Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Ortadoğu Stratejik Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Ortadoğu Danışmanı Doç. Dr. Veysel Ayhan, İstanbul'da 'Suriye’nin Dostları' konferansına katılan ülkelerin ciddi anlamla konseye destek vermeye başlayabileceğini söyledi.
Bugün yaşananları anlamak için Ortadoğu ve Kuzey Afrika tarihinin farklı bir gözle okunması gerektiğini ifade eden Ayhan, soğuk savaş veya Amerikan etkisinin altında yazılmış Ortadoğu kitaplarının bir köşeye koyulup alternatif tarih okuyuculuğu ile bugünün anlaşılabileceğini söyledi. 2 hafta sonra okuyucu ile buluşacak 'Arap Baharı' adlı kitapta alternatif tarih okuyuculuğu üzerinden giderek bugün yaşanan olayları anlamlandırdığını belirten Ayhan, İstanbul konferansına katılanların Suriye devrimi için muhalefeti askeri olarak da destekleme kararı aldıklarını hatırlattı.
'Uluslararası Sistemde Basra Körfezi', 'Ortadoğu'da Muhalefet Hareketleri', 'Irak Sorunu' başlıklı doktora dersleri veren Doç. Dr. Veysel Ayhan, Suriye konusunu Cihan Haber Ajansı(Cihan)'na değerlendirdi.
Beşşar Esed rejimini değişime zorlayabilmek için iki temel unsurun kullanıldığını vurgulayan Doç. Dr. Veysel Ayhan, bunlardan 1. temel unsurun diplomatik baskıların artırılması ve Güvenlik Konseyi platformlarında süreci hızlandırmak olduğunu, 2. temel unsurun da Suriye muhalefeti ile olan durum olduğunu belirtti. Önemli olanın Suriye Ulusal Konseyi’nin bütün kesimler tarafından kabul görmesi olduğunu ve Tunus’ta buna benzer bir açıklamanın daha önce yapıldığını aktaran Ayhan, şöyle konuştu: "Bu konferansta Konsey'in şemsiye bir örgüt olarak kabul edilmesi ve bu noktada özellikle mali fonların sağlanması noktasında uluslararası anlamda önemli bir destek getirecektir. Suriye Ulusal Konseyi ciddi anlamda rol üstlenmiştir. İstanbul toplantısının ardından toplantıya katılan ülkeler ciddi anlamda Konsey'e destek vermeye başlayabilirler. Bu yardım kapsamında askeri yardımın da yapılması öngörülmektedir ve bundan dolayı Suriye rejimi İstanbul toplantısını savaş ilanı olarak tanımlamıştır.”
Suud ve Katar’ın 100 milyon dolarlık yardımı öngörmesinin ve bu yardımın savaşan güçlere de aktarılmasının Suriye muhalefetini askeri anlamda güçleneceğine işaret ettiğini belirten Ayhan, “Suriye’de Esed’in belirttiği gibi 'çatışmalar durmuş' tezi İstanbul konferansı ile birlikte kabul edilmemiştir.” ifadelerini kullandı. Konferansın çatışmaları daha da derinleştirme noktasında tarihi kararlar aldığını belirten ORSAM Ortadoğu Danışmanı Doç. Dr. Veysel Ayhan, İran, Irak, Çin ve Rusya’nın toplantıyı eleştirmiş olmasına rağmen katılan ülkelerin sayısal olarak çoğunluğu Suriye muhalefetinin tanınmış olmasını ve krizin derinleşerek süreceğinin göstergesi olduğunu vurguladı.
Türkiye’nin Suriye muhalefetinin askeri direnişinde öncü rolü oynamaya aday olduğunu dile getiren Ayhan, Suriye halklarının misakı denilen toplantıya Kürtlerin katılmamasını, dışta kalmasını 'Dostlar Grubu'nun meşru olmasını engellediğine dikkat çekti. Ayhan, “Kürtlerin taleplerini karşılayabilecek bir düzenleme gerçekleştirilmemiştir. Bu da konseyin sadece bir kısım muhalefeti temsil ettiğini gösterir. Ancak diplomatik açıdan Suriye Ulusal Konseyi tanınmıştır. Fakat Ulusal Konsey bugün itibarı ile Suriye’deki tüm muhalifler tarafından öncü yapı olarak tanınmamaktadır. Bu devrim hareketini ciddi şekilde sıkıntıya sokabilir. Eğer diğer gruplar ile işbirliği kurulamazsa onların desteği alınamazsa Ulusal Konsey bu grupların kontrolünde olan bölgelere bir savaşçı bile gönderemez.” değerlendirmesini yaptı.
Ayhan, Kürtlerin Esed ile işbirliği yapmayacağını düşündüğünü belirtti. Maddi fonların muhalifler arasında eşit olarak paylaştırılması gerektiğini vurgulayan Ayhan, aksi durumda özerklik taleplerinin dillendirilebileceğini söyledi.
Suriye krizinin en önemli aktörleri arasında İran’ın yer almakta olduğunu, İran’ın öncelikleri arasında nükleer enerjinin olmadığını ve yapılan açıklamalara bakıldığında Suriye konusunda Türkiye ile bir işbirliğine girilmediğinin anlaşıldığını belirten Doç. Dr. Veysel Ayhan, şunları ifade etti: “Suriye’de şu an bir iç savaş yaşanmaktadır. İçeride rejimi destekleyenler ile desteklemeyenler arasında kanlı bir iktidar mücadelesi yaşanmaktadır. Maalesef Suriye toplumsal olarak ayrışmaktadır. Bu kanlı iktidar mücadelesi uzarsa süreç Suriye'nin parçalanmasına kadar gidebilir. Dış müdahale seçeneğini tartışan ülkelerin mutlaka Suriye’ye 100 binlerce asker girmediği sürece iç savaşın durdurulamayacağını da öngörmesi gerekir. Güvenlik Konseyi'nde Rusya kendi pozisyonunu koruduğu müddetçe de Güvenlik Konseyi’ne dayanmayan askeri müdahalenin karşısına silahlı bir direniş çıkabilir. Bu da dış müdahalede bulunacak veya güvenli bölge oluşturacak güçün Suriye halkı ile savaşmayı göze alması gerektiği anlamına gelmektedir.”
Bunun Türkiye'nin istikrarına doğrudan bir tehdit oluşturduğunu kaydeden Ayhan, Türkiye’nin yanı başında bir iç savaş yaşandığını vurguladı. Ayhan, “Bu iç savaş Türkiye’yi ekonomik, siyasi ve güvenlik açısından etkiliyor. Bu Türkiye'nin istikrarına doğrudan bir tehdit oluşturmaktadır. Bu nedenle aktif rol oynamak istiyor Türkiye. Bu iç savaş rejimin galibiyeti ile sonuçlanacak bir iç savaş değil. Siyasal sistem mutlaka ve mutlaka bir değişim geçirmek zorunda. Türkiye rejimin bu güçlü direnişinin kilidini nasıl açabileceğini düşünüyor. Sorun uzadıkça Türkiye sıkıntı yaşamaya devam ediyor. Batı, rejimin değiştirilmesi noktasında net bir tavır sergilemiyor. Türkiye’nin politikası çok net. Rejim bir şekilde değişecek.” sözlerini kaydetti.
Suriye rejimi üzerinde bu kadar ilişkiye rağmen Türkiye’nin sınırlı düzeyde etkisi olduğunu ve Türkiye’nin rejimi değişime zorlamak noktasında şu ana kadar etkisiz bir aktör olduğunu anlatan Ayhan, muhalefete ilk başlardan itibaren açık destek verildiğini, ancak henüz tüm grupları kapsayan muhalefet hareketi oluşturulamadığına değindi.
Ayhan şunları söyledi: “Amaca ulaşmadaki sıkıntımız Esed rejiminin bölgesel ve küresel destek almasıdır. Türkiye bütün Suriye halkının güvenini sağlayacak politika sergilemelidir. Eğer henüz Alevilerin desteğini Ankara’da göremiyorsak bir sorun var demektir. Çok ciddi şekilde tampon bölge ve güvenli bölge planları tartışılıyor. Bu doğrudan askeri müdahaleyi veya bir sıcak çatışmayı göze almak anlamına gelmektedir."
Beşşar Esed rejiminin ayakta kalmasını küresel, bölgesel ve ülke içerisindeki desteğe bağlayan Doç.Dr. Veysel Ayhan, bu üç temel unsur çökmediği taktirde ya da bunlardan biri çökertilmediği taktirde rejimin devrilmesinin oldukça güç olduğunu, dışarıdan askeri müdahalenin gerekli olduğunu söyledi. Ayhan, sözlerini şöyle tamamladı: “Ülke içindeki kurumların ve toplumsal grupların desteği kesilmezse rejim yine ayakta kalmaya devam edecektir. İstanbul’da gerçekleştirilen toplantıya katılan ve katılmayan ülkelere bakıldığında durum zaten ortaya çıkmaktadır. Eylemlerin üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen rejim hala ayakta. Türkiye'nin İran üzerindeki baskısı da bölgesel desteği ekarte etmeye yöneliktir. Dolayısıyla Başbakan'ın İran gezisini bu çerçeveden okumakta fayda var. Zincirin halkalarından bir tanesi kopmazsa Esed rejimi Suriye'de varlığını korumaya devam edebilir. İran ziyareti doğru bir adım, fakat İran ikna edilemedi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz