Türkiye 2012'den ne bekliyor?

2012'nin, üretim açısından, talebin yavaşlaması, faiz oranlarının artış eğilimine girmesi, kurlardaki yukarı doğru hareketin devam etmesi gibi bazı riskler getirecek.

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük, 2012'nin, üretim açısından, talebin yavaşlaması, faiz oranlarının artış eğilimine girmesi, kurlardaki yukarı doğru hareketin devam etmesi gibi bazı riskler getirdiğini, ancak risk ve zorlukların fırsatların ve yeni açılımların kapısını aralamak için itici güç olduğunu belirterek, ''İnanıyoruz ki sanayicimiz, 2012'de de sıkıntıları aşmasına yardımcı olacak fırsatları yaratmayı başaracaktır'' dedi.

Küçük, 2012 yılı beklentilerine ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, zor geçen 2008 ve 2009 yıllarının ardından, 2010'un tüm dünya için bir toparlanma yılı olduğunu, Türkiye'nin 2010'da elde ettiği yüzde 9'luk büyüme oranı ile krizden çıkışta ''dikkat çekici bir başarı'' ortaya koyduğunu vurguladı.

Reklam
Reklam

Yüksek büyümeye yüksek cari açığın eşlik etmesinin, elde edilen başarıyı ''bir miktar'' gölgelediğine dikkati çeken Küçük, ''Mevcut göstergeleri değerlendirdiğimizde, Türkiye ekonomisinin 2011'de de aynı dinamikler üzerinde yürüdüğünü görmekteyiz. 2011'in ilk çeyreğini yüzde 12, ikinci çeyreğini yüzde 8,8 ve üçüncü çeyreğini de yüzde 8,2'lik büyüme oranları ile kapattık. Yılın 9 ayı sonundaki büyüme ise yüzde 9,6 olarak gerçekleşti ve bu oranla Türkiye, 9 ay itibarıyla Çin'i de geride bırakarak dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi oldu'' dedi.

Büyümedeki performansın yanında, yüksek cari açığın 2011'de de ekonominin en kırılgan tarafını oluşturduğuna işaret eden Küçük, şu değerlendirmeyi yaptı:

''Mevcut veriler çerçevesinde, 2011'i 80 milyar dolara yaklaşan bir cari açıkla kapatacağımız görülüyor. 2011'in ilk yarısında cari açığa karşı ekonomiyi daraltıcı nitelikte bazı önlemler alınmış, Ağustos ayından itibaren ise küresel ekonomide beliren durgunluk tehdidine karşı genişletici nitelikte önlemler gündeme gelmişti. Bu önlemlerin ekonomi üzerindeki etkisini net olarak tespit etmek mümkün olmamakla birlikte, yılın son aylarında cari açığın artış hızında nispi bir azalma söz konusudur. GSYİH içinde, ilk çeyrekte yüzde 11,7 ikinci çeyrekte yüzde 11, 2 olan cari açık payı üçüncü çeyrekte yüzde 8,1'e gerilemiştir. Öncü göstergeler, cari açığın artış hızındaki yavaşlamanın dördüncü çeyrekte de devam edeceği yönündedir. Bu nispi yavaşlamada, yılın ikinci yarısından itibaren kurların yukarı doğru hareket etmesinin etkili olduğu düşünülebilir.''

Reklam
Reklam

Büyümede ilk 9 ayda elde edilen sonuca bakarak, 2011'in öngörüldüğü şekilde yüzde 7,5, son çeyrekteki performansa bağlı olarak, yüzde 8'i aşan büyüme oranıyla kapatılabileceğini belirten Küçük, işsizlik oranındaki düşüşün sürdüğünü, bütçe performansında olumlu seyir olduğunu vurguladı. Küçük, ''Tüm bunlar, ekonominin 2011'den 2012'ye taşıyacağı olumlu miraslardır. Ancak, küresel ekonomideki Türkiye'yi de etkileyebilecek belirsizlikler, 2012'nin zor bir yıl olarak öngörülmesine yol açmaktadır'' dedi.

BÜYÜME İÇİN TAVİZLER VERİLMEMELİ
Tanıl Küçük, Türkiye'nin en büyük ihracat pazarı Avrupa Birliğindeki sıkıntılar ve içerde cari açığı kontrol altında tutmak hedefiyle kurgulanmış, ekonomiyi nispeten soğuk tutmaya yönelik önlemlerin etkisiyle 2012'nin, dış ve iç talebin yavaşlayacağı bir yıl olacağının görüldüğüne dikkati çekerek, şunları dile getirdi:

''Ancak, kriz ertesindeki iki yılda, 2010 ve 2011'deki deneyimlerimiz, dış talep zayıflasa bile, dışarıdan sermaye aktığı sürece, iç talepte canlılığın ve Türkiye ekonomisinde de büyümenin devam ettiği yönündedir. Nitekim hem 2010, hem de 2011'e girerken büyüme öngörüleri yüzde 4-5'ler civarında iken gerçekleşmeler bu oranların epeyce üzerinde olmuştur. 2012 için de ekonomik programda büyüme öngörüsü yüzde 4'tür. Küresel ekonomide, Türkiye'ye yönelik sermaye akışını radikal biçimde etkileyecek gelişmeler yaşanmadığı takdirde, büyümemizin 2012'de de devam etmesi ve öngörülen oranın gerçekleşmesi muhtemeldir.

Reklam
Reklam

İyimser kaldığı düşünülebilecek bu yorumun ötesinde, 2012'nin, üretim açısından, talebin yavaşlaması, faiz oranlarının artış eğilimine girmesi, kurlardaki yukarı doğru hareketin devam etmesi gibi bazı riskler getirdiği doğrudur. Ancak, risk ve zorluklar, fırsatların ve yeni açılımların kapısını aralamak için itici güçtür. İnanıyoruz ki, sanayicimiz, daha önceki zor yıllarda olduğu gibi, 2012'de de sıkıntıları aşmasına yardımcı olacak fırsatları yaratmayı başaracaktır. Burada yapılması gereken sanayimizin mücadelesine destek verilmesi ve rekabet gücünü artıracak adımların atılmasıdır.''

Türkiye'nin, ekonomisindeki en önemli kırılganlık olan cari açıkla mücadeleyi sürdürmesi gerektiğinin altını çizen Küçük, ''Ancak bu mücadele, büyümeden yüksek oranlı tavizler verilmesi anlamına gelmemelidir. Zira, Türkiye, yüksek büyüme potansiyeli olan ve sorunlarını çözebilmek için büyümek zorunda olan bir ülkedir. Hedefimiz, büyümeyi dışarıdan gelen kaynağa bağımlı yapıdan mümkün olduğunca çıkaracak ve cari açık sorununu hafifletecek yapısal adımları, daha fazla zaman kaybetmeden bir an önce atmak olmalıdır. 2012'den de en büyük beklentimiz budur'' diye konuştu.

Reklam
Reklam

ÜLKEMİZİ ŞANSLI GÖRÜYORUM
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Başkanı Hüseyin Erkan, ''Krizin rahatsız ettiği sermaye yatırımları için güvenilir bir liman vazifesi gören, ürün çeşitlendirmesine sahip, her kesimden yatırımcıya hitap edebilen ülkelerin sermaye piyasaları için 2012 yılının önemli fırsatlar sunacağını düşünüyorum. Bu açıdan da ülkemizi şanslı görüyorum'' dedi.

Erkan, 2012 yılına ilişkin beklentilerini AA muhabirine anlattı. 2011 yılının dünya ekonomisinde önemli sorunların yaşandığı bir yıl olduğunu anımsatan Erkan, bu sorunların bir bölümünün 2012 yılına da taşınacağını ve özellikle Avrupa borç krizinin, 2012 yılının başlıca gündemini oluşturacağını kaydetti.

Global piyasalarda en önemli gündem maddesi olan Avrupa borç krizinin gelişiminin, 2012 yılında Türkiye ekonomisini etkileyecek en önemli faktörlerden birisi olacağını ifade eden Erkan, ''Krizin çözümü için siyasi otoriteler ve ilgili finans kurumlarınca gerekli adımlar atılamazsa kriz derinleşebilecek ve bizim ekonomimiz açısından da önemli bir dışsal risk unsuru oluşturabilecektir'' değerlendirmesinde bulundu.

Reklam
Reklam

2011 yılının Türkiye;de rekor sayılabilecek düzeyde bir büyümeye sahne olduğunu, 2012 yılında gerek Avro Bölgesinde yaşanan kriz, gerekse cari açıkla ilgili önlemlerin etkileriyle büyüme hızının bir miktar aşağı çekileceğini tahmin ettiğini dile getiren Erkan, ''Türkiye ekonomisinin 2012'deki diğer öncelikli konuları cari açık ve enflasyon olacaktır. Ancak hükümetin ve Merkez Bankasının enflasyonla mücadele konusunda ortaya koydukları ve istikrarlı bir şekilde takip ettikleri politikalar, bu iki ekonomik parametrenin de hedeflenen seviyelerde gerçekleşmesini sağlayacaktır düşüncesindeyim'' diye konuştu.

''2012 SERMAYA PİYASASI AÇISINDAN KOLYA OLMAYACAK"
Hüseyin Erkan, 2012 yılının sermaye piyasaları açısından çok kolay bir yıl olmayacağını söyledi.

Global ekonominin genelindeki gelişmelerin piyasaları da etkileyeceğine işaret eden Erkan, ''Bu çerçevede, etkileri halen hissedilen krizin 2012 yılında sermaye piyasalarını da şekillendireceğini düşünmek yanlış olmayacaktır'' değerlendirmesini yaptı.

Reklam
Reklam

Bu tür ortamların, içerisinde çeşitli fırsatlar da barındırdığının altını çizen Erkan, şöyle devam etti:

''Krizin rahatsız ettiği sermaye yatırımları için güvenilir bir liman vazifesi gören, ürün çeşitlendirmesine sahip, her kesimden yatırımcıya hitap edebilen, teknolojik altyapısı ileri seviyede olan, yatırımcılara kolay erişim imkanı sağlayan ülkelerin sermaye piyasaları için 2012 yılının önemli fırsatlar sunacağını düşünüyorum. Bu açıdan da ülkemizi şanslı görüyorum. Ekonomik ve siyasi istikrarı sağlamış, bankacılık sistemi sağlam temellere oturmuş bulunan, düzenleyici otoriteleri etkin çalışan, bölgesinde güçlü teknolojik altyapı ve kaliteli insan kaynağını barındıran borsalara sahip bir ülke olarak ülkemizin 2012 yılında, krizin olumsuz etkilerine rağmen, sermaye piyasaları açısından önemli gelişmeler göstereceği inancındayım.''

2012'nin İMKB açısından yoğun olarak çalışmaların sürdürüleceği bir yıl olacağını ifade eden Erkan, ilk meyvelerini almaya başladıkları Halka Arz Seferberliği çalışmalarına hız kesmeden devam edeceklerini, bunun yanı sıra 2011 yılında sermaye piyasası kurumlarının işbirliği ile başlatılan Yatırımcı Seferberliği çalışmalarının da gelecek yıl yoğunlaşacağını anlattı.

Reklam
Reklam

İMKB Başkanı Erkan, diğer taraftan, altyapı ve yazılım yenileme çalışmalarının, yeni piyasalar, ürünler ve bölgesel işbirliklerine yönelik projelerinin de devam edeceğini söyledi.

2010 ve 2011 yıllarında Halka Arz Seferberliğinin de katkılarıyla önemli artış gösteren halka arzların 2012 yılında belki biraz yavaşlayacağını, ancak belirli bir seviyeyi koruyarak devam edeceğini öngördüklerini dile getiren Erkan, ''Kredi maliyetlerinin arttığı bir ortamda, halka arzların şirketlere ucuz kaynak temini açısından daha cazip hale gelebileceğini düşünüyoruz'' değerlendirmesinde bulundu.

''İMKB EKONOMİYE 6 YILDA 26 MİLYAR DOALR FON SAĞLADI"
Borsanın son yıllarda ekonomiye fon sağlama yönündeki katkısının dikkat çekici olduğunu vurgulayan Erkan, 2005-2011 döneminde halka arz ve bedelli sermaye artırımı yoluyla ekonomiye kazandırılan kaynak tutarın yaklaşık 26 milyar dolar düzeyinde olduğunu bildirdi.

Diğer taraftan Sermaye Piyasası Kurulunun (SPK) almış olduğu karar sonucu, halka açık olan ancak Borsada işlem görmeyen şirketlerin İMKB'de işlem görmesine yönelik çalışmaların da son aşamasına geldiğine değinen Erkan, şunları kaydetti:

Reklam
Reklam

''Süreç tamamlandığında, 55 yeni şirketin daha Borsada işlem görmesini beklemekteyiz. Böylece 2012 yılında Borsada işlem gören şirket sayısı önemli bir artış göstermiş olacaktır. Ayrıca bu şirketlere ilişkin kaydileştirme süreci tamamlandığında Borsamız yeni yatırımcılara da kavuşmuş olacaktır. Bu gelişmelerin işlem hacmi üzerinde de olumlu etkisi olacaktır. Global düzlemde yaşanan krizin etkileri işlem hacmi üzerinde olumsuz etki gösterebilecek olsa da, sunulan yeni piyasalar ve enstrümanlar, Yatırımcı Seferberliği çalışmaları, İstanbul Finans Merkezi projesi kapsamında yürütülen çalışmalar, uluslararası tanıtım ve işbirliği çalışmalarımız sayesinde işlem hacmi bakımından benzer piyasalar arasında iyi bir yerde olacağımızı tahmin ediyoruz.''

Hüseyin Erkan, İstanbul Finans Merkezine (İFM) dönük hazırlıklara da büyük önem verdiklerini, bu konuda da üzerlerine düşen görevi hakkıyla yerine getireceklerini söyledi.

İMKB'nin, İFM stratejisi ve eylem planı kapsamında oluşturulan 27 eylemde sorumlu veya ilgili kuruluş olarak yer aldığını anımsatan Erkan, İFM stratejisi çerçevesinde oluşturulan 8 komite ve ilgili alt komite çalışmalarında aktif olarak görev yaptıklarını ve bu çerçevede yeni piyasalar ve ürünler oluşturma, yabancı menkul kıymetlerin yurt içi piyasalarda işlem görmesi, menkul kıymet ödünç piyasalarının geliştirilmesi, özel sektör borçlanma araçlarına işlerlik kazandırılması, türev ürünlerin geliştirilmesi, faizsiz finansman araçlarına ilişkin altyapının geliştirilmesi, karbon piyasasının oluşturulması, şirketlerin halka açılmalarının sağlanması, yatırımcıların bilgilendirilmesi, ortak teknoloji platformunun oluşturulması, borsaların hukuki statülerinin netleştirilmesi gibi pek çok konuda çalışmalarda bulunduklarını anlattı.

Erkan, İMKB'nin bu çalışmalarına 2012 yılında da devam edeceğini sözlerine ekledi.

2012 ZOR AMA İŞ DÜNYASI UMUTLU
Konya Ticaret Odası (KTO) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Öztürk, küresel ekonomide belirsizliklerin arttığı bir ortamda AB ülkelerinin ekonomik sorunlarıyla birlikte siyasi belirsizlikleri, dünya ekonomisinin lokomotifi ABD'nin beklenenden düşük gerçekleşen büyüme sonrasında ekonomik performansında iyileşme sinyallerinin alınamaması dolayısıyla iş dünyasının zor bir yıl geçirdiğini, 2012 yılını dünyada beklenen durgunluğa karşı Türkiye'nin fırsat yılı olarak değerlendireceğini bildirdi.

Öztürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2011 yılının ekonomik açıdan yoğun bir gündemle geçtiğini söyledi.

Türkiye ve dünya ekonomisinde 2011 yılında yaşanılan gelişmeleri değerlendiren Öztürk, ''2008 yılı son çeyreğinde ABD kaynaklı küresel krizin yansıması olarak ekonomik açıdan zor geçirdiğimiz 2011 yılını geride bırakmak üzereyiz. Küresel ekonomide belirsizliklerin arttığı bir ortamda AB ülkelerinin ekonomik sorunlarıyla birlikte siyasi belirsizlikleri, dünya ekonomisinin lokomotifi ABD'nin beklenenden düşük gerçekleşen büyüme sonrasında ekonomik performansında iyileşme sinyallerinin alınamaması dolayısıyla küresel ekonomide 2011'i zor bir yıl olarak yaşadık'' dedi.

2012 tahminlerine göre, ABD'nin yüzde 1.5, Avro Bölgesi'nin ise yüzde 0.5 civarında büyüyeceğinin öngörüldüğünü anlatan Öztürk, şunları kaydetti:

''Artan belirsizlik ortamında 2012'nin de küresel ekonomi açısından zor geçeceği görülmektedir. Türkiye ekonomisinin 2011'de dünya ekonomisinde yaşanan olumsuzluklardan fazla etkilenmediği görünmektedir. 2011 yılının ilk dokuz ayında yüzde 9,6'lık büyüme ile dünya sıralamasında ilk sıralarda yer almaktayız. Küresel ölçekte giderek artan belirsizliklerin etkisiyle 2011 yılının tamamında Türkiye ekonomisinin yüzde 7,5 oranında büyümesi beklenmektedir. Avrupa ülkeleri kontrolden çıkan kamu borçları ve bütçe açıklarıyla uğraşırken ülkemiz ekonomik anlamda başarılı bir tablo çizmektedir. Buna bağlı olarak kredi notu artırılmaktadır. 2012 yılında da ülkemizin kredibilitesi daha yüksek bir ekonomi olacağını düşünüyoruz.''

AB'NİN PERFORMANSI TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİ
Avrupa Birliği'nin ekonomik performansının 2012 yılında Türkiye ekonomisi açısından büyük önem taşıdığına dikkati çeken Öztürk, ''İhracatımızın yaklaşık yarısı, doğrudan küresel yatırımların yaklaşık yüzde 80'i ve ülkemize gelen yabancı turistlerin yaklaşık yüzde 60'ı Avrupa Birliği kaynaklıdır. Oradaki sorun bizim ekonomimizi de yavaşlatacak, zorlayacaktır. Avrupa'da iç talepteki daralma Türkiye'nin imalat sanayinde üretim azalması anlamına gelmektedir. Son yıllarda ihracat pazarlarımızı başka kıta ve ülkelere yayma politikalarına 2012'de devam ederek krize karşı direncimizi daha da sağlamlaştırabiliriz. Böylelikle küresel daralmalardan daha az etkileneceğiz'' ifadelerini kullandı.

SON 28 YILIN EN İYİ PERFORMANSI
2011 yılında bütçe disiplininin güçlü bir şekilde devam ettiğini ve son 28 yılın en iyi performansına ulaşıldığını anlatan Öztürk, şöyle devam etti:

''2011 yılında beklentilerin üzerinde gerçekleşen bütçe performansımızın 2012 yılında da sürmesini bekliyoruz. 2011'de ekonomik büyümeye en çok katkı, inşaat, imalat sanayi ve perakende ticaret sektörlerinden gelmiştir. Bu, ülkemizin kendi başına iç talebiyle büyüdüğünü göstermektedir. Özel sektör yatırımlarında gerçekleşen bu artış, ülke ekonomisine duyulan güvenin bir sonucudur. 2012 yılında da özel sektöre dayalı dengeli bir ilerleme gerçekleşmesi durumunda, ülkemiz dünyada gerçekleşebilecek muhtemel olumsuzluklardan en az seviyede etkilenecektir. Diğer taraftan dünyada devam eden işsizliğe rağmen ülkemiz istihdam yaratma bakımından dünya ülkelerinden pozitif olarak ayrışmıştır. Eylül 2011'de işsizlik oranımız yüzde 8,8'e düşmüştür. Böylece ülkemiz, işsizlik oranını kriz öncesi dönemin altına indiren nadir ülkelerden biri olmuştur.''

TÜRK LİRASI DEĞER KAZANCAK
Ekonomik göstergelerin yukarı yönlü olmasına rağmen cari açık ve Türk lirasının değer kaybetmesi açısından 2011 yılının olumsuz yönleri olduğuna değinen Öztürk, ''Yüksek oranlardaki büyümeye rağmen, ülkemiz ciddi bir cari açık sorunuyla karşı karşıyadır. Cari açığın oluşmasında en önemli neden yüksek oranda seyreden ithalat miktarıdır. Bu durum ekonomimizin ithalata bağlı olarak büyüdüğünü göstermektedir. Son verilere göre ithalat artışımız ihracat artışımızdan yüzde 16 daha yüksektir. Ancak, önümüzdeki dönemde cari açığın düşüş trendine gireceğini düşünüyoruz. Cari açığı düşürmek için yurtiçi tasarrufu artırmamız, katma değeri yüksek olan mal ve hizmet üretiminde yoğunlaşmamız ve enerjide dışa bağımlılığı azaltmamız gerekmektedir. Cari açığın yüksekliği dövizdeki dalgalanmaları da beraberinde getirmektedir. 2012'de Türk Lirası'nın değer kazanmaya başlayacağını düşünüyoruz'' diye konuştu.

Özel sektör olarak kazandıkları motivasyon ve moralle 2012 yılında da üretime ve yatırıma devam edilmesi konusunda görüş birliği içerisinde olduklarını dile getiren Öztürk, ''Dünyada yaşanılan olumsuzlukları fırsata çevirmek amacıyla özel sektör olarak çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bu noktada 2011 yılında taleplerimize cevap veren hükümetimizle 2012 yılında da uyum içerisinde çalışarak devlet-özel sektör işbirliğini devam ettirmeliyiz. İş dünyasının taleplerinin karşılanması ile Türkiye 2012 yılını fırsata çevirebilir'' dedi.