Türk Ocakları Genel Merkezi: Etnik bölücülük tuzağına düşülmemelidir

Türk Ocakları Genel Merkezi, kuruluşunun 100. yılında daha etkili faaliyetler gerçekleştirmesi amacıyla genel merkez kurulları ve şube başkanlarının katılımıyla Gerede Esentepe Otel’de düzenlediği istişare toplantısının sonuç bildirgesini yayınladı. Ülke geleceğini ilgilendiren birçok konuda görüşlerin dile getirildiği bildirgede, son zamanlarda yaşanan gelişmeler doğrultusunda Türk milletinin dayatılan etnik bölücülük tuzağına düşmemesi gerektiği vurgulandı.
Türk Ocağı Samsun Şube Başkanı Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan, sonuç bildirgesine ilişkin yaptığı açıklamada, ‘Türk’ kavramını kapsayıcı muhtevasından soyutlayarak yeniden bir savunma psikolojisine sokulmasına izin verilmemesini vurguladı. Bin yıllık ortak tarih ve kültürel değerlerin yerine, farklılıklara vurgu yapılarak kimlik ve bilinç düzeyinde bir ayrışmanın derinleşmesinden endişe duyduklarını ifade eden Prof. Dr. Çağlayan, temel hak ve hürriyetler konusuna hassasiyet gösterilmesi, demokrasinin mükemmel bir tarzda uygulanmasının önemine dikkat çekti.
Hukuk normlarının Türkiye’nin bütünlüğünü zedeleyecek şekilde yorumlanmasının kabul edilemeyeceğinin altını çizen Türk Ocağı Samsun Şube Başkanı Prof. Dr. Çağlayan, “Bugün bizi bu endişeye düşüren ve maneviyatımızı bozan farklı olumsuz gelişmeler yaşanmaktadır. Ülkemiz hala ciddi bir etnik bölücü fitnenin tehdidi altındadır. İslam dünyası, küresel egemen güçler tarafından yeni bir tasarıma tabi tutulmaktadır.“ dedi.
Seçimden sonra meclisin gündemine gelecek olan anayasa değişikliğine de değinen Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan, anayasa değişikliğinde devletin kuruluş felsefesini değiştirmeyi amaçlayan görüşlere karşı olduklarını kaydetti. Prof. Dr. Çağlayan, şöyle konuştu: “Bu felsefeyi değiştirmeyi amaçlayan görüşlere itibar edilerek devletimizin adının, vasfının tartışma konusu yapılması büyük sosyal çalkantılara sebep olacak, meydana gelecek istikrarsızlık, ülkenin iradesini güçleştirecektir. Mecliste yer alan partilerin bu gerçeği nazar-ı dikkate alarak söz konusu hususların müzakereye açılmasına dahi izin vermelerini mahzurlu görmekteyiz.