Kılıçaslan, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, halk arasında "ince hastalık" olarak bilinen tüberkülozun yeniden risk oluşturmaya başladığını söyledi. Bu konuda gelişmiş olanları dahil aralarında Türkiye'nin de bulunduğu pek çok ülkede tüberküloza karşı yürütülen mücadelede rehavet ortaya çıktığını, bunun da riski tetiklediğini ifade eden Kılıçaslan, "Çözüm, 1993 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel bir girişim olarak tüm dünya ülkelerine önerilen ve halen 155 ülkede uygulanan Doğrudan Gözetimli Tedavi Stratejisidir" dedi.
Günümüzde en etkin tüberküloz kontrol programı olan DOTS'nin 5 temel öğesi bulunduğunu belirten Kılıçaslan, "Bunlar politik kararlılık, teşhisin balgamda verem mikrobunun gösterilmesi ile konulması, doğrudan gözetimli tedavi ile ilaçların içirilmesi, kesintisiz ilaç temini, standart kayıt ve bildirim sistemidir. Bu 5 temel öğenin uygulanması şart" diye konuştu.
Kılıçaslan, özellikle tedavi sürecindeki yanlışlıklar ve yapılması gerekenler hakkında da şunları söyledi:
"Tüberküloz hastalığı, çok ciddi tedavi uygulamasını gerektirir. Ancak buna rağmen tedavi sürecinde hastanın veya yakınlarının inisiyatifi alınacak sonuçta ağırlığını hissettirir. Bu yöntem yanlış. Tedavi sürecinde hastanın inisiyatifini devre dışı bırakmak lazım. Hastaya reçete yazılmamalı. Hastaya verilmesi gereken ilaç mutlaka bir uzman tarafından içirilmeli. Hasta olduğu tespit edilen kişi gerekirse zorla gözaltına alınmalı ve tedavi edilmelidir. Bunun için Hıfzısıhha Kanunumuz, hastanın karantinaya alınması iznini vermektedir. Yani yasal bir sıkıntımız yok. Tek eksiğimiz, siyasi kararlılıktır."