'Tribünlerin gazına geldi, ona hiç yakıştıramadık'

Spor yazarları, Fenerbahçe ile Beşiktaş'ın 0-0 berabere kaldığı karşılaşmayı değerlendirdi.

GALA YALAN ÇIKTI (ATİLLA GÖKÇE)

Özür dilerim, size kaçırmayın diyen bendim. Ama maalesef bu gala “yalan” çıktı. Bizim beklentilerimizle takımların beklentisi ve teknik direktörlerin hesabı uyuşmuyor... Bu çok doğal bir durum. Biz iki takımın da hücum zenginlikleri sunmasını, biraz da sanatsal goller atmasını bekledik. Onlar, öncelikle “kontrol” futboluna yöneldiler. Erken bir golle geride kalmaktan çekindiler ve olağanüstü gayretle “savunmayı” tercih ettiler. İki takımın da zaman zaman hücuma yönelik pas zenginliğiyle oynadığını söyleyebiliriz. Ne var ki bu hücum arayışları, iki kaleciyi de ne korkuttu, ne de telaşlandırdı. Sadece ikinci yarıda Beşiktaş kalecisi Fabri, Volkan’a göre daha çok yoruldu.

Reklam
Reklam

ÇOCUKLUĞUNA DÖNÜP...

Dick Advocaat elbette beraberliğin kendilerine yetmediğini biliyordu. Aatıf - Volkan Şen hamlesiyle başladı ikinci yarıya... 76’da Sow- Lens değişikliğini gördük. Fenerbahçe’nin baskısı arttı. Şenol Güneş’in Aboubakar, Necip ve Olcay hamleleri de statükoyu sürdürmeye dayanıyordu. Yine de Beşiktaş 2 gol fırsatı buldu maçın sonuna doğru. Ama Aboubakar’ın yeniden çocukluğuna dönüp topla tanışması gerekiyordu.

VOLKAN GRİP OLACAKTI (BİLAL MEŞE)

İlk yarının son derbisine futbol kalitesi açısından bakacak olursak, hani bir deyim vardır, ‘Dağ fare doğurdu’ diye... Evet, iki takım da kaliteyi yükseltme adına pek varlık gösteremedi. Fenerbahçe, baskılı oyunu ve sertlik üzerine kurulu taktik anlayışını pozisyon üretimine bir türlü yansıtamadı. Haa diyeceksiniz, Beşiktaş ne yaptı? Kocaman hiçbir şey! Bırakın pozisyon bulmayı, rakip kaleye şut atamadan maçı bitirdi! Kartal’ın tek özelliği, panikten uzak, ‘sakin’ oyunu tercih etti, savunmasını sağlam tuttu. Güneş’in oyuncu hamleleri Kartal’ı biraz ayağa kaldırır gibi oldu, rakip kaleye yaptığı ofansif bindirmelerden yine pozisyon üretemedi, Volkan neredeyse grip olacaktı!

Reklam
Reklam

GÖKHAN GÖNÜL BASKIYA RAĞMEN

İbreyi Beşiktaş’a çevirelim... Alın size Kerim Frei! Sahada kaldığı süreçte ne yaptı Allahaşkına? Darıca’ya iki gol attı, 11’de yerini aldı. Kerim Frei, bize göre doksan dakikayı kaldıracak bir profil değildir. Darıca ile Fenerbahçe’yi aynı kantara koymanın doğruluğunu kim savunabilir? Beşiktaş’ın tek doğrusu takım savunmasını sıfır hatayla yapmasıydı. Fenerbahçe’nin duran toplarda etkili olduğunu cümle alem biliyor. Ne var ki, Kartal, rakibin bu özelliğine savunmada ‘duvar’ örerek, set çekti. Gökhan Gönül maç süresince müthiş bir baskı altında oynamasına karşın, bariz bir hata yapmadı, kulaklarını tribüne kapadı, oyuna konsantre oldu, sadece işine odaklandı. Ancaak Hasan Ali Kaldırım’ın tribünlerin gazına gelmesi ve sertliği tercih etmesini ona hiç yakıştıramadık! Gönül, senin meslektaşın, artı büyüğün, biraz saygı arkadaş!

BAŞAKŞEHİR İÇİN ANLAŞTILAR (ERCAN GÜVEN)

Fenerbahçe ve Beşiktaş el ele Başakşehir’i şampiyon yapmak için sözleşti mi yoksa! Fenerbahçe sanki kazanmak için başladı maça, Beşiktaş kesinkes beraberliğe razı... Aslında Beşiktaş’ı beraberliğe razı oynatan Fenerbahçe’nin baskısı, sertliği ve ikili mücadelelerde başarılı olmasıydı. Takımın boyunu kısa tutan, her bölgede baskı yapan Fenerbahçe, Alper Atiba’nın bağlantılarını kestiği için orta saha üstünlüğünü de ele geçirdi maç başladıktan onbeş dakika sonra.
Top kapmada rekor kırdı. Beşiktaş kenar adamlarının yerlerine çakılı kalmasını sağladı. Beşiktaş’ın kupa kahramanı Kerim istekli olsa da kaleye bile yaklaşamadı, futbol ustası Quaresma koskoca devrede bir tane isabetsiz orta yapabildi sağdan. Gökhan’ı ise Fenerbahçe seyircisi tutmuştu zaten.

Reklam
Reklam

FENERBAHÇE BU MAÇA YANAR

Aboubakar girdikten sonra Oğuzhan markajdan kurtuldu ve Beşiktaş’ın hiç kalmayan pas trafiğine biraz can verdi. Sadece golsüz değil pozisyonsuz dakikalar uzadıkça Advocaat çareler aramaya başladı. 76. dakikada atıl durumdaki Sow ile Lens’i değiştirdi. Artık Alper ve Volkan’ın savunma arkası koşuları gerekiyordu Fenerbahçe’ye beklediği gol için. Lakin Beşiktaş izin vermedi. Maçın sonu yaklaşırken Necip ve Olcay’ı alan Güneş adeta skorun değişmeyeceğini ilan etti. Şimdi dursun bu mesele sonra ilgileniriz derler ya; Fenerbahçe ve Beşiktaş aynen öyle yaptı şampiyonluk yarışı hakkında. Fenerbahçe çok yanar bu maça, Beşiktaş minnetle anar.

KADIKÖY'DE TATSIZ GECE (İLKER YAĞCIOĞLU)

Öncelikle beklenildiği gibi bir derbi olmadığını söyleyebilirim. Pozisyonu çok daha bol gollü bir maç bekliyordum. Fakat, gündüz oynanan Başakşehir maçının berabere bitmesi, Beşiktaş'ın da kazanmaktan çok kaybetmemeyi tercih etmesi ortaya kısır bir derbi çıkardı. Son haftalardaki formda hücum oyuncuları da çok etkili olmasını beklediğimiz Fenerbahçe de özellikle Sow, Aatif ve ikinci yarıda oyuna giren Volkan Şen'in etkisiz kalması yüzünden Fenerbahçe istediği golü bir türlü bulamadı. Tıpkı Galatasaray maçı gibi. Bu maçta da Fenerbahçe rakibine bir tek gol şansı tanımadı. Takım savunması, zaten Fenerbahçe'nin en büyük silahı. Ama bu maçta hücumda etkisiz kalmaları bu sonucu doğurdu..

Reklam
Reklam

LENS HAMLESİ GEÇTİ

Jeremain Lens'in sakatlığından dolayı çok geç oyuna girmesi Fenerbahçe'nin hücum gücüne çok büyük darbe vurdu. Bu tip maçlarda Lens gibi oyuncular, fark yaratabilirler. Bu tarz, güç farkının fazla olmadığı iki takım arasında oynanan maçlar gol gelmediği müddetçe bazen böyle sıkıcı bir hale bürünebiliyor. Bence dün gecenin özeti buydu. Sonuçta, Başakşehir'in de puan kaybettiği haftada bu beraberlik iki tarafı da üzmedi. Şimdi iki takım da hafta içinde oynayacağı Avrupa maçına odaklanacak..

HEYECANSIZ BİR 90 DAKİKA (OKTAY DERELİOĞLU)

Derbide iki teknik direktör de eminim ki bu gece çok mutludurlar. Çünkü maçın başlama düdüğüyle birlikte iki takım da birbirini bekledi. Advocaat, aynı düşünce ve tarz içersinde olan Şenol Güneş'in 1 puana razı olacağını çok fazla düşünmedi ki maçta tek bir pozisyon bile yoktu. Heyecansız bir 90 dakika izletti iki teknik adam da. Maçın hiçbir dakikasını yorumlayamıyorum. Çünkü maç 'al gülüm ver gülümle' geçti. İkinci bölgede yani orta alanda top gidip geliyordu.
Mücadele kalitesi bile yoktu sahada. Daha sonra maçın ilerleyen dakikalarında yapılan hamleler, beraberliği kaybetmemek adınaydı. Hal böyle olunca da maç 0-0'lık skorla bitti..

Reklam
Reklam

KORKAK VE ÜRKEK

Maçta korner bile fazla yoktu. Bu 1 puan belki Beşiktaş adına sevindirici olabilir. Deplasmandan alınan 1 puan iyi. Sahanın en iyi oyuncusu Fabri idi. Ama Türk futbolu adına iki hafta önceki Fenerbahçe-Galatasaray derbisinden daha kötü bir derbiydi. Maçın hiçbir bölümünde gol atmaya yönelecek bir hamleyi neden yapmadı iki hoca? Beşiktaş'ı anlarım ama Advocaat niye sabretti! Bu kadar korkak ve ürkek oynatmasını anlamadım. Maçın son anlarında uzun topa döndü. Fernandao'yu oyuna alabilirdi. Ama almadı. Fenerbahçe adına kayıp bir maç diyebiliriz. Çünkü puan olarak daha gerideler... Özetle dün gece kötü bir derbi izledik. İki takım da 'Ne şişyansın ne de kebap' anlayışındaydı. Böyle olunca da ortaya çok kötü bir görüntü çıktı. Umarım ilerleyen haftalarda daha iyi futbol izlettirirler..

HÜZÜN TAHSİLATI (HAKKI YALÇIN)

Fenerbahçe adına gecenin zengin yanı mücadelesi, yoksul yanı puandı. İçi yenilmezlik dolu 11 yıllık sürahi dün gece de kırılmadı ama. Kendilerini beraberliğe kilitleyen Beşiktaş adına kazanç sayılan 1 puanın, Fenerbahçe adına hüzün tahsilatı olduğu gerçektir. Çünkü 3 puanı isteyen, pozisyon zenginliğine soyunan Fenerbahçe'ydi. Beşiktaş takımına 89'ncu dakikaya kadar, "Aranızda gol atmayı düşünen biri var mı?" diye sorsalar, parmak kaldıran olmazdı eminim..

Reklam
Reklam

BERBAT HAKEM

İkinci yarıda değişikliklerin getirdiği hareketlenmeyle, beklenen golün gelmesi arasında harcanan pozisyonları ve geçen zamanı izledik. Van Persie'nin kaçak oyununu, Oğuzhan ve Quaresma'nın hayalet halini. Ve sahadaki berbat hakemi.
İki takımın da hakemden şikayet etmeye hakkı var. Tosic'e gösterilmeyen kırmızı kartın, Hüseyin Göcek'in korkak hakem modasına uymasıyla yakın ilişkisi var..

BEŞİKTAŞ'IN ÖLÜSÜ PUAN ALDI (RIDVAN DİLMEN)

Çok uzun yıllardır, bizim oyunculuk yıllarımızdan önce de sonra da manşetler şöyle yazardı: Dağ fare doğurdu. Maça bakıyoruz, Volkan yere yatmadı. Fenerbahçe'nin 1'i net, 2 pozisyonu var, Beşiktaş'ın hiç yok. 87'ye kadar Fenerbahçe ağırlıklı bir oyun vardı. Fenerbahçe'ye beraberlik yetmez diyorduk maç öncesi. Diğer tarafta Beşiktaş, "Ben buradan 3 alırsam süper, berabere biterse iyi" diye düşünerek oynadı. Bu da 87 dakika boyunca Beşiktaş'ın oyun anlayışını gösteriyor. Karşıda sert bir orta saha, dev gibi iki stoper... Beşiktaş'ı en az 5-6 pozisyonla değerlendirirdik. 'Beşiktaş'ın ölüsü puanı aldı' diyebiliriz. Galatasaraylılar da Florya'da izlerken "Oh mis gibi berabere bitiyor" demiştir.

Reklam
Reklam

G.SARAY'I İYİ OYNAYARAK YENMEDİ

Beşiktaş'ın mücadelesine saygı duyacağız. Oyununa asla söyleyemem, Beşiktaş bu değil ama ciddi bir mazeretleri var. Aboubakar'ın hastalığı, Talisca ve Caner'in sakatlığı, Kerim'in uzun süredir oynamaması... Çok şey sayılabilir ama en önemlisi Dinamo Kiev maçı var. Fenerbahçe Galatasaray'ı nasıl yenmişti? Van Persie çat diye vurdu, golü attı. Yani bireysel beceri... Bu kadro yapılarıyla, bu orta saha yapılarıyla bu kadar olur. İlla bir galip çıksa Fenerbahçe olurdu çünkü şu andaki puan tablosu maçın gidişatına etki etti. Fenerbahçe, Galatasaray'ı korkunç mücadele ederek yendi, iyi oynayarak değil...

BÖYLE BEŞİKTAŞ BULAMAZ

Bir daha asla böyle bir Beşiktaş yakalayamazlar. 4 puan fark var ya, bilinçaltına yerleşiyor. Kiev maçı da bilinçaltında... Beşiktaş takımında Oğuzhan kayboldu, Tolgay yetenekli, kayboldu. Tosic ve Marcelo ise rahat savunma yaptılar. O güven, hiç maç kaybetmemelerinin etkisi... 55'ten sonra stattakiler dahil herkes uyudu. Bir ara maç resmen öylesine oynanıyor gibiydi. Fenerbahçe'de mutlaka öndeki iki oyuncunun çok iyi oynaması lazım. Advocaat soyunma odasında orta sahaları tebrik etmiştir, Kjaer'i ve Şener'e de aferin demiştir. Sonuç ne, 0-0. Fenerbahçe'nin öndeki oyuncuları iyi olmak zorunda gol bulmak zorunda. İnceci bir orta saha olarak Alper'i göremeyiz. Tempolu bir orta saha oyuncusu Alper... Kaliteli bir ayak lazım orada. Realist bakarsak ise Beşiktaş için çok önemli bir artıdır. Son olarak Gökhan Gönül'e değinelim. Bek oyuncularının kaderidir de taç atışları. Hem önde hem arkada bekler kullanır taçları, bu sebeple tepki görmesi için fırsat oldu. Gökhan da tepkilere hiç uymadı, işini yapmaya çalıştı.

Reklam
Reklam

DÜŞÜK VİTES (CEM DİZDAR)

Daha iyi savunmacı olan Atiba hücumcu Alper’i alacağı ilk topta kelepçeledi daha iyi hücumcu olan Alper savunmacı Atiba’nın top kullanmasını engelledi. Bu nedenle oyun enine genişletilemediğinden ilk 20 dakika pata pat geçti. Sonra Fenerbahçe milim milim topu öne taşıyıp rakip alana yerleşti. Beşiktaş stoperlerinin de dağınıklığı nedeniyle en azından duran topları da gitgide etkili kullanmaya başladılar. İkinci yarı temposuyla bilinen Beşiktaş ise tahmin edilebileceği gibi ilk yarıyı ‘düşük vites’le tamamladı.

BU MAÇI NEDEN İZLEDİK?

Orta sahaların işlerini sadece savunma yönünde doğru yapması nedeniyle maç ikinci yarıda da tempo kazanmadı. Bunu tribün performansından takip etmek de mümkündü. Onlar da sahadakiler gibi ‘suskun’dular. Kaleyi bulan şut atılamadan, iki gol pozisyonu yaratılamadan, oynamayı değil oynatmamayı düşünerek ülke vasatının iyi örneklerinden birini izledik hep birlikte!.. Oynayanlar ve hocalar kazandı ama sahi biz bu maçı neden izledik? Yoksa ‘’Onlar koşup para kazanıyor siz boş boş bakıyorsunuz’’ diyen aneannem Binnaz Hanım haklı mıydı?

GÜNEŞ, İSTEDİĞİ VERİMİ ALAMADI (FATİH DOĞAN)

Gökhan Gönül'ün 11'de çıkarma kararı da çok yerindeydi. Tribünlerin küfür ve maç boyu ıslıklarına rağmen hatasız oynadı. Beşiktaş'ın Fenerbahçe ile oynadığı derbiler yıllardır futbol kalitesi olarak zihinlerimizde güzel izler bıraktı. Ancak dün geceki derbi futbol beklentilerimizin gerisinde kaldı. Bunun birinci nedeni, her iki takımın da kendi oyunundan önce rakibi bozan baskı ve hamlelerini ön planda tutmamalı. Saha ve seyirci avantajına rağmen F.Bahçe'de 10 numaralı mevkide konuşlandırılmış Alper'in birinci görevi Van Persie'ye, Sow'a gol artırmaktan ziyade Atiba'ya baskı kurup Beşiktaş'ın oyun ve pas başlangıcını kesmekti. İşin doğrusu Alper bu görevini çok iyi yaptı. Atiba baskı yiyince Oğuzhan'ın da verimi düştü. Ancak Sow ve Persie yeteri kadar beslenemedikleri için oyundan düştü. Yan toplar ve kanat bindirmeleri galibiyete ihtiyacı olan F.Bahçe'ye yetmedi. Advocaat'ın bu hamlesi kadar Şenol Güneş'in tercihi de özellikle ilk yarı defans güvenliğini elden bırakmadan hızlı oyuncularla sonuca gitmekti. Kerim'in oynatılma planı buydu.

DERBİNİN KAYBEDENİ FENERBAHÇE

İkinci yarı hem Güneş'in Aboubakar-Olcay hamleleri, Advocaat'ın Volkan Şen-Lens hamleleri galibiyet için yapıldı. Ancak çıkan sonuç oyunun güvenliğini bırakmadan, bazen risk almadan galibiyete ulaşamazsın. F.Bahçeli oyuncuların başta Hüseyin Gökçek'e olmak üzere gerginliği, Beşiktaş'ın sakinliği normaldi. Van Persie'nin Tolgay'ın aşil tendonuna arkadan yaptığı hareket net kırmızıydı. Hasan Ali'nin de Quaresma'ya yaptığı omuz hareketi ve yere düşerek hakemi kandırması Göçek'i aldattı. Beşiktaş 1 puan aldıysa sakinliği sayesinde aldı. Derbinin kaybedeni F.Bahçe, kazananı Beşiktaş'tır.

PRENSİBİ KADIKÖY'DE İŞLEMEDİ (GÜRCAN BİLGİÇ)

Beklenmedik hiçbir şey yoktu maç boyunca. Fenerbahçe'nin yüksek kazanma arzusunu dizginlemek için organize olan bir Beşiktaş'ı kimse beklemiyordu; o kadar... Şenol Güneş, her takıma karşı kendi futbolunu oynamak isteyen bir teknik adamdı ama Kadıköy'de bu prensibi işlemedi. Belki de soyunma odasında istedikleri ile sahada olanlar farklıydı. Ama şu bir gerçek ki; geçen seneden beri ilk kez Beşiktaş'ı skoru tutmak isterken gördük. Fenerbahçe'nin organizasyonu da "dikkat" üzerineydi. Orta saha olarak rakibe üstünlük sağladılar ama etkili atak geliştirmek için, rakibin kurduğu üçlü - dörtlü duvarları geçemediler. Sağ kanat organizasyonlarında Sow yetersiz kaldı, solda ise Aatif. Ne beklere koridor açabildiler, ne de kendileri için fırsat yaratacak bindirmeler yaptılar. Adriano üstüne kurmak istedikleri hücum planında da, Tosic'in doğru kademeleri geldi. Çıkana kadar da Sow, ofsayta en çok düşen oyuncuydu.

SÜRPRİZ OLMADI

Beşiktaş'ın böyle bir deplasmanı bir puanla kapaması kazanç hanesinedir. Fenerbahçeliler yenilmezliğin 12. seneyi bulduğuna dikkat çekebilir. İki takımın da Avrupa'daki final maçları öncesinde, yüzde 100 ile oynadıklarını da belirtelim. Kalecilerin kurtarış yapmadığı, uzaktan tek şutun çekilmediği, "yenilmemenin" birinci sıraya alındığı bir derbinin berabere bitmesi de sürpriz değil.

KERİM YANLIŞ TERCİHTİ (METİN TEKİN)

Şenol hoca Fenerbahçe derbisine uzun süredir kullanmadığı kenar oyuncusuyla yani Kerim Frei ile başladı. Sanırım Kerim'in hafta içindeki kupa performansı da bu kararda etkili oldu. Ama bana göre kenar oyuncusu planında doğru, isimde ise yanlış bir tercihti. Olcay Şahan'la başlanması daha mantıklı olurdu. Ancak planınız ne olursa olsun kaleye şut atmamak üzerine kurulamaz tabii... Ama Beşiktaş ilk yarıda bir tane olsun kaleye şut atamadı, denemedi...

Beşiktaş'ın, ilk yarı düşüncesi orta saha marifetiyle topun kendinde kalması ve ondan sonra kaleye gidebilmekti. Belki top daha çok Beşiktaş'ta kaldı ama kaleye gitme adına bir kere olsun teşebbüs olmadı. Oyunun karakteri tamamen mücadele odaklıydı. Belirleyici olan teknik kaliteler ve beceri değil ikili mücadele ve yapılanmayanlardı. Asıl önemlisi ise Fenerbahçe'nin pozisyonlarının duran toplardan gelmesiydi.

ŞENOL GÜNEŞ İLK DEFA...

Şampiyonluk yarışını dünkü maç üzerinden değerlendiremeyiz ama Fenerbahçe'nin; Galatasaray ve Beşiktaş maçlarında çok iyi yaptığı şey, gol pozisyonu vermeden iyi bir savunmayla kurgusuyla oynamasıydı. Şenol Güneş ise ilk defa bir maçta planını beraberlik üzerine kurmuştu. Bu Şenol Hoca'nın oyun felsefesinin dışında bir anlayıştı. Maçın sonucunda beraberlik işinize yarayabilir ama bütün bir oyun planınızı beraberlik üzerine kuramazsınız. İki takımı da hücumdaki üretkenlik ve becerileriyle değil savunma anlayışları ve mücadele karakterlerinden değerlendirebiliriz.

Uzun lig maratonunda Beşiktaş ve F.Bahçe dünkü oyundan daha farklı oyunlarla yarışın içinde olacaklardır. Sonuç kime yaradı derseniz tabii ki Beşiktaş'a... Hakem Hüseyin Göçek'in de başarılı bir maç çıkardığını düşünüyorum. Atmosferi zorlu bir derbi için iyi bir performans sergiledi.

FUTBOL ADINA BİR ŞEY YOK (AHMET ÇAKAR)

Bu yıl derbilere bakıyoruz, futbol adına fazla bir şey göremiyoruz. Mesela dün akşam maçı seyredip de bir gram keyif almış birini bana söylerseniz şaşırırım. Kaleye düzgün şut yok, organize bir atak yok, belki 1-2 Fenerbahçe'nin pozisyonu dışında gol pozisyonu yok. İşte dün gece oynanan 90 dakikanın özeti bu. Oyun genelinde hem ikili mücadele hem de oyun kontrolü yönünden Fenerbahçe daha üstündü. Fenerbahçe kendi sahasında takım savunmasında inanılmaz başarılı. Mesela Beşiktaş sezon başından beri hem Avrupa'da hem ligde goller atmış, pozisyonlar bulmuşken dün gece tek pozisyonu yok. Cenk gibi, Quaresma gibi sonradan oyuna giren Aboubakar gibiler dün gece hiçbir etkinlik gösteremediler. Bu da Fenerbahçe'nin başarısını ortaya koyuyor. İlk yarıda Skrtel ve Josef de Souza'nın net birer gol pozisyonu diyemeyeceğimiz pozisyonları vardı ama sonuç çıkmadı.

HÜSEYİN GÖÇEK'İ KUTLUYORUM

Gelelim Hüseyin Göçek'e... Global anlamda baktığımızda iyi maç yönetti. Sonuca etkili tek hatası yok. Ama hakemlik tekniği olarak baktığımızda bazı sarı kartlarda hatalı olduğunu söyleyebiliriz. Verdiği ve vermediği bazı kartlar hatalı ve yoruma açıktılar. Ama bütün bunlara rağmen böylesine bir derbiyi objektif kriterlerle ve büyük bir yanlışın içine düşmeden yöneten Hüseyin Göçek'i kutluyorum.

KÖR DÖVÜŞÜ OLDU (LEVENT TÜZEMEN)

F.Bahçe, Beşiktaş, G.Saray arasında oynanan maçlarda hiç tanık olmadığım bir istatistiği Fenerbahçe-Beşiktaş derbilerinde gördüm. Maç boyu iki takım da isabetli şut atamadı.. Kadıköy'deki derbide "kör dövüşü" bir oyun oynandı. Fenerbahçe kazanmayı daha çok isteyen taraftı. Beşiktaş ise daha çok savunmayı düşündü. Şenol Güneş'in Kerim Frei tercihi belki sürprizdi ama bu düşüncenin amacı H. Ali'nin öne çıkmasını engellemekti. Aatif kalabalık Beşiktaş markajında kaybolunca Van Persi ile Sow'u Rize maçındaki gibi pas olarak yeterli destekleyemedi. Orta alanda aldıkları yükü başarıyla taşıyan Souza- Alper-Topal üçlüsü hem hücuma katıldı hem de Beşiktaş'ın göbekten kontratak yapmasına izin vermedi. Özellikle ilk yarı Fenerbahçe'nin kenarlardan etkili orta yaptığı anlarda kaleci Fabri çıktığı tüm topları aldı. Ayrıca Fabri'nin ayaklarını kaliteli kullanmasının meyvesini Beşiktaş yedi. Başta Marcelo olmak üzere Gökhan, Adriano, Tosic hatta Atiba- Tolgay Fenerbahçeli oyuncuların yaptığı baskıdan kurtulmak için ayaklarındaki topları hemen Fabri'ye oynadı. Soyunma odasına 0-0 girmek Beşiktaş'ın avantajı oldu.

VIZIR VIZIR SONUÇ YOK (ERMAN TOROĞLU)

Fenerbahçe seyircisi dün Kadıköy'de çok büyük bir hata yaptı, eski futbolcuları Gökhan Gönül'e takıldı. Gökhan Gönül'e takılınca ne rakiple uğraşabildi ne hakemle uğraşabildi ne de kendi futbolcularını Beşiktaş'ın üzerine itebildi. Yani dün gecenin özeti Gökhan Gönül, Fenerbahçe seyircisinin kimyasını bozdu ve Beşiktaş'ın Ülker Stadı'ndan puan alarak çıkmasını sağladı. Dün gece taktik savaşı oldu. İki tarafın da kafasında önce gol yemeyeyim düşüncesi vardı. Karşılaşma başlıyor. İlk başta Beşiktaş şöyle bir kımıldıyor sonra Fenerbahçe kımıldamaya başlıyor. İkinci yarı Volkan Şen giriyor. Bence Fenerbahçe Teknik Direktörü Dick Advocaat acele ediyor. Aatif'ı daha geç oyundan çıkarması gerekirdi. Çünkü Volkan Şen hem tribüne oynuyor hem de hakemlerle çok tehlikeli oynuyor. Üzerinde Fenerbahçe forması var yırtıyor. Küçük takımlarda oynasa çok atılır. Bal yapmayan arı. Vızır vızır sonuç yok. Dakikalar ilerliyor bu sefer Beşiktaş ile F.Bahçe'nin fizik güç farkı ortaya çıkıyor. Beşiktaşlı oyuncular daha diriler, daha sağlamlar. Her şey değişebilir ama Beşiktaş'ta bir şey değişmiyor: Quaresma. En lazım olacağı anlarda maçın sonuna doğru fena da oynamazken alakasız bir sarı kart görüp Şenol Güneş tarafından çok doğru şekilde kenara alınıyor. Böyle bir oyuncunun bu hareketleri yapması anormal. Demek ki bu oyuncunun beyninde bir elektrik akım noksanlığı var. Şalter atıyor. Şenol Güneş'in Quaresma'yı atılmaktan kurtardığı bu kaçıncı maçı. İki takımın da kalecisine iş düşmüyor. Bu ne demek? Top ortada 50 metrekarede oynanıyor. Televizyonun başında izleyenlerle, statta izleyenler keçiboynuzu yiyorlar. Peki futbol maçları nerede oynanır? Düzgün, güzel bir zeminde. Fenerbahçe stadının zemini nasıl? Bakla tarlası. Allah var şu sıralar bakla yeni çıkmaya başladı. Fenerbahçe stadına ekseniz, satıştan iyi hasılat toplanır.

GÖÇEK İDARE ETTİ

Hakem Hüseyin Göçek fazla sivrilmeden idare etti. Futbolcuların ona yaptığı bazı hareketleri görmemezlikten geldi. Hakem hakem gibi olmalı. Son 1 aydır Türkiye'ye Avrupa'dan 2 tane hakem gedli. Ders niteliğinde maçlar yönettiler. Van Persie'nin sayılmayan bir golü var. İlk pozisyonda topa giden Sow ofsayt pozisyonunda ondan sonra da zaten Fabri ile havaya yükselirken bir faul pozisyonud a var. Yani ikisine de verse iptal doğru karar. Tosic'in ikinci yaptığı hareket kartlık tamam. Ama Tosic'in ilk yarı verilmeyen net bir sarı kartı var. Hakem onu kullansaydı Tosic ikinciyi yapar mıydı? Yapsaydı ne olurdu? Van Persie'nin her pozisyondan sonra burnunu sümkürmesi mide bulandırıyor. Ya bu oyuncuyu bu tikinden vazgeçirmek lazım ya da hiç olmazsa naklen yayınlarda bunlar gösterilmesin. Diyorlar ki çok efor sarf eden futbolcular genelde sahaya tükürür ve sümkürürler. İyi güzel de basketçiler çok efor sarf etmiyor mu? Onlar da tükürse ya da sümkürse o sahanın hali ne olur!

BEŞİKTAŞ ÇARESİZ KALDI (UĞUR MELEKE)

Beşiktaş sezonun bütün maçlarında yüzde 55’in üstünde topla oynamış. Namağlup seriyi de böyle yapmış. Fenerbahçe’yse son 10 haftada hiç bu istatistiğe ulaşmamış, birçok maçı rakibine top üstünlüğünü bırakarak kazanmış. Güneş de ilk 11 planını buna göre yapmış belli ki; “Madem topla biz oynayacağız, öyleyse sahada daha fazla yetenekli oyuncu bulundurup oyun kalitesini artırmalı. Topa sahip olacaksak bunu niteliğe çevirmeli.” Tolgay ve Kerim’le de artıracağını düşünmüş kaliteyi. Güneş’in kağıt üstündeki planı belki tutarlı ama bir Advocaat takımına karşı realist değil. Fenerbahçe, Beşiktaş’a da aynen Galatasaray’a yaptığını yaptı; ilk 50 metrede paslaşmalarına izin verdi ama merkezde öyle bir presle karşıladı ki çaresiz kaldı rakipleri. Bu stratejiye karşı plan üretemeyen Galatasaray, Kadıköy’den tek şut atarak ayrılmıştı. Beşiktaş’ın da ilk şutu 62’de Marcelo’nun neredeyse taca giden kafasıydı.

ZİNCİRLERİ KIRAMADI

İki takımın da gidişatı değiştirememesinin nedenleriyse farklı: Beşiktaş’ın bekleri Gökhan ve Adriano, merkezdeki baskıyı kırmak için daha fazla içeri girmelilerdi, Chelsea’nin kenar adamları Moses ve Alonso gibi. Ya da Liverpool’un bekleri Clyne’la Milner gibi. Fenerbahçe’nin merkezdeki kalabalığını ancak onlardan kalabalık olarak çözebilirsiniz zira. Fenerbahçe’nin maçı koparması içinse ikinci devrede hücum seçeneklerini artırması gerekiyordu: Belki Fernandao’yu sokup ona uzun vurmak. Belki Lens’i sokarken Sow’u içeride tutup çift santrfora dönmek. Ama Advocaat da düşünsel zincirlerini kıramadı dün.

LENS GİRENE KADAR... (ALİ ECE)

Fenerbahçe’nin ilk yarıdaki temel sorunu, kaptığı toplarda hızlı çıkmaya çalışırken oyuncuların birbiriyle senkronize olmamasıydı. Mesela Hasan Ali ne kadar hızlı çıkmaya çalışıyorsa, önündeki Aatif da o kadar topa basıp oyun kurmaya çalışıyordu. Advocaat devre arasında bu senkron bozukluğunu çözmek için doğru bir hamle yaptı. Aatif yerine topu alır almaz rakibinin üstüne 5. viteste driplingler yapan Volkan Şen’i sahaya sürüp Beşiktaş’ın yerleşik savunmasının dengesini bozmaya çalıştı. İlk yarıda sadece duran toplardan tehlike yaratabilen Fenerbahçe, 2. yarının ilk 10 dakikasında iki kez gole yaklaştı. Ancak devrenin kalanında Lens girene kadar hücum sürekliliğini sağlayamadı.

SON YILLARIN EN KÖTÜSÜYDÜ

Beşiktaş ise uzun süre kontrol futbolu oynamaya devam etti. Mesela Brahimi gibi bir kanat forveti olsa Fenerbahçe’nin yüklenirken bıraktığı boşluklardan faydalanabilirdi. Ancak bunu yapabilecek oyuncu malzemesine sahip olmadığı için pratikte 1 puana oynuyormuş gibi bir oyun sergiledi. Puan farkını kapatmak için galibiyeti daha çok istiyormuş gibi oynayan Fenerbahçe, Volkan Şen’den sonra Lens’i de sahaya sürünce ilk kez bu kadar uzun süre hücum sürekliliği sağladı. Ancak takımın geri kalanı yorulduğu için Lens’in pozitif etkisi de yetmedi. Son yılların en kötü Fenerbahçe–Beşiktaş derbisiydi.

BAŞAKŞEHİR MAÇI ETKİLEDİ (RÜŞTÜ REÇBER)

Derbi öncesi gündüz maçında lider Medipol Başakşehir'in sahasında Antalyaspor berabere kalması belli ki iki teknik direktörün stratejilerini değiştirmesine neden olmuş. Fenerbahçe açısından bakacak olursak, zirve yarışı için -hele ki Kadıköy’de- kazanma zorunlulukları vardı ve beraberliğe gelmiş bir Beşiktaş karşısında böyle bir sonuç almamaları gerekiyordu.Beşiktaş ise ne istediğini bilerek ve kurgulayarak gelmiş. Hücumdan ziyade defansif düşüncenin önde olduğu bir futbol anlayışıyla sahada yer aldılar ve hedeflerine de ulaşmayı başardılar. Belli ki Şenol Hoca biraz da hafta içi oynayacakları Dinamo Kev maçını düşünerek böyle bir kadro ve taktikle takımını sahaya sürdü. Advocaat ise en doğru takımı ile sahadaydı. Bununla beraber F.Bahçe, G.Saray derbisindeki oyun stratejsinden uzaktı ve daha temkinli bir görüntü sergiledi. İki takımın hocaları da futbolcuları da sadece kaybetmemeyi düşündüler.

DÜNDEN RAZIYMIŞLAR

Maçın geneline baktığımızda, ilk yarıda iki takım da futbol olarak pek bir şey vermediler. Fenerbahçe’nin tek pozisyonu diyebileceğimiz karambolde Skrtel’in vuruşunda top üstten auta gitti. İkinci yarı baskılı bir oyun ortaya koysalar da Beşiktaş’ın savunmada katı önlem alan futbolu karşısında çok da üretken olamadılar. Yine aklımızda kalan tek pozisyon vardı, o da Van Persie’nin indirip Josef de Souza’nın auta attığı toptu. Bir haftadır tüm ülkenin hazırlandığı ve merakla beklediği derbi, beklentileri karşılamaktan çok uzaktı ve beklenen heyecan yaşanmadı. Maçın hakkı beraberlikten öteye geçmezdi. İki teknik adama maç öncesi “Birer puan verelim” deselermiş dünden razıymışlar.

YAZIK (ERSİN DÜZEN)

Bu maç ligin 2. yarısında oynansa, F.Bahçe daha fazla risk alabilir ve skoru değiştirebilirdi. Hem hoca hem de futbolcular belli ki farkın 4 puanda kalması 7’ye çıkmasından iyidir demiş. Beşiktaş, evde ne çalıştıysa sahada uyguladı. F.Bahçe, beklenen baskıyı da kuramayınca, ne çok efor sarf ettiler, ne de ezildiler.

1 puan, hiç yoktansa, iki tarafı da teselli edebilir. Futbolseverler açısından ise aynı şeyi söylemek mümkün değil. Verilen bilet parasına, statta ve TV başında harcanan vakte yazık! Bence, iki takımın hocası ve futbolcuları taraftarlardan özür dilemeli.