15 Temmuz'da yapılmaya çalışılan darbeyle ilgili '' açıklamasını yapan TSK'nın bildirisinde Akın Öztürk detayı göze çarptı. Öztürk'ün 4'üncü Ana Jet Üssü AKINCI üssüne gidip kalkışmada bulunanları ikna etmesini istendiği belirtilen açıklamada,
"Hv. K. Komutanı Ankara'da AKINCI Üssü lojmanları bölgesinde bulunan Orgeneral Akın ÖZTÜRK'ü arayarak kendisine 4'üncü Ana Jet Üssü AKINCI'dan kalkan uçakların yasa dışı olduğunu, ivedilikle AKINCI'ya giderek oradaki kalkışmada bulunanları ikna etmesini istemiştir." ifadeleri kullanıldı.
Bu açıklama, akıllara 'Akın Öztürk darbeciler arasında yok muydu?' sorusunu getirdi. Konuyla ilgili sosyal medyada da paylaşımlar yapıldı.
Öztürk, gözaltına alındıktan sonra verdiği ifadede,
Ben üsse vardım. Bir oda içerisinde Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Tümgeneral Kubilay Selçuk ve Tuğgeneral Mehmet Dişli ile birlikte çay içiyordu. Bana ‘Bunlar bu işi yaptılar, bunlarla konuş ikna et’ dedi. Ben onlarla konuşmaya başladım." ifadelerini kullanmıştı.
Ayrıca Öztürk ifadesinde Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar'ın da tanık olduğunu söyleyip şu ifadeleri kullanmıştı: "
Benim bu darbeye iştirak etmediğime dair Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Hava Kuvvet Komutanı Abidin Ünal, Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler ve orada bulunan diğer havacı generaller tanıktır."
ANADOLU AJANSI HABERİNİ GERİ ÇEKTİ
Öte yandan devletin resmi haber ajansı AA, ilk önce geçtiği haberde Öztürk'ün darbeci olduğunu kabul ettiğini abonelerine servis etmişti. Anadolu Ajansı kısa bir süre sora bu habere düzeltme geçip Öztürk'ün iddiaları reddettiğini haberleştirmişti.
Öztürk'ün ifadesi sonrası çekilen görüntü hafızalarda yer etmişti
Öztürk’ün suçlamaları reddettiği ifadesinin tam metni şöyle:
“Ben 15/07/2016 günü gerçekleşen askeri darbeyi planlayıp yöneten bir kimse değilim. Bu askeri darbeyi kimin planlayıp yönettiğini bilmem. İstanbul’da olay günü bir arkadaşımın kızının düğünü vardı. Oraya katılmam gerekiyordu. Ben İstanbul’a gidemedim. İzmir’deki noter işlerim dolayısıyla gidemedim.
Ben İzmir’de noter işleri yaptırdığımı ispat edebilirim. İzmir’de saat 11:30 civarında noter işlerim bitti. Sonra saat 13:30 sıralarında Ankara’ya askeri uçakla yanımda Kara Kuvvetleri Komutanı ile birlikte geldim. Doğrudan torunlarımı görmek için Akıncı Üssü’ne gittim. Ben Akıncı Üssü’ndeki lojmanda akşama kadar vakit geçirdim. Akıncı Üssü’nde mutat uçak iniş ve kalkışlar oluyordu. Devamlı hareketlilik olduğu için ben önce bir şey fark etmedim.
Düğün sahibi Mehmet Şanver’i aradım. Tebrik ettim. Bir süre sonra o da beni tekrar geri aradı. Uçakların alçak uçuş yaptığını, ne olduğunu sordu. Televizyonda alt yazı geçtiğini söyledi. Bende bu sırada televizyonda gelişmeleri izliyordum. Hava Kuvvetleri Komutanı da bu düğünde idi. Beni aradı ve uçuşların Ankara’da alçak geçiş yaptığını, bu duruma müdahale et dedi. Bende bunun üzerine üs komutanlığına telefon ettim. Görüştüğüm kişi üs komutanı ve misafir olarak orada bulunan Kubilay Selçuk’tu.
Genelkurmay Başkanının da üste olduğunu söyledi. Bende hemen yanına gittim. Ben yaklaşık 5 dakika içerisinde Genelkurmay Başkanı’nın yanına gittim. Benim oraya gittiğimde hava kararmış ancak saatin kaç olduğunu bilemiyorum. Ben üsse vardım. Bir oda içerisinde Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Tümgeneral Kubilay Selçuk ve Tuğgeneral Mehmet Dişli ile birlikte çay içiyordu. Bana ‘Bunlar bu işi yaptılar, bunlarla konuş ikna et’ dedi. Ben onlarla konuşmaya başladım.
Bu sırada İstanbul’da tankların üzerine insanlar çıkmıştı. Üste oda içerisinde televizyon açıktı. Bunları görebiliyordum. Kubilay Selçuk ve Mehmet Dişli’ye darbenin başarılı olamayacağını, demokratik kurumların işlediğini, halkın bu işe tepki gösterdiğini anlatıp ikna etmeye çalıştım. Kendilerine itiraz ettikçe bağırıp çağırdım. Aynı şekilde Genelkurmay Başkanı da onları ikna etmeye çalıştı. 3-4 kez bunları tekrarladım. Benim onlara emir verme yetkim yoktur. Ancak bir büyük olarak, Hava Kuvvet Komutanı Abidin Ünal’ın isteği üzerine onlara telkinde bulunup ikna etmeye çalıştım.
Bu sırada soyadını bilmediğim Ömer isimli bir Amiral de oraya geldi. Benim telkinlerim sonuç verdi. İkna oldular. Yeni uçak üsten havalanmadı. Havadakilerin görevleri devam etti. üsse dönen uçaklar bir daha gönderilmedi. Ben bu ikna sürecinin ne kadar bir zaman sürdüğünü bilemiyorum. Sonunda onlar ikna olunca Genelkurmay Başkanı, Başbakanla görüştü. Bana ‘Sen burada kal, bunları iyice ikna et’ dedi. sonra helikoptere binip Başbakanlığa gitti. Sabah erken saatlerdi fakat saatin kaç olduğunu bilmiyorum. Ben üste bir saat kadar kaldım.
Her şeyden emin olduktan sonra helikopter ile Başbakanlığa gidecektim. Helikoptere bindim ancak bu sırada havada başka uçak ve helikopterler vardı. Bana havadaki uçaklardan ateş açıldı. Üsse geri döndüm. Bir süre sonra üsten helikopterle ayrılmak üzere teşebbüste bulundum. Bacağımdan yaralandım. Beni yaralayan mermilerin uçaklardan ateş sonucu mu yoksa yerdeki birliklerden mi açıldığını bilmiyorum.
Ben üsse geri döndüm. Bu sırada Mehmet Dişli ile irtibat halindeydim. O Genelkurmay Başkanı ile birlikte helikoptere binip Başbakanlığa gitmişti. Kendisi ile cep telefonu üzerinden irtibat halindeydim. Daha sonra Genelkurmay ikinci başkanının üste olduğunu öğrendim. Onun bulunduğu odaya gittim gözleri bağlıydı. Gözlerini açtım. El ve ayakları bağlıydı, çözdüm. Onunla birlikte helikoptere binip üsten uzaklaşmadık çünkü havada uçaklar dolaşıyordu. Uzun süre üste kaldık. Üste başka bir yerde Hava Kuvvet Komutanı Abidin Ünal ve diğer generallerin bulunduğunu bu sırada öğrendim.
Önce Abidin Ünal’ı ziyaret ettim. Yaklaşık 10 kadar general üste tutuluyordu. Abidin Ünal’ı koruması için başına 2 nöbetçi koydum. Daha sonra Yaşar Güler’e gidip bunları anlattım. Yaşar Güler, özel kuvvetler komutanı ile görüştü. Onun üsse geldiğini söyedi. Yaklaşık 2-3 saat kadar bekledik. Özel Kuvvetler Komutanının gelmesi gecikti. Çevrede birçok yere bakıp döndüğü için geç kaldı. Ayrıca olay yerine Yaşar Güler askeri savcıları çağırdı.
Askeri Savcılar olay yeri tespitine başladı. Ben üste Fahri Kasırga, Kara Kuvvet Komutanı, Kurmay Başkanı, Emir Subayı ve özel Kalem Müdürünün de orada olduğunu öğrendim. Bu sırada Özel Kuvvetler Komutanı Albay Murat üsse girip Fahri Kasırga ve Kara Kuvvetleri Komutanına kurtardı. Kara Kuvvetleri Komutanını onun çıkarıp çıkarmadığını tam olarak bilemiyorum. Yaşar Güler’i yanıma alıp önce Hava Kuvvet Komutanı Abidin Ünal’ın bulunduğu yere gittik. Daha sonra da misafirhanede tutulan Hava Generallerini kurtardık.
Daha sonra Yaşar Güler ile birlikte arkamızda başka bir araçta Abidin Ünal olduğu halde Hava Kuvvetleri Komutanlığına geldik. Biz Abidin Ünal ile birlikte karargahta kaldık. Yaşar Güler evine gitti. Benim hakkımda çeşitli iddialar çıktığı için bu iddiaları yalanlamak için bir basın bildirisi hazırladım ve bunu yayınladım. Daha sonra ben de evime gittim. Beklemeye başladım. Beni gelip alacaklarını düşünüyordum.
Gece saat 01:30 sıralarında Merkez Komutanı beni gözaltına aldı. Daha sonra emniyet ekiplerine teslim edildim. Benim bu darbeye iştirak etmediğime dair Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Hava Kuvvet Komutanı Abidin Ünal, Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler ve orada bulunan diğer havacı generaller tanıktır. Dinlenmelerini isterim. Ayrıca paralel yapıya karşı mücadele eden kişilerden biriyim. Bu konuda da Eski Genelkurmay Başkanı Necdet Özel sivil emekli hava pilot yarbay Mehmet yıldırım, emekli astsubay Cahit Demirbüken ve MİT Müsteşarı hakan Fidan dinlenebilir.
Hakan Fidan’a Etimesgut Hava Hastanesi başhekimliğinden gelen listeyi elden verdim. Araştırıp sonucunu bildirmesini söyledim. Ben ordu içindeki paralele yapı ile mücadele etmek için elimden gelen gayreti gösterdim. Benim tecrübelerime göre bu askeri darbeye teşebbüsü paralel yapının gerçekleştirdiğini düşünüyorum ancak bu işi TSK içerisinde kimin organize edip gerçekleştirdiğini kestiremiyorum. Benim bu konuda herhangi bir bilgim yoktur. Beni atama listesinde Genelkurmay 2. Başkanı olarak göstermişler.
Ben gerçekte Genelkurmay 2. Başkanından kıdemliyim. Ben bu yapıya yönelik çok mücadele ettim. Hava Kuvvet Komutanlığım döneminde bu yapıdan olduğu için birçok kişiyi Hava Harp Okullarına almadım. Hatta İzmir Casusluk olayının olmadığını, konunun bir fuhuş konusu olduğu ile ilgili birçok faaliyette bulundum. TSK milletin bir kesitidir. TSK öğrenci seçim aşamaları çok sıkı yapılmaktadır. Buna rağmen yine de sızmalar gerçekleşmektedir. TSK içerisinde ve Hava Kuvvet Komutanlığı içerisinde bu yapıdan kaç kişi olduğunu bilmiyorum.
Askeri darbe girişimi güçsüz bir Türkiye isteyen yabancı misyonların işi olabilir. Pensilvanya’daki kişinin emir verip bu işi yaptırabilecek gücü yoktur. Bu olayda paralel yapı kullanılmış olabilir. Tümgeneral Kubilay Selçuk ve Tuğgeneral Mehmet Dişli ile bu askeri darbeyi neden yapmaya çalıştıkları konusu ayrıntılı konuşmadım. Ne maksatla bunun yapıldığını bilmem. Ben Genelkurmay Başkanı’nı gördüğümde kendisinin boynunda yara izleri vardı. Ben şu an yorgunum, ilerde daha ayrıntılı beyanda bulunabilirim.
Ben bu işin içerisinde yer alan generallerle tek satır konuşmadım. Bu da benim iştirak etmediğimi gösterir.”