TÜRKİYE TAM BİR ŞANTİYE OLACAK !
Krizlerden çıkmak için uygulanan yöntemlerin başında devlet alt yapı yatırımları çok önemlidir. Tam anlamıyla krize girmemiş ve bundan da çabuk çıkmış ülkemizde, çok ciddi devlet yatırımları planlanmaktadır.
Sadece İzmir- İstanbul otoyolu için atılan imzaların karşılığı yatırım tutarı 11 milyar dolar civarıdır.
Rüzgar enerjisi, hidroelektirik santralleri, elektirik dağıtım özelleştirmeleri,boru hatları,yeni izinleri verilecek rafineriler ve dün yapılan İskenderun Limanı ihalesinde ulaşılan rakamlara bakınca ( önceki fiyatın beş katı artış 372 milyon dolar fiyat gerçekleşti) , Türkiye'nin çok büyük bir kalkınma hamlesinin başlangıcında olduğunu söyeleyebiliriz.
Yeni çıkarılan bir yasa ile , belediyelerin imar hakları üzerindeki olası engeller kaldırılmıştır. Bunun doğru ya da yanlış olduğu değil, bir piyasa stratejisti olarak yansımaları benim konum olduğu için, yaratacağı etki açısından değerlendirince, bu değişiklik ile birlikte , başta İstanbul olmak üzere , bir çok şehrimiz tam bir şantiye görünümüne bürüneceklerdir.
Bunlara bağlı otoyollar , hızlı tren projeleri devreye girecektir. Bunların ulaştığı ve geçtiği yerler ayrıca kalkınma ve cazibe artışı yaşayacaktır.
Özellikle İstanbul'da deprem öncelikli bölgeler başta olmak üzere , yeni bir kensel dönüşüm projesi kapsamında, bir çok riskli bölgedeki yapılar yeni kentsel dönüşüme uğrayacak, üzerinde çok ciddi büyüklüklerde yeni yaşam alanları yaratılacaktır.
Dünyada en çok inşaat gelişmesi olacak yerlerin başında potansiyel olarak İstanbul'un gözükmesi de, buna bir ölçüttür.
Özellikli bir kongre dönemi olmamasına rağmen, İstanbul otellerinin doluluk oranları ve ulaştığı gecelik fiyatlar göz önünde bulundurulursa ( 300$ alt limitler), artık tüm dünya da İstanbul'un ciddi bir cazibe ve çekim mekezi olmaya başladığı kesindir.
İzmir Çeşme ,Didim, Datça , gibi bir çok kıyı şeridinde de, imara kapalı birçok arazi üzerinde, İspanya modeli imar modelleri ortaya atılacaktır. Eskisi gibi de, kurulların baş vuruları iptalleri sağlayamayacaktır. Bu bölgelerin isimlerini , kıyı şerindeki henüz imarlaşmamış kamu arazilerinin büyüklüğü sebebi ve bölgelerin de cazibesi nedeniyle verdim.
Kimse de güzelim araziler elden gidecek , diye hayıflanmasın, boş duran arazinin kimseye faydası olmayacağı unutulmasın. Sonuçta unutulmasın ki, Türkiye sınırları içindeki her yer Türkiye'ya aittir. Biz nasıl ki, ABD gibi ülkelerde konut alabiliyorsak , ülkemize de bu amaçla gelecek sermaye bizi kortkutmasın. Dünya günü gelecek küçülecek, herkes her ülkede olabilecek.
Bankacılık sektöründe faiz indirimlerinin tüm kredi faizlerini de aşağı düşürmesi, konut projelerinin hem yapım , hem de alım-satım finansmanlarının kolaylaşmasına ve dolayısı ile inşaat sektörünün büyük bir ivme yaşamasına neden olacaktır.
Konut üretiminin artması, konut fiyatlarının makul ve kontrol altında olmasına yarayacaktır. Kiralar yabancı yerleşiklerin sayısı artmadan ciddi artışlar göstermeyecektir.
Ülke ekonomisinde yüzlerce kalemin tetikleyicisi olan bu sektörün canlanması tüm piyasanın canlanması demektir. Konut sayısının ve konut sahipliğinin artması, insanların daha çevreci, sosyal , sağlıklı , medeni ortamlarda yaşaması demektir. Ruh hallerinin bile olumlu etkilenmesi demektir.
Tabii , yukarıda da dediğim gibi, mobilyacının, camcının, halıcının, beyaz eşyacının, telekom ve iletişim alt yapı şirketlerinin iş yapması demektir.
Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarının, müteahitlik firmalarının, çimento setörünün, demirçeliğin üretmesi demetir.
Yeşil alanların, spor sahalarının, sağlıklı yetişecek gençlerin,yeni alış veriş merkezlerinin ve tüm bunlarla ilgili istihdamın artması demektir.
Ama tabii bu inşaatlar da bitene dek, yan komşuları için de toz duman altında kalmak demek olacaktır. ( Bu sözümü yurtiçi ve dışı değerlendirebilirsiniz !)
Aydın Eroğlu