Haziran ayındaki eylemlerde umduğunu bulamayan Gezi eylemcieri yerel seçim hamlesi olarak trafik kabusunu kullanıyorlar iddiası gündemi hareketlendirdi, yorumlar, tartışmalar ve espriler aldı başını gitti.
İstanbul'da en kısa mesafeleri katetmek bile saatler almaya başladı. Peki bunun arkasında gerçekten Gezi eylemcileri mi var? İstanbul trafiğini gün geçtikce içinden çıkılmaz hala getiren ne? İşte konuyla ilgilgi iki haber. Tabi bu konuda en yetkili isim Kadir Topbaş ve İBB'nin trafik birimlerinin yapacağı açıklama belirleyici olacak.
Zaman Gazetesi’nin internet sitesi aşağıdaki haberle bu iddialara yer verdi
Sosyal medyada paylaşılan mesajlara bakıldığında yaşanan trafik yoğunluğu sadece İstanbul'un kritik bölgelerinde olmadığı dikkat çekiyor. Her gün yüzlerce aracın dâhil olduğu İstanbul trafiğinde birçok güzergâhta 10 kilometrelik bir yol 2,5 - 3 saatte ancak kat edilebiliyor. Hem kendi araçları hem de toplu taşıma ile işyerlerine ulaşmaya çalışan İstanbulluların günde ortalama 4 saati trafikte geçiyor. Köprü girişlerinde bulunan gişelerin sayısının fazla olmasının köprü giriş ve çıkışlarında trafiğe neden olduğu söylense de olayın arka planında başka amaçların olduğu iddia ediliyor.
KAMYON EYLEMİNDEN SONRA TRAFİK AÇILMADI
Son 10 gündür İstanbul'da yaşanan anormal trafiğin başlangıcı 19 Eylül 2013 tarihinde dayanıyor. O gün Anadolu yakasındaki hafriyat döküm sahasının kapatılmasını protesto için TEM'i trafiğe kapatan onlarca kamyon ve TIR birden ortaya çıkarak trafiği felç etti. Ertesi gün ise işçi olduklarını söyleyen yaklaşık 150-200 kişilik bir grup, TEM otoyolunu Bağcılar mevkiinde çift yönlü olarak saatlerce trafiği kapattı. Daha sonra 26 – 27 Eylül tarihlerinde önce toplu taşıma otobüslerinin dolu geçmesine 'sinirlenen' vatandaşlar yolu trafiğe kapattı, ardından bir gün sonra sahneye taksiciler çıktı. Yüzlerce taksici, D-100 karayolunun her iki yönünü de trafiğe kapattı. Eylül ayının son 10 gününde İstanbul trafiğinde yaşanan bu anormal durumun tesadüf olmadığı iddia ediliyor. Bazı grupların İstanbul'da yaşanan trafik çilesini siyasi krize çevirmeye çalıştığı da iddialar arasında
TOPBAŞ'IN METRO İLANLARINA TEPKİ Mİ?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, 27 Eylül günü gazetelerin 1. sayfalarına verdiği ilanla, metro yatırımlarını anlattı. O günden sonra medya ve sosyal paylaşım sitelerinde sürekli olarak İstanbul trafiğinin gündeme getirilmesi 'metro ilanlarına' tepki eylemi mi tartışması başlattı. Twitter'da İstanbul Büyükşehir Belediyesi aleyhinde mesajların paylaşılması ve İstanbul'da trafik yoğunluğunu gösteren haritaların internet sitelerinde saatlerce yayımlanması 'trafiğin tıkanması organize mi?' sorusunu gündeme getirdi.
Radikal Gazetesi’nin blog yazarlarından Hakkı Özdal konuyu şöyle ele alıyor
Bu çilenin içinde her gün saatlerini yitiren yüzbinlerce İstanbullu aynı soruyu soruyor: Ne oldu? Ne oldu da trafik birden bire kent sathında görülmemiş yaygınlıkta ve bu yoğunlukta bir sorun haline geldi. Evet, İstanbul'da trafik her zaman sorundu, ama nasıl oldu da en yoğun saatlerde bile 1 saatte gidilen yerlere 3 saatte gidilir oldu? Trafik sadece iş ve okul çıkışı saatlerinin dışında da içinden çıkılmaz bir sorun haline geldi?
Yoğunluğun eylül ortalarından itibaren arttığı düşünülürse ilk akla gelen bazı 'geleneksel' yanıtlar var:
- Okulların açılması
- Yaz aylarında tatil vb. nedenlerle kent dışında olan herkesin geri dönmesi
- Bu nedenlerle yolcu sayısının çok arttığı toplu taşıma araçlarından kaçan İstanbulluların daha çok özel araçlarıyla trafiğe çıkması
- Marmaray çalışmaları nedeniyle kapatılan Sirkeci-Halkalı banliyö hattının taşıdığı yükün önemli ölçüde karayoluna yönelmesi.
Bu nedenler artırılabilir ama bunların hiçbiriyle tatmin olmayan ve İstanbul'da yaklaşık 3 haftadır katlanılmaz boyuta gelen trafik sorununun bir tür 'siyasi komplo'nun parçası olduğunu düşünenler var! "Gezi eylemlerinin durulmasının ardından yeni ve meşru sokak eylemleri için gerekçe arayan hükümet karşıtları trafiği bilinçli olarak kilitliyor ve bunu AK Parti karşıtı bir tepkinin zemini olarak kullanmak istiyor"!
Senaryo şöyle:
- Gezi eylemleri, umduğu sonuçların hemen hiçbirine varamadan duruldu; Hükümet kendi seçmenini önemli oranda konsolide etti, sokağı yalnızlaştırdı ve durumu lehine çevirdi.
- Yaklaşan yerel seçimlerde, siyasi istikbal açısından da hayati önemdeki İstanbul Belediyesi seçimlerini AK Parti'nin kazanması kesin gibi.
- Bu durumda, hem sokağı 'meşru bir zeminde' yeniden hareketlendirecek, hem de bu hareketlenmeyi 'yerel ve merkezi yönetimin hataları' vurgusuyla AK Parti hükümetine yönlendirecek enstrümanlara ihtiyaç duyan 'Geziciler', 'trafik yoğunluğu'nu seçtiler.
- Yöntemleri de şunlar: Trafiği sıkıştıracak bazı kitle eylemleri yapmak; olabildiğince trafiğe özel araçla çıkmak ve yollardaki araç sayısını artırmak; hareket halindeyken ani frenlerle 'küçük kazalar' yapmak ve bu yolla şeritleri kapatmak; bunların hiçbiri yapılamadığında ön kaputu 'motorda bir sorun varmış gibi' açarak yol ortasında durmak.
Rotahaber isimli internet sitesinde yazan Ahmet Memiş büyük oranda bu senaryoyu çizdiği, "Gezi ayaklanmasında 'trafik kaosu' planı!" başlıklı yazısında şöyle diyor: "İnsanları trafikle canlarından bezdirip, tepelerine kadar çıkmış öfkeyi yine sokaklarda, belki de kilitlenmiş caddelerde AK Parti'nin üzerine boşalttıracaklar."
Sabah yazarı Meryem Gayberi'nin Twitter'da paylaştığı şu görüşlerde dikkat çekiyor:
"Gezi olaylarından sonra artık farklı bakmaya başladım bazı meselelere. İstanbul trafiğini birileri bilinçli olarak tıkıyor olmasın.
Ekstra bir durum olmadığı müddetçe normalde 5'30'da başlar, en geç 9'da biter trafik, gece 1'lere kadar neyin trafiği bu siz açıklayın o zaman."
Bu komplo teorisinin şimdilik çok alıcısı yok. Ama İstanbul'daki trafik sorununun kısa bir bayram tatili molasının ardından devam edeceği ve gerçekten pek çok insanın yollarda 'canı burnunda' hale geldiği düşünülürse önümüzdeki günlerde tekrar ortaya çıkabilir. Bu varsayımın dile getirilmesi, geçtiğimiz haziran ayından beri zaten bir hayli kutuplaşmış durumda olan toplumun, bu kez de trafik sorunu karşısında 'farklı tutum'larla gerilim yaşamasına yol açabilir.
Ve bunların hepsi bir yana, İstanbul'daki trafik sorununu bir 'siyasal komplo' olarak görmek eğilimi yaygınlaşırsa, sorunun çözümü için gerekli önlem ve düzenlemelerin, soğukkanlı tartışmalarla ortaya çıkması mümkün olmayabilir. Nitekim 'trafik kabusu'nun çözümü için bazıları için 'Gezici' olarak görülen meslek ve kitle örgütlerinin tespit ve önerilerine çok ihtiyaç olacak.