dengesizliğine ve ekonomik dengelerin bozulmasına' yol açacağını kaydetti.