"Türkiye, yükselen ılımlı bir güç"

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin, bölgesindeki hiçbir ülkeyle rekabet etmediğini ve yükselen "ılımlı bir güç" olduğunu söyledi.

BERLİN (A.A) Bakan Davutoğlu, Alman "Welt am Sonntag" gazetesine verdiği demeçte, Wikileaks belgelerine göre Türkiye'nin, Irak ve Suriye politikasıyla İran'ın bu ülkelerdeki etkisini azaltmaya çalıştığı iddiasının doğru olup olmadığının sorulması üzerine, bu belgelerin resmi belgeler olmadığının altını çizerek, yine de hiçbir yerde İran'a karşı mücadele ettikleri şeklinde bir ifadenin kullanılmadığına dikkati çekti.

"Türkiye'nin İran'a karşı mücadele etmediği, ancak bölgedeki etkisini azaltmaya çalıştığı" değerlendirmesi üzerine Davutoğlu, "Bölgemizdeki hiçbir ülke ya da ülkeler topluluğu ile rekabet içinde değiliz. Tümüyle iyi komşuluk ilişkilerimiz var. Bizim prensiplerimiz açıktır: yönetim kademeleri ile siyasi diyalog, sükunetli bir güvenlik bölgesi, ekonomik istikrar, çok kültürlü ve çok dinli birlikte yaşam. Biz hiç kimseye karşı politika yürütmüyoruz. Biz faal bir ülkeyiz. Biz bir ülkeye ya da birkaç ülkeye karşı bir denge oluşturmaya çalışmıyoruz. Diğer ülkelere bakmadan sadece prensiplerimize sadık kalıyoruz" diye konuştu.

Reklam
Reklam

Hiçbir ülkenin içişlerine karışmadıklarını, ancak prensiplerinin her zaman saydamlık, demokrasi ve sorumluluk olduğunu ifade eden Davutoğlu, "İran bir diktatörlük mü?" şeklindeki soruya karşılık da "Diğer ülkeler hakkında yorum yapamam ve burada İran'ı da savunmak istemiyorum, ama Mübarek'in (eski Mısır Devlet Başkanı) görev süresi içinde İran'da şiddetli tartışmalar sonucunda beş kez devlet başkanı değişti. Yani bu ülkede bugüne kadar Tunus ya da Mısır'da olduğundan çok daha farklı bir siyasi katılım var" dedi.

Her toplumun kendine ait bir dinamizmi bulunduğunu ve sadece Türkiye ile Arap ülkeleri arasında değil, Arap ülkeleri arasında da farklılıklar olduğunu belirten Davutoğlu, genel olarak değişime ihtiyaç duyulduğunu ve bu değişimin yönünün önemli olduğunu söyledi.

Davutoğlu, Türkiye'nin bugüne kadar edindiği tecrübelerin bir başarı hikayesi olduğunu ifade etti. AK Parti'nin bu nedenle geçen 8 yılda seçimleri kazandığını, bunun önemli bir sınav olduğunu, ancak kendilerini hiçbir zaman bir model olarak göstermediklerini kaydeden Davutoğlu, Türkiye'nin, demokrasinin bölgede kaosa ve radikalleşmeye yol açacağı şeklindeki iddiaları çürüttüğünü ve demokrasinin istikrar, kalkınma ve ılımlılık getirebileceğini, istikrar sağlanması için otokrat rejimlere ihtiyaç olmadığını gösterdiğini söyledi.

Reklam
Reklam

Ortadoğu ülkelerinin yanı sıra Uzakdoğu ülkeleri ile de iyi ilişkiler kurmaya çalıştıklarını, Türkiye'nin, kendi iktidarları döneminde AB üyelik müzakerelerine başladığını, 2004 yılında NATO zirvesini düzenlediğini, ilk kez Avrupa Konseyi'nin başkanlığını üstlendiğini, AB ilişkilerinde geçen 8 yılda son 50 yılda olduğundan daha fazla ilerleme sağlandığını belirten Davutoğlu, Türkiye'nin, İslam ülkelerine yöneldiği şeklinde tezleri ortaya atanların Türkiye coğrafyasını tanımadığını, Türkiye'ye komşu olan ya da yakınlarında bulunan 12 komşu ülkeden sadece 4'ünde Müslümanların çoğunlukta olduğunu söyledi.

Türkiye'nin, coğrafi konumundan dolayı çevresindeki tüm ülkeler ile iyi ilişkilere sahip olmaya çalıştığını, Afganistan'da bile çok sevildiğini, Libya'da hiçbir insanın milliyetine ve dinine bakmadan tahliye işlemlerinde bulunduğunu ifade eden Davutoğlu, bazı AB ülkelerinin Türkiye'nin üyeliğine neden bu kadar tepki gösterdiğinin sorulması üzerine de, "Gerçek söylemek gerekirse bunu anlamıyoruz. AB'nin temel değerlerine ve tüm müttefikleri ile tarihi ilişkilerine baktığımızda bu anlaşılır gibi değil. Tarihi açıdan Avrupa'nın bir parçasıyız. Bizim arşivlerimiz olmadan tarihini yazamayacak bazı Avrupa ülkeleri var. Soğuk Savaş'ın kazanılmasında kimse Türkiye'nin payını inkar edemez. Soğuk Savaş döneminde Avrupa'yı savunduk, ancak bazı Avrupalılar NATO'da kalmamız ve AB'ye girmememiz gerektiğini düşünüyor. Yeni Türkiye'yi anlamıyorlar: Türkiye artık sadece bir sert güç değil, yükselen ılımlı bir güç" diye konuştu.

Reklam
Reklam

"Siz Avrupa'yı anlamıyorsunuz, Avrupa sizi anlamıyor. Bunların hepsi kulağa kötü geliyor" değerlendirmesi üzerine de Davutoğlu, Türkiye'nin Avrupa'yı çok iyi anladığını, sadece çifte standardını anlamadığını belirterek, 2004 yılında Türkiye ile üyelik müzakerelerine başlanması kararı alındığını, AB'nin Bosna-Hersek ve Sırbistan ile vize uygulamasının kaldırılması konusunda görüşmesine rağmen, AB üye adayı olan Türkiye ile bu konuda görüşmediğini ifade etti.

Bunun Türkiye'ye hak görülmemesi durumunda, tüm insanların eşit haklara sahip olduğuna ilişkin Avrupa'nın temel ilkelerine aykırı düşeceğini ifade eden Davutoğlu, artık Avrupa'nın öz eleştiri yapma vaktinin geldiğini, öz eleştirinin Avrupa kültürünün ve felsefesinin belkemiğini oluşturduğunu kaydetti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Düsseldorf kentinde yaptığı konuşmada, Almanya'daki Türk çocuklardan önce Türkçe, daha sonra Almanca öğrenmelerini istemesinin Alman politikacılar tarafından tepki ile karşılandığının hatırlatılması üzerine de Davutoğlu, "Bunun nesi yanlış" karşılığını verdi. Davutoğlu, burada söz konusu olan şeyin ulusal azınlıklar konusu değil, insan hakları olduğunu belirterek, Başbakan Erdoğan'ın, bu sözleriyle Türkleri Almanca'ya öğrenmeye teşvik ettiğini, Almanya'da yaşayan 3. ve 4. kuşak Türklerin kendi anadillerini unutmakta olduğunu ve Erdoğan'ın da kendi diline saygı duyan bir ulusun başbakanı olarak Türklerden kimliklerini korumalarını, aynı zamanda Alman toplumuna uyum sağlamalarını istediğini söyledi.

Reklam
Reklam

Vefat eden eski başbakanlardan Necmettin Erbakan'ın siyasi mirasını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine de Davutoğlu, Erbakan'ın, 1970 yılından beri Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yasaklanan partileri ve Milli Görüş hareketi ile Türkiye'deki demokratik değişimde önemli rol oynadığını belirterek, Erbakan'ın aynı zamanda modernlik ile gelenekleri ve sanayileşmeye dayalı ekonomik kalkınma modeli ile farklı perspektiflerden Türkiye'deki değişime katkı sağladığını ifade etti.

Davutoğlu, Erbakan'ın İslam dünyası ile özel ilişkilere sahip, aynı zamanda görmüş olduğu modern eğitim ile olayları iyi muhakeme etmiş bir insan olduğunu sözlerine ekledi.