Türkiye ile Libya arasında 27 Kasım'da imzalanan deniz yetki alanları sınırlandırmasına dair mutabakat muhtırası, Doğu Akdeniz'in diğer kıyıdaş ülkelerinin tepkilerine neden oldu.
Türkiye, bu anlaşma sayesinde Yunanistan'la Kıbrıs ve Mısır arasında bir kalkan oluşturduğunu ve münhasır ekonomik bölgesinin batı sınırını oluşturduğunu kaydediyor. Atina ve Kahire, mutabakatın uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirtirken, Güney Kıbrıs Lahey'de bulunan Uluslararası Adalet Divanı'na başvurmaya hazırlanıyor.
Doğu Akdeniz bölgesi, bölgede zengin doğalgaz rezervlerinin keşfedilmesiyle beraber özellikle 2010 senesinden itibaren giderek daha da artan şekilde gündeme geliyor.
Mısır, Yunanistan, İsrail ve Güney Kıbrıs'ın bir tarafta Türkiye ve Kuzey Kıbrıs'ın diğer tarafta olduğu gerilim, son dönemde AB, ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin de devreye girmesiyle uluslararası plana taşındı.
Siyasi, ekonomik ve hatta askeri boyutuyla dikkat çeken Doğu Akdeniz geriliminde, Türkiye ile Libya'nın 27 Kasım'da attığı adım mevcut dengeleri değiştirebilme özelliği nedeniyle tartışılıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Libya Ulusal Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez al-Sarraj, İstanbul'da yaptıkları görüşme sırasında, deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin mutabakat muhtırasını imzaladılar.
Bu anlaşmanın Türkiye açısından önemi Kıbrıs Türkleri ile 2011'de yapılan anlaşma dışında Doğu Akdeniz'de bir kıyıdaş ülkeyle yapılan ilk deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması olması.
Bölgedeki en büyük rakibi Güney Kıbrıs ise İsrail ve Mısır ile bu anlaşmaları 2000'li yılların başında yaptı ve ilan ettiği münhasır ekonomik bölgelerde oluşturduğu 13 parselde hidrokarbon faaliyetleri için ihaleleri çoktan tamamladı.
Diğer bir önemi ise Türkiye'nin uzun yıllar boyunca deniz yetki alanlarını dikey hatlar üzerinden oluşturmaya çalışması ve bu nedenle sadece Mısır ile bu tür bir anlaşma yapma düşüncesinde olması idi.
Libya ile yapılan anlaşma ise Türkiye'nin dünya üzerindeki eğimli duruşundan yola çıkarak diyagonal hatların oluşturulması sonucunda Akdeniz'in karşı kıyısındaki sahillere ulaşılması sayesinde gerçekleşti.
Türkiye bu sayede İsrail ve Lübnan gibi ülkeler de benzer anlaşmalar yapabileceğini kaydediyor.
Ankara'da yapılan değerlendirmelerde, Türkiye ile Libya arasında varılan uzlaşmanın Yunanistan'ın ileride Güney Kıbrıs ve Mısır ile yapmayı öngörebileceği deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmalarının önüne geçtiği kaydediliyor.
Yunanistan'ın Girit'ten Meis'e kadar olan bölgedeki alanlarını tek bir sahil şeridi olarak kabul ederek Güney Kıbrıs ve Mısır ile deniz yetki anlaşması imzalaması olasılığı Ankara'da uzun süredir kaygı yaratıyordu.
Yunanistan'ın böyle bir adım atmış olması durumunda Türk karasularının yaklaşık 41.000 kilometre kare olarak hesaplanan bir alana hapsedileceğini düşünen Ankara, Libya ile yapılan anlaşma sayesinde bu planların bozulduğu ve egemen haklarının korunduğu düşüncesinde.
TBMM'ye 5 Aralık günü anlaşmayla ilgili teknik ve hukuki bilgi veren Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdürü Büyükelçi Çağatay Erciyes, Libya ile yapılan anlaşma sayesinde Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de yeni kıta sahanlığı-münhasır ekonomik bölge sınırlarının çizildiğini vurguladı.
Şahsi Twitter adresinden bu sınırların nasıl oluştuğunu gösteren bir harita da yayımlayan diplomat, Batı sınırının Yunanistan'a ait Girit adasına 45 mil uzaklıkta olduğu bilgisini de verdi.
https://twitter.com/CErciyes/status/1201423920936734720
Diplomatik kaynaklar, Türkiye-Libya anlaşmasının enerji jeopolitiğini değiştirmesi açısından önemli olduğunu kaydederken, Ankara'nın amacının bölgede yeni gerginlikler yaratmak değil tam tersine tüm kıyıdaş ülkelerin bölgedeki kaynakları adil paylaşmalarını sağlayacak diyalog sürecini başlatmak olduğunu belirtiyorlar.
Bu kapsamda, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Yunanistan Başbakanı Kiryakos Micotakis'in NATO toplantısı kapsamında Londra'da bir araya gelmeleri önemli bir gelişme olarak görülüyor.
Türkiye'nin Libya ile yaptığı anlaşmaya Doğu Akdeniz'de kıyısı bulunan ülkeler ve önde gelen dünya güçleri de tepki gösterdi.
Tepkilerin bir kısmı Libya'da mevcut Ulusal Mutabakat Konseyi başkanı olarak görev yapan Fayez al-Saraj'ın tüm Libya adına böyle bir anlaşmaya imza atamayacağı ile ilgili.
İç savaştan ikiye ayrılmış olarak çıkan Libya'da BM'nin onayladığı hükümetin başında al-Saraj bulunuyor.
Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin yanı sıra başta olmak üzere ABD ve Fransa gibi Batılı güçler ise ülkenin doğusunda birçok kenti elinde bulunduran Halife Hafter'in milis güçlerini destekliyor.
Ankara ise bu görüşleri reddediyor. Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, TBMM'yi bilgilendirirken bu iddiaların anımsatılması üzerine, "Tabii, bu anlaşmanın rahatsızlık yarattığı kesimler tarafından birtakım manipülasyon çabaları var. Libya'daki siyasi durumdan kaynaklı birtakım tartışmalar var ama BM tarafından tanınmış meşru hükümetle biz bu anlaşmayı imzaladık ve meşru hükümetin bu konuda hiçbir tereddüdü yok. Aksine, onlar da karşılıklı olarak bir an evvel imzalanıp yürürlüğe girmesi konusunda mutabıklar" dedi.
Mutabakat muhtırasını TBMM'den 5 Aralık günü geçiren Türkiye, Libya'nın da Bakanlar Kurulu onayını vermesinin ardından anlaşmada yer alan koordinatların BM'ye bildirilmesini ve böylece uluslararası kayıtlara geçmesini hedefliyor.
Libya ile yapılan anlaşmaya Yunanistan ve Güney Kıbrıs teknik ve hukuki açılardan karşı çıkarken, Mısır, İsrail, ABD ve Rusya gibi ülkeler siyasi açıdan itirazlarını dile getiriyorlar.
Yunanistan, Türkiye-Libya anlaşmasının 1982 tarihli Uluslararası Deniz Sözleşmesi'ne aykırı olduğunu, bölgede yer alan Girit, Rodos, Kerpe ve Meis adalarının deniz yetki alanlarını ve dolayısıyla egemenlik haklarının göz ardı edildiğini kaydediyor.
Güney Kıbrıs ise söz konusu anlaşmanın egemenlik alanlarının ihlali olduğunu düşünüyor ve egemenlik haklarının korunması için merkezi Lahey'de bulunan Uluslararası Adalet Divanı'na başvurmaya hazırlanıyor.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki görüş ayrılığının en önemli unsurlarından biri adaların deniz yetki alanlarının belirlenmesi konusunda yaşanıyor. Büyükelçi Erciyes, anlaşmanın uluslararası hukuka tam olarak uygun olduğunu kaydederken, şöyle konuştu:
"Kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgenin sınırlandırılmasında uluslararası hukukun koyduğu kural, sınırlandırmanın hakça olması. Bu anlaşma da hakkaniyet ilkesi çerçevesinde yapılan bir anlaşma çünkü uluslararası hukukta, Rum ve Yunanlıların iddialarının hilafına, adaların otomatik olarak kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge yaratma hakları yok.
"Sınırlandırmada adaların özel konumlarına bakılıyor, kıyı uzunluklarına bakılıyor, bulundukları coğrafyaya bakılıyor ve uluslararası mahkeme kararlarında da ikili anlaşmalarda da adalara hiçbir şekilde deniz yetki alanı verilmiyor. Türkiye de bu hakçalık prensibiyle hareket ederek bu anlaşmayı Libya'yla yaptı."
Dışişleri Bakanlığı'nın Atina tarafından dile getirilen iddialara verdiği yanıtta da Türkiye'nin Doğu Akdeniz'in en uzun anakara kıyısına sahip olduğu ve kıyı projeksiyonunun adalarla kesilemeyeceği görüşüne yer verildi.
İki anakara arasındaki ortay hattın ters tarafında kalan adaların karasuları dışında deniz yetki alanı yaratamayacağının ve deniz yetki alanları hesaplaması yapılırken kıyıların uzunluklarının ve yönlerinin hesaba katıldığının Yunanistan dahil herkesin bildiğini kaydeden Dışişleri, bu açıklamayla örneğin Meis adası gibi Yunan adalarının Türkiye ile Libya arasındaki deniz yetki alanlarını bölemeyeceği değerlendirmesini yapıyor.
Türkiye-Libya anlaşmasına ABD ve Rusya gibi önde gelen ülkeler de tepki gösterdi. ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan 3 Aralık'ta yapılan açıklama, iki kıyıdaş ülkenin anlaşmasını yararsız ve provakatif olarak değerlendirirken, gerginliği artırabileceği uyarısını da yaptı.
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova da Türkiye ve Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni daha ileri adımlar atma konusunda uyarırken, bu anlaşmanın Libya'daki durumu da daha sıkıntıya sokacağı uyarısında bulundu. Rusya da ABD gibi Halife Hafter güçlerini destekliyor.
Türkiye'ye Doğu Akdeniz'de yürüttüğü sondaj faaliyetlerinin Güney Kıbrıs'ın egemenlik haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle yaptırım uygulama kararı alan AB ise Libya anlaşmasıyla ilgili açıklamasında, mutabakat metninin açıklanması gerektiğinin altını çizdi. Tam üye Yunanistan ve Kıbrıs ile dayanışmasının süreceğini belirten AB, Türkiye'yi iyi komşuluk ilişkisi çerçevesinde davranmaya çağırdı.