"Türkiye, Keşmir sorununun çözümüne katkı sunabilir"

UHİM'in "Kadim Medeniyet ve Yeni Dünya Düzeni Arasında Hindistan" konulu raporundan: - "Hindistan'la hemen her alanda ilişkileri geliştirme imkanına sahip Türkiye, tıpkı 1956'da Pakistan-Afganistan sınır anlaşmazlığında olduğu gibi Hindistan-Pakistan arasındaki Keşmir sorununun çözümüne de katkı sunabilir" - "Hindistan topraklarında yaşayan Türk soylu toplulukların varlığı, Türkiye'nin dil-kültür ve sanat varlıklarının bölgeye ulaştırılmasını teşvik edici bir nitelik taşımaktadır. Bu sürecin, söz konusu kitlelerin geçmişle bağlarını kurmak suretiyle, iki ülke halkları arasındaki ilişkinin güçlendirilmesine katkı sunacağı şüphesizdir"

İSTANBUL (AA) - Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi'nin (UHİM), "Kadim Medeniyet ve Yeni Dünya Düzeni Arasında Hindistan" konulu raporunda, Türkiye'nin son dönemde küresel bir sorun haline gelen Hindistan-Pakistan arasındaki Keşmir sorununun çözümüne katkı sunabileceği bildirildi.

UHİM'den yapılan açıklamada, "Kadim Medeniyet ve Yeni Dünya Düzeni Arasında Hindistan" konulu raporun ayrıntılarına yer verildi.

Raporda, birbirleriyle güçlü iş birliği kurma ihtimali bulunan ülkeler arasında gerilim ve düşmanlığı tırmandırma ya da hiç olmazsa söz konusu devletleri birbirinden uzak tutma politikasının, Batılı küresel sistemin kendisine rakip ve düşman olarak gördüğü devletlere karşı izlediği stratejilerin başında geldiği aktarıldı.

Reklam
Reklam

Türkiye-Hindistan ilişkilerinin de başta İngiltere olmak üzere, Batı dünyasının bu yönde en çok çaba harcadığı alanlardan biri olduğu ifade edilen raporda, "Batılı üst aklın Türkiye ile Pakistan arasındaki 'kardeş ülke' yaklaşımını, Türkiye'yi Hindistan'ın karşısında konumlandırmak için bir araç olarak kullanması ve İngiliz emperyalizminin Hindistan'ı işgal sürecinde ürettiği Müslüman-Hindu çatışmasını bahane ederek yerli toplumların kendi kendilerini yönetemeyecekleri düşüncesini yerleştirmeye çalışması bu durumun en tipik örneklerindendir. Buna karşın, İngiliz sömürge yönetimiyle mücadelede, Hindistan milliyetçiliği çatısı altında Müslümanlarla Hinduların bir araya gelmesi, Hindistan ulusal direnişinin en dikkat çekici yanlarından biri olmuştur." ifadeleri kullanıldı.

Ayrıca raporda, küresel güçlerin bu tip tuzaklarının önüne geçmek için Türkiye ve Hindistan arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesinin, öncelikle söz konusu ülkelerin birbirini iyi tanımasıyla mümkün olacağı vurgulanarak, şunlar kaydedildi:

Reklam
Reklam

"Bu bağlamda, Türkiye-Hindistan ilişkilerinde tarihi referansların bir çıkış noktası olabileceğine kuşku yoktur. Türkiye'nin Avrupa ve Asya, Hindistan'ın ise Batı Asya ve Uzak Doğu-Güneydoğu Asya arasındaki jeo-stratejik konumu, iki ülkeyi birbirine yaklaştırmada önemli bir referans niteliğindedir. Ayrıca, Türkiye gibi deniz yollarının bağlantı noktası üzerinde bulunan bir ülkenin, Hindistan'la turizm boyutunda kuracağı ilişkilerde yeni yaklaşımlarla, yeni açılımlar yapma imkanı bulunmaktadır. Hindistan'la hemen her alanda ilişkileri geliştirme imkanına sahip olan Türkiye, tıpkı 1956'da Pakistan-Afganistan sınır anlaşmazlığında olduğu gibi, son dönemde küresel bir sorun haline gelen Hindistan-Pakistan arasındaki Keşmir sorununun çözümüne de katkı sunabilir.

Bununla beraber, Hindistan topraklarında yaşayan Türk soylu toplulukların varlığı, Türkiye'nin dil-kültür ve sanat varlıklarının bölgeye ulaştırılmasını teşvik edici bir nitelik taşımaktadır. Bu sürecin söz konusu kitlelerin geçmişle bağlarını kurmak suretiyle, iki ülke halkları arasındaki ilişkinin güçlendirilmesine katkı sunacağı şüphesizdir. Raporda bu amaca yönelik olarak, Hindistan hakkında genel bilgilerin yanı sıra tarihi, coğrafyası ve kültürüne de değinilmiştir. Öte yandan, Türkiye-Hindistan ilişkilerinin geliştirilmesinde başat rol oynama potansiyeli bulunan bilişim, ticaret, kültür-sanat ve turizm gibi alanlara dair perspektif ve öneriler sunulurken, Hindistan Alt Kıtası'nda (Hindistan, Pakistan ve Bangladeş) yaşayan 500 milyondan fazla nüfusa sahip olan Müslüman halkla yakın ilişkiler kurmanın önemi de vurgulanmaktadır."

Reklam
Reklam

- "Ortak çalışma grupları kurulmalı"

Raporda ayrıca, Keşmir sorununa değinilerek, yaşanan ve yaşanması muhtemel ihlallere dikkatin çekildiği bildirildi.

Siyaset, ekonomi ve kültür-sanat alanında geliştirilecek ilişkilerin, sorunların çözümünde hayati öneme sahip olduğu vurgulanan raporda, bu amaca yönelik stratejiler ise şöyle aktarıldı:

"Türkiye'nin bölgede kalıcı barışın tesisi ve korunması yönünde, İslam İşbirliği Teşkilatı, BRICS, D-8, Şangay Beşlisi, Körfez Ülkeleri İşbirliği Konseyi gibi uluslararası kuruluşlar ile Japonya, Endonezya, Malezya ve bazı Arap ülkeleriyle yakın iş birliği içinde bulunarak, eğitim ve ekonomi ile ilgili alanlara belirli noktalarda katkı sunmalıdır. Türkiye, Hindistan Alt Kıtası'ndaki her üç ülkeyle de ilişkilerinde tarafları ortak paydada buluşturacak politikalara yönelmeli ve bu alanda öncülük etmelidir. Hindistan'ın yaklaşık 150 milyonluk Müslüman nüfusunun temsil makamındaki sivil toplum kuruluşlarıyla sürdürülebilir temaslar kurulmalı ve dünyanın en fazla Müslüman nüfusuna sahip ülkelerinden biri olan Hindistan ile daha yakın ilişkiler tesis edilmelidir.

Reklam
Reklam

Hindistan'daki Hindu, Müslüman ve Sih dini grupların arasında toplumsal barışın inşasına yönelik gayretlere destek sunulmalıdır. Hindistan, Bangladeş ve Pakistan ile eğitsel, dini, kültürel ve siyasi ilişkiler bölge barışına hizmet edecek şekilde, çok yönlü ve sürdürülebilir olarak yapılandırılmalıdır. Hindistan'ın farklı etnik ve dil gruplarından daha çok sayıda öğrencinin Türkiye'de öğrenim görmesi sağlanmalıdır. Türk akademi çevrelerinin, zengin Hindistan tarihi ve kültürü başta olmak üzere son dönemde gelişim gösteren mühendislik, tıp ve uzay bilimleri alanlarında çeşitli araştırma geliştirme projeleri çerçevesinde iki ülke arasında yapıcı sürece katkıda bulunması sağlanmalıdır. Turizm ve kültürel değişim programlarıyla toplumların birbirlerini yakından tanıması teşvik edilmelidir. Tarihi, dini, siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda akademik araştırmalar geliştirilmeli ve çeşitli enstitüler vasıtasıyla ortak çalışma grupları kurulmalıdır."

Anahtar Kelimeler: