Toplumun yüzde biri şizofren hastası

Türkiye'de toplumun yüzde birinin şizofreni hastası olduğu belirtildi.

Konuyla ilgili bilgiler veren Trabzon Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi Toplum Ruh Sağlığı Merkezi Uzman Psikoloğu Hakan Yılmaz, merkezlerine gelen vakalar arasında şizofreni hastalarının ilk sırayı aldığını söyledi. Yılmaz, "Şizofreninin sebebitam olarak bilinmiyor. Şizofreni, genetik yönü olan çevresel faktörlerin de etkili olduğu psiko-sosyalbiyolojik bir hastalık. O yüzden hem psikolojik hem sosyolojikhem de biyolojik yönü var. Bazı faktörler hastalığın ortaya çıkışını kolaylaştırıyor. Bunların başında stres faktörü geliyor. Kişi ağır stresle karşı karşıya kalıyorsa buna direnç gösteremiyorsa hastalığın ortaya çıkması genetik faktörler varsa daha kolay oluyor. Şizofreni beyin hastalığı,beyin bir organ olduğu için de her kişide görülebilir. Zengin, fakir olmakya da farklı kategorilerle ilişkisi yok. Bölgesel bir farklılık yok. Herkes bu riski taşıyor. Genetik yakınlığı olanlara daha dikkatli bakmak gerekiyor” dedi.

Reklam
Reklam

Toplumun yüzde birinin şizofreni olduğuna dikkat çeken Yılmaz "Hasta, bu hastalığın çok sıkıntısını yaşıyor. Aileye yönelik sıkıntıları da oluyor. Daha sonra bu toplumayansıyor. En azından kişibakımınıgerektiğinde yapamadığı zaman aileye yük oluyor. Ayrıca kişi gündelik hayatta ekonomik açıdanbir katkı sunamadığı için kendindeeksiklik hissediyor” diye konuştu.

AMACIMIZ DANIŞANLARI MÜMKÜN OLDUĞU KADAR BAĞIMSIZ HAREKET EDEBİLMESİNİ SAĞLAMAK

Amaçlarının merkezlerine gelenlerin mümkün olduğu kadar bağımsız hareket edebilmelerini sağlamak olduğunu belirten Yılmaz,"Hastalık alevlenme döneminde olduğunda kişiyi hastaneye yatırıyoruz. Pozitif semptomlar dediğimiz halüsinasyonlargibi şeyler yaşıyorlar. Bunlar ilaçla belli noktalara kadar kontrol altına alınabiliyor. Ancak bizim negatif semptomlar dediğimiz asosyallık,içe çekilme, yalnız kalma isteği, yada işlevlerde,kayıp, hafıza, dikkat gibi kayıplar devam edebiliyor. Hastane çıkışında buraya gelerek negatif semptomkayıplarla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Denetimde amacımız danışanlarımız mümkün olduğu kadar bağımsız hareket edebilsinkendi işlerini yapabilir hale gelsin. Ekonomik açıdan tekrar topluma yönelik bir şeyler üretebilsin. Amacımız mümkün olduğu kadar onları bağımsız birey haline getirmek ve ekonomik olaraküretim yapar noktaya taşımak” şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam

Şizofreni hastalarının saldırgan olmadığına dikkat çeken Yılmaz, "Yapılan bilimsel çalışmalarda şizofreni hastalığından muzdarip bireyler diğer normal popülasyon alanında şiddet gösterme bakımından bir farkı olmadığı gözlendi. Hatta bu hastaların daha az şiddet gösterdikleri biliniyor. Buradaki fark şundan kaynaklanıyor. Eğer hastalar kişilik bozukluğu ekleniyorsa tedavi olmuyorsa bunlar şiddet gösterme eğilimini ortaya çıkarıyor. Bu kişiler zaten hastalanmadan öncede genelde şiddet gösteren bireyler oluyor. Şizofreni hastaların şiddet gösterdiği inancı doğru değil. Aslında bu hastalar daha çok zarar görmekten korkuyorlar bu açıdan savunmasız bireyler” ifadelerini kullandı.

AİLE İÇİ ŞİDDET KENDİŞARTLARI İÇİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKEN BİR KONU

Son yıllarda toplumda aile içi şiddetin artmasıyla ilgili olarak konunun kendi şartları içinde değerlendirilmesi gerektiğini belirten Yılmaz, şunları söyledi:

"Aile içi şiddet çok faktörlü bir durum. Kişinin kişilik yapısı, aileden aldığı eğitim, hayata bakış açısı, ekonomik şartları bunun gibi çok farklı boyutlardan etkilenebilir ancak hiçbir şey şiddeti maruz gösteremez. Bunun bizimle ilgili yönü bazen paranoyak tarzda şizofreniyle ilgili bozukluklardakişisebepsiz ve gereksiz bir kıskançlık gösterebiliyor. Bunun gerçekten bir sebebi yokkeneşinin kendisini aldattığını düşünerek eşine karşı şiddet gösterebiliyor. Aile içi şiddet kendişartları içinde değerlendirilmesi gereken bir konu. Bunun eğitimle alakalı olmadığını biliyoruz. Çünkü yapılan çalışmalar hatta yüksek eğitimli kişinin daha fazla şiddete başvurduğunu gösteriyor.Tüm toplumlarda görülen bir şey. Basında aile içi şiddetin çok fazla yer alması aslında belli bir noktada işe yarıyor gibi dursa da uzun dönemde bu haberler devam ettiğinde kişilerde kanıksamaya sebebiyet veriyor. O zaman gündelik bir şeymiş gibi algılanıyor faydası olmuyor.”

Reklam
Reklam