Özlem YURTÇU KARABULUT- Kubilay ÖZEV/İSTANBUL, (DHA) - BEYİN ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. Murat Şakir Ekşi, şeker hastalığının, omurga kemiklerinde yıpranma ve yaşlanmaya neden olduğunu, bunun da bel fıtığının gelişimini hızlandırabileceğini dünyada ilk kez Türk doktorların ispatladığını söyledi. Ekşi, "Omurgayı oluşturan kemik ve kıkırdak yapılar var. Kıkırdağın bozulup, yaşlanıp, 'patlaması' sonucu bel fıtığı oluşuyor. Bu bozulmada diyabetin etkisine bakılmamıştı. Bu açıdan bizim çalışmamız dünyada ilk" dedi.
Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi olan, Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. Murat Şakir Ekşi, aynı fakülteden Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Müjdat Kara ve Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Ece Özcan Ekşi ile birlikte yürüttükleri çalışma hakkında bilgi verdi. Dr. Murat Şakir Ekşi, yaklaşık 4 bin diyabet hastasının takip edildiği kliniklerinde, bel MR'ı bulunan şeker hastalarının diğer tetkiklerini de inceleyerek, karşılaştırma yaptıklarını söyledi. Ekşi, böylelikle şeker hastalığının, omurga kemiklerinde yıpranma ve yaşlanmaya neden olduğunu, bunun da bel fıtığının gelişimini hızlandırabileceğini dünyada ilk kez ispatladıklarını belirtti.
'ÇALIŞMAMIZ, DÜNYADA İLK'
Araştırmanın, ağustosta dünyanın saygın tıp dergilerinden 'Journal of Orthopaedic Science'te yayımlandığını belirten Dr. Murat Şakir Ekşi, "Omurgayı oluşturan kemik ve kıkırdak yapılar var. Bu kıkırdağın bozulup, yaşlanıp, halk arasındaki tabirle 'patlaması' sonucu bel fıtığı oluşuyor. Son 10 yıldır da dünyada bir akım var. Sadece omurgadaki kıkırdağın bozulması, bu olayda tek başına suçlu değil. Omurganın yapısını oluşturan kemik, kaslar ve yumuşak dokuların da bu sürece dahil olduğu gösterildi. Ancak bu bozulmada diyabetin etkisinin ne düzeyde olduğuna hiç bakılmamıştı. Bu açıdan bizim çalışmamız dünyada ilk" diye konuştu.
'DİYABET, BEYİN CERRAHİ AÇISINDAN DA ELE ALINMALI'
'Omurga rahatsızlıkları' denilince akla daha çok bel fıtığının geldiğini aktaran Dr. Ekşi, "Genellikle dahili branşların izlediği diyabet hastalarında, bel ağrısı şikayetlerinin, sinir yıpranmasına bağlı nöropatiden kaynaklandığı düşünülür. Bunun için de genellikle ağrıyı bloke edici ilaç tedavileri verilir. Bu çalışma aslında şunu da gösteriyor. Hastalar bel ağrısı şikayetiyle hekime başvurduğunda diyabet, omurga kemiklerinde yıpranma ve hızlı yaşlanmaya neden olduğu için fizik tedavi veya beyin cerrahi açısından da ele alınmalı" dedi.
'3 YIL DAHA FAZLA OLDUĞUNU GÖRDÜK'
Yaptıkları araştırmayla ilgili bilgi veren Dr. Murat Şakir Ekşi, "'Disk bozulması' dediğimiz omurga fıtıklarının oluşma mekanizmasını incelediğimizde, hem mekanik hem enflamatuar (yangı) etkiler söz konusu. Fakat bu süreçlerin hangisinin daha ön planda ve birbiriyle ne kadar etkileşim içinde olduğu henüz tam bilinmiyor. Halk arasında 'yangı' olarak bilinen enflamatuar, diyabette en sık karşımıza çıkan etki. Bu nedenle 'Acaba diyabet hastalarında omurganın yaşlanma süreci, diyabeti olmayan kişilere göre daha mı hızlı oluyor?' diye düşündük. Omurga yıpranması fazla olan olgularla daha az olanları karşılaştırdığımızda, yıpranması daha fazla olanların diyabetle ortalama 3 yıl daha fazla yaşamış olduğunu gördük" diye konuştu.
Dr. Ekşi, sözlerine şöyle devam etti:
"Endokrinoloji kliniğimizde takip edilen toplam 3 bin 999 diyabet hastasından bel MR'ları olan ve 48 olguyu çalışmaya dahil ettik. Bunların MR incelemelerini, laboratuvar tetkiklerini diğer hastalarla karşılaştırdık. İlginç sonuçlarla karşılaştık. Gördük ki omurganın yaşlanması, hem diyabetin ciddiyeti hem de diyabet rahatsızlığının ne kadar süredir var olduğuyla yakından ilişkili. Yani bir insan, diyabeti çok uzun süredir yaşıyorsa veya çok şiddetli, kontrolsüz diyabeti varsa bu yıpranma o derece fazla oluyor. Uzun süredir diyabeti olan birinin yaşının da ilerlemiş olması gerektiği düşünülür. Yaşlanmanın da bu omurga yıpranmasında direkt payı var tabi ki. Yaş, kilo, boy, cinsiyet hatta omurga diskinin bozulma ciddiyeti açısından diyabeti olmayan benzer hastalarla karşılaştırma yaparak gördük ki diyabetin varlığı ve süresi, yaştan bağımsız olarak omurga yaşlanmasını ciddi anlamda artırıyor."
'DİYABETLİLERDE OMURGA YIPRANMASI DAHA FAZLA'
Bel ağrısının, dünyadaki en yaygın rahatsızlık olduğuna değinen Dr. Ekşi, "Toplumun yüzde 80'i, hayatında en az bir kez bel ve boyun ağrısı çekmiştir. Bunların da ne yazık ki yüzde 20'sinde kesin neden tam olarak bulunabiliyor; bel fıtığı, omurga kemiklerinde kırık gibi. Bu kadar yaygın bir hastalık olmasına rağmen yüzde 80'inin sebebinin hala tam olarak bilinmiyor olması çok ilginçtir. Bu çalışmayla nedenlere bir tanesi daha eklendi; o da kontrolsüz diyabet. Biliyoruz ki diyabet hastalarının ilerleyen yaşlarında çoklu organ rahatsızlıkları ortaya çıkıyor. Sadece kan şekerinin düzenlenmesi, kontrol altında tutulması, kısa vadede fayda sağlıyor; ama uzun vadede beyin, böbrek, kalp rahatsızlıkları tetiklenebiliyor. Bel ve boyun problemi olan olgularda diyabet de varsa bu dediğimiz omurga yıpranması daha fazla olacak demektir" dedi.
'ERKEN TANI ÖNEMLİ'
Önleyici hekimliğin, tıp alanındaki en değerli alan olduğunu vurgulayan Dr. Murat Şakir Ekşi, şunları kaydetti:
"Tedavi edici hekimlikten daha kıymetlidir. Sadece kişi bazında değil toplum sağlığını da çok etkileyecek bu araştırmalar. Dolayısıyla bunlar, erken tanı alabilirse erken dönemde kontrol altında tutulabilir ve ileride karşılaşabilecekleri pek çok ağır medikal veya cerrahi tedaviden kurtulabilirler. Dolayısıyla diyabet hastalarımızı takip eden dahiliye uzmanlarının da bu konuda fikir sahibi olması, hastalığın seyrinin iyi takip edilmesi açısından önem arz ediyor. Bir de şu var; diyabet evresine gelmemiş genç bir popülasyon var. Günümüzde beslenme bozukluklarına bağlı olarak 'sınırsal diyabet' dediğimiz insülin direnci rahatsızlıklarında da metabolizma bozulabiliyor ve enflamatuar süreç tetiklenebiliyor. Bu kişilerde de omurga yıpranması hızlanabilir. Bunlar da genellikle genç nüfus. Bu niçin önemli? İnsülin direnci bu kadar yaygınken, buna bağlı gelişebilecek bel hastalıkları da artabilir. Bel- boyun hastalıklarından dolayı iş kayıplarının da artmasına sebep olacaktır bu. Halk sağlığı sorunu olarak bakıyorum konuya. Dolayısıyla bununla baştan mücadele etmek çok daha önemli."