Gündoğumu haber emekli TSK mensubu Bedri Ağaç'ın hazırladığı yazı dizisi 'Türk Ordusu Kimin hedefinde' tartışmasını gündeme taşıyor.
Yazarımız Ağaç'ın , 3 bölüm halinde her pazartesi yayımlayacağımız yazı dizisinin ilk bölümünde 1991 Körfez savaşından 1996 yılı Eylül harekatına kadar yaşanan gelişmeler konu ediliyor.
TÜRK ORDUSU KIMIN HEDEFINDE? (BİRİNCİ BÖLÜM)
Türkiye’nin 26 ncı Genelkurmay Başkanı BAŞBUĞ terör örgütü yöneticiliği iddiası ile tutuklandı. Onun dışında dört eski Genelkurmay Başkanı da, Hilmi ÖZKÖK hariç (ki bunun sebebini de açıklayacağız) (KARADAYI, KIVRIKOĞLU, BÜYÜKANIT ve KOŞANER) Ergenekon örgütü üyesi olmakla suçlanmak üzere ve bu konuda cemaat çevresi ve yandaş medyada olağanüstü bir kampanya yürütülüyor. Peki bütün bunların sebebi ne? Şimdi yakın tarihimize kısa bir ufuk turu yaparak hem hafızaları tazeleyelim hem de konuyla ilgili analizimizi halkımızla paylaşalım.
ABD'NİN KÖRFEZ SALDIRISI 1991
ABD, 1991 de Irak’a karşı başlattığı saldırıda sadece hava ve füze bombardımanıyla yetindi ve kara birlikleri ile Bağdat'a yürümedi, bunun yerine Irak'ın kuzeyinde bir Kürt isyanı kışkırttı. Arkasından, Irak Ordusunun 36. Enlemin kuzeyine geçmesini önleyerek buradaki Kürt oluşumunu güvence altına aldı. ABD'nin planı şuydu: Önce Kuzey Irak'ta bir Kukla Kürt Devleti kurmak ve sağlamlaştırmak, sonra Irak'ı tümüyle işgal etmek. Bilahare de Kukla Devleti Türkiye'nin güneydoğusu, Suriye'nin doğusu ve İran'ın batısından koparacağı parçalarla birleştirerek Büyük Kürdistan'ı yani İkinci İsrail'i kurmak. Yani: “Büyük Ortadoğu Projesi” 1991 den 1998 e kadar Türkiye'deki bütün hükümetler, (Erbakan Hükümeti de dahil) İncirlik'e yerleşen Çekiç Güç'ün görev süresini uzatarak ABD'nin emperyal planları gereği Kuzey Irak'taki Kürt oluşumunu desteklemesine yardımcı oldular. Fakat yürütülen operasyonları görüp değerlendiren Türk Ordusu bu sürecin sonunda Kuzey Irak'taki oluşum üzerinden Türkiye'nin bölünmesi tehlikesini ve tehdidini algılayınca, bu gidişe karşı tavır aldı. Ancak bu tavır alış ve karşı duruş, Türk ordusunun bir bakıma fiilen ABD ile cephe cepheye geldiğini anlamına geliyordu.
GENELKURMAY BAŞKANI TORUMTAY'IN İSTİFASI
Özal'ın kuzeyden Irak'a girme planının Türkiye’nin üniter yapısının korunması açısından son derece riskli ve tehlikeli bir plan olduğunu gören dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Necip Torumtay, kendisine verilen görevi uygulamamak için istifa etti. Bu istifa ile birlikte Türk Ordusu, Amerikancı planlarda rol almayacağının ve direneceğinin ilk işaretini de vermiş oldu. O andan itibaren Türk Ordusuna karşı ABD tarafından “Ergenekon tertibi” planlanmaya başlandı. Plan oluşturuldu; strateji belirlenmişti. Gerekli ortam hazırlanarak Amerikan planlarına engel olan komutanların, Ergenekon çeteciliği ile suçlanması sağlanacaktı.
ORG. EŞREF BİTLİS'İN ŞEHİT EDİLMESİ
ABD'nin Kuzey Irak'taki Kukla Devleti pekiştirme planlarını bozmak üzere bir plan hazırlayan dönemin Jandarma Genel Komutanı Org. Bitlis; Amerika’nın bölgedeki bölücü terör yapılanmasına yardım ve destek verdiğini, bu kapsamda Amerikan Çekiç Güç Helikopterlerinin PKK'ya silah ve malzeme attığını saptadı ve raporlarında bunu açıkça belirtti. Orgeneral Eşref Bitlis; Amerika'nın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü ve güvenliğini hedef aldığını gördüğü; bu tehlikeyi önlemek için tedbirler aldığı ve ülke savunmasına yönelik strateji geliştirdiği için hedefe konuldu. Org. Bitlis, helikopterle Kuzey Irak'a giderken, bu seyahatle ilgili Amerika'ya haber verilmiş olduğu halde, iki Amerikan jeti yakın uçuş yaparak saldıkları yoğun egzost gazı ile helikopteri oksijensiz bırakıp motorunu durdurarak düşürme denemesi yapmışlarsa da, pilotumuz ani dalış manevrası ile bu suikastı boşa çıkarmıştı. Bu hemen Amerikalılara saldırdıkları helikopterde orgeneralimiz olduğu tekrar bildirilmesine rağmen iki Amerikan jeti saldırıyı tekrarlamışlar fakat usta pilotumuz olaya tekrar hakim olabilmişti. Fakat maalesef bir başka suikast teşebbüsü başarılı oldu ve 17 Şubat 1993 günü uçağına yapılan sabotaj sonucunda Org. Bitlis şehit edildi.
ÖZEL HARP DAİRESİ KONTRGERİLLA (GLADYO)
NATO tarafından NATO üyesi ülkelerde o ülkeleri komünizmden korumak için kurulan Kontrgerilla (diğer adıyla Gladyo) örgütleri, İtalya’da Gladyoya karşı yürütülen büyük operasyonun İtalyan Savcısının da tespit ettiği gibi, esasında CIA tarafından yönetiliyordu ve esas görevleri bu ülkelerdeki hükümetlerin ABD kontrolünden çıkmalarını önlemekti. O dönemde Türkiye'de Özel Harp Dairesi de diğer NATO Ülkelerindeki gibi işte bu “Gladyo” adı verilen kontrgerilla ile irtibatlı idi. Ama artık Sovyetler yıkıldığı için komünizm tehdidi kalmamış, aksine Türkiye için asıl tehdit ise Kuzey Irak'taki ABD varlığından gelmeye başlamıştı. Dolayısıyla, ABD güdümünde olan Özel Harp Dairesi, ABD'den gelen bir tehdide karşı durmak için kullanılamazdı.
Geçmişteki Kontrgerilla eleştirileri de Ordu'da rahatsızlık yaratıyordu. Genelkurmay Başkanı Org. Doğan Güreş, Özel Harp Dairesi'ni yeniden örgütleme ve adını Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) olarak değiştirme çözümünü uyguladı. ÖKK'nın 1991 den itibaren bölücü terörü hedef alması ve Kuzey Irak'taki Kukla Devlete karşı tavır alması, ABD denetiminden kurtulma sürecinin de bir başlangıcıydı. Daha sonra Tugay düzeyindeki ÖKK, tümen düzeyine çıkarıldı. ÖKK, Kuzey Irak'ta ABD ile muhtelif zamanlarda karşı karşıya geldi ve yürüttüğü faaliyetlerle ABD tehdidine karşı uyanışın öncüsü oldu. Ankara'da ÖKK için yeni bir yerleşim yerinde yönetim ve eğitim tesisi yapımına başlandı. ABD bundan son derece rahatsız oldu, ajanları vasıtasıyla hazırladığı tertip ve sansasyonel ihbarlarla Askeri Savcılığa ÖKK tesis inşaatında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla dava açtırdı ve ÖKK'nın yapılandırılmasını uzun süre felce uğrattı.
1991 yılında Özel Harp Dairesi'nin Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK)'ye dönüştürülmesi aslında bir nevi bu yapının millileştirmesiydi. Böylece ABD bu kuruluştan dışlanıyor ve kuruluş, hedefini komünizme karşı mücadele yerine Kuzey Irak'tan yöneltilen bölücü tehdide karşı mücadele olarak belirliyordu. 1994-1998 arasında Genelkurmay Başkanı olan Org. Karadayı, ABD ve NATO yuvalanmasını, yani Kontrgerillayı Genelkurmay Karargâhından çıkardı. Özel Kuvvetlerin milli amaçlar için kullanılmasına yönelik önlemleri geliştirdi. Bunun üzerine, ABD; 'Kontrgerilla yapılanmasında artık kullanamayacağı açık olarak belli olan Türk ordusunun yerine polis içerisinde bazı kritik yerlere sızmayı ve kadrolaşmayı başaran F Tipi yapılanmalı bir yeni gladyoyu koyabilir miyiz' denemesine girişti ve Türkiye'deki operasyon gayretini polisin içine kaydırdı. 1973'den beri İçişleri Bakanlığı içinde küçük ama emin adımlarla örgütlenen bu yapı artık 'Fethullahçı Gladyo' olarak Kontrgerilla içinde ordudan boşalan yeri alıyordu. Fethullahçı Gladyonun ilk büyük tertibi, 1995 İstanbul/Gazi Olaylarıdır.
İSTANBUL/GAZİ OLAYLARI
Çelik Harekâtı öncesinde CIA'nın Moskova İstasyon Şefi, CNN televizyonundan, 'Türkiye'nin karışacağını', daha doğrusu Amerika'nın Türkiye'yi karıştıracağını tüm dünyaya şöyle ilan etti: 'Önümüzdeki dönemde dünyanın en çok karışacak ülkesi Türkiye'dir. Şu anda Türkiye, gizli servislerin gündeminde ilk sıraya yerleşmiştir.”Gazi Mahallesi tertibinden birkaç gün önce de, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Holbruk (Holbrooke), Türkiye'nin Kuzey Irak sınırında yaptığı askeri yığınağa dur demek için tertip yapacaklarını şöyle ilan ediyordu “Kuzey Irak sınırına asker yığıyorsunuz. Önümüzdeki günlerde terör olaylarının artma ihtimali var. Oraya yapacağınız bir harekâtta dikkatli olmanızı tavsiye ederim”. CIA Şefinin ve Holbruk'un haber verdiği gibi, 12 Mart 1995 gecesi İstanbul'da Gazi Mahallesi tertibi düzenlendi. Ancak Türk Ordusu bu tehdide rağmen Çelik Harekâtını başarı ile icra etti. O dönem öncesi ve günümüze kadar gerçekleştirilen tüm büyük provokasyonlar, siyasi suikast ve cinayetler tamamen yabancı gizli örgütlerin planı ve yerli işbirlikçi F tipi Gladyo ve bunların yerli taşeronlarının işi olarak değerlendirilebilir.
ÇELİK HAREKÂTI
Ağustos 1994'de Genelkurmay Başkanı olan Org. İsmail Hakkı Karadayı döneminde Irak’ın kuzeyinde yuvalanan bölücü terör örgütüne karşı hazırlanan ve rahmetli Orgeneral Eşref Bitlisin adı verilen “Eşref Bitlis Harekat Planı” uygulandı, Kuzey Irak'a kamuoyunda Çelik Harekatı olarak bilinen bir büyük kara harekatı yapıldı. 35 bin Mehmetçik Mart 1995'de Kuzey Irak'a girdi. Kuzey Irak'a giren ordumuz, aslında aynı zamanda ABD'nin egemenlik alanına da girmiş oldu. Çünkü o bölge ABD ordusunun işgali altındaydı. ABD'nin Foreign Affairs, Foreign Reports, Mediterranean Quarterly ve Joint Forces Quarterly gibi yarı resmi organları. 'Türk komutanları hizadan çıktı', 'Türk Ordusu ABD-Türkiye ilişkilerini bozuyor' gibi görüşlere yer vermeye başladılar. Bu nedenle hazırlanan tertibin gereği olarak Karadayı listenin başına yazıldı.
1996 EYLÜL HAREKÂTI
ABD ordusu, özellikle Çekiç Güç, Irak'ın kuzeyinde 7,500 'CIA peşmergesi'nden oluşan bir askeri güç örgütlemişti. Eylül 1996'da, Eşref Bitlis Planı gereğince, Barzani, Türk Genelkurmayının yönlendirmesi ile Saddam yönetimi ile işbirliği yaparak CIA peşmergelerini dağıttı. 200'e yakın ölü veren CIA peşmergeleri, ABD tarafından ABD’nin Guam adasındaki üssüne taşındı. ABD kaynakları, bu harekatı 'ABD'nin Vietnam'dan sonraki en büyük yenilgisi' olarak değerlendirdiler. Türk Ordusu, Çelik Harekatı'nı Başbakan Çiller'e haber vermeden gerçekleştirmişti. Çünkü maalesef ABD vatandaşı olan Çiller'in ABD'ye yakınlığı TSK tarafında endişe yaratıyordu.
(GELECEK PAZARTESİ 2. BÖLÜM: (28 ŞUBAT SÜRECİ - ÇUVAL OLAYI)
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz