NATO'nun kuruluşunun 70. yılının kutlanacağı Londra Zirvesi'ne günler kala Türkiye'nin Baltık devletleri ve Polonya için hazırlanan Savunma Planı'na onay vermediğinin ortaya çıkması ittifak içinde yeni bir gerilim kaynağı oldu. Ankara, bu kararı, YPG'nin tehdit olarak tanımlandığı Türkiye Savunma Planı belgesinin yayımlanmasına ABD'nin de aralarında olduğu 8 müttefikin izin vermemesi üzerine aldı.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, sorunun daha da büyümeden çözülmesi ve zaten zorlu geçmesi olası Londra Zirvesi'ni gölgelememesi için yoğun bir diplomatik trafik yürütüyor.
3-4 Aralık tarihlerinde yapılacak zirveye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da katılacak.
Zirve; ABD Başkanı Donald Trump, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve İngiltere Başbakanı Boris Johnson dahil çok sayıda lideri bir araya getirecek.
Macron'un NATO'nun "beyin ölümünün" gerçekleştiğine ilişkin değerlendirmesi, Trump'ın her fırsatta külfet paylaşımı açısından Avrupalı müttefikleri sert şekilde eleştirmesi, zirve sırasında gündeme gelecek genel içerikli tartışmalar arasında gösteriliyor.
Ancak Brüksel'den son gelen bir haber, merkezinde Türkiye'nin olduğu yeni bir NATO içi gerilimi gündeme taşıdı. Habere göre Türkiye, NATO'nun artan Rusya tehdidine karşı Baltık devletleri ve Polonya'nın korunmasına ilişkin hazırladığı Savunma Planı'nın yayımlanmasını bloke etti.
Gerekçe olarak ise Türkiye için hazırlanan ve güney sınırlarından kaynaklanabilecek tehditleri içeren NATO Savunma Planı'nın ABD'nin de aralarında olduğu 8 müttefik ülkenin itirazı nedeniyle yayımlanmaması gösterildi.
ABD'nin itirazının nedeni Türkiye için hazırlanan planda YPG/PYD'nin de tehdit olarak tanımlanması. ABD'nin yanı sıra Fransa ve Almanya gibi ülkeler, IŞİD ile mücadele konusunda işbirliği yaptıkları YPG/PYD'nin tehdit olarak NATO belgesine girmesinin hem hukuki hem de siyasi sonuçlar doğurabileceği kaygısını taşıyorlar.
YPG/PYD'nin NATO sınırlarını tehdit eden bir terör kaynağı olarak ittifak tarafından kabul edilmesinin Suriye'nin doğusunda askeri varlığı bulunan ve söz konusu grupla işbirliği yapan ABD açısından ciddi bir sorun oluşturabileceği değerlendirmesi yapılıyor.
NATO kaynakları, aslında her iki savunma planının da NATO Konseyi'nde daha önce onaylandığını ancak yayımlanması sürecinin mevcut itirazlar nedeniyle geciktirildiğinin altını çiziyorlar. Ayrıca, bu belgelerin yayımlanmamasının NATO'nun kolektif savunmasında bir zafiyet yaratmayacağını ancak ittifak için en önemli kavramlardan olan dayanışma ve birliktelik açısından önemli bir sıkıntı unsuru oluşturacağını kaydediyorlar.
Türk diplomatik kaynaklar, Baltık devletleri ve Polonya'nın savunması için gösterilen duyarlılığın Türkiye için de gösterilmesi gerektiğini kaydederken, dayanışmanın tek taraflı bir duygu olmadığının da altını çizdiler.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 28 Kasım günü yaptığı açıklamada, Türkiye'nin Baltık planına karşı olmadığını ancak aynı duyarlılığın Türkiye'nin savunması için de gösterilmesini gerektiğini bildirdi:
"NATO'nun tüm müttefiklerin endişelerini karşılayacak şekilde hareket etmesi lazım. Güvenlik endişelerini karşılamada bazı ülkeler itiraz ederse bu kez NATO içinde birlik olmaz. NATO içinde kararlar zaten konsensüsle olur. Biz Baltık ülkelerine yönelik NATO'nun mukabele planına karşı değiliz ama Baltık ülkeleri için istenenin bizim için de istenmesi lazım. Biz de müttefikiz."
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile görüşmelerin sürdüğü bilgisini veren Çavuşoğlu, "NATO Genel Sekreteri'nin bazı teklifleri oldu. Onu müzakere ediyoruz. Kendi aramızda da Milli Savunma Bakanımız ve askerlerimizle, bizim arkadaşlarımızla yine görüşmeler var. Sayın Cumhurbaşkanı'mıza arz edeceğimiz konular var. NATO Liderler Toplantısı öncesi bu konularda bazı adımları karşılıklı atmak istiyoruz. Neticede farklı görüşler olabilir. Önemli olan orta yolun bulunmasıdır. Biz de bu çaba içindeyiz," ifadelerini kullandı.
Diplomatik kaynaklar, Stoltenberg'in sorunun daha da büyümeden ve zirve öncesinde çözülmesi için devrede olduğunu; Türkiye için hazırlanan Savunma Planı'nda hem Türkiye'yi hem de başta ABD olmak üzere itirazcı devletleri orta noktada buluşturacak bir dil üzerinde çalıştığını bildiriliyorlar.
Stoltenberg, 27 Kasım günü yaptığı açıklamada, bu gelişmenin NATO içi bir konu olduğunu belirtirken, "Tüm müttefikleri korumak için hem planımız, hem de kabiliyetimiz var" ifadesini kullanmıştı. Genel Sekreterin, Londra Zirvesi'ne kadar bu sorunu çözme amacında olduğu vurgulanıyor.
Stoltenberg'in bu çabasının son dönemde NATO içinde giderek artan Türkiye karşıtı söylem ve pozisyonları ne kadar dindireceği ise tartışmalı bir konu olarak görülüyor.
Türkiye'nin Rusya tehdidine karşı hazırlanan bir savunma planını bloke etmesi kadar, Londra Zirvesi'nden sadece bir hafta önce Rus yapımı S-400 hava savunma sistemlerini test etmeye başlaması da NATO başkentlerinde soru işareti yarattı.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, bu gelişmeden kaygılı olduğunu saklamazken, birçok ABD'li senatör de S-400'ü satın alıp topraklarına konuşlandıran Türkiye'ye dönük yaptırımların hemen devreye sokulması çağrısında bulundu.
70. yıl buluşmasını önemli kılan bir başka nokta da zirvenin Türkiye, Fransa, İngiltere ve Almanya liderleri arasında dörtlü bir toplantıya ev sahipliği yapacak olması.
Türkiye'nin Barış Pınarı Harekâtı'nı başlatmasına tepki gösteren Avrupa'nın önde gelen 3 ülkesi, Londra'da yapılacak toplantıyla Suriye'de bundan sonraki sürecin Türkiye ile daha koordineli yürütülmesi, IŞİD ile mücadelenin aksamaması gibi konu başlıklarını ele almayı amaçlıyor.
Türkiye ise bu zirveyi, hem operasyonun meşrulaştırılması hem de güvenli bölge olarak ilan edilen Tel Abyad-Resul Ayn arasındaki bölgeye Suriyeli mültecilerin dönmelerini sağlayacak siyasi ve ekonomik destek bulunması açısından önemli görüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hem dörtlü zirve hem de Londra Zirvesi sırasında yapacağı konuşmalarda, NATO'nun Suriye'de daha fazla rol oynaması, Türkiye'nin güvenliğine daha çok destek vermesi gibi unsurları öne çıkaracağı belirtiliyor. Erdoğan, mültecilerin dönüşü için gerekli altyapının finanse edilebilmesi için de uluslararası bir donörler konferansı çağrısında bulunacağını kaydetmişti.
Ancak Batılı diplomatik kaynaklar, Londra'da yapılacak toplantıların hem gündeminin hem de havasının Türkiye ile NATO arasında yaşanan Baltık savunma planı sorununun nasıl çözüleceğine bağlı olarak belirleneceğini kaydediyorlar.