Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Perşembe günü yaptığı açıklamada, faz çalışması Türkiye'de süren Çin menşeli Sinovac aşısı için Aralık ayında 10 milyon doz almak üzere yapılacak sözleşmelerin "bir-iki gün" içerisinde imzalanacağını söyledi.
Yerli aşıların ise Nisan ayında devreye gireceğini belirten Koca, Pfizer ve Biontech'in Aralık ayında ruhsat alabilmesi durumunda şirketten 1 milyon doz aşı alınacağını, bu sayının 2021 yılı içerisinde 25 milyon doza çıkabileceğini kaydetti.
Bu aşıların öncelikli olarak hangi kişilerde uygulanacağı, aşıların ücretli mi ya da ücretsiz mi olacağı ve nasıl bir lojistik planlama ile Türkiye'ye dağıtılacağı konusu ise belirsizliğini koruyor.
BBC Türkçe'ye konuşan halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala, Covid-19'a karşı aşı ile toplum bağışıklığının oluşabilmesi için nüfusun en az yüzde 67'sinin aşılanması gerektiğini ve bu hesapla Türkiye'de yaklaşık 40-50 milyon kişinin aşı olması gerektiğini aktarıyor.
Pala'ya göre, iki doz kullanılması gerektiği açıklanan Covid-19 aşıları için Türkiye'nin 80 ila 100 milyon doz aşı alımını yapması gerekecek.
Türkiye'de kaç kişinin Covid-19 geçirerek bağışıklık oluşturduğunun bilinmediğini söyleyen Pala, bu hesapların bu tahmini olduğunu hatırlatıyor.
Peki, Türkiye'nin bu seviyede bir aşı ihtiyacını karşılayabilmek için ne kadar para ödemesi gerekecek?
Temmuz ayında ABD hükümeti, Pfizer ve Biontech'in geliştirdiği aşıdan 100 milyon doz satın almak için, doz başına 19,5 dolar ödemeye onay verdi.
Dün Reuters'a konuşan bir AB yetkilisi ise Pfizer ve BioNTech tarafından geliştirilen aşıdan 'yüz milyonlarca doz' almak için en az 10 milyar dolar ödeyebileceğini ve doz başına 15,50 euro ödemeyi kabul ettiklerini açıkladı.
"Türkiye'nin ihtiyacı olan 80-100 milyon doz aşıyı 20 dolardan hesaplayacak olursak, Türkiye'nin böyle bir kaynağı buraya aktarıp aktaramayacağı ciddi bir soru işaretidir" diyen Pala, Türkiye'nin hali hazırda grip aşısını bile sağlamakta zorlandığını söylüyor:
"Sayın Sağlık Bakanı yakın zamanda Meclis'te yaptığı açıklamada bu yıl ancak 600 bin kişinin gribe karşı aşılanabildiğini söyledi. Oysa Türkiye'de risk grubunda bulunan en az 29 milyon kişinin aşılanması gerekiyordu.
"Covid-19 aşısının ekonomik olarak elde edilebilirliğinin yanında bu aşıların saklanma ve dağıtma koşulları gibi sorunlar da eklendiğinde Türkiye'nin bunun altından kalkıp kalmayacağı tartışma konusudur."
Pala'ya göre Türkiye açısından sorun sadece Covid-19 aşılarının ekonomik boyutu değil.
Pfizer ve BioNTech ilk aşamada ABD'ye 100 milyon, Birleşik Krallık'a 30 milyon, Japonya'ya 120 milyon, Kanada'ya 20 milyon, Yeni Zelanda'ya 1,5 milyon ve Avrupa Birliği'ne 200 milyon doz aşı satışı için sözleşme imzaladı.
Şirket daha sonraki aşamalarda ABD'ye 500 milyon ve AB'ye 100 milyon doz daha aşı tedarik etmeyi kabul ettiğini açıkladı.
Uluslararası Af Örgütü şirketin tahmini olarak 2020'de 50 milyon, 2021'de ise 1,3 milyar doz aşırı üretebileceği göz önünde bulundurulduğunda, bu anlaşmalar dışında kalan diğer ülkelere çok sınırlı miktarda aşı kaldığını ifade ediyor.
Pala ise Türkiye'de 2021 yılının ilk 6 ayı içinde, ihtiyacı olan seviyede aşıyı temin edemeyeceğini öngörüyor:
"Buna ekonomik bir kaynak aktarsanız, dağıtımını yapabilecek alt yapıyı da sağlasanız bile Türkiye bu 100 milyon doz aşıyı ne kadar zamanda sağlayabilir? Çünkü her iki şirket de şu ana kadar yaptıkları açıklamalarda ön siparişlerle bu aşıların yüzde 80-90'ını şimdiden bazı ülkelere sattıklarını açıkladı."
Af Örgütü Sağlık Hakkı Araştırmacısı Tamaryn Nelson da, "Pfizer ve Biontech'in varlıklı ülkelerle bir milyardan fazla doz aşı için halihazırda anlaşma imzalamış olması ve dünyanın geri kalanına planlanan tedarik miktarının çeyreğinden azını ayırmış olması kaygı vericidir" diyor.
Dünya Sağlık Örgütü, ilaç şirketlerinin Covid-19 aşılarıyla ilgili gönüllü olarak bilgi paylaşımları için Mayıs ayında Covid-19 Teknoloji Erişimi Havuzu'nu kurdu ama henüz hiçbir şirket bu erişim havuzuna kaydolmadı.
Dünya Sağlık Örgütü ayrıca "2021 yılı sonuna dek 2 milyar doz aşının eşit bir şekilde üretilmesini ve dağıtılmasını sağlamak" amacıyla Covid-19 Aşıları Küresel Erişim Programı (COVAX) kurdu.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 17 Eylül'de yaptığı açıklamada, "Hem aşının güvenilirliği hem de adil dağıtımı konusunda DSÖ'ye çok önemli görevler düşmektedir. Dünyanın güçlü bir DSÖ'ye ihtiyaç duyduğunu ve bunun savunucusu olduğumuzu her platformda vurguladık" dedi.
COVAX'a şimdiye dek 172 ülke kaydoldu ancak Türkiye, bu ülkelerden biri değil.
Pala "bu koşullarda" Türkiye'nin COVAX'a dahil olmasının avantajlı olabileceğini söyleyerek, Türkiye'nin neden COVAX'ta yer almadığına dair bir açıklama yapılmadığını hatırlatıyor.
Önümüzdeki 7-8 ay içerisinde yeterli miktarda aşının Türkiye'ye gelemeyeceğini aktaran Pala, salgınla mücadele stratejisini hem bireysel hem de ulusal ölçekte 'sanki aşı olmayacakmış' gibi yürütmek gerektiğini savunuyor:
"Aşının toplumda hangi gruplara öncelikli olarak yapılacağının duyurulması ve aşının bedelinin nasıl karşılanacağının da şimdiden açıklanması gerekiyor. Bu aşı ücretsiz mi olacak yoksa yurttaşın para ödemesi gerekecek mi? Amerika'ya 20 dolardan satıldığı gibi Türkiye'ye de benzer bir bedelle gelecekse, yurttaşların kişi başına 40 dolar bedel ödenmesi mi gerekecek?"
Türkiye 1920'li yıllarda yalnızca kendi aşı ihtiyacını karşılayan değil, yurt dışına da aşı satan bir ülke konumunda olduğunu belirten Pala, 2011 yılında kapatılan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü yeniden açılması gerektiğini söylüyor.
Türkiye'de hali hazırda 15 yerli aşı projesi pre-klinik aşamadaki çalışmalarına devam ediyor.
Kayseri'de süren bir aşı çalışması ise diğerlerinden farklı olarak faz bir aşamasında gönüllü kişiler üzerinde uygulanmaya başlandı.
Bu aşıda Pfizer ve Biontech'in kullandığı mRNA teknolojisi değil, Çin menşeli Sinovac aşısındaki gibi inaktive aşı tekniği kullanılıyor.
Ayrıca faz bir aşamasına yaklaşan iki farklı yerli aşı adayı bulunuyor. Pre-klinik aşamasını tamamlayıp faz bir aşamasına geçtiklerinde, Kayseri'deki gibi insan üzerinde aşılama yapmaya başlayabilecekler.
Bunların yanı sıra Pfizer ve Biontech şirketlerinin ve Çin menşeli Sinovac şirketinin geliştirdiği iki ayrı aşının faz üç çalışmaları Türkiye'de gerçekleşiyor.
Türkiye'de 22 Ekim'den bu yana faz üç çalışmaları devam eden Pfizer ve Biontech aşısında şu ana dek yaklaşık 500 kişinin aşılandı ve beklenmeyen bir yan etkinin saptanmadığı açıklandı.
15 Eylül'den bu yana faz üç çalışmaları süren Çin menşeli Sinovac aşısı ise dün itibariyle sağlık çalışanlarından sonra gönüllü vatandaşlar üzerinde de uygulanmaya başlandı.
Sağlık Bakanlığı, Sinovac aşısının bugüne kadar 726 gönüllü sağlık çalışanı üzerinde uygulandığını ve güvenlilik verileri olumlu değerlendirildiği için aşı denemelerinin vatandaşlara açıldığını duyurdu.
Aşının toplamda 12 bin 450 gönüllü üzerinde uygulanması planlanıyor.
Şirketlerin faz çalışmalarını Türkiye'de sürdürüyor olması, Türkiye'nin bu aşılarını satın alıp almayacağı ya da ne kadar doz satın alabileceği konusunda belirleyici değil.
Bunun için öncelikle şirketler ve ülkeler arasında mali sözleşmelerin yapılması gerekiyor.
Şu ana dek bilinen hiçbir sözleşmede Türkiye'nin adı geçmemişti ancak Fahrettin Koca 19 Kasım'da yaptığı açıklamada, Çin menşeli Sinovac aşısı için sözleşmelerin "bir-iki gün" içerisinde imzalanacağını söyledi.
Türkiye'de gerçekleştirilen faz çalışmalarından sorumlu Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal, aşı satın alma yetkisinin ulusal bir karar olduğunu ve ancak Sağlık Bakanlığı yetkililerince önerebileceğini söylüyor:
"Kısa sürede daha çok kişiye ulaşmak ve aşının farklı ırklardan kişilerdeki etkisini görmek için faz çalışmaları ne kadar çok ülkede yapılırsa o kadar iyidir. Ancak Biontech ve Sinovac aşılarının faz çalışmaları Türkiye'de yapılması, Türkiye'nin bu aşıların satın alınacağı anlamına gelmez, bu karar Sağlık Bakanlığı yetkililerince önerilir. Örneğin Japonya, Biontech aşısını alacağını açıkladı ama Japonya'da aşının faz çalışması yapılmamıştı."
Hacettepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Murat Akova ise, "Baştan istediğiniz kadar parasını vermiş olun, başlangıçtaki aşıların hepsi ne Amerika'ya ne Avrupa'ya yeter" diyor:
"Türkiye'de aşı satın alım aşamasında ne olup bitiyor, bilmiyoruz. Ancak Sinovac'ın Türkiye'deki çalışması Sağlık Bakanlığı'nın yan kuruluşu olan Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) tarafından destekleniyor ve kısmi bir bütçe sağlandı.
"Aşıların farklı fiyatları, farklı üretim şekilleri olacak. Dolayısıyla her ülke ona göre bir strateji belirleyecek. Öncelikli gruplar belirlenecek, mevcut stoklar kullanılacak. Ondan sonra diğer kişiler aşılanmaya başlayacak. Neresinden bakarsanız bakın, 2021'in sonundan önce pek rahatlama gözükmüyor."
MRNA teknolojisiyle üretilen bu aşıların -70 derecede saklanması ve çözüldükten sonra kısa bir süre içerisinde tüketilmesi gerekeceğini aktaran Akova, ülkelerin aşıları dağıtımında başlangıçta lojistik sorunlar yaşayabileceğini düşünüyor:
"Bu aşılar muhtemelen ucuz aşılar olmayacak. Dünya Sağlık Örgütü de aşının tamamını zengin ülkeler almasın, mümkün olduğunda adil dağıtılsın diye COVAX'ı kurdu, burada üye ülkelerle birlikte bir miktar bütçe oluşturdu ve bu bütçeyi artırmaya çalışıyorlar çünkü dünyada bu aşının parasını ödeyemeyecek bir sürü ülke var."
Herkese yetecek kadar aşının büyük olasılıkla 2021 sonuna dek üretilemeyeceğini düşünen Akova, mRNA teknolojisiyle geliştirilen aşıların umut verici olduğunu şöyle anlatıyor:
"mRNA aşıları üretim açısından nispeten kolay üretilebilen aşılar olduğu için Pfizer 2021 içerisinde 1,3 milyar doz üretebileceğini söylüyor. Bu aslında dünyanın neredeyse 6' da 1' ine yetecek kadar aşı demek.
"Aynı teknolojiye sahip bir o kadar da Moderna üretse, diğer aşılarla da birlikte dünyada 2021'ın ilk yarısında 2-3 milyar doz aşı olabilecek. Bu da rasyonel bir kullanımla pandeminin hızını azaltabilir.
"2021 sonuna doğru virüs tam olarak ortadan kalkmasa bile ciddi şekilde kontrol altına alınabilir."
Prof. Dr. Serhat Ünal ise Türkiye'nin kendi aşısını geliştirmesinin önemini şöyle anlatıyor:
"Dünyada faz üç (ruhsat öncesi) aşamada bulunan 4-5 aşı var. Bunların dünyanın tamamının ihtiyacını karşılayabilme imkânı yok. O yüzden geliştirilecek her türlü güvenli ve etkili aşıya ihtiyacımız var. Dolayısıyla Türkiye'deki değişik gruplar da çalışmaya devam ediyor."
Ünal, Türkiye'de faz çalışmalarına başlamak üzere başka ülkelerin de müracaatta bulunduğunu, Türkiye'de süren faz çalışmalarına yeni aşıların da eklenebileceğini söylüyor.