Türkiye Bakliyatta Kan Kaybediyor

Mersin Ticaret Borsası (MTB) Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Özdemir, Türkiye’nin eskiden net ihracat yaptığı bakliyat...

Mersin Ticaret Borsası (MTB) Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Özdemir, Türkiye’nin eskiden net ihracat yaptığı bakliyat ürünlerinde bugün ithalatçı konumuna geldiğini belirterek, Türkiye’nin, bakliyatta gittikçe kan kaybettiği uyarısında bulundu. Özdemir, bakliyatta bu yıl yüksek fiyat beklemediklerini de söyledi.

Bakliyatın Türkiye ve dünyadaki durumunu İHA muhabirine değerlendiren MTB Başkanı Özdemir, Türkiye’de tarımsal üretimin azalmadığını, aksine arttığını, fakat üreticilerin geleneksel tercihlerinin değiştiğini söyledi. Bakliyatın da o geleneksel ürünlerin arasında yer aldığını ifade eden Özdemir, bu nedenle Türkiye’nin eskiden net ihracat yaptığı bakliyat ürünlerinde bugün ithalatçı konumuna geldiğini kaydetti. Türkiye’nin eskiden tonlarca nohut sattığı Hindistan’dan bugün ithalat yaptığına dikkat çeken Özdemir, “Meksika, Arjantin, Kanada’dan, hatta Rusya’dan bile son 3 yıldır nohut ithalatı var. Eskiden net ihracatçı olduğumuz nohutta maalesef son yıllarda üretim olsa da yeterli olmadığından ithalatçı konuma geldik. Kırmızı mercimekte de durum yine pek iç açıcı değil. Nohut kadar kötü olmasa da yine Kanada ve Avustralya’dan ithalat yapıyoruz. Bizim milli yemeğimiz kuru fasulyede de ithalatçı konuma geldik. Şu anda Arjantin, Kırgızistan, Amerika, Kanada, Etiyopya başta olmak üzere ithalat yapıyoruz. Burada da net ihracatçı iken ithalatçı konuma geldik. Yeşil mercimek de son yıllarda tüketime yetmediği gibi büyük miktarda Kanada ve Amerika’dan ithalat yapıyoruz. Bunların bir kısmı iç piyasada tüketiliyor, bir kısmı da transit olarak diğer ülkelere gönderiliyor. Dolayısıyla eskiden net ihracatçı olduğumuz ve rekabet şansımızın çok yoğun olduğu bakliyat ürünlerinde bu avantajımızı kaybetmek üzereyiz. Türkiye, maalesef bakliyatta gittikçe kan kaybediyor” diye konuştu.

Reklam
Reklam

Bu gidişin nedenini, çiftçinin alım garantisi olan ve verimi daha yüksek ürünlere yönelmesine bağlayan Özdemir, “Üretimde parite denen bir kavram vardır. Diyelim ki, mercimek buğdayın en az iki misli olması lazım ki, çiftçi mercimek eksin. Bir de baklagil üretiminin özellikle hasadı zahmetlidir. Bir de buğdayda yıllarca devlet bence hata yapmıştır, hep buğday üretimini desteklemiş, prim vermiş, sübvanse etmiştir, Toprak Mahsulleri Ofisi vasıtasıyla alımını garanti haline getirmiştir. Çiftçi, alımı garanti olan bir ürün varken, verimi daha yüksekken, daha az zahmetliyken niye macera arayıp da daha zor, getirisi de az olan bir ürünü eksin? Olay burada düğümleniyor” ifadelerini kullandı.

“HANGİ ÜRÜNLERDE REKABET EDEBİLİYORSAK ONA AĞIRLIK VERMELİYİZ”

Bakliyat üretimini yeniden canlandırmak için tekrar teşvik edecek, cazibe haline getirecek, yeni tohumları devreye sokacak ve şu anda verilen primleri daha artırıp çiftçileri buna kanalize edecek bir mekanizma geliştirmek gerektiğini vurgulayan Özdemir, ayrıca tüketimin özendirilmesi gerektiğinin de altını çizdi. MTB olarak, bakliyat ürünlerinin tüketimini artırmak için Mersin’de bir çalışma başlattıkları bilgisini veren Özdemir, “Bu tutarsa faydalı olursa bunu Türkiye sathında da yaymayı düşünüyoruz. Çünkü bakliyat merkezi olarak Mersin’in böyle bir misyonu üstlenmesi gerekir” şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam

‘Türkiye kendi kendine yeten 7 ülkeden birisi’ lafının altının boş olduğuna inandığını da kaydeden Özdemir, şöyle devam etti: “Türkiye, ithalatından daha fazla tarım ürünleri ihracatı yapabiliyorsa bu yolda başarılıdır demek lazım. Ayrıca bazı ürünlerin üretiminde inat edip, maliyeti ne olursa olsun buna katlanmak pek akılcı bir olay değil günümüzde. Ayrıca stratejik açıdan stoklanacak malların zaten devlet stoklamasını yapmaktadır, her sene 3,5 milyon ton buğday stok altındadır. Dolayısıyla açlık, kıtlık olacak diye bir endişe yoktur. Buradaki kriter şu olmalıdır; Türkiye hangi ürünlerde verimlilik alıyorsa, hangi ürünlerin yetiştirilmesinde rekabet ediyorsa onlara eğilmeli, ona ağırlık vermeli, desteklemeli, rekabet şansı olmayan ürünlerde ise ithalatından korkmamalı. Fakat genel toplamdaki tarım ürünleri ihracatının ithalattan fazla olması lazım.”

“TARIMIMIZ AĞLANACAK KADAR KÖTÜ DEĞİL”

Türkiye’de tarımsal üretimin azalmadığını, aksine arttığını fakat üreticilerin geleneksel tercihlerinin değiştiğini söyleyen Özdemir, bakliyatın da geleneksel ürünler arasında yer aldığına işaret ederek, şöyle devam etti: “Türkiye bugün tarımsal değer üretme açısından Avrupa’da birinci, dünyada 7. durumda. Burada bir problemimiz yok. Türkiye’de sıkıntılar yok mu tarımda? Var ama ağlanacak, hafıylanacak kadar da tarımımız kötü değil. Yeter ki, Tarım Bakanlığı bazı ürünlere dikkat etsin, üreticileri bilinçlendirsin. Bu çerçevede bakliyatta yeni tohumlarla yeni teşviklerle ve fiyat mekanizmasını tüketimde artırarak tekrar cazip hale getirmemiz lazım.”

Reklam
Reklam

Bu yıl için bakliyat fiyatlarını da değerlendiren Özdemir, “Bakliyat fiyatlarında nohut son 3 yıldır dünyada problemdi, bu yıl Hindistan ve Meksika’nın üretimleri iyi geliyor. Onların üretimleri Şubat ve Mart’ta çıkıyor, bizim üretimimiz Temmuz’da çıkıyor, dolayısıyla nohut tekrar mecrasına oturacak. Fasulyede eksiklik vardı, o da 3 yıl sonra normal rayına giriyor. Mercimek zaten Türkiye’de artık 600 dolarlık rakamlara oturdu. 2-3 yıldır yaşanan bakliyattaki yüksek fiyatlar şu anda olmayacak gibi görünüyor” dedi.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: