ANKARA (İHA) - TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) Çevre Mühendisleri Odası, Türkiye'nin nükleer maceradan vazgeçerek bir an önce yerel ve yenilenebilir enerji kaynaklarına (rüzgar enerjisine) yönelmesi gerektiğini savundu.
Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Dündar yaptığı açıklamada, son günlerde yazılı ve görsel basın organlarında, nükleer santral yapımının tekrar gündeme alındığına dair haberleri kaygıyla izlediklerini belirterek, "Gelişmiş ülkelerin tamamı nükleer enerji programlarından vazgeçerken, bu seçenek bizlerin karşısına bir dayatma olarak çıkmaktadır" diye konuştu.
ABD'de 1978, Almanya'da 1982, Kanada'da ise 1975 yılından bu yana yeni bir nükleer santral siparişi olmadığını söyleyen Dündar, "Diğer tarafta elektrik enerjisinin önemli bölümünü nükleer santrallerden karşılayan Fransa, 1997 yılından itibaren 2010 yılına kadar nükleer programını askıya aldı. Benzer şekilde İtalya, Rusya, İsveç, İspanya, Belçika gibi pek çok örnek verilebilir. Yalnızca ABD'de 116, Kanada'da 10 nükleer santral siparişinden vazgeçildi. Japonya, Eylül 1999'da meydana gelen Tokaimura kazasından sonra, yapımı süren 2 adet dışında, 20 adet santral planından vazgeçmek zorunda kaldı" dedi.
EN BÜYÜK SORUN: NÜKLEER ATIK
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Dündar, nükleer santrallerin en önemli sorunlarından birisinin radyoaktif atıklar olduğunu ifade ederek, "Ortalama gücü bin MW (megawatt) olan bir nükleer santral, yaklaşık 27 ton yüksek düzeyli, 250 ton orta düzeyli, 450 ton düşük düzeyli atık üretmektedir. Henüz dünyanın hiçbir bölgesinde, nükleer atıkların saklanması ve imhası için, lisanslı nihai bir çözüm ve depolama alanı bulunmamaktadır" diye konuştu.
Nükleer santrallere sahip bir çok ülkenin, bu atıklardan kurtulmak için yasal veya yasal olmayan yollardan Türkiye, Tayvan ve Afrika ülkelerini depo olarak kullanmaya çalıştıklarını öne süren Dündar, "Türkiye Atom Enerjisi Kurumu eski Başkanı Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre'nin iddiasına göre, Almanya'dan getirilen bin 500 tonluk tehlikeli radyoaktif atık, Isparta Çimento Fabrikası ile Konya'daki sanayi tesislerinde ücreti karşılığı yakılarak imha edilmiştir" dedi.
Dündar, 1968-1990 yılları arasında ABD'de yapılan geniş araştırma sonuçlarının, nükleer enerji lobilerinin iddia ettiği gibi nükleer enerji üretimi maliyetinin 2.5 - 3.5 sent/kWsaat değil, 7.2 sent olduğunu ortaya koyduğunu da bildirdi. Dündar ayrıca, nükleer atıkların bertaraf maliyeti ve ömrünü tamamlayan santrallerin söküm masrafı da hesaplanınca, ortaya oldukça yüksek bir rakam çıktığını savundu.
YAŞANAN TECRÜBELER: NÜKLEER KAZALAR
Açıklamasında, tarihteki nükleer kazalara da temas eden Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Dündar, "İngiltere'deki Windscale Nükleer Kazası'nın boyutları tam olarak açıklanmadı ve tam 25 yıl sonra kaza olduğu ortaya çıkarıldı. ABD'de meydana gelen Three Mile Island kazasında ise, 2 gün içinde 900 bin kişi tahliye edildi ve yaklaşık maliyeti 1 milyar doların üzerindeydi. Çernobil felaketi ise hala hafızalardan çıkmadı. İddiaların aksine, kaza anında doğrudan ölen 31 kişi dışında, binlerce kişi, aldıkları yüksek dozdaki radyasyon sonucu geçmiş yıllar içinde öldü ve gelecek nesiller boyu ölmeye, sakat kalmaya devam edeceklerdir" diye konuştu. Dündar ayrıca, ABD'de Louisiana Çevre Çalışma Grubu'nun "Waterford Nükleer Santrali Gerçeği" raporunda, bu santralde muhtemel bir kazanın maliyetinin 17 milyar USD olacağına dair hesap yapıldığını da kaydetti.
'DÜNYA, RÜZGAR ENERJİSİNE YÖNELİYOR'
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Dündar, emisyonu olmayan, doğal kaynakları tüketmeyen, küresel ısınmaya katkısı olmayan, asit yağmurlarına yol açmayan, yerel (dışa bağımlı olmayan) ve çevreye duyarlı bir enerji kaynağı olan rüzgar enerjisinin, özellikle 1990'lı yıllardan itibaren önemli gelişme gösterdiğini ve yaygın olarak kullanılmaya başlandığını söyledi. Dündar şöyle dedi: "Yapılan araştırmalara göre, şu an yürütülmekte olan politikaların devam etmesi durumunda dünya üzerinde, 2010 yılında 60 bin MW, 2020 yılında ise 180 bin MW'lık toplam rüzgar kurulu gücündeki nükleer enerji üretiminin olacağı belirtilmektedir. Eğer çevresel kaygılar önemini arttırarak enerji politikalarını yönlendirirse, bu gücün 2010 yılında 100 bin MW'a, 2020 yılında ise 470 bin MW'a ulaşacağı tahmin edilmektedir".
Dündar, rüzgar türbinlerinin yatırım maliyetlerinin bin - bin 200 dolar/ MW dolayında olduğunu, elektrik üretim maliyetinin ise 3.5 - 4.0 sent/kW civarında olup, teknolojik gelişmelerle birlikte bu değerin 3.0 sentin altına düşeceğinin tahmin edildiğini de vurguladı.
Türkiye'nin basit bir hesapla, 8-10 yıl içinde her biri bin MW büyüklüğünde, toplam 3 bin MW'lık 3 adet nükleer santral (en az 3.5 milyar Amerikan doları x 3 = 10.5 milyar Amerikan doları) kurmak yerine, 10 bin MW'lık (yaklaşık 10 milyar Amerikan doları) rüzgar kurulu gücüne erişebileceğini belirten Dündar, diğer taraftan nükleer enerjiyle meydana getirilecek istihdamın en az 10 katının da oluşturulmuş olacağını ifa k kullanmaya çalıştıklde etti.
Dündar, rüzgar enerjisi konusunda ulusal sanayinin geliştirilmesi gerektiğini de kaydederek, "TMMOB Çevre Mühendisleri Odası olarak, çevreye duyarlı yenilenebilir enerji kaynaklarının desteklenerek, elektrik enerjisi üretimindeki payının hızla artırılmasını talep ediyoruz" diye konuştu.