Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Deprem Dairesi Başkanlığının internet sitesinde yer alan bilgiye göre, Reşadiye'de saat 18.55'te 3,6 büyüklüğünde deprem kaydedildi.
Depremin, yerin 11,20 kilometre derinliğinde oluştuğu belirlendi.
ANTALYA DA SALLANDI
Öte yadan, Antalya'nın Kumluca ilçesinde de saat 18.48'de 3,3 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Depremin, yerin 30 kilometre derinliğinde oluştuğu belirlendi.
5 bin kilometrenin üzerinde sismik veriyi yaklaşık 5 yılda inceleyip haritalandırdıklarını söyleyen Prof. Dr. Cenk Yaltırak, “Marmara Bölgesi’ndeki fay tek bir fay değil. Üç ana kol var. ‘Tek fay’ ya da ‘çek ayır parçalı fay’ değil, ‘at kuyruğu örgü fay sistemi’ dediğimiz bir yapı söz konusu. Güneydeki hat İmralı Adası-Tuzla, hemen üzerinde yer alan hat Bandırma-Behramkale istikametinde uzanıyor. Asıl hat Kuzey Anadolu Fay Hattı dediğimiz ve Marmara Denizi’nden geçen hat. Bu hatta yerin 25 kilometre altında yılda 19 milimetrelik bir hareket söz konusu. Bu faylar denizin tabanında çukurlar ve sırtlar meydana getiriyorlar. Dolayısıyla her biri bir diğerini tetikliyor. Aynı yerde arka arkaya depremler oluyor ve bütün depremler Doğu’ya doğru göç ediyor. Bir domino etkisi söz konusu. Bütün bunlar tek bir hat olmadığının en büyük kanıtları” dedi.
Kayda girmiş ve literatüre geçmiş kataloglardaki deprem sayısının Marmara Bölgesi’nde 329 olduğunu kaydeden Yaltırak, “Bu depremlerin yüzde 87’si kuzey, yüzde 8’i güney, yüzde 5’i orta kolun geçtiği alanları etkileyen depremlerdir. Bahsi geçen deprem meydana geldiği takdirde Marmara Denizi’nde kıyısı olan yerlerde birden fazla merkezi yıkacaktır’’ diye konuştu. 1509 depremi öncesindeki stresle şu an oluşan stresin aynı olduğunu belirten Yaltırak, 1509’da meydana gelen Kıyamet-i Suğra’nın (Küçük Kıyamet) aynısının meydana geleceğini, nüfusun yüzde 10’u ve şehirlerin yüzde 30’unun yok olacağını ileri sürdü.
‘YÖNETMELİĞE UYULMALI’
Bugüne kadar birçok deprem gördüğünü ama deprem yönetmeliğine uygun yapılan binaların yıkılmadığını belirten Prof. Dr. Alper İlki de, “Yönetmeliğe uygun hareket edilmesi şart ama bunun için yönetmeliğin tam olması şart. Şu an 200 sayfalık yönetmelik var ve güncellendiğinde 500 sayfa olacak. Güncellenen yönetmeliğe uyulması halinde alınabilecek en büyük önlem alınmış olacak’’ dedi.
‘HALK EĞİTİLMELİ’
Oturumda ilk iki konuğun beklenen depremin boyutlarını gözler önüne sermesinin ardından depreme karşı ne yapılabilir sorusunun cevabı arandı. Deprem olmadan önce ve olduktan sonra yapılacaklar için söz alan ilk katılımcı Prof. Dr. Handan Türkoğlu oldu. Harekete geçmek için depremin beklenmemesi gerektiğini belirten Türkoğlu, ‘‘Zararı azaltmak için planlar yapılmalı açık alan ve teçhizat açığı giderilmeli ve halk mümkün olduğu kadar eğitilmeli’’ dedi.
‘HERKESİN PLANI OLMALI’
Dünyanın her yerinde afet eğitiminin toplum tabanlı olduğunu belirten Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ise ‘‘Deprem olduktan sonra hayatta kalan kimse anında üniformalı yardım ekiplerinin geleceğini sanmasın. Depremde öncelikli olarak her koyun kendi bacağından asılır. Yangın çıktıysa söndürebilmeliyiz, kanama varsa durdurabilmeliyiz, ne kadar bilgiliyiz? Her ailenin bir afet planı ve sigortası olmalı. Afet durumunda yapılması gerekenler refleks olmalı” dedi.
AFET MÜDÜRÜ YETMEZ’
Depremle mücadelenin depremden çok önce başlaması gerektiğini, olan olduktan sonra çadır kurup çorba dağıtmanın depremle mücadele olmadığını ve belediyelerin 100 lirası varsa bunun en az 70 lirasını depremle mücadele için harcaması gerektiğini belirten Kadıoğlu, “Afet müdürü atamakla iş çözülmez, her bir birimin görevleri önceden belli olmalı” şeklinde konuştu.