Turizmin insan topluluklarına etkileri

ANTALYA (İHA) - Gerek ülkeler içinde gerek ülkeler arasında, büyük insan kitlelerinin, dinlenmek ya da yeni bir yer görmek, yeni bir deneyim kazanmak amacıyla yolculuk etmesinin insan hayatı ve ruhsal durumu üzerinde önemli sonuçlara ve değişmelere yol açtığı belirtildi.

Kent Plancısı Dr. Mehmet Çakılcıoğlu, turizmin ortaya çıkışını ve gelişmesini hazırlayan etmenlerin başında, insanların biyolojik ve psikolojik özellikleri ile toplumsal yaşamdaki değişimlerin etkili olduğunu söyledi. Turizmin insan davranışlarından kaynaklandığı gibi, insan hayatı ve davranışları üzerinde önemli değişikliklere neden olduğunu ifade eden Dr. Çakılcıoğlu, "Turizm hareketleri insanlık kadar eski olmakla birlikte, 1.Dünya Savaşı'ndan sonra bir yığın hareketi niteliği kazanmıştır. Büyük insan yığınlarının turizm hareketine katılmasını sağlayan başlıca etmenler; teknolojik gelişmeler sonucunda çalışma dışındaki zamanın artması, çalışma süresinin kısalması, erken emeklilik, teknolojik gelişmeler sonucunda daha hızlı, konforlu, güvenli ve ucuz ulaşım araçlarının ortaya çıkması, ekonomik gelişme sonucunda orta sınıfların toplum içindeki oranlarının artması ve gelir düzeylerinin yükselmesidir. Ayrıca ekonomik gelişmeler ve işçi hareketleri sonucunda, çalışanların, ücretlerinin yükselmesi ve ücretli tatil olanakları sağlaması, iletişim teknolojisindeki gelişmeler sonucunda insanların içinde yaşadıkları dünya konusunda bilgi ve ilgilerinin artması, insanların kendi yaşadıkları bölgenin dışındaki nesnelere karşı genel bir ilgi geliştirmeleri, sanayi toplumunda çalışma konusundaki değerlerin değişmesi, yaşamın değer ve öneminin iş dışında aranması ve turizmin insanı yenileyici ve geliştirici, yaşama anlam veren bir etkinlik olarak değer kazanması turizmin gelişmesinde etkili olmuştur" dedi.

Reklam
Reklam

"TURİSTİK YAŞAM BİÇİMİ TURİST İÇİN GERİLİM KAYNAĞI OLABİLMEKTEDİR"

Turistik hareketlerin büyük ölçüde psikolojik etmenlerden kaynaklandığını ve biçimlendiğini belirten Dr. Mehmet Çakılcıoğlu, "İnsanların yolculuk etme yönünde güdülenmesi ve belirli bir seçenek üzerinde karar vermeleri önemli ölçüde psikolojik bir süreçtir. Ayrıca yolculuk sırasında bireylerin düşünme yapısında ve tutumlarında oluşan değişmeler, bunların davranışlar üzerindeki etkileri, yolculuk ve tatil yaşamının gerginlik ve güçlüklerine uyum yapabilmek için insanların geliştirdiği tepkiler, turizmin, turistler ve yerli halkın ruhsal durumu ve davranışları üzerindeki etkileri büyük ölçüde psikoloji ile bağıntılıdır" diye konuştu. Turistik yaşam biçiminin turist için bir gerilim kaynağı olabileceğine de dikkat çeken Çakılcıoğlu, şunları söyledi:

"Turistik etkinlikler, bu etkinliklere katılanlara bir yenilik duygusu ve bundan kaynaklanan tazelik ve coşku sağlar. Turistik yaşam biçiminin içerdiği bu yenilik durumu, bazen doyum bazen de gerilim kaynağı olabilir. Olağan günlük davranışlardan ve yaşam biçiminden sürekli değişim ve devinim içeren bir yaşam biçimine geçmek, turistin ruhsal gerilimlerini azaltarak büyük bir rahatlama ve mutluluk duymasını sağlayabilir. Öte yandan, sürekli yenilik durumu, turisti sürekli olarak yeni kararlar ve seçimlerle karşı karşıya bırakabilir, bu da turist için bir gerilim kaynağı olabilir. Turist, bir yerde ne kadar kalacağına, ne göreceğine, çeşitli etkinlikleri hangi zamanlarda planlayacağına, nerede yiyeceğine, nerede alışveriş yapacağına, ne satın alacağına, daha sonra nereye gidileceğine karar vermek zorunda kalabilir. Vermek zorunda olduğu karardaki bu büyük yorgunluk bunların uzun dönemde pek önemli olmadıklarını bilmesine karşılık biraraya geldiklerinde onun üzerinde dayanılmaz bir yük oluşturabilirler. Öte yandan, yeniliğin neden olduğu temel ruhsal gerginlik, büyük ölçüde güvensizlik ve yabancılık duygularından kaynaklanmaktadır."

Reklam
Reklam

"TURİST GİTTİĞİ ÜLKELERDE FARKLI DUYGULAR YAŞAMAKTADIR"

Dr. Çakılcıoğlu, turistik hayatın iki karşıt duygunun işleyişine göre biçimlendiğini kaydederek, "Turist bir yandan heyecan aramakta, öte yandan yeni bir çevrede kendini güvensiz ve yabancı hissetmektedir. Turist yeni yiyecekler tatmak, kendi ülkesinden farklı insanlarla tanışmak, yeni ve kendine garip gelen yerleri ziyaret etmek isteyebilir. Yeni şeyler öğrenme isteğinin bir belirtisi olan böyle bir kaçış ya da ortam değiştirme, güven içinde olma ve bilinmezliği en aza indirme isteğiyle dengelenmektedir. Turist, bilgi sahibi olmadığı toplumsal yapılardan korkmakta, ülkenin dilini bilmemesi nedeniyle rahatsızlık duymakta, tam olarak anlayamadığı yerlilerle biraraya gelmekte isteksizlik göstermektedir" diye konuştu. Turistlerle yerliler arasındaki ilişkilerin, tarihsel, toplumsal ve kültürel etmenlerin yanında ruhsal etmenlerden de etkilendiğini belirten Dr. Çakılcıoğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Turistlerle yerliler arasındaki özellikle uyumsuzluk ve çatışma içeren ilişkilerin altında yatan psikolojik etmenlerin ortaya çıkarılması, bu ilişkilerin uyumlu ve doyum verici bir duruma getirilmesi için büyük önem taşımaktadır. Turistik ortamın içerdiği geçicilik, turistlere yönelik suçların artmasına neden olmaktadır. Bir ülkede kısa bir süre kalan turist, kendine karşı bir suç işlendiğinde, ülkeden ayrılacağı için yasal yollara başvuramamaktadır. Bu konuda turistlerin birbirini uyarması da olası değildir. Çünkü, turist kümeleri arasında etkili bir iletişim olanağı bulunmamaktadır. Turistlere yönelik saldırılar, turistlerin uygun olmayan davranışlarından da kaynaklanmaktadır. Turistler, turist kabul eden ülkelerin değer ve kurallarına ters düştüklerinde, sürtüşmeler, olumsuz tepkiler ortaya çıkmakta, eğer turist içine girdiği çevrenin kendine özgü niteliklerini fark etmezse, çeşitli tepkilere, baskı ve saldırılarla karşılaşabilmektedir. Yerli halkın turistlere karşı tutumu her zaman olumsuz bir nitelik taşımaz. Böyle bir olumlu tutum, özellikle dil engelinin bulunmadığı, yerli halkın kültür ve eğitim düzeyinin yüksek olduğu ve yabancılara karşı konukseverlik geleneğinin bulunduğu toplumlarda görülmektedir."

Reklam
Reklam