Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Her şey ortada, rakamlar ortada, üreticiden çıkışı ortada ama bakıyorsunuz bunlarda en ufak bir oynama, düşüş söz konusu değil. Hala vatandaşımı nasıl sömürürüm bunun gayreti içerisinde. Ben herkesi bu konuda insafa, vicdana ve hepsinden önemlisi ahlaka davet etme görevliliği noktasındayım." dedi.
Erdoğan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) İkiz Kuleler'deki Türkiye Ekonomi Şurası'na katıldı.
Osmanlı İmparatorluğu'nun tüm iktisadi sistemini vatandaşlarının ihtiyaçlarını en adil, en ahlaki ve en verimli şekilde karşılamak üzere kurduğunu belirten Erdoğan, mal ve hizmet üretenlerin kendi ihtiyaçlarından başlayarak kademe kademe yaşadıkları şehrin, ülkenin, diğer bölgelerin ve yurt dışının taleplerini karşılamaya yönelik bir anlayışla faaliyetlerini yürüttüğünü vurguladı.
Söz konusu sistemde din, dil ve ırk başta olmak üzere herhangi bir ayrımının söz konusu olmadığının altını çizen Erdoğan, şunları söyledi:
"Herkes üretimiyle ülkeye katkıda bulunuyor, devlet de herkesin ihtiyaçlarının karşılanmasını gözetiyordu. Sistemin temelinde, toprağın, emeğin ve sermayenin üretici kesimler arasında mümkün olduğu kadar adil şekilde dağılımı anlayışı vardı. Osmanlı'da esnaf ve sanayici çerçevesini devletin belirlediği bir sistem içerisinde kendi kuralları ve gelenekleriyle çalışmalarını yürütüyordu. Dönemin şartları gereği iktisadi sistemin omurgasını oluşturan Osmanlı toprak sistemi başlı başına bir dünyadır."
Erdoğan, şurada daha çok Osmanlı'nın sanayi ve ticaret sistemi üzerinde durmak istediğini dile getirerek, şöyle konuştu:
"Mesela 17. ve 18. yüzyıllarda Osmanlı'da madeni eşya imalatı, kuyumculuk, boyacılık, dericilik ve dokuma işleri aynı zamanda ülkenin ciddi bir ihracat kaynağı haline dönüşecek derecede gelişmişti. Bu dönemde mesela bir Fransız konsolosun ülkemizdeki bakır ve demir eşya imalatındaki başarısını hayretle ülkesine bildirdiğini görüyoruz. Yine bir Fransız iş adamı Osmanlı'da üretilen gümüş tellerin Fransa'da üretilenden daha ince ve daha kaliteli oluşundan hayranlıkla söz ediyordu. Bir İtalyan seyyah da ülkemizdeki dokuma, deri, ayakkabı, elbise imalatındaki maharetlerden övgüyle bahsediyor. Ülkemiz kumaş boyamada öyle ileriye gitmişti ki Avrupa'daki pek çok firma ipliklerini İznik'e getirip burada boyatıp satıyordu. Avrupa kimya bilimi ancak Osmanlı boya ustalarının sırlarını keşfettikten sonra kumaş sanayisinin taleplerine cevap verebilir hale gelmiştir. Bu dönemde İstanbul'daki boya, ayakkabı imalatı, bakır kalayı gibi alanlarındaki başarılı ustalardan bazılarının çok cazip imkanlarla Avrupa'ya transfer edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Hatta İstanbul'daki kuyumcular, devlete başvurarak kendi ürettikleri kaliteli malların Avrupa'dan gelen kalitesiz benzerleriyle karıştırılmaması için özel bir damga talep etmişlerdir."
- "Hadiseler karşısında kendimizi sorguya çekmek zorundayız"
Osmanlı İmparatorluğu'nun 150-200 yıl öncesine kadar pek çok alanda Avrupa'nın önünde yer aldığını vurgulayan Erdoğan, "Elbette hakkın ve halkın yanında yer almanın bir bedeli vardır. Osmanlı da sömürge döneminin büyük emek ve ham madde yağmasına ortak olmayarak bu bedeli ödemiştir. Avrupa'nın kitlesel sanayi üretimine başlamasının ardından Osmanlı da boş durmamış, en azından kendi ihtiyacını karşılamaya yönelik birtakım hamleler yapmıştır. Bu dönemdeki yönetim reformlarının her biri iktisadi reformlarla da desteklenmeye çalışılmıştır. Nitekim ülkemizde halen faaliyet gösteren birçok idari ve iktisadi kurumun 150 yıllık, 200 yıllık geçmişi vardır. Biz de 2 bin 200 yıllık devlet geleneğimizin günümüz ihtiyaçlarına uygun yeni bir aşaması olarak gördüğüm Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle geleceğe büyük bir miras bıraktığımıza inanıyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, geçen yıl yaşanan kur, faiz ve enflasyon üçgenindeki dalgalanma sırasında bazı kesimlerin iyi bir imtihan veremediğini belirterek, konuşmasına şöyle devam etti:
"Kur ve enflasyondaki dalgalanmada asla orantılı olmayan, akıl ve mantıkla izah edilemeyecek fiyat artışlarıyla ilgili örnekler her gün karşımıza geliyor. Mal ve hizmet fiyatlarındaki bu akıl ve ahlak dışı artışların sebebi üzerinde hep birlikte düşünmeliyiz. Devlet teşviklerle, indirimlerle, muafiyetlerle, yapılandırmalarla bu süreçte reel sektörümüzün ve milletimizin üzerindeki yükleri azaltmak için elinden geleni fazlasıyla yapmıştır. Buna karşılık birilerinin piyasa şartları kılıfıyla fırsatçılığa yönelmesi gerçekten çok üzüntü vericidir. Madem ki biz 'İnsanı yaşat ki devleti yaşasın.' diyen bir idare anlayışına sahibiz, madem ki biz 'Komşusu açken tok yatan bizden değildir.' diyen bir medeniyetin mensubuyuz, madem ki biz komşusunun siftahını gözeten bir esnaf ahlakıyla övünüyoruz, öyleyse son dönemde yaşanan hadiseler karşısında kendimizi sorguya çekmek zorundayız."
- "Bazıları 'krizi fırsata çevirmek' sözünü yanlış anlıyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kimseye zararına iş yap demiyoruz, elbette kimseye kendini sıkıntıya sokma pahasına hareket et demiyoruz ancak faiz oranları düşmüş, enflasyon belli oranda düşmüş buna rağmen bakıyorsunuz marketlerde bütün sebze meyve vesairede fiyatlar düşmüyor. Onlar hala yükseliyor. Bunu neyle izah edeceğiz? Bunun ahlaki bir temeli olabilir mi? Şüphesiz ki olamaz. Öyleyse bize düşen nedir? Bu marketlerde eğer kalkıp benim halkımı sömürme mücadelesini devam ettirenler varsa bunun hesabını sorma görevi de bizimdir ve hesabını sorarız. Her şey ortada, rakamlar ortada, üreticiden çıkışı ortada ama bakıyorsunuz bunlarda en ufak bir oynama, düşüş söz konusu değil. Hala vatandaşımı nasıl sömürürüm bunun gayreti içerisinde. Ben herkesi bu konuda insafa, vicdana ve hepsinden önemlisi ahlaka davet etme görevliliği noktasındayım. Milletimizin bu konuda dillendirdiği şikayetleri kulak arkası edemeyiz."
Söz konusu dönemlerin dalgalanmayı fırsat bilip karı artırma değil, gerekiyorsa karı bir miktar düşürerek ülkeyi ve toplumu ayağa kaldırma dönemleri olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Anlaşılan bazıları 'krizi fırsata çevirmek' sözünü yanlış anlıyor. Öyleyse bu yanlış anlayanlara doğruyu anlatmamız lazım. Halbuki bu sözle kastedilen elindeki mala veya sunduğun hizmete olması gerekenden fazla fiyat istemek değil, boşlukları görerek yeni atılımlara girmektir. İhracatçılarımız ne demek istediğimi çok iyi anlarlar." ifadelerini kullandı.
(Sürecek)