Toplumun Temel Direği: Aile - Sarıkeçililer zorlu şartları güçlü aile bağlarıyla aşıyor

Konargöçerlik kültürünü günümüzde sürdürmeye devam eden Sarıkeçili Yörükleri, kış aylarını ılıman iklime sahip olan Mersin'in Silifke ilçesindeki ormanlık alanda, yaz aylarını ise Konya ve Karaman'daki yaylalarda geçiriyor - Gelişen teknolojiye rağmen gelenek ve göreneklerinden vazgeçmeyen Yörüklerin zorlu yaşantısı, ailenin her bir ferdinin en üst düzeyde gayret sarf etmesini gerektiriyor - Silifke'deki çadırlarında göç hazırlığına başlayan Yörüklerden olan Göbüt ailesinin bireyleri de yardımlaşmaları ve aralarındaki kuvvetli aile bağlarıyla dikkati çekiyor

MERSİN (AA) - HAKAN CAN ŞAHİN/SEZGİN PANCAR - Anadolu'nun bin yıllık konargöçerlik yaşam tarzının son temsilcisi Sarıkeçili Yörükleri, ormanlardaki zorlu yaşamlarındaki dayanışmalarıyla aile olmanın anlamını gözler önüne seriyor.

Konargöçerlik kültürünü sürdürmeye devam eden Sarıkeçili Yörükleri, kış aylarını ılıman iklime sahip Mersin'in Silifke ilçesindeki ormanlık alanda geçiriyor.

Gelişen teknolojiye rağmen gelenek ve göreneklerinden vazgeçmeyen Yörüklerin zorlu yaşantısı, ailenin her ferdinin en üst seviyede gayret sarf etmesini gerektiriyor.

Reklam
Reklam

Anadolu Ajansı ekibinin konuk olduğu çadırda yaşayan 5 kişilik Göbüt ailesi, güne sabahın ilk ışıklarıyla başlarken, odun ateşinde pişirilen gözleme ve keçilerden elde edilen sütlerle üretilen peynirle kahvaltılarını yapıyor.

Aileden 27 yaşındaki Mehmet Göbüt, kahvaltıdan sonra ilk iş olarak geçimlerinin büyük bir kısmını sağlayan keçilerini kontrol ediyor. Öncelikle yeni doğan oğlakların beslenmesini sağlayan Göbüt, daha sonra yetişkin keçileri otlatmaya çıkarıyor.

Günün ilk kısmını, geçen yıl 23 Nisan'da dünyaya geldiği için "Bayram" adını verdikleri 1 yaşındaki oğluyla ilgilenerek geçiren eşi 31 yaşındaki Rukiye Göbüt de çadırda yaptığı temizliğin ardından öğleden sonra dinlenmek için çadıra dönen eşinin yerine keçilerin bakımını üstleniyor. Rukiye Göbüt, sürüyü gezdirerek bir kez daha otlatılmasını sağlıyor.

Rukiye Göbüt çalışırken, çadırdaki işleri ve bebeğin bakımını 55 yaşındaki kayınvalidesi Kezban Göbüt devralarak aile dayanışması sergiliyor.

Güneşin batmasıyla geniş bir coğrafyaya yayılan küçükbaş hayvanları tekrar çitlerle çevrilen alanlarına sokmak için görev bu sefer ailenin tamamına düşüyor. Aile, keçileri bir araya getirmek için saatlerce mücadele ediyor.

Reklam
Reklam

Sürülerin birbirlerine karışmaması için de en önemli görevi çoban köpekleri üstleniyor. Sahiplerince özenle yetiştirilen köpekler, hayvanların uzaklaşarak başka sürülerle karışmasını engelliyor.

Ailenin en küçük ferdi olan Bayram bebeğin en yakın arkadaşı ise karşı çadırda kalan arkadaşı 2 yaşındaki Seyhan Baca oluyor. Köpekler ve oğlaklar da çocukların oyunlarına adeta eşlik ediyor.

- Göç de yaşam kadar zor

Komşuluk bağlarının eskimediği konargöçerlik kültüründe, ormanın farklı bölgelerinde kalan Yörükler akşam saatlerinde aynı çadırda bir araya gelerek, yine odun ateşinde pişen çay eşliğinde sohbet ediyor.

Havaların ısınmasıyla daha serin olan Konya ve Karaman'daki yaylaların yolunu tutacak olan Yörükler, göç hazırlıklarını da birlikte gerçekleştiriyor.

Yaşamları gibi göçleri de büyük emek isteyen Yörükler, 1 ay boyunca göç hazırlığı yapıyor. Kadınlar, iş birliği halinde keçilerin sütünden elde edilen tereyağı ve peynirleri yol için biriktiriyor, çok sayıda gözleme ve börek hazırlıyor.

Reklam
Reklam

Yolluklarını bazen at, deve ve eşek, bazen de kamyonetlere yükleyen konargöçerler, denize paralel dağlardan yaylalara doğru haftalar süren zorlu bir yolculuğa başlıyor.

- "Aile bireylerinin hepsi sürüyle ilgileniyor"

Ailenin en büyüğü 65 yaşındaki Ramazan Göbüt, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yıllardır konargöçer hayat tarzını sürdürdüklerini belirterek, zorluklarla karşılaşsalar da pes etmediklerini ve ailedeki yardımlaşmayla zorlukları aştıklarını söyledi.

Gününün çoğunluğunun, hayvanların bakımıyla geçtiğini anlatan Göbüt, şunları dile getirdi:

"Bizim işimiz çobanlık olduğu için ilk işimiz sürümüzü denetlemektir. Daha sonra oğlakları annelerinden ayırıp, sürüyü öğlene kadar otlatmaya gideriz. Sürü dinlensin diye öğle vakti bölgeye geri döneriz. Oğlakların bazıları annelerini ememez. Kadınlarımız da bunları kontrol eder. Tek geçim kaynağımız hayvanlar olduğu için aile bireylerinin hepsi sürüyle ilgileniyor."

Göbüt, büyüyen hayvanları tüccarlara ve kasaplara satarak gelir elde ettiklerini sözlerine ekledi.

Reklam
Reklam

Oğlu Mehmet Göbüt de gözünü çadırda açtığını ve o günden beri her yıl göçtüklerini ifade ederek, imece usulü görev paylaşımlarıyla günlerini geçirdiklerini söyledi.

Her günün kendileri için zorlu geçtiğini belirten Göbüt, şöyle dedi:

"Dağlarda, herkesin kendine göre yeri var. Geliyoruz, çadırları kuruyoruz ve kalacağımız yerleri hazırlayıp, sürülerimizi ayarlıyoruz. Biz sabah uyanıp, kahvaltımızı yaptıktan sonra ilk iş olarak sabahın erken saatlerinde sürümüzün başına gidiyoruz. Oğlaklarımızı emzirtiyoruz, sütü alınacak hayvanlarımızı sağıyoruz. Daha sonra oğlakları bırakıp, yetişkin sürümüzü yemleyip, yaymaya götürüyoruz. Öğle vakitlerinde çadırımızın olduğu bölgeye geri geliyoruz. 1-2 saat dinlenen sürümüzü tekrardan dağlara yaymaya götürüyoruz."

Göbüt, zorlu yaşantılarına rağmen mutlu aile birlikteliklerinin olduğunu söyledi.

- "Biz coğrafyanın gönüllü bekçileriyiz"

Sarıkeçililer Yaşatma ve Dayanışma Derneği Başkanı Pervin Çoban Savran da Sarıkeçili Yörüklerinin, Anadolu'da bin yılı aşkın süredir konargöçer yaşam tarzını sürdüren bir boyu oluşturduğunu söyledi.

Reklam
Reklam

Kadının rolünün Yörüklerde çok önemli olduğuna dikkati çeken Savran, hem sürülerin yetiştirilmesinde hem de ev işlerinde onların ailenin çoğu yükünü sırtladığını aktardı.

Savran, Yörüklerin, geçtiği her bölgeyi koruyarak sahip çıktığını vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Fırtınasıyla, yağmuruyla, rüzgarıyla, seliyle ve yağışıyla doğa nasıl varsa Sarıkeçili Yörükleri de aynı doğa gibi vardır. Bu yaşam bir başka yaşam. Sağlık, mutluluk ve huzur bizde. Sevgi bizim topluluğumuzda. Kavga nedir bilmeyiz. Kadın ya da erkek arasında fark yoktur. Para ile çok fazla işimiz olmaz. Eğer buna tanıklık etmek isteyen olursa çadırımızın kapısı yok, buyursunlar gelsinler."

Savran, konup göçerken doğayı da koruduklarını, birer gönüllü bekçi olduklarının altını çizerek, "Nefes aldığımız bu coğrafya var olduğu sürece, dünya döndüğü sürece biz de var olmaya devam edeceğiz. Biz doğaya zarar vermeden yaşıyoruz, doğanın korunması için mücadele veriyoruz." dedi.

Anahtar Kelimeler: